27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ bu kitabında Atatürk ve Kemalizm üzerine belirlediği elli bir soruya cevap vermeyi amaçlıyor. Alnı Mavide/ Ahmet Büke/ Kanat Kitap/ 150 s. “Anam sofrayı kurup tabakları dizdiğinde tepsiye değen çatal kaşığın tıkırtısı, ıslak süpürgenin halının üzerinde akışı, mutfak kapısının hep aynı gıcırtıyla açılması, banyoya girince hücum eden ıslak yeşil sabunun kokusu, koridordaki buzdolabının altına kaçıveren hamamböceği, yarısı yolluğun altında kalmış bir tutam saçak, perdelerin dışarıdan esen yelle hafifçe ama sadece uçlarından gidip gelmesi, kapının eşiğinde teki ters dönmüş tokyolar, düz duran tekinin güneşten atmış mavi kuşak çizgisi, hızla okunan akşam ezanı, seccadenin serilirken ittiği havanın ayak parmaklarıma çarpıp kaybolması, tespih, imame, televizyon kapalıyken siyah arka panelinden aniden gelen belli belirsiz çıtırtılar, arkasının gelip gelmeyeceğini düşündüğüm o çıtırtılar, devamı gelmeyen çıtırtılar, ekrandaki bayrak töreni, masanın muşambasından sıyrılarak uzayan, toparlanıp tekrar yüklenen, titreyen, için için renk değiştiren, yerçekimine adeta yalvaran, yakaran ama bir türlü düşemeyen su damlası... ve hepsi etrafımda dönüp dururken ipleri koparılmış bir kukla gibi kollarım kalkmıyordu.” “Alnı Mavide”de Ahmet Büke, karınlarını doyurmak uğruna içleri her geçen gün daha da boşalan, yalnızlığın, kimsesizliğin, yoksulluğun çıldırttığı öykü kahramanlarının, bir güzel “ah”ta, bir başka bedende, bir selamda, tokuşan kadehlerde arayıp buldukları umudun öykülerini sunuyor okura. Kâfir/ Ayaan Hirsi Ali/ Çev.: Mustafa Karabiber/ Altın Kitaplar/ 456 s. Ayan Hirsi Ali, Somali’de kalabalık bir kabilede aşırı Müslüman bir aile içinde büyür. Küçük yaşından, zorla evlendirildiği zamanlara dek diktatörler tarafından yönetilen çalkantılı ülkelerde yaşar. Yaşamla tüm bağlantısının koptuğu bir noktada Hollanda’ya kaçıp “siyasal bilimler” diploması alır. Kısa zamanda, Batı’ya sığınmış Müslüman kadınların haklarını savunan, parlamento üyesi olarak İslam dininde reform yapılmasında ısrar eden bir özgürlük savaşçısına dönüşür. “Kâfir”, Hirsi Ali’nin inançlarının geçirdiği evrimin, iradesinin ve din adına yapılan haksızlıklarla mücadelesinin öyküsü... Sivas Davası “Türkiye’nin Gizli Gündemi”/ Hüseyin Karababa/ İlkim Basım Yayın/ 304 s. 2 Temmuz 1993’de Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri sırasında Sıvas’ta yaşanan olayın etkileri hâlâ devam ediyor. Hüseyin Karababa da bu kitabında, geçmişten bugüne kadar yaşanan alevi katliamları, bu katliamlarda kaybedilen aydınları ele alıyor. Karababa, belgelerin yanı sıra tanıkların ifadelerine de yer veriyor. Komik Edebi Türler: Parodi, Satir ve İroni/ Oğuz Cebeci/ İthaki Yayınları/ 398 s. Oğuz Cebeci, “Komik Edebi Türler: Parodi, Satir ve İroni” isimli bu kitabında, eleştiride karşılaşılan güçlüklerin yaşanmamasına katkı sağlamayı amaçlayarak, komik edebi türlerin analizini yapıyor. Bu türlere ilişkin bütünlüklü bir tanım sunarken, teorik araçların yapıt analizinde nasıl kullanılacağını örnekleyerek eleşiri literatürü açısından ‘dönüştürücü’ olmayı amaçlayan bir müdahalede bulunuyor. Bella’nın Ölümü/ Georges Simenon/ Çeviren: Bilge Karasu/ Kabalcı Yay./ 200 s. Kişinin evine gidip geldiği, alışıldık hareketleri, her günkü hareketleri yaptığı, yüz çizgilerinin yalnızca kendisi için gerildiği, sonra ansızın, başını kaldırınca, perdelerin açık kaldığının, sokaktan gelip geçenlerin kendisini seyrettiğinin farkına vardığı zamanlar olur. Spencer Ashby de biraz bunu yaşar. Gerçi, o gece kimsecikler ona dikkat etmez, ilgilenmez. Ashby, istediği gibi bir yalnızlığa kavuşur; yorgan gibi kalın, dışarıdan tek bir gürültüyü olsun içeri sızdırmayan bir yalnızlığa... Üstelik lapa lapa yağmaya başlayan kar, sessizliğin daha bir gözle görülür, elle tutulur hale gelmesini sağlar. O gecenin daha sonra bir büyüteç tutularak inceleneceği, kendisine yeniden yaşatılacağı, büyütecin altında duran kendisi değil de bir böcekmiş gibi davranılacağı, Spencer’ın aklının köşesinden geçebilir miydi? George Simenon’un “Kanaldaki Ev” adlı kitabı ise yine Kabalcı Yayınevi’nden Oktay Rifat’ın çevirisiyle yayımlanıyor. İvan İlyiç’in Ölümü/ Tolstoy/ Çev.: Vedat Gültek/ İnkılâp Kitabevi/ 112 s. Tolstoy, “İvan Ilyiç’in Ölümü”nde okuru bir mahkeme bürosuna sokar ve şunu gösterir: “Baylar! İvan İlyiç ölmüş.” Roman böylelikle bittiği yerde başlamış olur. Düşüncesi okurunu alışık olmadığı bir teknik kullanarak şaşırtmak olan Tolstoy’un romanı boyunca sık rastlanan bir tema, ilk kez ortaya çıkar. Bu tema hayatın son dönemi olan ölümün çevresini kuşatır ve ortaya bir trajedi çıkmış olur... Tartışma/ Samim Kocagöz/ Literatür Yayınları/ 206 s. Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutan “Tartışma”, Samim Kocagöz’ün kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı, Türkiye İşçi Partisi’nin içindeki mücadeleyi, üniversitelerde yaşanan çatışmaları ve Türkiye’yi 12 Mart Darbesi’ne götüren süreci sorguladığı bir roman; yaşananlardan herkesin kendine bir pay çıkarması, bu sürecin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini dile getiren bir eleştiri, özeleştiri. Terörist/ John Updike/ Çeviren: Handan Balkara/ Alef Yayınevi/ 352 s. İrlanda kökenli Amerikalı bir anne ve Mısırlı bir babadan olma Ahmad, on bir yaşında İslamı seçer. Kuzey New Jersey’nin gözden düşen bir sanayi bölgesindeki New Prospect kasabasında liseye devam ederken İslam konusunda bilinçlenir. Etrafındaki maddeci, hedonist toplumun, inançlarına karşı bir tehdit oluşturduğunu düşünmeye başlar. Ne hayatın nimetlerinden pek nasibini alamamış depresif rehberlik hocası Jack Levy, ne de Ahmad’ın seksi güzel zenci sınıf arkadaşı Joryleen Grant onu dininin çağrısından geri döndüremez. Üniversitede ve kariyer hayatında ümit vaat eden, parlak ve zeki bir öğrenci olan Ahmad, üniversiteye gitmek yerine kamyon şoförlüğünü tercih eder. Lübnanlı bir ailenin işlettiği mobilya dükkânında çalışmaya başlar. Bölgenin Müslüman cemaatinde etkin Şeyh Raşit’in çevresine girmesiyle, kişisel hayatını ve bütün New York şehrini derinden etkileyecek korkunç bir ağ örülmeye başlar. Ahmad intihar bombacısı mı olacaktır? CUMHURİYET KİTAP SAYI 960 Dâhiler ve Aşkları/ Hazırlayan: Özcan Erdoğan/ İkaros Yayınları/ 688 s. “Dâhiler ve Aşkları”; sanat, edebiyat, bilim ve düşün tarihinin önde gelen dâhilerinin yaşadığı aşkları, yapıtları paralelinde ortaya koyan, ansiklopedik ölçekte bir biyografi çalışması. Kitap, içinde yer alan dâhilere, yaptıkları çalışmalar ve ilgi alanları açısından, oldukça yakın Türkiyeli yazar ve şairlerin çabalarıyla ortaya çıkmış. Louis Aragon, Ludwig van Beethoven, Yahya Kemal Beyatlı, Bertolt Brecht, Charlie Chaplin, Salvador Dali, Dante Alighieri, Fyodor Mihailoviç Dostoyevski, Che Guevara, Johann Wolfgang von Goethe ve Vincent van Gogh kitapta geçen isimlerden bazıları... Cesaret Beşlisi/ Michel Faber/ Çeviren: Nurcan İnce Ateş/ Sel Yayıncılık/ 122 s. Britanya’nın tanınmış vokal grubu olan Cesaret Beşlisi’ne, zorlu ve çetrefilli Partitum Mutante’yi Belçika’daki bir şatoda prova etmeleri için iki hafta verilir. Süreleri bittiğinde grup bu karmaşık yapıtı yorumlamayı başarabilecek midir? Yapıtın bestecisinin karısını elinde bir ayakkabıyla Milano havaalanında kovalamış olması, yorum sürecini etkileyecek midir? Grubun beş üyesi, birbirlerinin farklı huylarına ve alışkanlıklarına katlanmayı becerebilecek midir? Peki ya, geceleri ormandan gelen o acayip ve ürkütücü ses!.. Michel Faber’in dokunaklı romanı, klasik müziğin esrarengiz dünyasında geçiyor. Grup üyesi duyguları körelmiş bir kadın, arzuyu yeniden keşfediyor. Sherlock Holmes ve Ölülerin Bilgeliği/ Rodolfo Martínez/ Çeviren: Sinan Okan/ İthaki Yay./ 304 s. Ünlü Londralı dedektif Sherlock Holmes, garip bir kimlik aldatmacası vakasının ardından, şeytani tarikatlar, efsanevi Altın Şafak ve Mısırlı masonlar arasında, bir büyü kitabının peşinde süregiden zalimce entrikaların ortasına düşer. Bu emanet, cehennemin kapılarını açabilecek kudrette, El Azif, Çölün Ruhları Kitabı, Ölü İsimler Kitabı veya Necronomicon gibi çok değişik isimlerle bilinen bir kitaptır... Türk Edebiyatında Mesnevî Tercüme ve Şerhleri/ İsmail Güleç/ Pan Yay./ 286 s. Mesnevî, klasik Türk edebiyatında, her biri kendi arasında kafiyeli ikişer mısradan oluşan uzun şiirlere verilen addır. Bununla birlikte zaman içinde anlam daralmasına uğrayarak Mevlânâ’nın mesnevî biçiminde yazdığı yapıtın adı haline bürünmüş ve mesnevî denildiğinde akla, binlerce mesnevî arasından sadece Mevlânâ’nın “Mesnevî”si gelir olmuştur. Mevlânâ, bütün tecrübelerini ve birikimini kendisini sevenlerine aktarma ihtiyacı duymuş, özelde Hüsâmeddin Çelebi’ye, genelde bu yola girmek isteyen herkese, yolun tehlikelerinden haberdar etmek, yolculuklarını sağ ve salim tamamlamak için gerekli uyarılarda bulunmak üzere Mesnevî’sini telif etmiştir. Mevlânâ’nın “Mesnevî”si yazıldığından beri, Hint alt kıtasından Orta Asya içlerine, Kafkaslardan Arap yarımadasına, Anadolu’dan Doğu Avrupa’ya kadar çok geniş bir coğrafyada asırlardan beri tercüme ve şerh edilmektedir. Bu çalışmada, “Mesnevî”nin yalnızca Türkçe yapılmış tercüme ve şerhleri ele alınıyor. ? SAYFA 37
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle