Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ programlarından başlayan bir politika kültür emperyalizminin egemenliğine hizmet ediyor. Yeni kuşaklarının ırkçı ve dinci bağnazlıklarla yetiştirildiği bir ülkede gerçek bir edebiyatın varlığı elbette yadsınamaz ama egemen olmasını düşünmek bile hayaldir. Edebiyatın da yaşamın bir parçası olduğundan uzaklaşan bir yapılanmanın gerçekleşmiş olduğu bir toplumun, bu yapılanmadan kurtulması ancak toplumsal ve siyasal bir dönüşümle söz konusu olabilir. Size, sizin bir sorunuzu sormak istiyorum: “Eğer yapıtlar bir şeyleri değiştirmiyorlarsa anlamı nedir?” Sanatın anlamıyla, işleviyle ve insanlığa kattıklarıyla ilgili bir durumdur bu. Değiştirmeyen, dönüştürmeyen bir şeyin sanat olması olanaksızdır. Hangi sanat alanından olursa olsun, o sanatın alıcısı olan insan, o andan önceki insan değildir artık. İnsanın güzelliğine bir şeyler eklemeyen bir sanatın olması düşünülemez bile. Böylesine işlevselliği olmasaydı sanat ölümsüzlüğün simgesi olamazdı. Yaşamı hiçleştiren, anlamsızlaştıran emperyalist küresel kültürün sanatı da hiçleştirmesi opearasyonu YAZARIN GÖREVİ Yazarın görevi ne olmalıdır veya yazarın bir görevi olmalı mıdır? Yazarın görevi yazmaktır tabii ki. Ama yazma eyleminin nasıl gerçekleştiği o yazarın gerçek bir yazar olup olamadığının ölçütüdür. Yanıtı, içinde yaşanılan toplumsal durumdan çıkarılacak olan “nasıl bir yazar olmalı” ve “nasıl yazmalı” sorusu yazarın görevi konusundaki ilk ipuçlarını verir bize. İşlevsiz bir iş olamayacağından yazarın elbette görevi olmalıdır ve o görev yazmaktır. Özne olan yazar, nesne olan yazdıklarıyla yaşamın değiştirilmesine katkıda bulunmak zorundadır. Yazar, insanın temel özgürlüğü olan ve kültürü geliştirecek olan yaşamını daha iyi kılma özgürlüğünün gerçekleşmesi için yaratmalıdır ilkin. Her şeyin metalaştırıldığı, mistikleştirildiği, magazinleştirildiği, sanallaştırıldığı, değersizleştirildiği günümüzde yazar; kendisinin soluğunun ve dilinin de kesildiği koşulları yok etmek için yazmalıdır. Sanatın doğasındaki karanlığa ve umutsuzluğa karşı çıkmak da yazarın görevidir. Sivas katliamından da söz ediyorsunuz kitabınızda. ‘Unutmamak’ ve ‘unutturmamak’ adına neler söylemek istersiniz? Emperyalizmin politikaları ışığına, işbirlikçilerin çabalarıyla bağnazlaştırılan bir toplumun vardığı duraklardan biridir 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı. Sivas katliamını unutmak insanlığın belleğini unutmak anlamına gelir. Emperyalist egemenliğin yüzyıllar boyunca gerçekleştirdiği tüm kötülüklerin unutulması anlamına gelir. Sömürüye karşı yüzyıllardır mücadele eden insanlığın kendi tarihindeki boğazına düğümlenen bir katliamı unutmaya hakkı yoktur. “Mizah” deyince akla ilk gelen dergilerden birisi de Markopaşa oluyor. Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin tarafından çıkarılan yaklaşık 60 yıl öncesinin bu en önemli siyasi mizah dergisi hakkında neler söylenebilir? Hem edebiyat, hem mizah, hem siyasal tarihimizdeki yerini alan büyük bir olaydır Markopaşa. Edebiyatçının aydın olarak görevlerini ve sorumlulukları anımsatan ve bu görevi başlarıyla yerine getirmiş olmanın mutluluğunu tattıran bir olaydır. Sivil Örümceğin Ağında, Satılık Vatan, Tabuta Çakılan Son Çivi, Bu Kez Düşmanın Adı Terör, Türk Direniş ve Devrimleri Tarihi, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika, Cumhuriyeti Savunmak gibi son yılların öne çıkan yapıtlarının yanı sıra Markopaşa ile ilgili kitapları da Beyler Bu Vatana Nasıl Kıydınız’da inceledim. Çünkü geleceğimizin, büyük ölçüde yakın siyasal tarihimizin içinde olduğunu düşünüyorum. Çalışkanlığınız sürüyor, yeni kitaplarınız var mı yakında? Geçen yıl çıkardığım Roman Aşkıyla’dan sonra bu yıl Edebiyat Aşkıyla yayımlandı. Sırada Şiir Aşkıyla, Dil Aşkıyla, Aydınlık Aşkıyla var. ? Beyler Bu Vatana Nasıl Kıydınız?/ Öner Yağcı/ Yirmidört Yayınevi/ 328 s. “Yazar, insanın temel özgürlüğü olan ve kültürü geliştirecek olan yaşamını daha iyi kılma özgürlüğünün gerçekleşmesi için yaratmalıdır ilkin.” CUMHURİYET KİTAP SAYI 960 SAYFA 17