03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nâzım Hikmet’in mektupları... ‘Alnımın çizgilerindesin memleketim’ YKY, Nâzım Hikmet’in dostlarına gönderdiği mektuplar ve kendisine gelen mektuplar şeklinde iki bölümden oluşan“Hasretle” Nâzım Hikmet Mektupları okuyucuya sundu. Kitapta yer alan her belge, fotoğraflarıyla birlikte yayımlanmış. Mektuplarla çıktığımız yolculukta, çok yakın zamanda yaşanan acıların, çok gerilerde kalmış yanılsaması içinde olduğumuzu anlıyoruz. Ë Aysel SAĞIR “Arkadaşlarınıza şunu söyleyin: Dünya kültürü denen bir şey vardır, insanlığın yarattığı ortak bir medeniyet vardır. Bunda, gerek Avrupalı, gerek Asyalı, gerek Amerikalı, gerekse Afrikalı bütün halkların payı vardır. Tarihin bir devrinde bu ortak medeniyette bir halkın payı, yahut bazı halkların payı öteki halkların payından çok yahut az olabilir. Mesela, tarihin bir devrinde Çinlilerin ortak medeniyetteki payları, Almanlarınkinden, Fransızlarınkinden çoktu, sonra tarihin başka bir devrinde Almanların, Fransızların payı Çinlilerinkinden çok oldu. Tarihin bir devrinde mesela Tatarların dünya medeniyetine kattığı kıymetler Ruslarınkinden çoktu. Tarihin başka bir devrinde ise Rusların payı arttı. Demek istediğim, halkların ortak insanlık medeniyetine getirdiği, kattığı değerler her devirde, şimdiye kadar, aynı ölçüde olmamıştır. Ama bu ortak medeniyette kendi milli medeniyetiyle hiçbir şey katmamış halk yoktur. Her halk mutlaka bir şeyler vermiştir insanlığa.” ovyetler Birliği, Amerika’nın kabusuydu bir zamanlar. Her ne kadar orada uygulanan sosyalizm içten içe oyularak adını ve imajını yitirip bugünlere gelinse de, daha dün dünya ikiye bölünmüştü. Amerika irili ufaklı sömürdüğü ülkeleri SSCB’ye karşı kendi saflarında tutuyordu. Eğer aydın ve ilericiysen (gerçi şimdi de öyle) kendi yaşadığın ülkende ‘düşman’ ilan ediliyordun. Cumhuriyetin başlarından itibaren bir kovalamacadır başlamıştı. Çoğunluğunun kökeni Osmanlı paşalarına dayanan yazar ve aydınların kovalandığı, yasaklı ilan edildiği, hapse tıkıldığı sürecin başlangıcıydı. Nâzım Hikmet, uzun yılları bulan hapis hayatından sonra 1950’lerde soluğu Moskova’da aldığında, çoktan gözden çıkartılmış, yasaklı ilan edilmişti zaten. Bulunduğu taraftan değil kendisi, mektupları dahi gelemiyordu. Sovyetlerin varlığı, aydınların solcu kimliği bir tür paranoyaya neden olmuştu. Bir karganın, aynı dama düzenli aralıklarla gelip gaklaması sonucu, söz konusu karganın Sovyet ajanı olduğu sanılan paranoyalar çoğalmış, doğallaşmıştı. Moskova’da yaşamak zorunda kalan Nâzım Hikmet’in Türkiye’deki dostlarına, dostlarından Nâzım’a mektupların gidipgelmesi yasaktı. Ama yine de mektuplar kendi kanallarından sahiplerine ulaşıyordu. “Hasretle” Nâzım Hikmet Mektupları, söz konusu mektupların şimdiye kadar hiç yayınlanmamış olanlarını kapsıyor. Kitabın oluşma S hikayesi ise şöyle; M. Melih Güneş, Nâzım’ın son eşi Vera’ya bir sohbet sırasında “Türkiye’den Moskova’ya, Nâzım’a kemlerin mektup gönderdiğini”sorar. Vera ise, “yalnızca Münevver’in mektuplarından bahsetmiş ve iri gözlü bir opera sanatçısının da Tosca’dan bir fotoğrafını ve bir tespih gönderdiğini” söyler. “Nâzım Hikmet’le Türkiye’den mektuplaşmanın yasak olduğunu, Münevver Andaç’ın ve oğlunun bile mektuplaşma iznini ancak 1955 yılında alabildiğini” arşiv araştırmalarının sonucunda, Münevver Andaç’ın Konstantin Simonov’a yazdığı 1963 tarihli mektuptan öğrenir Güneş. 19 Mart 2001 tarihinde ölen Vera Tulyakova Hikmet’in ölümünden beş yıl sonra, kızı Anna Stepanova’yla evdeki arşivi açıp incelemeye başlarlar. Vera’nın, SSCB Merkez Edebiyat ve Sanat Devlet Arşivi’ne (SGALİ) bir listesine ulaşırlar. Şimdiki adıyla, Rusya Edebiyat ve Sanat Devlet Arşivi (RGALİ)’deki, “Nâzım Hikmet Fonu”nda “özel bir izinle inceleme” yapılır. Vera Tulyakova Hikmet (VTHA) ve RGALİ’de bulunan mektuplardan oluşan “Hasretle” Nâzım Hikmet Mektupları, dünle, bugünü bağlayan ince bir hat işlevi görüyor. Zira, dün, mektuplardan da anlaşıldığı kadarıyla yoğun insanlık acıları yaşansa da, bugün de aynı acıların farklı şekilde sürüp gittiğine dair somut durumlar varlığını sürdürüyor. BIR ÜSKÜDAR BALKONUNDA GURUBA KARŞI... Dünün sorunlarının adeta bugünün sorunlarını da belirlediğine neredeyse şaşmaz bir doğrulukla inanmak zorunda kaldığımız, kişisel belgeler olsa da bir ucu toplumsal gerçekliğe uzanan mektuplar, nostaljiyle birlikte hüzünlü bir ton da içeriyor. “Hasretle” Nâzım Hikmet Mektupları’nda, karşılaştığımız Nâzım şiirlerini ise bir sürpriz olarak görmek gerekiyor; Oranın pasaportunu taşıyorum/ kâattan değil, vizesi yüreğime yazılı/ damgası vurulu yüreğime/ Orası hem gözüm/ hem gözümün üstündeki kaş/ ...Bir Üsküdar balkonunda guruba karşı demlenir gibi/ bu akşam üstü, Laypzigte, tramvay durağında/ tadını çıkara, yudum yudum kederleniyorum. ‘CANIM NÂZIM USTAM’ 1940’larla, 1963 arası dönemi içeren “Hasretle” Nâzım Hikmet Mektupları, aynı zamanda dile gelen dönemlerin de bir panoraması olarak görmek gerekiyor. Konstantin Simanov, Bertolt Brecht, Fahri Erdinç, Azin Nesin, Yaşar Kemal ve bir çok yazar, şair ve sanatçı o yıllar M. Melih Güneş da Nâzım’la yazışmışlar. Yaşar Kemal, GüzinAbidin Dino ve Nâzım’ın daha nice dostlarının duygu ve düşüncelerini taşıyan mektupların her biri, sahipleri ölçüsünde değer oluştururken, çoğu mektup da edebiyat ve şiirle ilgili paylaşılan bilgileri ve dönemin koşullarına durumlarla ilgili ifadeleri içermiş. 1963 tarihli Yaşar Kemal imzalı mektuplarda, henüz daha genç olan Kemal, İngiltere’den ulaştığı Nâzım’a, “Canım Nâzım Ustam, aslan baba” diye hitap ediyor: “Buradan ay başında ayrılıyorum. Bir hafta için, Paris’te olacağım. Sonra Macaristan’a geçeceğim. Demek ki, sizin istediğiniz gibi 15 Haziranda Budapeşte’de buluşabiliriz. Bu benim kararım, benim kurduğum plan. İşler o kadar ağır işliyor ki, daha benim davetiyeyi göndermediler. Ağzım sütten yandığı için belki Macaristan’da buluşamayız, orada buluşamadığımız takdirde nerede buluşabiliriz? (...) Bilmem duydunuz mu, beni ve bazı arkadaşları gazeteden attılar. Cumhuriyet, sanırsam, bir iyice gericilerin eline geçti. Bu bakımdan, benim Türkiye’de işlerim iyice bozuldu demektir” şeklinde seslenir. RGALİ’de bulunan bulunan bir çok mektup gibi, Bursa Cezaevi’nden yazdığı mektupların da yer aldığı kitapta, Kemal Sülker’e yazdığı 1944 tarihli mektupta, Sülker’e yazıda biçimle ilgili bilgiler verdiğini görürüz Hikmet’in, “Şekil meselesi bu işte en son ileri sürülecek davadır. En yeni şekille yazdıklarını iddia eden nice nice genç şair ve hikâyecilerimiz var ki, öz muhteva bakımından dehşetli eski, mürteci bayattırlar. Şekil farkını toptan inkar etmiyorum fakat bu meseleyi ikinci, hatta üçüncü plana almak lazımdır sanıyorum. Sizde hikâyecilik vasfı kuvvetlidir. Hiciv ve mizah tarafınız kuvvetli. Yalnız bu tarafı biraz daha hissettirmeden daha ince yaparsanız bir kat daha muvaffak olacağınıza eminim. Görüyorsunuz ya, hikâyeleriniz hakkında söylediklerim teknik meselelerdir.” Ama dostlarına yazdığı mektuplarda tüm söylemek istediklerini en iyi şiirleriyle anlatan Nâzım, her zamanki gibi memleketine ve insanına olan hasretini de en iyi şiirleriyle gözler önüne serecektir: Memleketim, memleketim, memleketim/ ne kasketim kaldı senin ora işi/ ne yollarını taşımış ayakkabım/ son mintanım da sırtımda paralandı çoktan/ Şile bezindendi/ Sen şimdi yalnız saçımın akında/ infarktında yüreğimin/ alnımın çizgilerindesin memleketim/ memleketim, memleketim, memleketim... ? “Hasretle” Nâzım Hikmet Mektupları/ Hazırlayan: M. Melih Güneş/ Yapı Kredi Yayınları, 2008/ 227 sayfa CUMHURİYET KİTAP SAYI 948 SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle