23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkçe Günlükleri “K 2 Nisan Salı eyfe keder” deyiminin “keyfince” anlamında kullanıldığından yakınıyor Ceren Akyıldız. Deyimi bu anlamda kullanana ben rastlamadım; ama Akyıldız, yaşanmış olaylardan öyle canlı örnekler vermiş ki böyle kullanıldığı konusunda hiç kuşkum kalmadı. “Bir konser organizasyonu yapılmış örneğin. Konsere uçakla gidiyor çalgıcılar. Uçak biletlerini organizasyon almış. Çalgıcılardan biri diyor ki: ‘Bana uçak biletini verin, ben onu iptal edip parasını alayım, otobüsle gideyim.’ Organizatör de diyor ki: ‘Öyle keyfe keder biletini iptal edemezsin.’” Bir başka örnek de şu: “Biz burada keyfe keder yaşıyoruz, askerler o soğukta neler çekiyor.” Bir deyim bu kadar mı yanlış kullanılır? Nedir “keyfe keder” deyiminin gerçek anlamı. Akyıldız onu da çok güzel anlatmış: “Sizi durup dururken sevindiren basit bir şey olmuştur. Bir kitap satın almışsınızdır, dükkâna girerken hedefiniz o kitabı almaktır. Satış görevlisi size der ki: ‘Bu kitabı alana yanında şu kitabı hediye ediyoruz.’ Hiç yoktan sevinirsiniz, bir kitap sahibi olmuşsunuzdur. Eve gider bakarsınız ki o kitabın birkaç sayfası eksik veya yanlış basılmış veya kusuru var. İşte, benim ‘keyfe keder’den anladığım bu. O kitabı almasaydınız bu küçük kederiniz olmayacaktı. Belki daha genel bir anlamı vardır, ben anlamı çok daraltıyor olabilirim bu örnekle. Hatta yanlış biliyor olabilirim. Ama benim anladığım, bildiğim bu.” Ben de Ceren’in anladığını anlıyorum; yine de sözlüklere bakıp emin olmak istedim. “Çok önemsiz, üzerinde durulmasa da olur (şey)“ demiş Ali Püsküllüoğlu. Dil Derneği’nin sözlüğünde bu deyim yok. TDK, bileşik sözcükleri ayırırken bu iki sözcüklü deyimi, nedense “keyfekeder” diye bitişik yazmış ve “Pek üzerinde durulmayan, önem verilmeyen” diye açıklamış. Ayverdi Sözlüğü “İnsanın canını sıkıp neşesini kaçıran önemsiz şeyler için kullanılır.” dedikten sonra, Ceren’in verdiğine benzer bir örnek vermiş: “Elbise güzel oldu, ama kumaşın sakat yeri etek ucuna geldi, keyfe keder.” FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Ceren Akyıldız’ın araya sıkıştırdığı bir soru da, tırnak içine alınmış tümcenin sonuna konacak noktanın, tırnağın içine mi, dışına mı konacağı. Tırnak içine alınan şey, tümce değilse noktaya gerek yok; ama tümceyse tümcenin bittiği yere; yani tırnağın içine nokta konur, sonra tırnak kapatılır. Tırnağın dışına, “dedi, diyor, demiş” gibi bir sözcük koyduğunuzda “Word” programı baştaki d’yi hemen büyütüp D yapacaktır. Geri dönüp o d’yi küçültmeyi de unutmamak gerek. ten de, dediğiniz gibi, son yıllardaki kullanım hep “Akasya Sokak” şeklinde olmuş. Ama 10 yıllık veya daha eski haritalarda aynı sokakların ismi doğru şekilde geçiyor. Hiç dikkat etmemiştim, o kadar yerleşiyor ki bu kullanımlar, fark etmiyoruz bile!” dedikten sonra bir de müjde veriyor: “İstanbul’da yenilenen tabelalarda (Benim gözlemlediğim Fatih, Eminönü ve Beyoğlu Belediyeleri’nin tabelalarında) doğrusunu yazıyorlar.” diyor. Ceren söyledikten sonra ben de gördüm. Eminönü ve Fatih’i bilmiyorum; ama Beyoğlu’nda yenilenen tabelalardaki “sokak” değil, “sokağı” yazılmış. Yerinde kullanılmış bir iyelik ekine bu kadar sevineceğimiz kimin aklına gelirdi? 9 Nisan Çarşamba Öykü kitapları birikmiş. Birinin başından, ötekinin sonundan, berikinin rasgele açtığım sayfasından başlayarak birer, ikişer öykü okuyorum. Her birini baştan sona okumaya sabrım da zamanım da elvermiyor. Sevgi Ünal’ın “Taşların Sabrı”, “Bir Güneydoğu Masalı” alt başlığını taşıyor; Mevsimsiz Yayınları’ndan çıkmış. Yavuz Ekinci’nin kitabını basılmadan okumuştum. “Sırtımdaki Ölüler”, Doğan Kitap’tan çıktı ve 2005 Milliyet Haldun Taner Ödülünü kazandı. Mümtaz Tiftik’in “Panayır Zamanı” adlı öyküler toplamının yayınevi “artshop”. Ürün / Öykü’nün bastığı “O Karlı Kış Gecesi”, Erdal Atıcı’nın öykü kitabı. “Martıların Düğünü” ise Merih Günay’ın öykü kitabının adı (Havuz Yayınları). Tamamını okuduğum kitaplardan biri de “Gölgesi Bedenim”. Esra Odman’ın öyküleri kendini okutan öyküler. Genç yazarların arayışlar içeren öyküleri bunlar. Ama iyi ki öyle! Öykü bulmaz zaten. Hep arar; yalnızca arar. Daha gençlerin arayışları da var. Bursa Anadolu Lisesi öğrencileri, yazdıkları öyküleri “Türk Kahvesi” adlı bir kitapta toplamışlar. Gençlerin öyküye ilgisini umut verici bulmuşumdur hep. Everest Yayınları’ndan gelen öykü kitaplarının hiçbirini okumadım daha. Üç güzel kitap sabırla bekliyor sıranın kendilerine gelmesini. Ben de sırayı bir an önce onlara getirmek için heyecanlanıyorum. İşte o üç kitap: Özlem N. Yılmaz’dan “Kızböceği”, Tarkan Barlas’tan “Huzursuz Ruhlar”, Yasemin Yazıcı’dan “Tırtıl Yağmuru”. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. 5 Nisan Cumartesi Yusuf Ziya Bahadınlı Özgür Radyo’da konuğumdu bugün. Nasıl sıcak, nasıl sevecen, nasıl dost bir insan… Çok önemli başarılarını bile sıradan bir olaymış gibi anlatmasına bayıldım. Türkiye İşçi Partisi’nin meclise on beş milletvekili ile girdiği o altın dönemde, o on beş milletvekilinden biri olarak neler yaşadığını tatlı tatlı anlattı. Anlattığı tatlılıkta yazmış da zaten. Anılarını anlattığı “Öyle Bir Aşk”ın dördüncü baskısı İmge Kitabevi tarafından birkaç ay önce yapılmış. O da “Ne alakası var?” yerine, sözü ortasından bölüp “Ne alaka!” diyenlerin çoğaldığından yakındı. Sokak adlarındaki iyelik eklerinin atılmasının hakarete varan anlamlar doğmasına yol açabileceğine dikkatimi çekti bir de. “Ankara’da bir meydana ad olan “hergele” sözcüğü, sokak adı olsa ‘Hergele Sokak’ mı olacak?” deyip güldük birlikte. Hoş, “hergele” aslında, “binilmeye, arabaya koşulmaya, yük taşımaya alıştırılmamış binek hayvanı” demek; ama mecaz anlamı, gerçek anlamının önüne geçmiş sayılır. Ceren Akyıldız’ın mektubunda da sokak adlarıyla ilgili bir bölüm vardı. Benim, sokak adlarındaki uygulamayla ilgili, “Akasya Sokak” değil “Akasya Sokağı” olması gerektiği konusunda ısrar ettiğim yazımı anımsatıp, “O yazıyı yazdığınız sıralarda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne iş yapan özel bir firma olan Boğaziçi İnşaat’ın, Tarihi Yarımada Bölümü’nde çalışıyordum. İstanbul ile ilgili eski yıllara ait sayısız harita vardı elimde. İnceledim, gerçek B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse şairin dizeleri ve şiirin yayımlandığı derginin adı ortaya çıkacaktır. 1 E 2 I 3 H 4 G 5 D 6 D 7 E 8 F 9 D 10 E 11 I 12 J 13 I 14 C 15 C 16 D 17 F 18 A 19 F 20 J 21 A Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU G. Vücuttaki bir tendon türü. 69 4 45 68 H. Feridüttin Attar’ın, Mesnevi tarzındaki bir yapıtı. 22 A 23 F 24 H 25 A 26 I 27 F 28 K 29 J 30 B 31 D 32 J 33 33 F 34 F 35 D 36 D 37 D 38 I 39 I 40 C 41 F 42 D 24 61 44 47 3 55 48 I. “Rona...” (Robert Owen’ın yaşamını da kitaplaştıran, değerli hukukçumuz.) 43 D 44 H 45 G 46 C 47 H 48 H 49 F 50 D 51 F 52 K 53 D 54 D 55 H 56 K 57 F 58 D 59 K 60 J 61 H 62 J 26 2 39 13 38 63 F 64 F 65 D 66 F 67 F 68 G 69 G 70 D 71 B 72 I 73 E 74 C 75 A 76 K 77 F 78 A 79 A 80 D 81 D 82 I J. “Tuhfetun...” fi araibilemsar” (İbni Battuta’nın, gezdiği ülkelerdeki gözlem ve anılarını anlattığı kitabı). Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Eski Yunanlı ozan Orpheus’a bağlanan gizli din ve sanat akımı. 62 20 12 32 29 60 D. Emin Karaca’nın “Bir Kürt Ayaklanmasının Anatomisi”ni anlattığı kitabı. K. İsrail’in bir liman kenti. 7 73 10 F. Yaşar Kemal’in bir romanı. 18 79 25 78 75 22 B. Sevi’nin ünsüz harfleri. 56 76 28 59 52 947. sayının çözümü: A. GOLDİNG, 53 54 70 31 30 71 C. Şölenden Sonra adlı romanı da olan Japon yazar. 37 42 72 5 50 6 35 11 16 33 49 27 51 17 41 34 64 77 65 1 58 43 80 81 9 36 E. ABD’nin tanınmış bir televizyon kanalı. 19 23 57 14 40 21 74 46 15 63 67 66 8 82 B. ÜÇ KADIN, C. NAMI, D. DAYAMA, E. ÜÇLER YEDİLER KIRKLAR, F. ZUM, G. DÖTTİNGEN, H. ÜÇ, I. ŞIKIDIM, J. LÖK, K. EMA, L. RAHMİ, M. İBDA. Şiir: “kim çaldı gözlerimden güneşi, dudaklarımdan narı, kim çaldı? Gemi battıkça dökülüyor her yanım,” SAYFA 47 CUMHURİYET KİTAP SAYI 948
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle