03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Niccolo Machiavelli Laik bir yazar Machiavelli’ye göre din, yasalara saygılı olmayı, devlete ve yurda bağlılığı öğretir. Tanrıtanımaz değil, tipik bir laik yaklaşımdır onunki. İnsanları, devleti, ulusu, yurdu konusunda ahlaklı düşünmeye ve devinmeye yarayacak bir araçtır, amaç değildir. Amaç, devlet işlerinin bilimselliğidir. Dini siyasaya araç eden anlayışa karşı olduğunu ve dinsel değerleri yozlaştırdıklarını söyler. Kilise adamlarına da karşı oluşunun temel nedeni, çıkarcı bir yaklaşımla dini çarpıtmış olmalarından ötürüdür. Ë Necdet ADABAĞ Mayıs 1469’da Floransa’da doğdu. Soyadı Mali clavelli’den (kötü çiviler) gelmektedir. Çiviler ailenin soylu bir aile olduğunu gösterir. Bir başka köken bilgisi, yanlış bir yazılış biçimi kazandırmıştır soyadına: Macchiavelli. İki c harfi yanlış olarak 1800’lerin ilk yarısına dek kullanılmıştır. Soylu aileden olmasına karşın parasız bir babanın oğludur. Babasının, oğluna ölmeden önceki vasiyeti, “Mutlu yaşayın ve olduğunca az harcayın” idi. Böyle bir vasiyette bulunan adam hukuk doktoruydu ve eskil yazarların tutkulu okuruydu. Yazarın kendisi de yoksul bir ailede dünyaya geldiğini; başlarda zorluk çektiğini ama daha sonra rahat yaşadığını söyler. Gençliğiyle ilgili pek fazla şey bilinmiyor. 1498’in Mart ayı tarihli bir mektubunda Savonarola’nın güttüğü siyasasını şiddetle eleştirmişti. Daha bu mektubunda ileride nasıl bir yazar olacağının ipuçlarını verir. Aynı yıl Floransa Cumhuriyeti’nin ikinci yazmanı olarak sarayda göreve başlar. Çok önemli bir iş olmamasına karşın siyasal yaşama bir ilk adım olması nedeniyle kendisine çok çekici gelmiştir. O yıllarda kentin yönetimini elinde tutan Soderini ailesinin dikkatini çekmişti. Tavır, davranışlarıyla ikna edici bir duruş sergilediği için dışarıda da kentini gereği biçimde temsil edeceğini düşünmüş olan yöneticiler onu dış ilişkilerden sorumlu biri yapmışlardır. Yabancı kral ya da yöneticilerin karşısında ülkesinin çıkarlarını korumak anlamında yaptığı girişimlerden ikisi o dönemlerde çok önem taşımaktaydı. İlki, Fransa Kralı, XII. Louis’in sarayına yaptığı ziyarettir ki Floransa’nın Pisa’yı kuşattığı döneme rastlar; öteki de Cesare Borgia’ya (Valentino) yaptığı ziyarettir. Cesare Borgia, Papa VI. Alessandro’nun oğludur ve müthiş bir siyasal ve yayılmacı ihtirası olan biridir. Orta İtalya’da kurduğu egemenliğinin sınırlarını Floransa’ya taşımayı aklına koymuştu. Machiavelli, 1506’dan başlayarak daha önemli görevler üstlendi. O yıllarda Floransa’nın olsun İtalya’nın olsun o dingin havası dağıldı ve dengesi bozuldu. Çünkü bu kez sahneye bir başka papa çıktı: II. Giulio. O da çok ihtiraslı ve Kilise’nin egemenliğini tüm İtalya’ya taşımak isteyen bir papaydı. Onun yanı sıra Fransa Kralı XII. Louis vardı. 1506’da Papa’ya, 1507’de İmparator Massimiliano’ya, ardından Pisa kuşatmasını sürdüren Floransa ordusuna, 1510’da Fransa’ya gönderildi. Kutsal Birlik’in ilanı öncesi bir kez daha FranSAYFA 14 3 sa’ya gitti. Kutsal Birlik, Fransızlara karşı, Papa, İspanya ve Venediklilerin oluşturdukları bir birlikti. Fransa, Papalık ve İspanya’nın İtalya’da söz sahibi olmalarını desteklemiş ama bu iki güç daha sonra yaptıkları bu anlaşmayla aralarına Venedik’i de alarak Fransa’nın İtalya üzerindeki egemenliğine son vermişlerdir. Machiavelli ülkesinin o yıllardaki siyasal yaşamında etkin bir işlev üstlenmiştir. Soderini ailesiyle kurmuş olduğu yakın ilişkiden ötürü monarşi yanlısı Medici ailesi kentte iktidarı ele geçirince sürgüne yollanmıştır. Sürgünden, Medici ailesinin Roma’daki büyükelçisi Vettori’ye, 10 Aralık 1513 tarihinde yazdığı mektupta yaşadığı bu ikilemi dile getirir. Roma’ya kendisini görmeye gidemeyeceğini çünkü Soderini ailesini de ziyaret etmek zorunda kalacağını, bu ziyaretin kendisine pahalıya patlayacağını ve bir daha artık Floransa’ya dönüp saraydaki görevine yeniden başlama umudunun kalmayacağını söylemiştir. Yazar sürgündeki yaşantısını, özdeksel sıkıntılarını ve saraydaki görevine duyduğu özlemi adı geçen mektupta dile getirmiştir. MACHIAVELLI’NİN İLK YAPITLARI İtalya’nın, özellikle o yıllardaki tarihine bir göz attığımızda ne denli çalkantılı siyasal olaylarla boğuştuğunu görürüz. Bu boğuşma, İtalya’nın Fransa ve Almanya gibi ulusal bütünlük sağlayamamış olmasından kaynaklanır. Avrupa, derebeyliğe karşı kent devletlerini kurmuş ve kentsoylulaşmak çabası içine girmişken XIV. yüzyılda içlerinde en güçlü olanlardan birinin egemenliğine girerek artık kent devletlerindeki demokratik yapılanmadan uzaklaşmış ve monarşiyi benimsemişlerdir. Kent devletleri ne ölçüde demokratikse, monarşiler o ölçüde antidemokratik siyasal dizgeler olarak ortaya çıkmışlardır. Ama İtalya’nın yazgısızlığı kuzey ve güney İtalya’nın birbirinden kopuk olması ve kuzey İtalya’da aralarında kavgalı üç tane Floransa, Milano, Venedik gibi büyük kent devletlerinin bulunması ve İtalya’nın parçalanmış olarak yabancı egemenliğine boyun eğmek zorunda kalmasıdır. Bu parçalanmışlık 1860’a dek sürmüştür. Ancak Floransa’nın büyüklüğü güçlü askeri ve siyasal niteliklerinden ötürü değildir. Onun önemi tüm insanlığa sunmuş olduğu uygarlık örneğinde ve yüzyıllarca sanat, ekin, yazın ve felsefede Avrupa tarihine yapmış olduğu katkılarda yatar. Machiavelli’nin, yukarıda sözünü etti ğimiz gibi Floransa’nın dış ilişkilerdeki çıkarlarını korumak noktasında ne denli önemli bir çaba gösterdiğini bilmek, bu konudaki becerisini anlamak anlamına gelir. Onun, Fransa Kralı XII. Louis’in ünlü bakanı Rouen kardinaline verdiği yanıt daha akıllardadır. Bakan kendisine, İtalyanların savaşmayı bilmediklerini söylediğinde, o da Fransızların siyasayı bilmediğini söyler. Bu karmaşanın içinde küçük bir cumhuriyet olan Floransa’nın işi zordu. Zordu çünkü gerek içerden (Medici’ler) gerek dışardan baskı altındaydı. Dahası, 1860 yılına dek ulusal birliğini oluşturamamış İtalya’nın o yıllardaki en güçlü eyalet iktidarlarının da güç yitirmesine ve kimilerinin çökmesine tanık olan yazarımızın özlemle beklediği İtalya Birliği düşü, tıpkı Dante, Petrarca ve daha sonra Leopardi, Foscolo, Manzoni’de olduğu gibi onarılmaz yaralar alacaktı. Tüm bu olumsuzluklar ülkesinin yazgısını daha derinliğine düşünmesi gerektiğini ve araştırıya dayalı inceleme yeteneğinin olmazsa olmaz bir koşul olduğu yönünde kendisini zorlarken, siyasal yazarlığa eğilimli mizacını devinime sokmuş ve Machiavelli kuramsal ilk yapıtlarını vermeye başlamıştır. Bunlar arasında önemli olanlar ve retorik, akademik söylemlerden uzak güncel yaşanmışlıkların neden ve sonuçlarıyla dile getirildikleri yapıtlar olarak anılmaktadırlar. Örneğin, Del modo di trattare i popoli di Valdichiana ribellati (Ayaklanan Valdichiana Halklarına Nasıl Davranılacağı Üstüne, 1502). Burada uyguladığı yöntem daha sonra olgunluk yapıtlarında göreceğimiz ve eskil atalarının yaşam deneyimleri üzerine kurulu düzenlemelerle günceldeki uygulamaların karşılaştırılması biçimindedir. La Descrizione del modo tenuto dal duca Valentino nello ammazzare Vitellozzo Vitelli, Oliverotto da Fermo ecc (Valentino’nun Vitelozzo Vitelli, Fermolu Oliverotto vd’ni Öldürtürken Yaptığı Numaralar Üstüne) adlı çalışması da gene o yıllara rastlar. Machiavelli, Valentino’yu Floransa için bir tehlike olarak gördüğünü söylerken, öte yandan yürekliliğinin örnek olması gerektiğini anımsatır. Yazar, Hükümdar’da Valentino’nun katliamlarına değinirken, gereğini yapmış olduğuna ilişkin kendini inandırdığına dönük bir izlenim bırakmayı istemektedir sanki. Machiavelli, Fransa ve Almanya üstüne de bir inceleme yazar: Ritratto dele cose della Francia e il ritratto dele cose della Magna (Fransa ve Almanya’daki Gelişmelerin Tablosu). Daha sonra yazar, Hükümdar’da değineceği kimi konuları bir inceleme konusu yapar: Discorso dell’ordinare lo stato di Firenze alle armi (Floransa Devletinin Silahlı Kuvvetlerini Düzenleme Konusu). Bu incelemesini Soderini hükümetini, paralı askerlerden vazgeçirtip, kendi yurttaşlarından oluşan ordu kurmak konusunda ikna etmiş olmasının ardından yazar. Floransa Cumhuriyeti’nin üstünde kara bulutlar dönmektedir. Müttefiki Fransa İtalya’dan kovulmuştur. Kutsal Birlik Floransa’da yeniden Medici ailesinin iktidarını istemektedir. 1512’de bir İspanyol ordu birliği kentte saldırır ve Cumhuriyet’in ordularını darmadağın eder. Medici’ler kente girer. Sürgüne gönderildiği yetmiyormuş gibi Boscolo ve Capponi ile birlikte Medici’lere karşı düzenlenen bir komploda adı geçer ve yakalanarak işkence görür. Ülkenin siyasal yaşamından tüm bu olumsuzluklara karşın uzaklaşmaz; dikkatli bir gözlemci olarak uğraşını sürdürür ve 15121520 yılları arasında en büyük yapıtlarını yazar. Machiavelli’nin bu yapıtları uzun bir düşünce sürecinin ve ayrıntılı bir inceleme döneminin ardından yazılan yapıtlar olarak değerlendirilmektedir. Bu yapıtlarında günceldeki sorunlara bakış açısı saptamak ve çözüm önerileri getirebilmek için eskil dünyanın büyükleriyle görüş alışverişinde bulunarak sonuca varmak istemektedir. Özellikle Discorsi sopra la Prima Deca di Tito Livio (Tito Livio’nun İlk On Kitabı Üstüne Konuşmalar) ve il Principe’dir (Hükümdar). Bu yapıtların temel özelliği, yazara ün sağlayan yapıtlar olmasının yanı sıra, yazarın bu yapıtlarda o güne dek öne sürülen savların tersine siyaset biliminin bağımsızlığını savunan iddialarının yer almasıdır. Ortaçağ karanlığında her şeyin, dahası, tarihsel sürecin bile Tanrı’nın iradesine bağlılığını savunan yaşam anlayışının geçersizliğini göstermek çabası içine giren yazar, insanoğlunun her çağda var olduğunu ve siyasaya, dolayısıyla tarihe yön veren olduğunu iddia eder. Humanizma ile birlikte bu fikrin zemin kazanması doğaldır, diyenleri görür gibiyim ama Humanizma’nın da Machiavelli, Ariosto gibi yazarlar sayesinde derinlik kazanmış olduğunu ve insana dönük irdelemelerinde nesnel bir yaklaşımın varlığını da görmek gerektiğini belirtmek isterim. Dahası, siyasanın dinden ayrıldığını ve bağımsızlığını kazandığının işareti olarak Dante ile başlayan (De Monarchia: Monarşi Üstüne) laiklik anlayışının giderek yer etmiş olmasını da gözden uzak tutmamak gerek. Bu sözümüzle, insanlık tarihinde bu denli önemli olan laiklik ilkesi konusunda da Machiavelli’nin nasıl işlevsel ağırlığını ortaya koyduğunu görmek gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Giambattista Vico, insanların, doğa bilimlerini Tanrı’ya bırakmaları gerektiğini ancak tarihle uğraşmalarının şart olduğunu söylerken tarihin insanoğlunun uğraşısı olduğu gerçeğinin altını çizmiş ve Machiavelli’nin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. İnsanın temel özelliği, değişmezliğidir. İnsan geçmişte ne ise, güncelde aynıdır ve gelecekte de aynı kalacaktır. İnsanların zaman ve uzam farkına karşın dünya görüşlerinde ya da dünyayı ele alış biçimlerinde farklılıklar yakalamanın pek de olanaklı olmadığını; ihtiras, kin, öfke, aşk, sevdanın değişik ölçeklerine karşın insanı yoğuran ve adam eden malzemeler olduğunu savunur. İnsana bu açıdan bakıldığında farklılık göstermediği için, tarihsel ya da siyasal akışı değerlendirmekte tek bir değer yargısının var olduğunu savunmanın da olanaklı olacağını söyler. Bu nedenle ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 973
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle