Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Lütfiye Aydın’ın ilk baskısı 1990 yılında yapılan ‘Cemre’ adlı öykü kitabını Can Yayınları yeniden bastı. İlk baskının yayımlandığı günlerde kitabın ulaşabildiği çevrede ilgiyle karşılanan Cemre’yi şimdi herkesin edinme şansı var. Lütfiye Aydın’ın özgün kimliğini vurgulayan; coşkulu, sıcak, sevecen, özenli, dikkatli çalışmalarının toplandığı 9 hikâyenin oluşturduğu bu ikinci basım onun önemli hikâyeciliğini vurgular nitelikte. Lütfiye Aydın çalışkan ve yaratıcı bir yazar. Cemre hepimizin bildiği gibi ateş anlamına geliyor. Bizim kültürümüzde, havaya, toprağa ve suya düşen, baharla birlikte oluşan ısınmayı, yani yaşamın yenilenmesine ilişkin ilk müjdeyi yaratan güç. Aydın’ın öykülerinin genel yapısına baktığımızda baştan sona kadar temiz, net, yalın bir anlatım görülür. İyi ve dikkatli okur isteyen yazarlardan birisi olan Lütfiye Aydın’la bir başka önemli yazarımız Ayla Kutlu konuştu. Yaklaşık elli yıl kadar önce Dinar’da çıkan ve adını bildiğimiz pek çok şairin şiirlerinin yayımlandığı “Şairler Yaprağı” dergisinin yönetmeni Nedret Gürcan, yazdığı iki ciltlik anı kitabından sonra şimdi de romanıyla okur karşısında: Gene o yıllardan damıtılıp gelen, bir sevinin romanı elimizdeki. Gürcan’la romanını konuştuk. Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr I M asada bir metin tamamlanmış, temizlenip son, kesin haline oturtulmuş, onu sıkı buluyorum bu ne büyük lenme! Bir başka metin, ortaya çıkmış, üstünde epey çalışıldığı halde, bırakın sıkılığı, nedense bir türlü en doğru kıvama gelmemiş, bunu (kendimde) eleştiriyorum sahte alçakgönüllülük! Susmanızı istiyorlarsa, söz hakkını artık yalnızca kendilerinde bulduklarından. Yapacağını yapmış, söyleyeceğini söylemişsin, bir de üstüne konuşamaz, dile gelemezsin. Muhasebeyi içinizden yapacaksınız, böyle dayatıyor kimileri. Onlar, yazarın da okur olduğunu bilmezden gelenlerdir. Bir yazarın, sıcağı sıcağına ya da çok sonra, dönüp yazdığını tarttığı, hırpaladığı, okşadığı satırları dikkatle, keyif alarak okurum öteden beri. Bu okuma anlayışını, aynaya baktığımda neden esirgeyeyim kendimden? Üstüne üstlük, bugün sıkı bulduğumu yarın gevşek bulma hakkından da, ikidebir inip çıkan duygu ve düşüncelerimle çelişmeler içre yüzme hakkımdan da yoksun bırakılmak istemem. Her şair, yazar biraz “işinin tanrısı”sıysa, biraz da iblisi olmayı yazdığını okuyarak öğrenir. Enis BATUR Pervasız Pertavsız Okuma odakları yor: Nietzsche’nin yapıtlarındaki tekrarların güvenilir açıklaması bu: Yazdığını unutuyor sık sık, ya da anımsayamıyor, bir seferinde şaşırıyor giderek: Yazdıklarının değerini unuttuğunu fark etmiş. Yazarın, düşünürün kendi yazdıklarını okuduğunu unutuyoruz genellikle. Şüphesiz bunu ‘büyüklüğünü’ (!) onaylamak, kendisine duyduğu hayranlığı diri tutmak için yapanlar vardır buradaki sorun, ego merkezli budalalık değil. Yazarın kendisini okuması, öncelikle bir tartma işlemidir: Ters gideni düz gidenden ayırmak, çelişkileri bulmak, yanlış sapakları kestirmek türünden yan işlemlere bölünen bir etkinlik. Nietzsche gibi cinlerine yetişmekte güçlük çekenlerin unutmaları doğal, bana kalırsa güzeldir. Tekrara gelince, estetik ölçütlerle karşı çıkılmasını anlıyorum da, tekrarın bir gereksinmenin karşılığı olabileceği akıldan çıkarılmamalı hem, tıpatıp tekrarı mı bakalım? Yazarın daha önce yazmış oldukları kafasında, ezberinde durmalı düşüncesini savunanların görüşlerine erişmek isterdim. “Ben mi yazmışım bu kitabı?” diyebilecek ölçüde yazdığından uzaklaşabilmek keşke elde olsaydı. Nietzsche, 1889’un ilk günlerinde çöktü. 1900 yazındaki ölümünden az önce, bir seferinde, sessizliğini bozup odadakilere “Ben de bir zamanlar iyi kitaplar yazmıştım” dediği rivayet edilir. Antoine Compagnon II S afranski’nin soluk kesici kitabı Nietzsche, Bir Düşüncenin Yaşamöyküsü’ne değinmiştim. Bir yerinde, gezgin düşünürün kitap dolu çantasında kendi kitaplarının yer almadığından söz ediRüdiger Safranski III İ ki eleştirmenimizin, biraz ‘al cicim ver cicim’li diyaloglarını okurken, çeyrek yüzyıldır okkalı çözümleyici toplumsal bakışlarla kuşatılan Edebiyat adına, içimi afaganlar bastı. Antoine Compagnon’un, her Allahın günü teori yediği masayla teori püskürttüğü tünek arası rafları dolduran edebiyat kuramcılarını, hem de meslekten biri sıfatıyla, sarmısak ve bir ucu sipsivri haçla kovaladığı kitabını, Kuram Şeytanı’nı düşündüm, birilerinin de bizim buralarda halıları silkeleyeceğini umarak sayfayı çevirdim. Eleştirel sözün önemine onca yıl bel bağladıktan sonra, birden gına mı geldi? Hayır: İçorganlarımda kabarmaya yol açan, yazıya sancılarının uzağından, epeyce bir büyüklenerek eğilenlerin o tek kaş havada edâları aslında. İskambil oynanan masalarda, oyuncuların yanına ilişip her karardan, adımın ardından “onu değil şunu oynamalıydın” diyenlere yancı denirmiş, yeni öğrendim, işte bu umman tarih, iktisat, toplumbilim, ruh çözüm, gerektiğinde dilbilim ya da budun bilim musluklarından habire su taşıyarak yazınsal yapıtı ‘kuşatan’, ne ki içeri hiçbir biçimde giremeyen ağır eleştirmenleri çağrıştırdı bana yancılık. Yeri geldi, söyleyeyim dedim. Söylemesem de olurdu şüphesiz söyledim de ne olacak! ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 918 SAYFA 3