04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Gerçekte evrensel olan yalnızca insandır ve insan, insan toplulukları, toplumlar tarih ve coğrafi olarak hep farklıdırlar ve mutlaka bir kültür farklılığı gösterirler. Ergun’a göre evrensel kültür olsa olsa “bir özgürlük süreci” olabilir. GERÇEKTEN BATILILAŞABİLİR MİYİZ? Ergun, kitabının “Batılılaşma ya da Batı toplumlarında kültür özellikleri” başlıklı bölümünde Batı kültürü hakkında önemli saptamalarda bulunuyor. “Batı toplumlarında birey ile toplum arasındaki ilişki bir karşıtlık, bir kopukluk ilişkisidir.” diye yazdıktan sonra, Hıristiyan ahlakının “düşmüş” insanının dünyadaki yapayalnızlığından yola çıkarak, Batılı’nın, “Hıristiyanlığın aşıladığı ferdi sorumluluğa sahip”, kendi başının çaresine bakmak alışkanlığından doğan mücadeleci, dolayısıyla girişimci ve sermaye sahibi olacak bir karakterde olduğunu saptıyor. İsmail Cem’in yazdıklarını kanıt gösteriyor: “Batı toplumlarında bütün kavramlar ve kurumlar bu ‘müteşebbis’in çıkarınca şekillenmiş; Batı kültürünün özü niteliğindeki ferdiyetçilik onun hareket serbestisini sağlamıştır.” Öyle ki, merak duygusuyla yırtıcılaşmış bir bireyle karşı karşıyayız. Ergun, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Şark İle Garp Arasında Görülen Esaslı Farklar” adlı çalışmasından bolca yararlanıyor ve şu sorulan soruyor: “Batılı olmayan bir toplum Batılılaşabilir mi? Biz Türkler Doğu’dan gelmişiz, Ortadoğulu bir toplum oluşturmuşuz.” Peki biz böyle bir dayatmayla “Batılı” olabilir miyiz? DOĞU DÜŞÜNCESİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ ve TÜRK KÜLTÜRÜ Ergun, bu “temel” sorulardan sonra Doğu üzerine Batılıların değerlendirmelerinin çelişkilerle dolu olduğunu savılıyor. Ergun, “Doğu deyince az değişmenin akla gelmesi” öyle sanıldığı gibi kötü bir şey değildir. Çünkü Ergun’a göre, “Az değişme azgelişmişlik değildir.” Batılılara göre “Doğulular hayal kurar, düşünürler, ama gerçeği anlamak, bulmak için çalışmaz, araştırmazlar.” İşte bu Doğu’dan süzülüp gelen Türk kültürü, ekonomik liberalizme elverişli değildir. Türk kültürü “bireycileştiren” bir kültür değil, “kamuculaştıran” bir kültürdür. Bireycileşme bir kimlik yitimidir ve Türk insanı buna direnmektedir. (Yetiştirmiş olduğumuz komprador vurguncu, avantacı zenginlerimiz ise değerlendirmeye almaya bile değmez. Onlar “merak duygusuyla büyülenmiş yırtıcı birey” değillerdir. Belki bunun için romanlarımızda bir kişilik olarak zenginlerimiz yok denecek kadar azdır.) Türk kültüründe özel mülk önemli değildir. Osmanlı toplumunda kamu bilinci bireysel bilincin hep önünde olmuştur. Bu yolda İslam hukukunun “ben”ini Türkleştirmekten, yani “biz”leştirmekten bile çekinmemişlerdir. Tarikatlar, tasavvuf bunun için etkinleşebilmiştir. Türk toplumunda, devlet toplumun gidişatına göre biçimlenecek yerde, toplum devletin elinde biçimlenmiştir. Oysa Türkiye 200 yıldan beri zorla CUMHURİYET KİTAP Batılılaştırılmaya çalışılmaktadır. Gelinen sonuç ise ortadadır. Bir arpa boyu yol alınamamıştır. Türk insanının en başarılı ve mutlu yılları kamucu ekonominin ağırlıkta olduğu yıllardır. Ergun, Türk kültürü ile, hukuk, iktisat, ahlak, siyaset, din, dil, eğitim, güzel sanatlar arasındaki ilişkilerin “yeniden” değerlendirilmesini talep etmektedir. Türk solunu da kendi toplumunu tanımaktan uzak, ezber, taklitçi tercihleri nedeniyle eleştirmekten çekinmemektedir. “Varsayım”ını değişik bilim adamlarının araştırmalarından örneklere dayandıran Ergun özellikle Amerikalı bilim adamlarının yöntemden uzak, yalan yanlış değerlendirmelerini çürütüyor. Topluma doğru yönelen, toplumu düşünen Türk insanının kişiliği “daralmış benlik”ten çok “genişletilmiş benlik” kavramıyla ancak açıklanabilir ki bu yüce bir durumdur. Doğan Ergun, “Varsayım”ını kanıtlamak için Yusuf Savaşır, Atalay Yörükoğlu, Dr. Cevdet Arslan gibi psikologların araştırmalarına da başvuruyor. “Batılılar gibi bireycileşmek yerine kendi kimliğimizin gereklerini yaşamak Türk insanının ruh sağlığının güvencesi oluyorsa hâlâ neden rekabet, özel girişim, serbest piyasa ekonomisi gibi kavramların gösterdiği bireyci eylemleri yaşama tarzı olarak benimsetmeye çalışıyoruz? Türk insanı saksıda bir çiçek değildir. Tarladaki, kırdaki çiçekler gibidir!” Sevinmeliyiz ki bugün Türk insanının çoğunluğunun, günlük davranış kurallarını, kalıp yargılarını, bireysel bilinçlerini, hâlâ “Türk toplumundaki kamu bilinci biçimlendirmektedir.” Tam da neoliberal azgınlığa teslim olmuşken ve Doğan Ergun’un “varsayımı”nın yanlış olduğunu düşünürken, Türk insanının özelleştirmelere tepkiyi ve laikliği merkeze koyan dünyada eşi görülmemiş “Nisan mitingleri” düzenlemesi ve tüm dünyayı şaşırtması bizim için yeniden umut olmuş, belki de Doğan Ergun, dudaklarından eksik olmayan gülümsemesiyle, bu eylemleri çok doğal karşılamıştır. Ama benim merak ettiğim, değerli Doğan Ergun’un son seçimlerde “kamu iktisadı”nın can düşmanı bir partinin aldığı oy karşısında ne düşündüğüdür? Türk insanının bireycileşmeye direnen bu kamucu yanı toplumcu düzene yatkınlığı anlamına da gelir. Bu nitelikleri, “genişletilmiş benlik”i, Türk toplumu için bir olanak değil, belki de tüm insanlık için bir umut, bir şanstır. ? Türk Bireyi Kuramına Giriş/ Doğan Ergun/ İmge Kitabevi Yayınları/ Ankara/ 222 s. 918 SAYFA 19 SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle