09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? kullananlar şimdi bu köşeye sıkışmış olan Amerikan emperyalistleridir ve onların dünyanın değişik yerlerine dağılmış olan işbirlikçileridir. Terör kavramı etrafında bir dünya kurdular. Kendi yaptıklarını şu anda dünyanın her yerinde uyguladıklarını gizlemeye yarayan bir anlamı var aslında terörün. O nedenle biz terör tanımını temizlemekten, ona yeni bir tanım getirmekten söz ediyoruz. Bugün terör kendi sistemini ebedi ilan eden ABD dayatmalarıdır, zorbalığıdır. Terörün ideolojik boyutuna dikkat çekiyoruz. Terör yalnızca silah alıp sivilleri öldürmek değildir. Terör kafalarda da olur. İnsanların bilincini bulandırdığınız zaman da terör yapıyorsunuz demektir ve Amerika’nın yaygın bir şekilde yaptığı budur. Hollywood filmleri terördür, 24 saat adlı dizi terördür. Teröre karşı savaş kılıfı altında terörün övgüsünü yapan her şey terörün kendisidir. Yurttaşın denetimine kapıları kapatmış devletin zorbalığı terördür. Devlet terörünü öylesine yaydılar ki, şimdi insanlar bir terör denizinin içinde yüzüyorlar ve başka şeylerin terör olduğunu "öğreniyorlar". Kavram tersine döndü. Ve artık onlar açısından terör kendilerine karşı olan her şeydir. İnsanların kurtuluşu için savaşmak terör, tırnak içinde olmayan bir demokrasiyi savunmak terör, Türkiye’yi örnek alalım F tipi cezaevlerinin durumunu eleştirmek terör. Öyle yaygınlaştı ki bu durum, sokak bu yoğun ideolojik saldırı karşısında neredeyse çaresizdir. Ve bunu özellikle bu Irak savaşı sırasında medya üzerinde çok yoğun çalışarak yaptılar. Bu meşhur "embedded" dedikleri "iliştirilmiş" gazeteciler aslında terörün bir tür iletişim araçları oldular. Yani onlar güzelleştirdiler Amerika’nın yaptığı işleri ve düşünebiliyor musun, bütün dünyaya yalan söyleyen bir devlet karşımıza çıktı ve bunun yayıcısı da o "iliştirilmiş medya" oldu. Bu durum Amerikan medyasıyla sınırlı değildir. Türkiye’de de medya kötü bir sınav verdi. Karnesi kötüdür Türk medyasının. Özellikle tezkere kavgasının savaş kışkırtıcılarının hâlâ muteber gazeteciler, yazarlar olarak ortada olabilmeleri de doğrusunu istersen ayıptır. Bir gazeteci olarak insana kendisini berbat hissettiren bir durum. Tabii tüm meslek sınıfta kalıyor, yara alıyor, onurunu yitiriyor. Bu iliştirilmiş gazeteci kavramı terminolojiye tam anlamıyla Irak Savaşı ile girdi. Yoksa tabii daha önce de vardı, ama böyle yaygın kullanılmamıştı. Hükümetin adamı gazeteci her zaman vardı/vardır ama bu artık kurumsallaştı ve hukukileşti. Amerika "zaten böyle olması gerekir" diye tüm dünyada bunu yaygınlaştırmaya, meşrulaştırmaya çalışıyor. Türkiye’de de bunu görüyoruz geçenlerde, gazetemizde de çıktı hatırlayacaksın, emniyet birimleri gazetecilere haber yazma eğitimi vermeye kalkıştı. Bu mantık yayılıyor, doğallaştırılmaya çalışılıyor. Sürü psikolojisi, hatta patolojisi içinde meşhur tek tip insan yaratma niyeti kesinlikle. Bilim kurgu filmlerinin bir öğesiyken gerçeğe dönüştü, dönüşecek. O nedenledir ki "tüm dünya toptan bir Ortaçağa itiliyor" fikrini sık sık yineliyorum. Bu Ortaçağın en tehlikeli kozu ise önceki Ortaçağ gibi karanlık görünmemesi. Tam tersine çok parıltılı, çok janjanlı görünmesi. Amerika’nın tüm dünyada yerleştirmek istediği düzen aslında bir Ortaçağ düzenidir. Tüm alanlara sızmış, tüm kavramların içini boşaltmış, herkesin tepesine binmeye haSAYFA 6 devletin küçültülmesinden bol bol söz ederler, ama Batı, küçülen devletin güçlü olmasından da hiç vazgeçmez. Güçlü bir devlete gereksinim duymayan kapitalizm olmaz çünkü. Bir de emperyal planın yalnızca petrolle ya da başka zenginlik kaynaklarıyla BARBARLIĞIN İÇ SAVAŞI sınırlı olmadığını; insan hakları ihlallerine, çevrenin alabildiğine kirlenmesine 30. sayfada "Ortada bir savaş var ama karşı ayağa kalkmış insanlara ve uluslara bu savaş uygarlıkla barbarlığın savaşı dekarşı acımasız ABD diretmesiyle ilgili olğil. Bu savaş bir iç savaş. Barbarlığın iç duğunu ifade ediyorsun "Imperium savaşı" diyorsun. Anlatır mısın? Americanum" başlıklı yazında. Emperyal Aslında saldıranla saldırının, işgalin plan bir yanılsama şeklinde sence daha nedeni olarak gösterilen akrabadır. çok petrol üzerinden mi yorumlanıyor saAmerikan barbarlığı ile Bin Ladin barhi? barlığından söz etmek istemiştim. Bu ABD’nin, yeni muhafazakâr politianlamda bir iç savaş var. Ama bu iç sakacıların iddiası enerji kaynakları ile ilvaşın kurbanları savaş alanı olarak seçigili dar çıkarlara dayalı olmakla birlikte, len ülkeler, coğrafyalardır. Savaşın analiideologlarının hevesleri daha geniş kaptik bir tahlili, gerçek nedenlerin ortaya samlıdır. "Imperium Americanum", çıkartılması bu iç savaşın arkasında yaAmerikan imparatorluğu, bu ülkenin tanları anlamamıza olanak tanır. Savaşın emperyalist çıkışlarının, heveslerinin yehedefi Bin Ladin gibi görünüyor, gerni adıdır. Bir tür emperyalist şımarıklıkçekte Ortadoğu üzerinden yeni dünya tır. Emperyalist ABD’nin kendine biçtidüzeni kurma çabasının bir cephesi ği yeni ve üzerinden dökülen, bol bir elolan Irak ve bölgenin tümüdür. Bize uybisedir. Öyle bir niyetleri var ki, özellikgarlıkla barbarlığın savaşı gibi gösterile sosyalist sistemin dağılıp yıkılmasınlen barbarlar arası bir savaştır. Ortaya dan sonra tüm dünyaya ideolojik, poligerçek öznelerin çıkmasına henüz izin tik olarak ve bir verilmiyor. Ama anlamda da fizikçıkacaktır. İşgale sel olarak hâkim gerçekten direolabileceklerini nenler henüz sadüşündüler. Tarivaşa pratik ve idehin sonu teorileri, olojik olarak el uygarlıklar savaşı koyabilmiş değildoktrinleri bu helerdir, direnişte vesin yansımalarıbu bilinç henüz dır. Silkinip keneksiktir. dilerine döndük Kavramlardan lerinde güçlerinin söz ederken ulus bu kadar olmadıdevlet üzerinde de ğını görecekler. duruyorsun. Üstelik kendi sı Evet, ulus nırları içinde bile devlet kavramı ve rakipsiz ve eleştigerçeği üzerinde risiz kalmayacakde durmalıyız. larını anlayacakÖzellikle bizde lardır. Ama bu ulus devletin artık imparatorluk düşişlevini yitirdiği lerinin arkasında propagandası yaytüm dünya için gındır. Daha doğciddi tehlikelerin rusu bizim gibi ülbulunduğunu da kelere özel olarak görmezden geleyöneltilmiş bir ideolojik saldırı “Eylemsiz umut aslında umut olmaz” diyor Güray Öz. meyiz. Enerji dır bu. Ulus kaynaklarına sadevletin artık anlamsızlaştığını öne sühiplik, onları denetleme güdüsü ve bu renler, güçlerini ve beslenme çantalarını anlamda dünya siyasetini belirleme heçağımızın en güçlü ulus devletlerinden vesi hep var oldu, bundan sonra da olacak. Amerikan imparatorluğu söylemi alıyorlar. Ticaretin ve iletişimin sınır taile anlatmak istedikleri tüm dünyayı idenımaz özelliğini ulus devletin sonunu olojik ve politik olarak yönetme isteğidir. ilan etmek için yeterli sayıyorlar. Tam tersidir. Ticaretin ve iletişimin sınır tanıPOLİTİKALAR DEĞİŞMEZ!.. maz özelliği emperyalist etkinin artmasına yol açıyor. Ama aynı zamanda ulus Yaklaşan seçimler.. Avrupa, Amerika devletleri de güçlendiriyor. Kuşkusuz gün sayıyor. Seçimle değişir mi bir şeyler kurtlar sofrasında güçlendiriyor. Ulus yoksa tüm ülkelerde iktidarlar birbirledevlet kendisindeyse güçlendiriyor. En rinden bayrağı devir mi alacaklar? güçlü olanlar ise emperyalist çıkarların Ufak tefek değişiklikler olur, yöntem bekçisi ve sahibi oluyorlar. Ulus devletfarklılıkları belki. Ama esas politikalar lerin sonunu getirecek olan gelişme, tideğişmez. ABD’nin gelecekte ne yönde caretin ve iletişimin sınırsız zaferi değil, gelişeceği, emperyalist politikaların dizçalışan sınıfların iktidarlarıdır. Yani emginlenip dizginlenemeyeceği dışarıya ve peryalist bir genişlemenin adı olan kübu dışarının ABD politikalarına yansıreselleşme değil, halklar arası ilişkilerin masına bağlıdır. Ama ABD’nin ekonogelişmesi, benzeşmelerin, kültürel alışmik politikalarının da çok uçta, çok sıverişin hızlanması, uluslararasılaşmasınırlarda gezindiğini ekonomistler söylüdır. Uluslararasındaki çatışmaların soyorlar. Dünya tahmin edilmesi güç genunu getirecek düzen değişiklikleridir. lişmelerle her zaman karşılaştı. Ulus devletlerin sonu ancak böyle bir ABD’nin tüketim toplumu alışkanlıkları ütopya ile gerçekleşebilir. O çok sık dile da tükenen her şeyden nasibini alabilir. getirilen devletin küçülmesi vb. tasarımTehlike dünyanın ömrünün ne kadar ların ulus devletin yok olmasıyla bir ilgiuzun olduğu ve bu hesapsız tüketime si yoktur. Dikkat ederseniz, batıda ekobu tüketimin verdiği zararların giderilnominin ve politikanın gereklerine göre mesi için yapılacaklara bağlıdır. Küresel zır, her alanda onları kontrol edebilecek mekanizmaları kurmuş, böyle bir sistem peşinde Amerika. Ve bunu yavaş yavaş yaptığını da görüyoruz. O nedenle o küçük küçük kavgaların, küçük küçük umutların çok büyük önemi var. ısınma bilim adamlarının tahminlerinden daha önce etkisini göstermeye başladı. Avrupa da bu dünyanın içinde bir yerde duruyor. Bencil ve ihtiyar. Avrupa Birliği aslında bir tür üst federasyondur, adını öyle koymasalar da bir tür devletler birliği. Tek tek ulusal devletler varlıklarını kaybetmediler, bir tür biraz gevşek bir üst kimlikte birleşiyorlar. Avrupa’yı da bütün dünyayı da etkileyen şey neoliberalizmdir. Neoliberalizm aslında bütün bu olan bitenin ideolojik formasyonu oldu. Ve bu kadar pervasızlığın, ulusal ve sınıfsal bencilliklerinin nedeni de odur, neoliberalizmdir. Bu Avrupa ülkelerini de çok etkiledi. Avrupa ülkeleri yöntemler anlamında Amerika’yla uyuşmuyor olabilirler ama uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikalar tümüyle neoliberal politikalardır. Yani her geçen gün biraz daha Amerikan tarzı neoliberalizme doğru ilerliyorlar. Bu yüzden sosyal haklar, işçi hakları, emekçilerin kazanımları bunlar giderek sıfırlanıyor. Avrupa Birliği’nden örneğin "işçi haklarını daha genişletin, işçi sendikaları şöyle olsun" dediğini duyamazsınız. Çünkü onların kendi gündemlerinde zaten kısıtlanmaya çalışılan haklardır. Büyük Ortadoğu Planı’nın bir tür Marshall planı olduğunu söylüyorsun. Marshall planı 1947’de ABD Başkanı George Marshall’ın Avrupa ülkelerine ekonomik yardım yapmayı ve Sovyetler Birliği’nin etkisini sınırlandırmayı, Soğuk Savaş’ın çanlarını çalarak Avrupa’yı zinhar komünizmin pençesinden korumayı amaçlamaktaydı. Ya BOP?.. Anlatır mısın, sanki BOP daha kanlı, dünyanın da daha bir kafası karışık, değil mi? Büyük Ortadoğu Planı farklı koşullarda, farklı özellikler de taşıyan bir tür Marshall planıdır. Belirli politikaları dikte eder ve bu politikaları paranın gücüyle desteklemeye çalışır. Söylenen, açıklanan amacı bölge ülkelerine demokrasi getirmektir ve artık herkes biliyor ki ABD’nin bölgeye demokrasi getirmek gibi bir amacı, yetkisi ve gücü yoktur. O yalnızca sefalet, ölüm, diktatörlük, zorbalık getirebiliyor. Ülkeleri parçalıyor, parçalanmanın eşiğine getiriyor. Bizim açımızdan önemli olan, ABD ile birlikte Irak işgaline ortak olmayı bir şekilde onaylamamış Türkiye’nin bu defa sorgusuz sualsiz ABD’nin Ortadoğu Kuzey Afrika ve Kafkaslar şeklinde genişletilmiş planlarına ortak olmasıdır. Bu sonuçsuz kalacağına inandığım proje tehlikelerle doludur ve Türkiye neredeyse tam bir teslimiyet içinde gibidir. Bu plan adı ne olursa olsun, kendine sivil toplum adını veren çevrelerin, embedded basının alkışını, Soros takımının desteğini alıyor. ABD önümüzdeki yıllarda bu plandan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Ama geçen süre içinde plana sahip çıkan ülkelerin zarar görmesi mümkündür. Umutla başladık umutla bitirelim. İlhan Selçuk büyük bir incelik ve alçakgönüllülük göstererek verdiği önsözde "Güray Öz’ün kitabı yenilgilerin üstüne kurulacak yenginin umudunu da okuyana duyumsatıyor" diye yazdı. Nâzım Hikmet’in "çok yorgunum beni bekleme kaptan / beni o limana çıkaramazsın" dizelerini okurken, hep "beni almadan gitme bu limandan" demek istediğini düşünürüm. Umut işte böyle bir şeydir. İyidir umut. Boş durmuyorsanız kuşkusuz. ? Salı Sabaha Karşı/ Güray Öz/ Günizi Yayınları/ 243 s. KİTAP SAYI 881 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle