09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? da özgürlüğümüz değil, özgürlük yanılsamamız artmıştır. Rousseau açısından çözüm, “toplum sözleşmesi”ndedir: Her birimiz, bütün varlığımızı ve bütün gücümüzü, “toplum sözleşmesi”yle genel iradenin buyruğuna verirsek ve her üye, bütünün bölünmez bir parçası olursa, özgürlüğümüze yeniden kavuşabiliriz. Yıldız Silier’e göre, Rousseau’nun uygarlık eleştirisi, modern toplumla ideal toplumu karşılaştırdığı için dışarıdan yapılmış bir eleştiridir. Oysa Marx, kapitalizmi kendi ölçütlerini kullanarak içeriden eleştirir. Bu eleştirinin temelindeki varsayım, ihtiyaçların tarihsel olarak çeşitlendiği ve geliştiği, ama sınıflı toplumda bunların bir kısmının karşılanamadığıdır. Özgürlük, bireyselleşme ve kendini gerçekleştirme gibi “radikal ihtiyaçlarımız”, bu sistemin içinde kaldıkça giderilemez. Kapitalizm, üretici güçlerin olduğu kadar, topyekun insanlığın gelişimini engellemiş olur böyle ce. Marksist kuram, insanın doğasında, nihai olarak özgür ve dolayısıyla ortaklaşmacı bir egemenlik kurma eğilimi olduğunu öngörür. ZENGİN İLE YOKSUL Marx gibi, Rousseau da özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla doğan eşitsizlikten hoşnut değildir. Zengin ile yoksul arasındaki uçurumun toplumu yozlaştırdığını, yoksullarla zenginleri birbirine bağımlı kılarak köleleştirdiğini düşünür. Özel mülkiyete yapılan bu olumsuz vurgu, Rousseau’yu öteki aydınlanmacılardan ayırır. John Locke, daha çalışkan ve akıllı insanların, yetenekleri sayesinde zenginleştiklerini savunmuştur sözgelimi. Rousseau ile Marx, yoksulluğun algılanmasını açıklarken, görece yoksunluk kavramında buluşurlar. Rousseau, “zenginler bir çok şeyi yararlı olduğu için değil, yoksullar bunlara erişemeyeceği için ister... kendi du rumlarında hiçbir değişiklik olmasa bile halk sefaletten kurtulursa, zenginlerin de mutluluğu sona erer”, derken; Marx da benzer biçimde, köyde bir villa yapılıncaya dek, kulübede yaşayan köylülerin kendilerini yoksul hissetmediklerini söyler. (s.68) Yıldız Silier’in, bu savla ilgili güncel yorumu özellikle ilginçtir: “Günümüzde medyanın ve özellikle de televizyonun işlevlerinden biri, bizi ulaşamayacağımız lüks yaşamları göstererek göreli yoksunluk, yetersizlik ve kıskançlık duygularımızı artırması, açgözlülüğü ve tatminsizliği körükleyerek içimizde yaratılan bu yapay boşluğu, ancak daha fazla tüketebilirsek dolduracağımız yanılsamasını yaratmasıdır. Oysa bu, dibindeki delik gittikçe büyüyen bir kovayı doldurmaya benzer.” (s.68) Özgürlük Yanılsaması, güncel bağlantıların ve şiirin ihmal edilmediği, alıntılar açısından hayli zengin bir metin. Bir felsefe kitabı için alışılma dık bir başlangıç yaparak U2 topluluğuna ait bir şarkının sözleriyle açılıyor: “Ama hâlâ ne aradığımı bulamadım”. Son bölümün başlığında da can alıcı bir soru yer alıyor: “Başka bir dünya mümkün mü?” Yıldız Silier başka bir dünyanın gerekli ve mümkün olduğu görüşünde. Metnin iyimserliğine hüznün gölgesini düşürmemek için olacak, Nâzım Hikmet’ten, “Bir Hazin Hürriyet” yerine, “Nikbinlik” şiirini alıntılamayı seçmiş: “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli güzel günler göreceğiz / Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar / ışıklı maviliklere süreceğiz...” Özgürlük kavramına dair zengin ve ilginç bir bakış kazanmak isteyenlerle, özgürlüğün özlemini çekenler, bu kitabı özellikle okumalı. ? Özgürlük Yanılsaması: Rousseau ve Marx/ Yıldız Silier/ Yordam Kitap/Ekim 2006/ 168 s. Milliyetçilik; Türkiye’nin Çıkmazı ? Muzaffer AYHAN KARA O smanlı tarihi üzerine araştırmaları ve kitaplarıyla tanıdığımız, Cumhuriyet Kitap’ın da yazarı olan Erdoğan Aydın, aynı zamanda “din”, “milliyetçilik” ve “Alevilik” üzerine de çalışmalar yapıyor. Nitekim, bu alanda çeşitli yayın organlarında kaleme aldığı makaleler, kimi kuruluşların çağrılısı olarak verdiği konferansların deşifre edilerek derlenmesiyle bir kitap da ; “Milliyetçilik; Türkiye’nin Çıkmazı”. Kitap, Aydın’ın milliyetçilik bağlamında son on yılda yazdıklarının ve konuştuklarının bir seçkisi niteliğinde. Kırmızı Yayınları’nın gözden geçirilmiş üçüncü baskısını yaptığı kitaba yazdığı “önsöz”de, Aydın, bu çalışmayı yayımlama gerekçesini şöyle izah ediyor: “...TÜRKİYE’NİN TEMEL SORUNLARINDAKİ ÇÖZÜMSÜZLÜK...” “Önceki tarihlerde yazılmış çözümlemlerim arasından milliyetçilik eksenli bu seçkiyi yayımlamaktaki amacım, onların, Türkiye’nin bugünü ve temel sorunları açısından SAYFA 24 önem ve güncelliklerini bütünüyle korumalarındandır. Esasen Türkiye’nin temel sorunlarındaki çözümsüzlük sürdükçe, bu makalelerdeki sorgulamaların önem ve güncellikleri de, ne yazık ki sürecek görünmektedir. Nitekim bugünlerde tekrar gündemin temel maddeleri haline gelmiş olan AB ve Kıbrıs’a ilişkin kitapta yer alan makaleler, sanki o geçmiş tarihlerde yaşanıp eskimiş sorunları değil de, bugün karşımıza yeni çıkan sorunları irdelemek için yazılmış gibidirler. Bu durum, Türkiye’nin temel gündem maddelerinin sürekli ve şaşırtıcı bir hızla değişmesine rağmen, gerçekte temel sorunlarının değişmediğinin somut göstergesidir. Nitekim Sevr Antlaşması ve Ermeni sorunu bile güncelliğini korumakta, ulusal güvenlik refleksi değişmemekte, tarih ve coğrafyamızla sorunlarımız da aynen devam etmektedir.” Yazar, makalelerinde Türk siyasal yaşamında belirleyici olan sorunları irdeliyor ve kendince çözümler de içeren alternatif açılımlar ortaya koyuyor. ‘Çarpık bir milli çıkar’ anlayışıyla ve gelişmeyi tıkayıcı bir öğe olarak ‘milliyetçilik’ anlayışıyla hesaplaşan yazar, Türk milliyetçiliğinin bir fenomeni olan MHP’yi de özel olarak çözümleme yoluna gidiyor. Yazar, kitapta, milliyetçiliğin MHP’den de öte bir “devlet politikası” olduğu saptamasını yapıyor. “Dolayısıyla, tarihi süreklililiği içinde esas olarak devlet politikaları ve resmi milliyetçilik anlayışını” sorguluyor. MİLLİYETÇİLİĞE FARKLI BAKIŞ Emperyalizmin ‘küreselleşme’ çerçevesinde yeni bir yönelişe girdiği ve ülkemizi de derinden etkileyen bir kopnjonktürde, milliyetçiliğin yükselen bir değer olduğu bir siyasal atmosferde milliyetçiliğe farklı bir bakış sunuyor Aydın... Ancak, bu noktada, halkçılık, devrimcilik ve antiemperyalizmle birleşen bir “milliyetçilik”ten ne zarar geleceğini ve söz konusu değerlerden kopuk bir milli yetçiliğin ise sonuçta otoriterizme dönüşeceğini de hesaba katmak gerekiyor kitabı okurken. Örneğin, Latin Amerika’da yükselen görece antiemperyalist sol dalganın içinde de milliyetçilik vardır, o sol dalgadaki motif olan Bolivarcılık, Latin Amerika’nın Kemalizminden başka bir şey değildir. Aydın’ın da bunları hesaba katması gerekiyor. Bu noktada, Doğan Avcıoğlu’nun Yön’ü ve Devrim’i geliyor akla; onun milliyetçiliğini irdelemesini de öneririm Aydın’a. Tabii, Kemalizmin 6 okundan birinin de “milliyeçilik” olduğunu da anımsamalı. ? Milliyetçilik; Türkiye’nin Çıkmazı/ Erdoğan Aydın/ Kırmızı Yayınları/ 300 s. Erdoğan AYDIN CUMHURİYET KİTAP SAYI 881
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle