Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Server Tanilli’den ‘Ne Olursa Olsun Savaşıyorlar’ Tanilli’nin kitabı üstüne birkaç not... ‘Ne Olursa Olsun Savaşıyorlar’ kadınlar ve erkekler için kadınların mücadelelerini anlatan bir baş ucu kitabı. Türkiye’de kadınlar ne olursa olsun savaşmaya devam ediyor! federek yeniden ama bu kez başka bir devrimin ellerinden tutuyorlar: 70 ve 80 dönemi kadınların varlıklarını ortaya koydukları ve "feminizm"i bir praksis olarak hayata geçirdikleri bir döneme giriyorlar. Ancak bir hareket olarak girişilen bu devre Tanilli’nin liberal on yıl olarak adlandırdığı 1990 ve 2000’li yıllarda kadın hareketinin kurumsallaşmasıyla beraber sokaktan uzaklaşıyor. Kadınlar kız kardeşlik söylemlerinden yavaş yavaş uzaklaşmaya, bir arada durdukları zemin ise ayaklarının altında kaymaya başlıyor. Yerellikten uzaklaşarak biraz daha evrensel bir çizgide, küreselleşme karşıtı hareketlerle birlikte yürümeye devam ediyor. Çünkü kadın olmak savaşa karşı olmaktır, kadın olmak antimilitaristtir, kadın olmak antiemperyalisttir, kadın olmak bir arada durmaktır, kadın olmak muhalif olmaktır, kadın olmak duyarlılıktır, başkasının sorumluluğunu üzerinizde taşımaktır. Kadın olmak hayat boyu mücadele etmektir. Ve tüm bunlarla beraber: "Türkiye’de kadın olmak zordur!" "Türkiye’de kadın olmak zordur!" ? Cemran ÖDER Y akın zamanlara kadar okuduğumuz tarihin, erkeklerin tarihi olduğunun farkına varmadık. Varamadık. Tarihi erkekler yazıyor: Erkek iktisatçılar, siyasetçiler, tarihçiler... Devrimleri erkekler yapıyor, en büyük hareketlerin önderleri hep erkek. Kadın her başarılı erkeğin arkasındaki bir figür yalnızca. Ta ki kadınların çıkıp da "Hayır aslında kadınlar vardır" diyene kadar. Ve az sayıda erkek tarihçi, kadınların tarihine kadın duyarlılığı ile yaklaşıyor. Kadınların bir tarihleri olması gerektiğinden yola çıkarak tarihte neden hep geri plana itildikleri, hatta yok sayıldıklarım araştıran çalışmalar özellikle kadınlar tarafından irdeleniyor ve erkeklerden kendilerine farklı bakılmasını zorlayan bir dayanışma ilişkisine giriyor. Server Tanilli, "Ne Olursa Olsun Savaşıyorlar" diyor dayanışma ilişkisini ve niyetini belli ederek. Ve bir erkek olarak az sayıdaki erkek gibi bu kez kadınların tarihine bakıyor tıpkı bir ‘uygarlık tarihi’ne bakar gibi. Ne kadar ‘modernleşsek’ de içimize sinen modernizmin cinsiyetçi algısını sorguluyor. Tüm kitapta kadın duyarlılığını koruyarak ilk çağlardan bugüne ve zaman zaman kesintiye uğrayan mücadeleleriyle, kadınların yaşadıklarını anlatıyor. Kadın Olmak Zor Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan yenilik hareketinde, kadın vatandaş olarak "adamdan sayılmaz"; ta ki ilk örgütlenmelerin başladığı Jöntürk hareketinin gelişmesine kadar. İlk örgütlenmelerden biri olan Müdafai Hukukı Nisvan Cemiyeti (Kadın Haklarını Savunma Derneği), kadınların iktisadi özgürlüklerini amaç edinerek ilk somut kazanım Kadınlar söz olduğunda, kadın hareketi tarihinden bahsetmek gerekiyor ve bu hareketi belli dönemlere bölmek durumunda kalıyorsunuz. Server Tanilli de öyle yapıyor ve örneklendiriyor. Fransız Devrimi’ni anımsatıyor bizlere. Erkeklerle birlikte devrimi ellerinde tutan kadınlara, devrimin ertesinde, yerlerinin ev oldukları hatırlatılıyor. Dünya savaşları döneminde çalışan, üretime katılan, cephane gerisinde hayatın devamlılığını sağlayan yine kadınlar oluyor. Ancak yine sonuç değişmiyor. Savaş bittiğinde iyi bir kadının yerinin evi, çocuklarının ve kocasının yanı olduğu bir kez daha hatırlatılıyor. Ancak, kesintili devam eden mücadeleleri birlikte özellikle 68 kuşağıyla sokaklarda yine boy gösteriyor kadınlar. Bir daha eve geri dönmemek üzere kazanımlar elde ediyorlar. Kendi seslerini ve taleplerini gündeme getiriyorlar. Gerçekliklerini keşSAYFA 18 olan Telefon Kumpanyası’nda kadınların istihdam edilmelerini sağlıyor. Ve Server Tanilli, önemli bir hatırlatmada bulunarak İstanbul ve çevresinde gelişen bu hareketin önemine rağmen bir o kadar da sınırlılığına dikkat çekiyor. Kadınlar için dönem itibarıyla tam bir özgürleşmeden bahsetmek güç. Kadınlar için kazanımlaın kitleselleşmesi kuşkusuz Cumhuriyet dönemiyle birlikte hız kazanıyor. Eğitim ve öğretimin zorunlu, laik ve herkes için olması, seçme ve seçilme hakkı, yüksek öğrenimin kadınlara açılmasıyla birlikte meslek sahibi kentli kadınlar... Kitap, bu kazanımların da mücadeleler sonucunda elde edildiğini hatırlatmaktadır. Günümüzde Cumhuriyet döneminde elde edilen bu kazanımlardan geriye gidiş yaşanmaktadır. Bugün Meclis’teki kadın siyasetçi oranı Cumhuriyet tarihinin en düşük oranıdır. Aynı şekilde maşist mecliste kadınlar ancak "aileden sorumlu" bakanlıklarda ve kadın duyarlılığından bihaber olarak görev alabilmektedir. Bugün bu boşluğu daha çok projeler üzerinden çalışan sivil toplum kuruluşları doldurmaya çalışmaktadır. Yöntem ve amaçlan tartışılabilir olmakla birlikte, kadınların eğitimi, töre cinayetleri, kadın siyasetçiler için kota uygulamaları, yeni Medeni Yasa hazırlanırken canla başla çalışan kadın örgütlenmeleri ve bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarını oluşturur. Bugün hâlâ 15 yaşında bir kız okuldan alınıp yaşı reşit olmadığı halde zorla 30 yaşında bir akrabasıyla imam nikâhıyla evlenmek istemediği için "töre cinayeti"ne kurban gidebiliyor. Bir milletvekili aynı anda birkaç evlilik birden yapabiliyor. İşin kötü tarafı bu olaylar ilginç gelmiyor ve olağan kabul ediliyor. Televizyonlardaki kadın programlarına sadece göz attığımız zaman dahi kadınların gelenekçi yapıyı nasıl içselleştirdiklerini görüyoruz. Ve birbirlerini nasıl yargılayarak linç kültürünü ürettiklerini görebiliyoruz Kadın dışarıda ücretli bir işte ister çalışıyor olsun, ister çalışmıyor olsun, evdeki iş her zaman onun sorumluluğundadır. Eğer şanslıysa "salata"ya yardım eden bir kocası vardır. Evdeki mesainin neden kadının yapması gerektiği modern ailelerde bile sorgulanmazdır. Sistem, kadınların her türlü emeği üzerinden yürür. Çocukların ve kocanın bakımı, evdeki yaşlıların bakımı, evin idaresi, yemeiçme gibi en genel anlamda "bakım" sorumluluğu hangi sınıftan olursa olsun kadının omuzları üzerindedir. Çalışan bir kadın da olsanız evdeki işleri idare etmede bir "kadın"a ihtiyacınız vardır. Belki liberalizmin "görünmez el"inin bir kadın eli olduğunu söylemek çok abartılı olmaz. Na ? KİTAP SAYI 881 CUMHURİYET