25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Kaçaklar’da da aynı şey, ama aynı zamanda da bıçak sırtı bir konudur bu. Yeşilçam’ın fakir kız, zengin erkek olayı!.. Ucuzdur, melodrama götürür ama bir taraftan da Yeşilçam sağlamdır bu yönleriyle. Arkadaşım Ruhi Su da Yeşilçam’ın çok sağlam bir yolda olduğunu söylerdi ama estetiği yok derdi. Sosyaldi, o yüzden tutuyordu! Kaçaklar’da da o tehlike vardı ve bütün çabam onu aşmaktı. Aşmış olacağım ki, o konuya değinilmedi hiç. ‘Hücre 1952’ ise hiç de öyle naif bir roman değildi! Ki siz de az önce bahsettiniz , hapishanedeki dönemimdeki anılarımı romanlaştırdım diye... Artık buna anı roman diyebilir miyiz bilmiyorum. Çünkü anıların evveli var, sonrası var, onlar hiç girmiyor kitaba! 27 yaşında, genç bir adam, düşüncelerinden dolayı suçlanmış, örgüte girdiğinden dolayı hücreye atılıyor, elli altı gün bu hücrede kaldıktan sonra, soruşturma bittikten sonra, diğer soruşturması bitenlerle birlikte cipe bindirilip cezaevine postalanıyor. Beni ilgilendiren burada, elli altı günlük bir zaman diliminde bir hücrede kalan insan! Ben roman yazmak istiyorum, anı değil! Anı yazmak isteseydim, orada geçenlerin adlarını birebir yazardım. Ondan sonra bunu yaparken de biraz önce söylediğim gibi, edebiyat bireyi eleştirmektir. Bu romanımda da birtakım bireyleri eleştiriyorum! Bunların bazısını, ben daha önceki cezaevlerinden öğrendiklerimi oraya adapte ediyorum ya da daha sonra öğreneceğimi oraya adapte ediyorum. hangi bir kitle gözetiyor musunuz? Mesela ben Kanlı Düğün’ü gençlerin okumasında çok fayda görüyorum... Ben daha çok metinlerimin özellikle edebiyatçıları okumasını isterim. Şu sevindirir beni ancak: Olanlara, olgulara, yaşanmışlıklara, bugünlerdeki insan ilişkilerine ters düşen bir şey olmaması benim için önemlidir. Kanlı Düğün’ün edebi ve nesnel yanı ? Medet TURAN İNSAN PSİKOLOJİSİ Biraz da son romanınız ‘Kanlı Düğün’ü konuşalım. Bir ‘dönem romanı’ diyebilir miyiz onun için? Öyle diyorlar ama bir dönem romanı denmesi benim hoşuma gitmez! Çünkü o dönemi merak edenler bu tür başlıklar konulan romanlara yönelirler, o dönemde neler olup bittiğini anlamak isteyenler ancak ona sarılırlar. Ama her romanın bir dönemi vardır zaten! Mesela Balzac’ın Sthendhal’in romanlarının farklı dönemleri var. Ama dönemin ötesinde insana ilişkin söylenmesi gerekenler doğru, edebiyat kurallarına uygun yansıtabilmişse, bunu yakalayabilmişse önemi var. Dönemin ötesinde!.. İstense bu roman 12 Eylül’e de uyarlanabilir. Bu romanda beni ilgilendiren, o dönemde ölümü bile göze alan çocuklar vardı, bir insan ölümü nasıl göze alır, bu psikolojiyi yakalamaktı asıl amacım! Çünkü bizim 1952’de ölümü göze alan yok idi! Burada üç beş kişi var, onu yakalamaktı. Zaten ben 12 Mart yaşandıktan sonra hemen yazmadım bu romanı. Bir tür araştırma yaptım, gençler arasında psikolojik araştırmalar yaptım. Hüsnü ve Hakkı arasındaki zıtlık bunun Kemal Bekir, bir ürünüdür denebililir. Erdem Öztop’la söyleşi Şunu merak ediyosırasında... rum bir de: Yazarken herSAYFA 8 YİRMİ YILLIK ZAMAN DİLİMİ Kemal Bekir, nasıl bir bilanço çıkarır şu zamanda? Keşke’ler yer alır mı? Şunu belirtmeli, ben en iyi işi yapmış olsam bile öyle bir yayın ortamı var mı ki Türkiye’de? Kanlı Düğün’ün son sayfasına baktığınızda, romanın bitiş tarihi olarak 1977’yi görürsünüz, yayım tarihi 1997; sorarım size hangi roman yirmi yıl sonra yayımlanır? Bütün verdiğim editörler beni kutladılar. Hür Yayınları; rahmetli Aydın Emeç, May Yayınları; Mehmet Ali Yalçın, dahası var, E Yayınları, arkadaşımdır Cengiz Tuncer, "Kemal, burası bir ticarethane, nasıl yayımlarım ben bunları" dedi, Remzi Kitabevi; bugünkü patronu Erol Erduran, Erol’un kayınpederi döneminde ‘Kaçaklar’ yayımlanmış, elini uzattı, "Danışmanımızın kutlamalarıyla, yalnız edebiyat basmıyoruz bugünlerde" dedi. Ondan sonra, ne komiklikler oldu. Ama Mehmet Ali Yalçın basacaktı. O dönemde neler basıldı bir bilseniz!.. Peki sırada ne(ler) okyacağız Kemal Bekir’den? Bir roman üzerinde çalışıyorum, üçte ikisini bitirmiş durumdayım; o da günümüzde geçiyor, bireysel bencilliğin toplumsal bencillik, toplumsal bencilliğin bireysel bencillik ürettiği iç içe geçmişlik var ya, artık insanın kendini kaybetmişliği… İnsana ilişkin, kendine ilişkin olumlu bir şey düşünmeyip, hızla yaşadığı, acaba şu köşeyi nasıl dönerim diye uğraştığı bir hikâye anlatıyorum bir olay içerisinde. Peki ya tiyatroyla ilişkiniz şu dönemde nasıl süregeliyor? Konuşmamızın başında, ne yazık ki, bir oyunumun oynanamadığını söylemiştim, işte o oyunu ben gitmeden evvel bastırabilirim diye düşünüyorum. ? eoztop@aof.anadolu.edu.tr K emal Bekir’in Kanlı Düğün’ü evrensel anlamda gerçekçi edebiyatın tipik bir temsilcisidir. Kanlı Düğün Türkiye de 12 Mart darbesiyle başlayan bir döneme tanıklık eder. Eğer 12 Mart sonrasıyla ilgili araştırma yapılacaksa, bunun Kanlı Düğün’ün incelenmesiyle yapılmasını düşünmek pek de yanlış olmaz. 1971 ve sonrasını Kemal Bekir romanına gerçekçi bir tutum ile yansıtmıştır. Bu yansıtma okuyucuda bu dönemle ilgili bir perspektif oluşturmaktadır. Kanlı Düğün yansıtma kuramı içinde, gerçekçi edebiyatın güzel örneklerinden biridir. Bu çalışma iki ara başlıkta irdelenecektir. 1) Kemal Bekir’in Kanlı Düğün’de "tipik olan"ı oluşturması 2) Kanlı Düğün romanında nesnel harita ile edebi haritanın karşılaştırılması. KEMAL BEKİR’İN KANLI DÜĞÜN’DE ‘TİPİK OLAN’I OLUŞTURMASI: Herhangi bir eserde tipik olanı ele almadan önce, tipik olanı da barındıran yansıtma kuramına kabaca değinmek gerekir. Edebiyatın yansıtma ve değerlendirme olarak ele alınması, özü gereği, edebiyat ile gerçeklik ilişkisini gündeme alır. Kemal Bekir’in Kanlı Düğün’ünde de bu birleşim çok net görülür. Bu da romanda yansıtma ve değerlendirme, edebiyat ile gerçeklik arasındaki ilişkinin odak noktası olmaktadır. Yansıtmanın gerçeklikle ilişkisi irdelendiğinde, Kanlı Düğün’ün gerçekçi edebiyatın içindeki yeri görülmüş olur. Yazar tipik olanı nasıl yansıtmalı dır? Her şeyden önce gerçekliği doğru olarak kavramalıdır. Yazarın gerçekliği doğru kavraması, bir perspektifinin olduğu anlamına gelir. Bu sayede gerçekliğin özünü ve dolayısıyla bütününü yansıtacak ayrıntıları seçebilir. Ayrıntılar, gelişigüzel seçilmemelidir. Yoksa özün elden kaçırılmasına neden olur. Gerçekçi edebiyatta her ayrıntı hem kişisel hem de tipik bir nitelik taşır. Lukacs, edebi başarının asıl ölçüsünün burada yattığını belirtir. Bir diğer önemli vurgusu insanın doğası gereği sosyal içerikten koparılamayacağını belirtmesidir. Öyleyse Lukacs’a göre eserdeki her ayrıntı, birey olarak insanla sosyal bir varlık olan insan arasındaki diyalektiğin dile getirdiği ölçüde anlam ve önem kazanacaktır. Lukacs’ın "tip" olarak adlandırdığı öğe, "tümeli yansıtan somut bir örnek" biçiminde tanımlanır. Lukacs’ın estetik anlayışında kişinin tipik olması demek, kişinin en belirgin yanının toplumda mevcut nesnel güçlerce belirlenmiş olması demektir. Berna Moran’ın ifadesiyle, tipik olan söz konusu olduğunda "sanat eseri gerçekliğin belirleyicilerini, yani esas özelliklerini alır. Bunlar gerçek dünyada dağınık durumdayken sanat eserinde arındırılmış ve yoğunlaştırılmıştır." Bu açıklamaya göre yazar, eserinde tipik karakterleri yaratırken, gerçekliği gözlemlemeli, bu gözlemlere dayanarak gerçekliğin belirleyici olan özelliklerini tespit etmelidir. Tipik, tespit edilen bu özellikleri arındırılmış ve yoğunlaştırılmış biçimde barındıran karakter olmaktadır. Jean Freville tipiğin psikolojik yönüne vurgu yaparak şunları söyler: "Edebiyatta tipik kişiler ister gerçek kişiler olsun, ister ülküleştirilmiş ya da hicivle değiştirilmiş kişiler olsun ancak toplumsal tabakaların yahut sınıfların psikolojilerini belirttikleri zaman tipik olurlar." Kemal Bekir romanında her bir karakteri çok ustaca işlemiş, gerçekte var olan ilişkilerin dağınıklığını, roman karakterlerinde birleştirmeyi başarabilmiştir. Ahmet Enişte karakteri buna örnek gösterilebilir: Ahmet Enişte, ağa çocuğudur, daha sonraları ticarete atılmıştır. İlçenin önemli, varsıl kişilerindendir, bir mağazası vardır. Gösteriş meraklısıdır. Dilediği zaman kentli gibi davranır, dilediği zaman da yörenin alışkanlıklarına uyar. Feodal yapının kapitalist yapıyla iç içe geçmişliğinin simgesidir. Böylece Ahmet Enişte romanda tip olmayı başarmıştır. Kanlı Düğün incelendiğinde, hiçbir kelimenin boşa yazılmadığı görülür. Kemal Bekir tipiği oluşturmada, yansıtma kuramının temel özelliğini KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 866
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle