Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Jak Alguadiş ile "Gitmenin Tam Vaktiydi" adlı kitabını konuştuk ‘Afat… A fuir al tiempo… Vakitlice gitmek…’ Bir yerlerde kök salmaya azmetmiş insanlar… Kimi ayrı kimi kesişen yaşamları. İç seslerle kovalamaya çalışılan puslu anılar. Peşlerinde geçmişin hayaletleri ve sürgün yaşamlara bir alegori. Derken travmatik anlar ve belleğin oyunları… Vatan, aidiyet hasreti… Yeni ve taze bir başlangıç yapma azmi… Afat… A fuir al tiempo… Yani "vakitlice gitmek"… Ladino dilinde bir atasözü… Tıpkı "Gitmenin Tam Vaktiydi" adlı kitabında yazar Jak Alguadiş’in dediği gibi… "Gitmek… Tıpkı her şeyi yerle bir eden bir depreme benzer, geriye hiçbir şey kalmaz, toprak bile size ait değildir artık, toprak şekil değiştirir… Ve düşünür durur insanoğlu geri dönmeyi… Bir gün, kim bilir… Acaba geri dönülebilir mi? Bir daha hiç geri dönmemek üzere gidenler bile durmaksızın dönüp duruyorlar, uzayda ve beynimizin içinde ve gerçekten de… Her seferinde yeniden ortaya çıkıyorlar." Yapboz… Yaşamın nevi şahsına münhasır cilveleriyle sürekli hareket halinde, yerini bulmaya çalışan bir yapbozun parçaları gibi hareket halinde iç içe öyküler… Jak Alguadiş’in Bartok Yayınevi’nden çıkan "Gitmenin Tam Vaktiydi" adlı kitabında karşılıyor bizleri… Jak Alguadiş ile kitabını konuştuk. SAYFA 20 ? Gamze AKDEMİR B ize biraz kendinizden bahseder misiniz diye sormak istiyorum oldukça klasik bir soruyla başlama riskini göze alarak. Bu, sizi tanıma fırsatının yanı sıra "Gitmenin Tam Vaktiydi"yi daha doğru yorumlayabilmemizi de sağlayacak diye düşü nüyorum. İstanbul’da doğdum. İlköğrenimimi Işık Lisesi’nde, Ortaöğrenimimi kısmen İstanbul’da Fransız Saint Michel Lisesi’nde, kısmen de Paris’te yaptım. Liseyi Paris’te bitirdim. Paris’te toplam 5 sene kaldıktan sonra Türkiye’ye döndüm, askerliğimi yapıp evlendim. Birkaç sene geçtikten sonra mezun olduğum İktisat fakültesine girdim. Yetişkin ve evli iki kızım ve 3 torunum var. Ticaretle uğraşıyorum. YAZI YAZMA İSTEĞİ Yazmak ilk nasıl başladı? Sizin için nasıl bir duygu yazmak? Neler ifade ediyor? Yazı yazmak. Çok erken başladı. Yazı yazmak dünya ile bir hesaplaşmadır her şeyden önce. Yazı yazma isteğinin bir iticiliği vardır. Karşı gelinmez bir istem, açlık. Zorlukları, kıskançlıkları, sevgileri, ihanetleri kutsamak veya kınamaktır amaç. Temel bu. Birey bunu duyumsarsa muhakkak yazı yazmak isteyecektir. Tabii yazı yazacaktır diyemiyorum; bende nasıl doğdu diye sordunuz, kısaca anlatayım: 13 yaşında idim. Saint Michel’de bir Frère "Bir Geminin Batışını" anlatınız konulu bir ödev verir. Yazıp kompozisyonu iade ettim. Sıra notlara gelince bana "Bunu siz yazmadınız" der. Tabii ben yazmıştım. O günkü üzüntümü unutamadım, ama yine o gün sanırım belki de pek bilinçli olmadanyazı yazma kararını verdim, çünkü o günden sonra sürekli ufak tefek öykü ve anı yazdım kendim için. Ama yazı yazmak disiplin ister. İmgelem bir ırmak gibidir, onun kendi yatağına, ırmağın yatağına girmesi gerekir. Sonra sanırım, yazı yazma gereksinimini her zaman duyumsamayabilirsiniz, işte o an dahi yazmak gerekir bence. İnsan yazı yazabilir. Güzel de yazabilir. Ama kitap yazmak için disiplin, sabır, özgüven ve zaman gerekir. Duyulan haz, sevinç ve kıvanç hiçbir şeye benzemez diyeceğim ama, sanırım müzik dinlerken biraz aynı duygu var. Bir yerlerde kök salmaya azmetmiş insanlar… Kimi ayrı kimi kesişen yaşamları… Sürgün yaşamlara alegori… Travmatik anlar… İnsanların, kültürlerin kay ? KİTAP SAYI 866 CUMHURİYET