29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kemal Bekir ile kitaplarını ve edebiyatı konuştuk ‘Ölümü göze alışın psikolojisini yakalamak istedim’ Kemal Bekir ismini Turhan Günay ile kararlaştırdığımızda çok sevinmiştim doğrusu! Yılların tiyatro duayeni Kemal Bekir aynı zamanda bir edebiyat adamıdır da! Bugüne kadar yazdığı öykü ve romanları önemli ödüllere değer bulundu. Kemal Bekir’le yaşamını odak aldığımız bir söyleşi gerçekleştirdik. Sağ olsun evinde ağırladı bizi. Hoşsohbet eşliğinde devam etti söyleşimiz. Belirtmeli ki, üç saatlik kaseti bitirdik, ama sonrasında da devam etti konuşma. Dile pek çok şey geldi. Birazdan okuyacaklarınız sohbetin neredeyse üçte biri. Yer probleminden, ancak bu kadarına yer verebildik. Kemal Bey’le karar verdik, sohbetlerimizi tüm hızıyla, zaman buldukça devam ettireceğiz. Umuyorum zamanı geldiğinde bir yayınevi bulurum da kitap halinde yayımlatabilirim. Kuşağının son temsilcilerinden, Karl Ebert, Sabahattin Ali’nin öğrencisi Kemal Bekir’i sanat adına uğraş veren herkesin tanıması ve okuması gerektiğini düşünüyorum... SAYFA 4 ? Erdem ÖZTOP evgili Kemal Bekir, amacım tek bir kitabınız, yahut eserleriniz üzerine konuşmak olmayacak. Temsil ettiğim kuşağı da ölçüt alarak, sizinle yazın sürecinizi temel alan bir söyleşi gerçekleştirmek istiyorum. Bugüne kadar ekseriyet 80 ve sonrası dönemlerde kalem oynatmış yazarlarla söyleştiğimden, sizinle konuşmamız epey ilgi çekici olacak sanıyorum. Gelin doğduğunuz yıllara, 20’li yıllara gidelim. Nasıl bir ailenin içinde doğdunuz, yetiştiniz? Sözün özü, ilkgençlik yıllarınızı anlatın istiyorum… Ben İç Egeliyim, biyografime baktığınızda da bu görülür. İlkokul eğitimime Dinar’da başladım, Denizli’de devam ettim, Sandıklı’da bitirdim. Orta eğitimime İzmir’de başladım, liseyi de İzmir’de okudum. İzmir’de benim bulunduğum o yıllarda, hiçbir etkinlik yoktu. Ya da şöyle demeli, benim bulunduğum sınıfsal kesime böyle bir şey girmiyordu. Çünkü hatırlıyorum, Batı’ya ilişkin birtakım resitaller verilir, El Hamra Sarayı’nda, bir kemancı gelirdi… Afişlerini görürdüm ama onun dışında pek bir şey yoktu. Bir de İstanbul’dan Şehir Tiyatroları turneleri gelirlerdi. Ayrıca aile ortamımda beni yönlendiren kimse yoktu, eğilimlerimi ancak kendim belirleyebilirdim. Beni yönlendiren hiçbir şey yoktu aile içerisinde. Peki bu eğilimlerimi belirleye S bilmem nasıl olabildi? Ortaokulda birtakım arkadaşlıklar; işte en başta Mustafa Şerif Onaran. Belirli bir süre tek arkadaşım Mustafa Şerif’ti. Halkevleri vardı bir taraftan da. Halkevi Kütüphanesi vardı. Bu eğilimler içersinde nasıl oldu da ben edebiyata ilgi duydum; bunu net olarak hatırlayamıyorum! Artık şiir karalamaya başlamıştım, bu nasıl oldu, nasıl buldu? Demek ki, eğilimlerine göre buluyor insan. Bir taraftan tiyatroya eğilimim; ‘Perde ve Sahne’ diye Muhsin Ertuğrul’un çıkardığı ve bunu sonradan öğrendiğim tiyatro dergisi vardı, onu alırdım ara sıra… Bir taraftan da o günlerde CHP’nin Halkevleri etkindi Türkiye’de. Ama nasıl etkindi? Halkevi başkanının tutumuna göre. Bugün benim kuşağımdan birtakım arkadaşlarım vardır ve beraber olduk mu konuşuruz ve mesela içimizden birisi: "Yahu bizim Karadeniz’deki ilimizde bir Halkevi başkanı vardı, bir dergi çıkarırdı" der. Diğer taraftan bir başkası: "Bizim yerde de dergi çıkardı ama beş para etmezdi" der. Çünkü belli ki, Halkevleri’nin kuruluşunda Halkevi başkanlığına büyük yetkiler tanınmış; müzecilik, edebiyat, spor, müzik, tiyatro… Bizim Halkevi’nde de başkan olarak kim vardı şu an hatırlayamıyorum ama bir tiyatro vardı, oraya giderdim, kütüphanesinden yararlanmaya çalışırdım. Tabii, elime geçirdiğim gazetelerden bakardım, takip ederdim o zamanlar hangi kitapların yayımlandığını; hiç unutmuyo rum Andre Gide mesela! Bunları edinirdim fırsatını buldukça! Sözgelimi, Andre Gide’i aldım hemen, anlamadan okudum. Ama okumam lazımdı diye düşünürdüm, çok ünlüydü! Onun dışında şiir yazardık. Yavaş yavaş tanımaya başlamıştık. Mustafa Şerif’in abisi de, Âlim Şerif Onaran Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciydi, yaz aylarında geldiğinde bize "şu kitabı okuyun" diyerek yönlendirici olurdu. Yavaş yavaş Sabahattin Ali’yi, Sait Faik’i öğrenmeye başlamıştık. Ondan sonra da şairleri; Cahit Sıtkı, Orhan Veli… Bu Halkevleri dergileri arasında İzmir’deki sonradan iyi bir hal almaya başlamıştı. O da bir başkan dolayısıyla!.. Sanıyorum o zamanlar CHP’nin genel sekreteri Memduh Şevket Esendal olmalı ki, daha bir çekidüzen verildi. Vedide Baha Pars adını saygıyla anmak lazım gelir ki, Kız Lisesi’nin müdiresiydi, onun sayesinde İzmir’deki Fikirler adlı dergi iyileşmişti 1947’de. Hatta diyebilirim ki, Varlık’tan hiçbir farkı yok! Hatta diyebilirim ki, Nurullah Ataç, Ulus gazetesinde yazardı her hafta, bir yazısı Fikirler dergisinde yer aldı. Bu dergi Halkevleri kurulduğu vakitler varmış ama dediğim gibi beş para etmezdi, hitap etmiyor, ele aldığı konuları işlemesini bilmiyor… Ama bu kadın hemen o dergiye çekidüzen verdi. Ataç da bu dergide, o zamana kadar cesaret isteKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 866
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle