29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? UltraZone’da Ultrason mına ve dileği anında olur. “MOR” MESEL Sevdiğini hiç üzmek istemez, onu çaylarla ağırlamak ister. Olmazsa delirmenin eşiğine gelir göz göre göre. Meleklere takmamıştır da, melekler gözünün önünden gitmez, bilir bunu. Ona şiir esinleyen melekler dolaşıp durur etrafında Eros’un okuyla. Şu “mor” mesel var ya, onun büyülü dünyasına unutulmaz bir neon gibi gelip yerleşen, yaratma sürecinde bindiği atın rengidir o, alıp onu ondan, dörtnala şiirin ortasına taşıyan. Kanatlarında bir tutam rüzgâr ve etrafında pervane gibi dönüp duran melekler, saçları yıldızlarla sohbette, işte böyle bir varoluşun cemresidir ondan şiirin toprağına düşen. Unutulmasın ki mitolojik bir yankıdır onun şiirinden ortalığa yayılan ve yeni tanrılarla yatılıp kalkılan. Yıkılır kimi şeyler söylenirken onun şiirinde, kurulur yeniden bazı duygular, bakışlar ve azgın azaplar. Onun gösterdiği görüntüleri gören var mıdır? Bilmiyorum. O ne gösteriyor, onu da bilmiyorum. Ama o bir şeyler görüyor ve gördüklerini yazıyor, bunu biliyorum. Nedir onlar, okuyorum ve görüyorum. Ama anlatamıyorum. “TEN VE YÜREK” Kadın ve erkek arasındaki o ezeli yakınlaşma ve çekilme, ayrılma ve iç içe olma... gürül gürül yanan bir soba gibi ısıtıyor içimi: İtilme ve çekilme arasında gerilen ten ve yürek, işte “Kurtlar bir yabancının varlığını hissediyorlar.” “Kalbindeki kor parçasını/buzmuş gibi söküp” atmayı kaç kişi becerebildi acaba? Bilinmedik dildeki “psikotik” metinlere de rastlarız Lale Müldür’ün şiirinde yol alırken. Yolumuzu yitirdiğimiz anlarımız da olsa, şiirler bizi bir yerlere götürmeyi başarıyorlar biraz yaralansak da, sersemlemiş gibi olsak da sözcük bombardımanından, sağ salim ve zamana yenik düşmeden. İlhan Berk şöyle diyor ya onun için: “Nerden mi yazıyor?/Eros’un etrafındaki çitten./nasıl mı yazıyor?/Kanla.” Bunlar iyi de asıl şu soru önemli: “Niçin mi yazıyor?/Zamanda kaybolmak için! (Bütün iyi şairler gibi.)” Zaman mı? Elbette mor bir halı değil, “Ah ben gidiyorum bilmediğim bir yere”dir ama. “manyetik bir çay” içimi de olsa onun şiirinde konaklamak her babayiğidin harcı değildir. Sezgilerini sergiler, önbilici gibi: “Bingöl Depremi” örnektir buna. Doğu ve Batı kültürü, kentleri, yaşam biçimi, dilleri arasında “hüzünlü bir şarkı” gibidir sırım gibi duruşu. Ortasında yaşamının başlarsa “turuncu bir füg” gibi bir yağmurda şöyle bir anlam ayan beyan belirir şiirinin en aydınlık yerine: “YAKIN BİR HUZURU YA DA UZAK” Aradığı tatlı bir huzurdur dine mine sarınıp. İnanarak ve yazarak “Dertlerin arasından”, Evet, Lale Müldür, “22 Mayıs 20025 Ekim 2004” arası yazdığı şiirleri UltraZone’da Ultrason’da. Haberiniz olsun. ? UltraZone’da Ultrason/ Lale Müldür/ Şiir/ YKY/ Nisan 2006/ 244 s. 866 ? Gültekin EMRE “R üzgârda küle bakan biri”, kordonatsız ama “Küpe Çiçeği”yle dolaşıyor. Hayatı tersten okuyor belli ki, yanına yöresine baka baka yürüyor gerisin geri, dümdüz; önüne bakar gibi. Her yerde şiir olduğuna inanır ve her şeyden, her durumdan, herkesten şiir çıkarır. Günlük tutar gibi tutunur şiirin iki yakasına. Dizeden öte içerik ve içindekiler önemlidir içindeki bayrağı göndere çeker gibi. Kendi marşını yalnızca kendisi söylesin istemez, paylaşmayı da bilir yüreğindeki aslanın kükremesini. Hasta da olsa sağlıklı bir şiirin elinden tutmuştur bugüne kadar, onun zoru şiiriyle değil, ya? Hayatla! Hayat sıkıntı mı veriyor? Olabilir. Zekâsı süper dediklerinden, üstüne yok. Göğsünü gere gere şiirin üstüne gitmeyi de biliyor kabuğuna çekilmeden. Ortada gözükmese de pek, ama çaylara düşkünlüğünü de inkâr etmiyor. Yankıya önem veriyor, sesine, şiirindeki sese, yankılara. Mermerleri sever, soğukluklarını ve gizledikleri personayı. Çünkü oradan, ondan, “yüz” çıkarır çıkartma bir resim gibi üstüne “Turkuaz Yağmur” yağarken. Tek korkusu “Menekşe Yağı”na bir şeyin olması. Dostlarına abayı yakmayı iyi bilir ve onların resimlerinde kendisine de büyük bir yer olduğunu söylemeye bile gerek yok. Bazen bildiği dilleri birbirinede karıştırsa da, bu karışıklıktan şiir çıktığını da bilmeyen kalmadı artık. Kafası karışıktır ama İlhan Berk’siz de yapamaz. Balkan Naci İslimyeli’siz olamadığı gibi. Uzun gecelere bayılır gece kuşuna özenmese de. Bir yanda otlar kaynasın, buğular sarsın evin her yanını, bir yanda büyülü bir çıkmaz sokak göz kırpıp dursun, mor bir düş de kapısını çalarsa var ya, gizemin tadı yavaş yavaş dağılır damağına. Bir dilek tutar. Örneğin mor bir yağmur da girsin ister yaşa Lale Müldür ? SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle