07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Bir İhtilal Bir Darbe Arasında 20 Yıl/ Aydemir Ceylan/ İleri Yayınları/ 634 s. “Anılarımda, kaymakamlık ve valilik yaptığım o dönemlerin Türkiye’sinin sorunlarını, o dönemin kıyıda köşede kalmış ‘adam gibi adam’ çilekeş insanlarını, yurtseverlerini öne çıkarmaya çalıştım. Doğal olarak, kimi aymaz ve kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen kişi ve grupları da… Bu kitap bir bakıma onların, Anadolu insanlarının anısı, öyküsüdür.” Bu kitapta, emekli vali Aydemir Ceylan’ın anıları yer alıyor. Karikatürlerle Hafıza Geliştirme/ Bülent Oktay/ 4x4 Yayıncılık/ 144 s. Aynı zamanda karikatürcü de olan bilgisayar mühendisi, kolay hatırlama teknikleri uzmanı Bülent Oktay, kitabında, karikatür yardımıyla bellek geliştirmenin nasıl mümkün olabileceğinin örneklerini veriyor. “Akıl karikatürleri” adını verdiği bir yöntemi, kolay anımsamalar için öneren Oktay, bunu abartılı, komik olayları akılda canlandırma olarak açıklıyor. İnsan beyninin; mantıksızlıkları, farklılıkları, tuhaflıkları daha kolay anımsadığını söylüyor. Unutma denilen şey, daha önce kaydedilen bilgilerin bulunamamasıdır. Nereye kaydedildiği bilinse oradan bulunabilir; ama, bu da her zaman kolayca gerçekleşmez. Bülent Oktay, aktardığı bilgilerini birçok karikatürle örneklemiş. Bazı çalışmalarda birlikte oldukları Oğuz Saygın’ın da katkıda bulunduğu “Karikatürlerle Hafıza Geliştirme”, konunun meraklıları için yararlı bir başvuru kitabı. Ölümcül Takip/ Elmore Leonard/ Çeviren: Şemsa Yeğin/ Doğan Kitap/ 266 s. Carlos Webster henüz on beş yaşındayken bir cinayete tanık olur. Bu aynı zamanda kötülükleriyle nam salmış ünlü tetikçi Emmet Long’la da ilk tanışması olacaktır. Carlos yirmi yaşına geldiğinde artık Carl olarak tanınmakta ve Birleşik Devletler Polis Teşkilatı müdür yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Emmet Long ise, bir petrol milyarderinin suça eğilimli oğlu Jack Belmont’la birlikte çalışmakta, pek çok yasadışı işin yanı sıra banka soygunları da gerçekleştirmektedir. ‘Ölümcül Takip’, Carl Webster ve Emmet Long’un iki ayrı uçta, suç ve cezanın iki ünlü ismi olarak birbirlerine bağlanacakları bir serüven. 1930’ların Amerikası’nda ve gangsterlerin dünyasında, polis müdürü Carl Webster’in maceraları gazetelerin bir numaralı haberidir. Suçlulara karşı ne denli acımasızsa, masumlara karşı da o denli hoşgörülü, naziktir ve genç kızların, kadınların gözdesi, karizmatik bir yarı Kızılderili erkektir… SAYFA 26 ve bu iki kadın birbirlerine olan güvenlerini sarsacak bir delille karşı karşıya kalacaklardı. Belki de bu delil, kazanmak için tek şansları olacaktı... İnsan Çoğul ve Tek Başına/ Friedrich Nietzsche/ Çeviren: Kenan Sarıalioğlu/ Kırmızı Yayınları/ 286 s. “İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı tüm hayvanları geride bırakır. Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır; ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar. Aşk ve nefret kör değillerdir ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır. İnce bir ruh, kendisine teşekkür borçlu olduğunu bilmekten sıkıntı duyar; kaba bir ruh da teşekkür borçlu olmaktan.” ‘İnsan Çoğul ve Tek Başına’, Nietzsche’nin ‘İnsanca Pek İnsanca’ adlı yapıtının I. bölüm, VI. kısmı ile aynı bölümün IX. Kısmından oluşuyor. Kayıpkent Üçlemesi/ Özen Yula/ YKY/ 190 s. Özen Yula’nın, okuyucuları, kahramanlarının “bilinmez hayatlarına ve kimliklerine” çıkardığı üç ayrı yolculuk: ‘Kayıpkent Üçlemesi’. ‘Sır’, ‘Eflatun Hata’ ve ‘Sessiz Kuğuların Uykusu’ kimlikleri tam olarak belli olmayan ama hayatları, duygu dünyalarındaki iniş çıkışlarıyla çırılçıplak ortada olan insanların geçit töreni. Ayrıca ‘Kayıpkent Üçlemesi’nde yer alan fotoğraflarda kitaba ayrı bir renk katıyor. Bin Hüzünlü Haz/ Hasan Ali Toptaş/ Doğan Kitap/ 128 s. Kendini konu edinen bir roman “Bin Hüzünlü Haz”. Anlatıcısı bazen yazarın kendisi, bazen de anlatının. Başından başlayarak Alaaddin adında bir karakteri arayışın peşinde geçiyor roman. Alaaddin, aslında anlatıyı simgeliyor. Toptaş’ın, bu romanda da imgeci bir anlatımı var. Eleştirmenlerin ortak görüşü olan, tek bir “büyük cümle”yi yazmaya çalışmasını doğrularcasına, gerçekçilik ile imgeciliği uzun cümlelerle harmanlıyor. Almanya’da “Hayali Türkiye”nin Müziği/ Martin Greve/ Çeviren: Selin Dingiloğlu/ İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 572 s. Kendisi de bir etnomüzikolog olan Martin Greve, altı yılı aşkın bir süre içinde çok boyutlu araştırmalar yaparak yazdığı yapıtında, Almanya’da yaşayan Türkiyeli göçmenlerin yaratmış olduğu müzik yaşamını tüm boyutlarıyla ele alıyor. Kendi tanımlamasıyla “Hayali Türkiye”de müzik yaşamının olu ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 862 Musa’nın Gölgesinde Üç Kadın/ Angela Elwel Hunt/ Çev.: Ümit Şendilek/ Kapital Kitapları/ 432 s. ‘Musa’nın Gölgesinde Üç Kadın’, Hz. Musa’yı hayatını, yaptıklarını ve o dönemi kadınların korkusuz gözünden anlatıyor. Firavun’un sarayında gözde bir prens ve lider olarak yetiştirilen Musa, üvey babasının acımasız yönetimine, köleliğe ve taptıkları tanrılara baş kaldırıyor. Onu seven kadınlar tüm hayatı boyunca ona destek oluyor bu güçlü adama duydukları sevgi sonucu sahip oldukları her şeyi riske atıyorlar. Paşabahçe 1966/ Aziz ÇelikZafer Aydın/ TÜSTAV Yayını/ 232 s. “Sayın İstanbul halkına… Biz işçiyiz. Paşabahçe’de bir fabrika şişe ve cam yapar, orada çalışırız. Beyoğlu’nda süslü bir mağazası var. Tabaklar, bardaklar görürsünüz de iftihar edersiniz. İşte onları yaparız biz. 1800 derece hararetin altında çalışırız. Hepimiz 2 bin 500 kişiyiz. Ailelerimizle 10 bin. Toplu Sözleşme Kanunu çıktı dediler. Biz de hak isteyebilecekmişiz. 3 sene evvel sözleşme yapıldı. Bize bir şey veren olmadı. Biz de greve başladık. Bugün 80 günü geçti gene de hakkımızı istiyoruz. Dağlarda ebegümeci topluyoruz, labada topluyoruz, balık olursa oltayı alıp koşuyoruz. Evde fazla eşya vardı kilim, mintan, iskemle gibi. Onları da satıyoruz” Kitap, Paşabahçe grevcilerinin bu bildiriyi sundukları 1966 grevini inceliyor. Karartma/ Peri O’Shaughnessy/ Çeviren: Özlem Direk/ Salyangoz Yayınları/ 566 s. Zanlı suçunu itiraf etti. Şimdi tek umudu yalan söylediğine inanan bir avukattı. Misty Patterson’un tek hatırladığı, kocasıyla kavgası, suç aleti olarak kullandığı kutup ayısı heykeli, kan izleri ve arkasından gelen derin uykuydu. Uyandığında kocası da, heykel de ortadan kaybolmuştu. Geride kalansa sadece kandı. Boşanma davası açmak üzere avukat Nina Reilly’nin ofisine gelmişti Misty. Ama Anthony Patterson’un cesedi buz gibi nehrin dibinde bulunduğunda, Misty’yi artık ancak bir mucize kurtarabilirdi. Tüm bunlardan bir hafta öncesine kadar mutlu bir evliliği olan San Franciscolu avukat Nina Reilly’nin yuvası beklenmedik şekilde dağılmış, Nina, oğlu ve kısıtlı imkanlarıyla Tahoe Gölü bölgesine taşınmıştı. Orada küçük bir hukuk bürosu kuran Nina, kendini, birdenbire, hukuka dair inandığı her şeyi sorgulamasına yol açacak bir davanın içinde bulmuştu. Bu dava, zanlı Misty Patterson’un da kendisi hakkında inandığı her şeyi sorgulamasına neden olacaktı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle