28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayfer Tunç ile 'Evvelotel' üzerine “Bir gün herkes kendisi olsun” Bir gün herkes kendisi olduğu vakit, tamamen özgür olacağımızı imler Ayfer Tunç ‘Evvelotel’ adını verdiği bu yeni kitabının öykülerinden birine ilişkin değerlendirmede. Hayata dair, muazzam bir dil işlemesiyle harmanlanmış öyküler kotarmış Ayfer Tunç ki, aslında okuma eyleminden kısa bir süre sonra ayırdına varıyoruz ne kadar da yakın olduğumuzu öykülere. Ve bir de bakıyorsunuz ki, siz de Tunç’un öyküleri içersinde buluveriyorsunuz kendinizi. İşte bu hallere bürünmüşken, yazarımızla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdiğimize inanıyorum ben, ya siz?.. ? Erdem ÖZTOP Bizim masallarımızın tekerlemesini hatırlayalım: "Evvel zaman içinde/kalbur saman içinde/pire berber deve tellal iken/ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken..." Masalların temel özelliklerinden biri olayın belirlenemeyen bir zamanda geçmesi, bir diğeri de olabilirlikle sınırlı kalmayacağının masalın daha tekerlemesinde ortaya konmasıdır. Zaman, masallarda ve tahayyülümüzde böylesine geniş ve imkânlıdır. Ancak bize günümüzde artık uzak olan şeylerden biri de zamanın bütünselliği fikridir. Zaman fikrini günümüzde parçalanmaz bir bütün olarak değil, aksine, birbirinden neredeyse kopmuş anlar olarak hissediyoruz. Evvelotel’de sezdirmek istediğim, ama ne kadarını başardığımı bilmediğim bir altmetin ya da bir sözcük var: Fâniyiz. Kitaptaki hemen her öyküde bu mutlak bilgiye bir atıf vardır. Bir zamanlar daha sık rastladığımız kalender insanların, hayatın tıkanan yolları karşısında geniş bir tevekkülle söylediği "dünya hancı, ben yolcu" türünden sözler, aslında hayat denen maceranın özünü ortaya koyuyor. Ama artık zamanın akışı içinde değil, ânın egemenliği içinde yaşıyoruz. EN BÜYÜK TRAVMA Kitapla aynı adı taşıyan bu öyküde ise, kambur zaman içinde anlatılan ama günümüze bağlantılı bir döngünün hikâyesini anlatıyorsunuz aslında. Biraz Babam ve Oğlum durumu belki de. Terk etmeler, ayrılıklar babadan oğla mı geçer, yoksa bu işin içinde bir bit yeniği mi vardır? İnsanın hikâyesi, olay örgüsü her ne olursa olsun, varlığımızı oluşturan bütünden parçaların kopmasının hikâyesidir bence. Kişi olmanın başladığı an doğumdur. Doğmak geniş bir perspektiften bakarsak yaşadığımız en büyük travma değil mi? Doğarak bir bütünden koparız. Bu, özünde bir terk etme ve aynı zamanda terk edilmedir. Doğarken annemizin rahmini terk ederiz, o da zaten bizi dışarı atmıştır. Bizi bir rahimde var eden iki kişiyi terk etmek, annebaba terkleri, evlat olmaktan vazgeçmek; kişileşmenin yine travmatik adımlarıdır. Terk edememek de bir sürekli travma halidir, bizi sarsan ve yenilenen bir gerilim. Dolayısıyla annebabaevlat ilişkisi ancak bilinçle, sağlıklı adımlar atarak yoluna koyabildiğimiz, yolunda gitmesi için çaba harcamamız gereken, özünde travmatik ilişkiler bütünüdür, benlik çarpışmasıdır. Öte yandan annebaba olmak insanı travmadan korumaz, annebaba olunca kendimizden yaptığımız parçalarla kurmamız gereken acılı, zorlu ilişkilere karşı şerbetlenmiş olmayız; ruh, yine çatallanan yollar karşısında varlığına ait parçaları terk edebilir. Daha kestirmeden söylersek, babalar oğulları, oğullar babaları terk etmiştir, edecektir de. Kibir’de herkes yalnız denir, gerçekten de yalnız mıdır her insan özünde? Hayat, iki büyük yalnızlık olan doğum ve ölüm arasındaki maceradan ibarettir bence. İçini istediğimiz olaylarla doldurabiliriz, ezel ve ebed kısımları değişmez. İnsanın yalnızlığı mutlaktır. Günümüz insanının çok insan, çok arkadaş, çok eşdost talepleri ve girişimleriyle giderilemeyen, hatta bunlarla bir ilişkisi bile olmayan ontolojik bir yalnızlık benim sözünü ettiğim. Bunu destekleyecek somut verilere sahibiz. Dünyadan geçmiş KİTAP SAYI ğil de? Kitabın adı tek bir sözcük olsa da metnin içinde evvel ve otel sözcükleri ayrı yazılıyor, çünkü orada bir otelin adından söz ediyorum. Ama kitabın ve öykünün adı bir otel adıyla sınırlı kalsın istemem. Bir mekân olarak otelin geçiciliği ile evvel sözcüğünün yarattığı yekparelik duygusu bir araya gelsin isterim. Gereğinden fazla ince bir sözcük oyunu olarak görülebilir bu. Genel okurun ya da çoğunluğun diyelim, edebiyattan beklentisi giderek azalıyor. Çarpıcı bir hikâyeyle sınırlı kalan, öykünün akıcı olmasıyla yetinen, hatta öyküye zaten itibar etmeyen, düşünmeye zorlanmaktan hoşlanmayan, edebiyatın asıl büyüsünün kendini ortaya koyduğu sözanlam ilişkisini görmezden gelen, edebiyatı bir eğlencelik olarak algılama eğiliminde olan ve yazının hayatı dönüştürücü gücünü umursamayan okur için muhtemelen lüzumsuz bir inceliktir, ama ben hitap ettiğimi düşündüğüm okurun anlayışına güveniyorum. Evvel, zamanla bir bütün de ondan mı? Evvel sözcüğü bizden çok uzakta olan, bir yanıyla da tahayyülümüzü aşan bir yekpareliği çağrıştırıyor. Evvel sözcüğünün en sık ve değişmez biçimde kullanıldığı metinler masallardır biliyorsunuz. SAYFA 4 S evgili Ayfer Tunç, yeni bir öykü kitabı ile okurla buluştunuz, Evvelotel. Neden bileşik bir kombinasyon, evvel otel de ? CUMHURİYET 844
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle