Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nur İçözü ile gençlik romanı 'Yüreğimin Kıyısında'yı konuştuk Hem gençler, hem yetişkinler için tuz sekiz yıldır yazıyor Nur İçözü. Gazetecilik yaşantısında çocuk ve gençlik dergileri yöneten İçözü, gençlerin yaşama bakışlarını, beklentilerini, duygularını, düşüncelerini usta bir yazar gözüyle inceliyor. Çocuk edebiyatı yazarlığını da bu şekilde özetliyor: "Kaynak bu geçmişte yatıyor işte... Çocuk edebiyatı ciddi bir misyon... Geleceğin insanına şekil veren bir sanat kolu. Diğer sanat dallarından farkı ve önemi yalnızca estetik değerler değil, aynı zamanda kişiye düşünsel zenginlik de kazandırması. Eğitim sözcüğünün çocuk edebiyatında bu şekilde değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Amaç öncelikle eğitim vermek için kitabı bilgilerle donatmak değildir. Çocuk yazınını erişkin yazınından ayıran incecik, görünmez çizgi de yazarın ustalığında yatar." Yüreğimin Kıyısında: Yaprak, Sibel ve Furkan’ın hikâyesi Yaprak, Sibel ve Furkan… Üçü de pırıl pırıl genç insanlar… İki önemli ortak noktaları var; ilki, her üçünün de sanatçı kişilikleriyle var olması... İkinci özellikleri ise Nur İçözü’nün yeni romanı Yüreğimin Kıyısında’da bir araya gelmeleri. Üç ayrı dünyanın betimlendiği roman, ana karakter Yaprak’ın ekseninde, sevdaya dönüşen sanatın yalnız ve uzun yolculuğunu aktarıyor okura. Nur İçözü, gençler için olduğu kadar annebabalar için de iyi bir roman ortaya koyuyor. Yüreğimin Kıyısında, hem gençlerin hem annebabaların okuması gereken bir roman. O Çocuk ve gençlik edebiyatının başarılı isimlerinden Nur İçözü, yeni romanı Yüreğimin Kıyısında ile bir kez daha okurları ile buluşuyor. Yazar, yeni romanında, müzik kariyerinde hızla ilerleyen genç bir kızın keman tutkusunusevdasını dokunaklı bir kurguyla anlatıyor. ? Şebnem ATILGAN N ur İçözü, bir gençlik romanı ile çıkıyor okurunun karşısına: Yüreğimin Kıyısında. Romanın ana karakteri olarak genç bir kızı görüyoruz… Yaprak, yetenekli bir keman sanatçısı olma yolunda ilerliyor. Yüreğimin Kıyısında, duygusal olduğu kadar, gerçekçi bir kurguya da sahip… Müzik öğesinin bu romandaki belirleyici faktörü nedir? Nur İçözü: Aslında ben gençlik romanından çok gençlerin romanı denmesini yeğliyorum bu kitaba. Çünkü artık ergenlik çağını geride bırakan gençlerin önünde dilediği edebiyat ürününü seçebileceği geniş bir alan uzanıyor. Yüreğimin Kıyısında ise tüm seçeneklerin arasında yaşama genç bir bakış, genç bir duruş sergilediği için ‘Gençlik Romanı’ olarak adlandırılabilir belki. Ancak dedim ya, ben onu, başrolünde gençlerin rol aldığı bir roman olarak nitelemeyi daha çok seviyorum. Gençlerle aileleri ya da çevrelerindeki erişkinler arasındaki ilişkiler de ince ince irdeleniyor roman boyunca. O nedenle kitabın çok geniş bir yaş grubuna seslendiğini düşünüyorum.. Müziğe gelince; gerçekten de romanın en belirleyici öğelerinden biri diyebiliriz. Çok belirleyici, çok katı, ama bir o kadar da ipeksi. Tıpkı kozadan çözülmemiş bir iplik gibi görünmez dokunuşlarla olayları örgüleyip dokuyor. Bütün bu işleri başaran tek başına müzik mi, yoksa ona gönül verenler mi? Bu da ayrı bir soru. Burada bir cümlenizin altını çizmek istiyorum. "Duygusal olduğu kadar gerçekçi" diyorsunuz. Çok doğru. Duygusal sözcüğünün romantizm gibi bir duyguyu da kapsaması sizi bu ayrımı yapmaya zorladı sanırım. Doğrusunu isterseniz yazarken de konuşurken de arı Türkçe kullanmaya özen gösteririm, ama bazen öyle kavramlar var ki, karşılığını tek sözcükle açıklayamıyoruz. Şu anda üzerinde durduğumuz ‘duygusal’ sözcüğü gibi. Bir insan gerçekçi olduğu kadar duygusal da olabilir oysa ki. Duygusallık kırılganlığı, halk deyimiyle yufka yürekliliği, sanatçı duyarlılığını da kapsıyor çünkü. Romanın ana kahramanı Yaprak, sanatçı yapısı gereği duygusal bir genç kız, ama gerçekleri görecek ve kararlarını o şekilde verecek kadar da sağduyulu. Yürek çırpıntılarına nerede dur demesi gerektiğini biliyor. HOŞ BİR İKİLİ... Bize Yaprak’tan söz eder misiniz? Romanın ana kahramanı sadece Yaprak değil tabii… Müzik de büyük oranda kişiselleştiriliyor. Müzik de başlı başına zorlukları aşmaya çalışan bir kahramana dönüşüyor. Yaprak ve müziğin çok hoş bir ikili olduklarını söylemek gerek… Üstelik birbirlerinden ayrılamayacak kadar da sevdalılar. Romanın bir diğer izleği de bu değil mi? Sevdalı olmak, sevdalanmak… Müziği bir kahraman olarak görmeniz ilginç. Evet, belirleyici bir unsur, romana yön veren görünmez bir kahraman gerçekten de. Ancak daha çok Yaprak’ın parmaklarının değdiği kemanda kişiliği baskın olarak ortaya çıkıyor. Yani aslında ona can veren, bir anlamda Yaprak’ın sevdası. Genç kızın yaşamında en belirleyici rolü üstlenen sevdası olmasa, kemanı da boynu bükük atılıp kalırdı bir tarafa. Sevdayla aşkı ayırmak hele genç yaşlarda pek de kolay olmasa gerek. Birini diğerine yeğlemek…Doğrusu yürek isteyen bir iş. Zaten onun için Yüreğimin Kıyısında ya romanın da adı. Tıpkı denizle kumsalın buluşup öpüştüğü o incecik, belli belirsiz sınır gibi. Hem birbirlerinden etkilenen, birbirleriyle sarmaş dolaş, ama bir o kadar uzaklaşabilen bir noktada olabilmek. Birbirinden ayrılmazmış gibi görünen, o denli de birbirinden farklı, birbirinden uzak kalabilmek… Kişi, aşkın her şeyi yakıp yok edecek alevli gücünü, sevdayı tutkudan ayıran akılcılığıyla dizginlediğinde acaba daha mutlu olur mu? Hele damarlarında çılgın bir tempoyla dolaşan gençlik ateşi onu önüne katıp sürüklerken… Romanın satır aralarında hep bu sorunun yanıtını aradım biraz da. Bu soruları Yaprak’ın kişiliğinde yanıtlamaya çalıştım… Aynı tutkuyla yola çıkan diğer gençlerin yanıtlarını da göz ardı ettiğimi söyleye mem. Okur kitabı bitirdiğinde bazı kahramanların yaptıklarına akıl erdiremeyecek belki, bazılarının davranışlarını olumlarken kimisinden de nefret edecek. Büyük olasılıkla kendini taraf tutmak zorunda hissedecek. Tabii herkesin tuttuğu taraf da büyük olasılıkla farklı olacak. Nur İçözü’nün gençlik romanlarını kurgularken takip ettiği bir yol var mı? Dönemeç ve Reyhan daha önce kaleme aldığınız gençlik romanları… Her üç roman da dramatik bir kurguya sahip… Aslında Yüreğimin Kıyısında için gençlik romanı gibi bir ayrım da yapmak istemiyorum. Yüreğimin Kıyısında romanının okurları arasında mutlaka anne ve babaların da olması gerektiğini düşünüyorum. Yaprak’la kurulan kocaman bir dünya, sayfalar ilerledikçe başka gençleri de içine alıyor. Bu genç, kırılgan ve yetenekli dünyaların ortak noktası ise ‘sanat’. Sanat her zaman yeniden yapılandıran ve dönüştüren olmuştur. Yaprak bunun farkında. Diğer kahramanlarımız ise ‘sanat’ ve ‘kendi yetenekleri’ ile karşılaştıkça sanatın peşinden koşuyorlar. Romanın genç okur kitlesi düşünüldüğünde ‘sanat’ı tanıma fırsatı bulabileceklerine de inanıyorum. Elbette roman didaktik bir öğe taşımıyor ama ‘sanat’ı gençlerle buluşturması beni mutlu ediyor. İnsanın nasıl yazdığını, niye yazdığını anlatması pek de kolay değil, ama madem sordunuz açıklamaya çalışayım. Ben romanlarımda kalabalığı sevdiğimi fark ettim. Geniş bir açıdan bakıyorum dünyaya ve okurun dünyasına da alabildiğine kocaman bir pencere açmaktan hoşlanıyorum. O pencereden baktıklarında pek çok insanla, olayla karşılaşıyorlar. Bazen insanların iç dünyasına sızıyorlar, bazen geçmişiyle hesaplaşıyorlar. Kurguda geri dönüşleri sıklıkla kullanıyorum. Kişinin nedenlerini, ikilemlerini geçmişinde arıyorum. Kahramanların dünyasına şekil veren duyguları, toplumsal gerçekleri okurla paylaşmaktan hoşlanıyorum. Tek bir kahramanla uzun bir yolu izlemek bana göre değil. Reyhan’ı ve Dönemeç’i örnek verdiğiniz için önce onlara değinmek istiyorum. Şöyle bir düşündüğümde 100 sayfalık bir ilkgençlik romanı olan Reyhan’da dört ana karakteri aynı anda işlemişim. Üstelik yan tiplere de hiç haksızlık yapmadan… Her biri en az ana kahramanlar kadar irdelenmiştir kurguda. 200 sayfayı aşan Dönemeç’in kurgu ve yazın tekniği de aynı. Özellikle gençler için yazarken uzun betimlemelerden çok diyalogları yeğliyorum. Metnin tekdüze bir anlatıma dönüşmemesine özen gösteriyorum. Çünkü karşımda sabırsız, heyecanlı bir kitle olduğunu biliyorum. Okurların çoğu, hızla, zevkle okuyup bitirdiklerinden söz ettiler kitapları. Ve hep sordular başka romanınız yok mu diye. Yaş grubunu göz önünde bulundurursanız bu dönütler çok önemli. Çünkü 1216 yaş, gençlerin pek çoğunun kitaptan uzaklaşKİTAP SAYI ? SAYFA 32 CUMHURİYET 844