Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nemenin ‘‘kendi’’yle sınırlanması, dışa bakışı değerlendiren bir biçem anlayışı olarak yorumlanabilir. Uğur Kökden bu gelişmeyi ‘‘değerler karşılaştırması’’ olarak yorumluyor: ‘‘Ne var ki, o günden bu yana deneme, ‘ben’ merkezli olmaktan çıkarak bir değerler karşılaştırması / araştırması niteliği kazandı. Dahası, bunalım çağının denemesinde uygarlıklar sorguya çekilmekte. İrdelenmekte.’’ Her ne kadar cumhuriyet öncesi dönemde biçem özelliği bakımından özenli yazılarla ilgimizi çeken Yahya Kemal, Ruşen Eşref, Yakup Kadri, Abdülhak Şinasi düzyazı dilinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlarsa da; deneme, Cumhuriyet döneminde, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sabahattin Eyüboğlu ile kişilik kazanmıştır. (Anımsamak gerekir: 5 yıl önce, 2223 Kasım 2001 tarihlerinde TÖMER’in düzenlediği bir ‘‘EleştiriDeneme Sempozyumu’’ yapılmıştı. Sanat danışmanlığı Füsun Akatlı’nın üstlendiği bu toplu görüşmeler Hüseyin Atabaş’ın özenli çalışmasıyla kitaba dönüştürüldü. Ankara’da, belli bir topluluk önünde tartışılan konular bir kitapta toplanamazsa yitip gidiyor. Günümüzün iyi ozanlarından biri olan Hüseyin Atabaş, sıkıdüzen içinde çalışarak bu etkinliği bir kitapta toplamasaydı, nice önemli konuşmacının bildirisinden yoksun kalacaktık: ‘‘TÜRKİYE’de ELEŞTİRİ ve DENEME, TÖMER Yayınları, Mart 2002). Toplu görüşmelerde her ne kadar örtüşen görüşler olsa da, ayrıntılardaki değişim, kimi iyi bilinmeyen konuları belirgin olarak ortaya koyuyor. Uğur Kökden’in toplu görüşmede yer alan konuşması, kitaptaki bildirinin 15 dakikaya sığabilecek, çok kısa bir özetiydi. Uğur Kökden, ‘‘Dünya ve Türkiye Yazınında Denemenin Dünü Bugünü’’ üzerine hazırladığı kapsamlı bildiride Melih Cevdet Anday’la ilgili şöyle bir yargıya varıyor: ‘‘Bir olay, bir söz, bir anı ya da bir mektuptan yola çıkıp yazılmış yazılar bunlar. Kimi kez de, bir yargının irdelenmesi çevresinde dönüyor. Ayrıca, kafasını kurcalayan bir düşünceye yer verdiği de oluyor, Anday’ın. Dolayısıyla, çoğunlukla bir düşünce verimi bu denemeler. Başka bir deyişle edebiyatla felsefenin kesişme noktasında ayağı sağlam zemine basıyor.’’ ‘‘söyleşi’’ olarak yazmasındaki biçem özelliğinde arıyor: ‘‘Doğrudur, onun yazdıkları hangi tür içinde gösterilirse gösterilsin, ister günce, ister eleştiri, ister mektup adını taşısın, bütünselliği içinde ele alındığında ‘ses perdesi değişen bir sohbet’, güncel karşılığıyla bir‘söyleşi’dir bir bakıma. Böyle nitelendirebilir, böyle adlandırabiliriz. Hiç de yanılmış olmayız’’ KİTAPLIK, Deneme Edebiyatı Dosyası, ‘‘Denemeciliğimizin Ataç Boyutu’’, Şubat 2006). İÇTENLİK Biçem özelliği olarak denemenin içtenlikli olması isteniyor. Bu konuyu ele alan Orhan Koçak diyor ki: ‘‘Burada içtenlik konusu çerçevesinde esas olarak Ataç üzerine konuşacağım: Türkçenin en ünlü ve bence hâlâ en güçlü deneme yazarının boğuşturduğu birkaç temel sorun, bugün de herhangi bir denemecinin zihinsel enerji kaynağını oluşturan zemberekler arasındadır’’ (TÜRKİYE’de ELEŞTİRİ ve DENEME, ‘‘Denemede İçtenlik’’, TÖMER Yayınları, 2002). Füsun Akatlı değerlendirme konuşmasında, Orhan Koçak’ın değindiği içtenlik konusunun ilgi çekici olduğunu belirterek denemenin başka boyutlarını anımsatıyor: ‘‘Üslup ve dil konusunda tüm arkadaşlarımız değinseler de, denemenin özel bir varlık alanı, varlık sebebi olarak, bunun da çok fazla üzerinde durmadık. Bu da eleştirilebilir. Sonra çok çok az üzerinde durduğumuz, ama benim en azından önemli olduğunu sandığım, denemede eğer varsa yer alan humor, ironi ve mizah duygusuna hitap etme üzerinde neredeyse durmadık. Sonra anı, günlük, gezi yazısı, mektup gibi türlerin, biraz önce Hüseyin Atabaş’ın kimilerine değindiği, bazı örneklerini verdiği gibi, denemenin kâh içinde yer aldığı, kâh ayrı bir tür olarak değerlendirildiği görülmekte.’’ Emin Özdemir Ataç’ın bu içtenliğini, CUMHURİYET KİTAP SAYI Denemenin boyutlarını daha saptayabilmiş değiliz. Kendiyle ödeşmekten güncel sorunları değerlendirmeye dek çok yönlü bir gelişme gösteriyor deneme. Biçem özelliği olarak hangi yöntemi kullanırsa kullansın, sonuçta insan kendini anlatıyor. Toplumsal değerleri sorguya çekerken de kendinden yola çıkıyor. Şiirle başlayan yolculuğun gizli tarihinde de deneme vardır. Denemede kendini sınamayan, dar zamana sıkışan bir öyküdeki ayrıntıyı görebilir mi? Romana bile bir büyük deneme gözüyle bakılabilir. Selçuk Altun’un ‘‘külfetsiz’’, doğal anlatımında; romanlarından bir deneme tadı alınır. Onu, yazdıklarına gülümser gibi, ‘‘Dene(Mesel) Roman’’ ya da ‘‘ÇalAKalem Roman’’ deyişinde bile denemenin alaysamalı bakışı vardır. Sanırım o romanlar üzerinde, denemenin kazandığı yeni boyutlar bakımından, yapısal bir incelemeye girişmek gerekecek. Hep ölçülü bir kurgudan yana olanlar, olay örgüsünü anlatmayı roman sananlar, denemeyi ‘‘mensur şiir’’le karıştıranlar, o şaşırtıcı gücü anlamakta zorluk çekecektir. İyisi mi biz Ataç’a kulak verelim: ‘‘Deneme ‘ben’in ülkesidir, ‘ben’ demekten çekinen, her görgüsüne ister istemez benliğinden bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin’’ demesine önem verelim. Sonra da Ataç’ın sözlerine bakıp bu yazıyı okurlara gönderilmiş bir mektup sayalım: ‘‘Montagne’den öyle alıştığımız için olacak, her denemede bir dertleşme havası bekliyoruz. İngiliz yazarlarından biri, heryazının bir mektup olduğunu söyler. Uzaklardan, belki yüzyıllar arasından bir dosta, biz tanımasak da o bizi seçmiş olan bir dosta yolladığımız mektup... deneme mektuptan da yakındır. Yalnız kaldığımız her saatte yanımız sokulan, elini omuzumuza koyup: ‘Kardeşim, yaşamak denen serüveni deneyen kardeşim! Senin gibi ben de yaşadım, ben de güldüm, ben de ağladım. Dinle benim geçirdiklerimi!’ diyen bir kimsenin sesidir.’’ ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnu?n oluruz. Montaigne DENEMENİN BOYUTLARI MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 838 SAYFA 27