Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sİbel K. Türker'den bir ilk roman: 'Şair Öldü' “Maceraya yüz çevrildiğinde hikâye biter” Sibel K. Türker’in, son dönem edebiyatımızın öne çıkan isimlerinden biri olduğu hiç kuşkusuz. Yazınımıza öykü ile giren Türker, geçen yıllarda iki kitabıyla çıktı karşımıza; ‘Kalpyazan’ ve ‘Öykü Sersemi’. 'Öykü Sersemi' ile Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü alan Türker, bu kez bir romanla karşımıza: Şair Öldü. ? Erdem ÖZTOP alıntılarla devam etmek istiyorum. "Çok küçük yaştan beri yazıyorum. Hatta bu kadar iki ince kitap yazdığıma da şaşıyorum doğrusu. Şiirle uzun zaman uğraştım. Pek bilinmez ama bu, sessiz ve derinden giden bir maceradır aslında. Üniversite yıllarımın tümünü kapsadı diyebilirim şiirle olan ilişkim. Ancak bir şair olarak ortaya çıkamadım. O zaman çark ettim ve ben ne yapıyorum diye kendime sordum. Yazmak istiyordum ama koşullar benim şair olarak kabul edilmemi engelliyordu. İşte bu gibi sancılar çektim belli dönemlerde; yazıdan tamamıyla koptum, yazdıklarımı yırttım/attım, bir daha hiç yazmamayı bile düşündüm…" Sibel K. Türker, yazmayı iyiki bırakmamış. Şimdi de karşımıza bir romanla çıkıyor; ‘Şair Öldü’. Kitabın isminden, Sibel Türker’in içinde kalan şiir ve şairlik uhdesini roman potasında erittiğini düşünebiliriz! Kitapta yer alan şair Müge Göçmen kime atıftır bilinmez ama belki yazarın kendisinden izler de taşıyordur? Öyle ya da böyle, öykülerinde de hâkim olan karamsar güç, yazarın romanına da hükmediyor! Yarattığı kadın karakterin Ersin ismini almasından tutun da, onun ruh haline; daha pek çok detayda karamsarlığın izdüşümleri yer alır. Bu, olağana karşı bir tepkidir aslında. S okakta oynayan çocuklardan birisi avazı çıktığınca "anne", sonra da "baba" diye bağırıyor. Metro istasyonunda, oturduğum bankı paylaştığım kadına, hapşırmasının sonrasında "Çok yaşayınız" diyememenin hüznü, hem de ilkinde kaçırdığım fırsatı, güzel kadının ikinci, hatta üçüncü kez tekrarlamasında da yakalayamama… Yine, metro girişinde her akşamüzeri karşılaştığım, "boyama kitapları bi lira"dan alamamanın burukluğu… İşte, hepi topu bu üç anektod sıralanıveriyor, elimdeki kitaba son noktayı koymaya yaklaşırken! Eldeki kitap, "Şair Öldü"; yazarı Sibel K. Türker… Ve işte bu üç anektodun izdüşümü; oysaki, Ersin (romanın başkahramanı), 22 yaşına gelmesine rağmen, ne bir ağzını doldura doldura, sokaktaki oyununu kesip, annesine yahut babasına, saatin geç olmasına rağmen azıcık daha oyuna devam edebilmek için bağırmış, ne metro istasyonunun banklarında karşılaştığı oğlandan, hapşırık sonrası o güzel temenniyi almış, ne de çocukluğu boyunca, elinde bir paket kuruboya ve boyama kitabı almış anne ya da babayla karşılaşmıştı… Onun kaderini, "Yalnızlığa ilaç, daha çok yalnızlıktır" cümlesi belirlemişti, belki de?.. Sibel K. Türker, son dönem edebiyatımızın öne çıkan isimlerinden biri oldu hiç kuşkusuz. Yazınımıza öykü ile giren Türker, sırasıyla ve her yıl olmak üzere iki öykü kitabıyla çıktı karşımıza; ‘Kalpyazan’ ve ‘Öykü Sersemi’. Otoritelerce, her iki öykü kitabından da övgülü sözler aldı yazar. Kanımca da bu övgüler, yerindeydi. Sibel K. Türker, öykülerinin temasıyla, öykü dili arasında muazzam bir ilişki kurdu ve dolayısıyla hak ettiği sözleri aldı. Az kalsın yazarın 2005 Yunus Nadi Edebiyat Ödülü’nü aldığını söylemeyi unutacaktım ki, bu da başarısını perçinleyen tepe nokta oluyor! Geçen yıl yazarla yaptığım söyleşiden TETİKLEYİCİ, CEZBEDİCİ... Söyleşimizin sonunda Türker, "Bir roman üzerine yoğunlaştım ama o da piyasa kurallarıyla bağdaşacak bir konuya sahip değil" dese de, bence tam tersi bu yeni romanı, okuru daha bir tetikleyici/cezbedici türden! Barış Müstecapoğlu, yeni romanı Şakird’de Fettullah Gülen Cemaati’nin iç dünyasını keşfetmeye çıkarmıştı okuru. Gülen yurtlarının içyüzü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. Bu bir karşılaştırma olarak kabul edilemez ama, Sibel K. Türker de bir parça olsun dini unsurları edebiyat ekseninde gün yüzüne çıkarıyor. Kitabın başkahramanı Ersin, 22 yaşında, Ankara’da yaşayan ve hukuk fakülteKİTAP SAYI ? SAYFA 12 CUMHURİYET 838