22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa Şerif ONARAN Dergilerden Denemenin belirsiz sınırları Deneme hep ‘‘öteki’’ insanı tanımak ister. O belirsiz dengenin bozulup yaşamanın denetlenemediği zor koşullarda ‘‘öteki’’ insanı tanımak kolay değildir. Bu nedenle kendinden yola çıkmak, deneyim ister. İnsanın kendini yaşamayla, okumayla sınadığı bir süreçtir bu! O acımasız yalnızlıkta kendini sınadığı bir süreç. er insanın yaşamasında belirsiz bir denge vardır. Kimi insanların dengesizlik olarak yorumlanan davranışlarında bile bir gizli denge söz konusudur. İçimizdeki ‘‘öbür kişi’’ o dengeyi denetlemek ister. Denetlerken yaşamanın anlamına vardığımızı sanırız. Ama denetleme yeteneğimiz bozulunca o belirsiz denge değişir. Yaşama dediğimiz renkli serüven yavaşça bizden uzaklaşır. Anlamsız bir boşlukta buluruz kendimizi. Kendimizden yola çıkarken yaşamdaki belirsiz dengeyi denetleyemeyen insanı tanımaya çalışmalı. Deneme hep ‘‘öteki’’ insanı tanımak ister. O belirsiz dengenin bozulup yaşamanın denetlenemediği zor koşullarda ‘‘öteki’’ insanı tanımak kolay değildir. Bu nedenle kendinden yola çıkmak, deneyim ister. İnsanın kendini yaşamayla, okumayla sınadığı bir süreçtir bu! O acımasız yalnızlıkta kendini sınadığı bir süreç. Uğur Kökden kırk yaşı o olgunluğa varma süreci olarak kabul ediyor: ‘‘Türk denemesinin emekleme çağını yaşadığını ileri sürenler, kuşkusuz olabilir. Buna karşılık, Montaigne nasıl kırk yaşlarındayani belirli bir olgunluk döneminin ardındandeneme yazmaya başladıysa, Türk düzyazısı da ancak kırkına bastığında gerçek anlamda denemeye geçti demek de olası!’’ (KİTAPLIK, Deneme Edebiyatı Dosyası, ‘‘Denemenin Yüzyılı”, Şubat 2006). Ne var ki yazı dili gelişmeden denemenin kişilik kazanması da kolay değil. tür olmadığına ilgimizi çekerek, bunun nedenlerini soruyor. Osman Bolulu ‘‘İnsan İnsana Eklene Eklene’’ adındaki deneme kitabıyla 1998’de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü aldı. Gene de denemeciye yakışan bir olgunlukla, yazı dilidüşünce ilişkisinden yola çıkarak Anadolu’ya yazısız gelişimizden yakınıyor: ‘‘Felsefenin, edebiyatının, sanatın açılım kazanmasıyla; sosyal ve siyasal yapı bağıntılıdır. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar kendimize özgü siyasal, toplumsal düzeni kurmak, çağdaş düşünüş kazanmak için çalkalanıp durmuşuz. Yazılı düşünüşe geçememişiz. 732’de yazılı anıt dikmemize, bu anıtta soyut kavramları karşılayan sözcüklerimiz bulunmasına karşın Anadolu’ya yazısız gelmişiz’’ (DAMAR, Osman Bolulu ile Deneme, Dil, Düşünüş, Toplumsal Bellek ve Yazın Üzerine, Şubat 2006). Köklü bir gelenekle şiir dilini geliştirmemize karşın, kendimize özgü bir yazı dili yaratmamışız. Cumhuriyet dönemindeki Aydınlanmayla birlikte böyle bir dile kavuşabildik. Gene Osman Bolulu’ya kulak verelim: H Nurullah Ataç ‘‘Denemeyi, öteki yazın türlerinden farklı kılan; belli alana zorunlu olmaması, bağlayıcı kuralları kırması, özgür yapısı, en önemlisi de; kuşkuyu, arayışı araç yaparak düşünce üreticiliğidir.’’ DENEME AYDINLANMANIN ÜRÜNÜDÜR Mehmet Yaşar Bilen, Osman Bolulu’ya yaptığı bir söyleşide, denemenin Türk edebiyatında ilgi gören, verimli bir SAYFA 26 İÇ DÜNYADAN DIŞ DÜNYAYA DOĞRU Denemenin, kendinden yola çıkarak dünyaya bakması, içimdeki ‘‘öteki’’yle yüzleşerek sorunları irdelemek istemesi, eytişimin önemini öne çıkardı. Artık deKİTAP SAYI 838 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle