05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? denbire tiradlar döktürüyordu. Dündar – Tabii ortamın da çok etkisi var. Bence şimdi bugün bizim bu kadar kuşatılmış yaşamamız biraz hem dönem, hem çağ, hem içinde yaşadığımız ülkenin eski tahammülde olmaması zannediyorum kitapta bahsedilen çağ insanlar açısından daha tahammüllü. Gerçi işte komünist diye takip altında, kitap okursa atılacak filan falan ama bütün onlara rağmen büyük bir inatla kitabını da okuyor, gizli gizli de olsa romanını da yazıyor. Bence bugünün gençleri açısından alınacak çok ders var. Bir defa bütün koşullar ne olursa olsun ısrar, inatçılık, her şeye rağmen bildiğinden şaşmama hali. İkincisi hoşgörü, bir başkasıyla aynı çatı altında bir arada olabilme hali ve ona da saygı duyabilme hali. Sonra ekmeğini taştan çıkarırken bir yandan sanatına sevdalanma halini sürdürebilmek ve onu hayat boyu sürdürebilmek ve o yollardan geçerek, onun yolunu bizzat açabilmek bu da büyük bir iş. Öyle bir yol ki hem paranı kazanıyorsun, hem her eve giriyorsun, hem lambalara bakarak ilerliyorsun ama aynı zamanda o yol seni en iyi romancı olmaya, sahnelerde en iyi tiyatrocu olmaya ya da politikanın zirvesine götüren bir yol. Demek ki taksiye binilip gidilmiyor o yollarda. Gıpta ettiğiniz yönler var mı? Belgeselci nelere gıpta eder? DOST ÇEMBERLERİ... Dündar – Elbette ben mesela burada şeye çok özendim. Bir ressam gibi ne kadar çok portre görürsen o kadar iyi çiziyorsun bence. Bunun müthiş bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Onu Yaşar Kemal çok güzel anlattı. Ne kadar çok ev, ne kadar çok insan görmüş olmalılar. Girdikleri her evden ya da gezdikleri sokaklarda bir diyalog yakalıyorlar. Bütün onlar bir şekilde bir kültür kumbarası gibi içine biriktiriyor. Sonra bir gün açtığın zaman onun içinde artık bir romanı dolduracak kadar biriktirdiğini anlıyorsun ve bir anda boşalıyor bence. Özgentürk – Benim özlediğim ve gıpta ettiğim dost çemberleridir, sahici ve samimiyet dönemleridir. Galiba onlarda büyük bir de formasyon yaşıyoruz. Şimdi diyeceksin ki karşında bir açıyorsun 80 kanalda 80 ayrı program izliyorsun ama 80 kanalın 69’un da rezillik izliyorsun, doğrusu o insanlar bu rezillikleri izlemediler diye ne kadar şanslılar diye düşünüyorum. Şimdi at izinin it izine karıştığını hepimiz biliyoruz tek tek saymamıza gerek yok. Ben insani ve kültürel değerlerdeki deformasyondan rahatsızım, o dönemdeki insanların aldıkları bilginin, görgünün, terbiyenin bir şiire, bir tiyatroya olan ihtimamın özlemini çekerim. Gıpta ettiğim noktalar bunlar. Samimiyetten insani değerlere kadar pek çok şeyi gıptayla izliyorum. Bu insanlar onları keşfetmişler, şimdiki entrikalar sanmıyorum o yıllarda olsun şimdiki hainlikler, acımasızlıklar, iş acımasızlıkları, ahlaksızlıkları böyle korkunç, müzmin durumda olsun. O zamanlar daha mı vicdanlıydık, daha mı bir insandık. Yaşadıkları dönemin kent güzelliklerine gıpta ediyorum mesela. İstanbul mesela. Doğrusu güzel zamanlarda yaşamışlar. Tamam İstanbul hâlâ çok güzel tabii ki ama doğrusu o yılların İstanbul’u çok zarif, bozulmamış. 240’a yakın belgesele imza attım, bütün bu 240 belgesel ortalama 60 yıllık bir döneme tekabül ediyor. Bütün bu dönemlerde hep böyle gıpta ettiğim bir dönem, bir kent, sokak, akşam matineleri, tiyatrolar oluyor. Tuncel Kurtiz anlatıyor ah diyor 60’larda tiyatro kurduk, kapı baca kırıldı şimdi tiyatrolar kapanıyor gibi. Pek çoğunda gıpta ettiğim şeyler olduğu gibi pek çoğunda ağladığım durumlar oluyor. Bir şaire şiir yazdığı için nasıl beş yıl ceza verilir bunu da sorgulamak lazım. Can Yücel’in öyküsünü aktardığın zaman 1971’de bir çeviri yaptığı için beş yıl cezaevinde yatıyor ne demek, şimdi bu mümkün değil bugünlerde. Buna gıpta edemezsin, bunu lanetlersin. Belgesel bu anlamda insanı çok çoğaltan bir durum, belgeselde geçmişin acıları, bir şiir yazdığı için sevgilisine liseden atılan bir Attila İlhan’ın durumuna nasıl gıpta edersin. Kaldı ki Türkiye hâlâ bazı şeyleri aşamamış durumda. O dönemlerin insanları yaşama karşı daha tedirgin, gard almış, mücadeleleri daha çetin. İETT bu anlamda bir perde arkası kahramanı. Aslında bir burs gibi düşündüm İETT’yi o noktada.. Dündar – İyi bir benzetme. Burs kelimesi çok iyi karşılıyor bu durumu hakikaten. Yani bu çocukların elinden tutmak gibi. Bir şekilde hadi oğlum yürü ayaklarının üzerinde demiş ve onlar da yürümüşler. Özgentürk – İhtiyaçları da var ki nasıl. O yoksul Türkiye’de insanlar öyle baba parasıyla okula gidebilsin gibi bir şey söz konusu değil. Dündar Tabii kurumdaki Fransız anlayışının izlerini görüyoruz burada. MÖSYÖ BÜSAK... Nasıl bir anlayıştı bu? Bir de Müdür Mösyö Büsak var.. Dündar – Bizim çok tanıdık olduğumuz, mesai sabah 9 akşam beş çalışan bir şey değil biraz daha özgürlükçü bir çalışma ortamı. Cevher gördü mü destekliyor üstelik. Amirim dediği adam bir felsefe kitabı yazarı. Orhan Hançerlioğlu gibi felsefeye gönül vermiş biri İETT’nin teknik danışmanı. Bugün kaç amir bırak felsefe kitabı yazmayı felsefe kitabı okumuştur diye düşünürseniz geriye doğru ne kadar yol kat ettiğimiz daha iyi anlaşılır. Recep Bilginer mesela Türkiye’de en çok tiyatroyu sevmiş yazarımız, orada murakıplık yapıyor. Özgentürk – Yani şu kesin ki İETT onları, onlar da İETT’yi tercih ediyorlar. Çünkü İETT batı disiplinli bir yer. Eğitimli, işin ehli insanları arıyor, keşfediyor, potansiyel gördüğünü kaçırmıyor. Dönemine göre de değişiyor bu. O dönemde başka kurumda yok öyle, Türkiye henüz sanayileşmemiş. Adam lise bitiriyor, üniversite bitiriyor, iki dil biliyor, sonuçta böyle bir adamın iş için başvuracağı çok fazla kurum yok. İETT de bunun farkında ve ben parlak olanları bulmalıyım diyor. Yönetici Mösyö Büsak değerli bir insan, yazı yazan, okuyan bir insan. Bu yüzden de bu insanlar işe girebiliyor. Mesela Galatasaray Liselilerin oraya girme sebebi biraz da Fransızca bilmeleridir. Mösyö parlak adamları seçmeyi biliyor, zarif bir adam, kültürlü bir adam. Mesela 1940’larda orada çalışan insanlar parlak insanlar. Dönemine göre. Düşünsenize ilkokula da hi gitmenin zor olduğu, okuma yazma oranının diplerde gezindiği dönemlerde sen Galatasaray Lisesi mezunu bir Rasih Nuri İleri’sin ya da Hıfzı Topuz’sun. Pat diye hemen o günlerde liseyi, üniversiteyi bitirir bitirmez Cenevre’de bir endüstri şirketinin başkanı olacak hali yok. Bunun için kendisine yakın, en köklü, böyle en görkemli kurumu arıyor. Kurum da onu arıyor aslında farkında olmadan. Bir de sonuçta bunlar entelektüel insanlar. Bizim de odaklandığımız entelektüel insanlardı zaten. Baktığınız zaman bilim adamı da var, sonradan edebiyat ustaları var vesaire. Yaşar Kemal bile İETT’de havagazı memuru olduğunda yüzlerce kitap okuyarak Adana’dan göçmüş. O köylü hali, tek gözünün kör olması insanları korkutmuş başlarda ama iki yıl kütüphanede çalışmış biri olarak gelmiş Yaşar Kemal. Ki İETT de onu keşfediyor yine. Yaşar Kemal parlak bir adam diyor, bakmayın diyor Adana’dan gelmiş, Çukurova’dan gelmiş, köylü ama binlerce efsane okumuş, Karacaoğlan okumuş, kütüphanede çalışmış bir insan olarak gelmesine odaklanıyor. Bu insanlar sonuçta genç yaşlarda çalışmışlar, hepsinin çok ortak yılı, ortak zamanı ve ortak çalışma vesilesi yok tabii ki. Şimdi Necdet Mahfi Ayral’ın çalışma zamanını düşünsenize 30’lu yıllarda. Ve tiyatroyu orada keşfediyor, 30’larda İETT koridorlarında türlü taklitler yaparak tiyatroya atılıyor. Memduh Ün tıp fakültesinde öğrenciyken çalışıyor orada ayrı bir dönem. Fakat şu ortaya çıkıyor, bu kültür hiçbir zaman hiçbir döneminde sertleşmiyor. Mustafa Sarıgül ile Recep Tayyip Erdoğan’ın çalıştığı 70’lerin ortasında da sonlarında da çatışmıyor. Geleneği koruyor… Özgentürk – Evet koruyor. Muhteşem bir disiplin yok. Böyle bir asarım keserim Devlet Demiryolları tarzı bir disiplin yok. Belgeselin "İlk Durak" adlı şarkısının sözlerini siz yazdınız. Müzikle aranız nasıl? Dündar – Yani benim müzikle özel bir aram yok aslında. Nebil ittirdi. (Gülüyoruz) ? İlk Durak İETT/ Can Dündar Nebil Özgentürk/ Alfa Yayınları / 144s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 840 SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle