23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arife Kalender'le şairlerimiz arasında ‘Şiir Irmakları’nda gezinti gelecekmiş/ Korkum yok benim/ Kâğıt gemilerim/ Kurşun askerlerim hazır/ Hem bunlar bozulursa/ Babam yenilerini alır." (s.23) Behçet Necatigil şiirinde, dil, nesneler, cinaslar, ses oyunları, halk edebiyatı söylemleri irdeleniyor. Ayrıca ana temalar üzerinde duruluyor: "Necatigil şiirinde başta ölümün mistisizmle birlikte işlenişinin yanı sıra evler, yollar, okul, çocuk ve kadın temaları sık görülür. Var oluşu, yokluğu sürekli sorgularken uyku, sıkıntı, kaçış istemleri, yaşlılık, odalar, evlilik bezginlikleri, yurt ve Atatürk sevgisi, alkol, sigara, teknolojinin ve savaşların etkileri de onun temalarını oluşturur..." (s.49) Necatigil şiirinin "yüksek söylemli" olmadığını, küçük durumları, duyarlıkları, özlemleri yansıttığını, ozanın evler şairi olarak anıldığını vurguluyor Arife Kalender. Ozanı, "Söyleriz" şiirinin bir bölümüyle anıyoruz:"...Ne biter/ Ne kalır geçmiş kitaplarda/ Ölümden sonra da/ Söyleriz." (s.44) İlhan Berk, "Şiirin Denizcisi" olarak tanımlanırken alışılmış şiir kuramlarını yıktığı, "yeni ve farklı bir ses, ayrı bir yapı" getirdiği belirtiliyor. Onun şiiriyle ilgili birkaç alıntıya yer verelim şimdi: "...Şiirlerde görsellik, görüneni gösterme istemi; resim, şiir boyutunda şairin en belirgin özelliği...(s.63)...İlhan Berk’te soyutlasomut, içselledışsal olanın yanında, var olan ya da var sayılan her şey şiire girer...(s.65)...İlhan Berk şiirini denizsiz ve kadınsız düşünmek olası değil...(s.67)Yüz önemlidir İlhan Berk şiirinde...(s.70)...İlhan Berk bir ölüm kovucusudur..."(s.71) Evet, çağlar ötesini görebilen bilge ozan, gökyüzünü, suyu, denizi, aşkları işliyor şiirlerinde. "Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım" şiirinin ilk bölümü şöyle:"Üç kez seni seviyorum diye uyandım/ Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim/ Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum./ Sabahın bir yerinde düşmüş gibiydi yüzün..." (s.61) yola çıkan Arif Damar şiirinde yer yer 2. Yeni etkileri de görülür. Bu şiir anlayışı Damar şiirinde özün yanı sıra; yeni biçim arayışları, çağrışımlar ve imge zenginliğiyle karşımıza çıkar..." (s.106) Ozanımıza "Sarmaşık" şiiriyle sağlıklı bir yaşam diliyoruz: "Arsız bir sarmaşık gibiyim/ Ta çocukluğumdan/ Binbir düşe/ Umuda/ Sıkı sarılan/ Güzde bütün yapraklar/ Sarardıkları zaman/ Hemen dökülecekler/ Benimkiler güneş vurmuş/ Kızıl bakırdan." (s.107) Ve "Bir şair kendinden başka/ Nereye gidebilir ki" dizelerini anmadan edemiyoruz. Metin Eloğlu’nun şiirinde, "ekmeğe bir de resim eklendiği", şiirlerinde sıradan insanların sorunlarına değinildiği saptanıyor. Şiir dilinde olmayan sözcükleri kullanarak şiir dilinin görünmez duvarlarının yıkıldığı vurgulanıyor. Genel değerlendirme ise şöyle: "Yaşamı tüm ayrıntılarıyla; çivisi, cimciriği, tornavidası, hastalıkları, açlık ve açıklıklarıyla içinden geldiği gibi süssüz, özentisiz dizelere taşıyan Eloğlu, yaşamındaki her şeyi şiirleştirir adeta..." (s.120) Onun ünlü "Çilingir Sofrası" şiirini anımsıyoruz şimdi: "Bu zıkkımın yanında/ Arnavut ciğeri ister, bir/ Çiroz salatası ister, iki/ Cacık ister, üç/ Adalet müsavat hürriyet demeye/ Sadece yürek ister." (s.112) Arife Kalender, ozan Şükran Kurdakul’u "Sabırlar yorgunu Sözcükler vurgunu Soruların şairi" olarak nitelendiriyor. "Yaşamını insanın insanca yaşayabileceği bir güzel dünyanın yaratılması için " harcadığını, ilkelerinden, insanlığından ödün vermediğini belirtiyor. Birçok ozanın Kurdakul’un şiiriyle ilgili görüşlerine de yer veriyor. "Ekmeğin şiirini yitirdi ortalık/ Türkiye’m nereye götürüyorlar seni" diyen ölümsüz ozanımızı "Ağıt Değil" şiirinin bir bölümüyle anıyoruz: "Gücünüz varsa sizin/ Sözcüğü tutuklayın/ Öğrenci, kitap, Türkçe/ En güzel kavramı dilimin/ Özgürlüğünü tutuklayın..." (s.122) Turgut Uyar’ı incelemeye başlarken neler duyumsuyor Arife Kalender bakalım: "Turgut Uyar’ı incelemeye başladığımda; genişliğini, yüksekliğini, derinliğini ölçemeyeceğimi düşündüğüm bir dağla karşılaştım. Şiirinin ana hatları az çok belli olsa da; tema ve sözcük zenginliği ilk kitaplarından başlayarak dikkati çekiyordu..." (s.142) Uyar’ın şiirinin çok boyutlu olduğunu, ölüm, dirim, aşk, zaman, dostluk, umut ve direnç, tarihsel olaylar, yaşama biçimleri vb. izleklerin yer aldığını belirtiyor. Ozanın konuşma dilini kullandığını, Halk ve Divan şiirinden yararlandığını, ses öğesini önemsediğini vb. vurguluyor. "Ölümün ömrü bir gün/ Galiba aşk ömür boyunca" diyen ozanımızı, "Göğe Bakma Durağı" adlı şiirinin ilk bölümüyle anıyoruz: "İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım/ Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından/ Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından/ Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar/ Şu aranıp duran korkak ellerimi tut/ Bu evleri atla bu evleri de bunları da/ Göğe bakalım..." (s.141) Kalender, Edip Cansever’in şiirini incelerken birçok ozanın, eleştirmenin onun şiiriyle ilgili görüşlerinden yararlanıyor. Mustafa Öneş, Cemal Süreya, Memet Fuat, Rauf Mutluay, Asım Bezirci vb. Birçok şiirini açıklarken onun şiir anlayışını şöyle yorumluyor: "Yaşadığı günlerde her şeyi didik didik sorgulayan Cansever, kayıp aşkların ne yiyip ne içtiğini de düşünmeden edemez. Şaşırtıcı şiir adlarıyla şiire başlayıp ilk dizeden itibaren, sıradan söylemlermiş gibi şiir ağının içine çeker kişiyi..." (s.165) Yerçekimli Karanfil şiiri ne güzel başlıyor: "Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde/ Oysaki seninle güzel olmak var/ Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi/ Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda/ Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor..." (s.164) Cemal Süreya’nın Şiirine Toplu Bakış’ta, onun şiir anlayışı değerlendiriliyor: "...C. Süreya, yaşama ve sanata her zaman biraz içkili bakmış olsa da; ince zekâsı, sevecen yüreği, coşkusu ve baktığını iyi gören bir kültür adamının bilinciyle, Türkçenin tüm güzelliğini şiire taşıyarak şiirimizde nefis bir tat bırakmıştır. O her zaman sevdalıdır..."(s.189) Kadınsız ayakta duramayan aşkların ozanı Cemal Süreya, aşkla birlikte erotizmi, zamanı, ölümleri, yalnızlıkları vb. işliyor şiirlerinde: "Biliyorsun ben hangi şehirdeysem/ Yalnızlığın başkenti orası" diyen ozanımızı, "Kısa Türkiye Tarihi2" şiiriyle anıyoruz: "Üç anayasa/ Ortasında büyüdün:/ Biri akasya/ Biri gül/ Biri zakkum." (s.192) Gülten Akın’ı "Sabrın ve direncin şairi" olarak nitelendiren Arife Kalender, onun ilk ürünlerinde dize ve sözcük yinelemesine yaslandığını, şiirinin ana öğelerinin sabır, umut ve direnç olduğunu vurguluyor. Vazgeçemediği sözcükleri ve imgeleri şöyle saptıyor: Kadın, çocuk, anne, emek, türkü, ev, oda, bahçe vb. Konuşma dilinden, halk söyleminden yararlandığını belirtiyor. "Ben herkesi uyuttuktan sonra şiirlerimi yazdım" diyen ozanımızı, "Eflatun İlahi" şiirinin bir bölümüyle anımsayalım: "Gülten Akın acep gidişlerdesin/ Acın dinlencede değil/ Özlemin kanıyor/ Mülkün örselenmiş/ Ürünün dağılmış/ Hangi yaz seni nennileyebilir"(s.212) Arife Kalender, "Şiir Irmakları"na tüm içtenliğiyle yönelerek incelemelerde bulunuyor. Sistemli bir çalışmayla, ele aldığı ozanların şiirini, anaduygularıyla, öne çıkan izlekleriyle, biçemleriyle değerlendiriyor. En güzel şiirlerinden ikişer örnek sunduğu gibi en güzel dizelerini de anımsatıyor. Bu "Şiir Irmakları"ndan şiir denizine ulaşmak için yola çıkanlara el sallamak düşüyor bize. ? Hasan AKARSU zan, yazar Arife Kalender, 1954 MalatyaArguvan Ermişli Köyü doğumlu. 1997’de emekli oldu. Birçok şiir kitabı bulunan ozanın son yapıtı "Şiir Irmakları". Arife Kalender, "Şiir Irmakları"nda, on dört ünlü ozanımızın şiir dünyasında geziniyor. Bir ozan için şiir yazmanın yanında, başka ozanların şiirini tanımanın da önemli olduğunu vurguluyor. İncelediği ozanların varoluş nedenini, "şiirlerini hiçbir şeye aldırmadan" yazmalarına, "yaşamda tutmalarına" bağlıyor. İncelediği ozanlara göz attığımızda, ilk sırada Ahmet Muhip Dıranas’la karşılaşıyoruz. Önce kısa bir yaşamöyküsü, ardından beğenilen iki şiiri yer alıyor, daha sonra ayrıntılara geçiliyor: "...Dıranas şiirinin ana teması aşktır. Bu temanın yanı sıra; şairin inanışı, Tanrı kavramı, ölüm, melek, günah gibi mistik sözcüklerle duyumsanır... Dıranas şiirinin; aşk ve mistisizmden başka Türkçü yönü de bilinen bir özelliğidir... (s.13) Dıranas şiirinde ulusal ve evrensel şiirin izlerini hemen yakalamak mümkün..." (s.15) Onun Serenad şiirinin ilk dörtlüğünü anımsayalım:"Yeşil pencerenden bir gül at bana,/ Işıklarla dolsun kalbimin içi./ Geldim işte mevsim gibi kapına/ Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ..." (s.8) Oktay Rifat’ın şiirine göz atıyoruz:"...O. Rifat yaşamın içindedir hep...Nerede hangi görüntünün içinde olursa olsun dilinde halkın sözleri, gönlünde onun kahramanları, ozanları vardır...O. Rifat, 1954 yılına dek yazdığı şiirlerde şekil olarak hececileri izlemese de kısa şiirleri, ironisi, günlük konuşma dili, düzyazı şiir anlatımları, tekerlemeler, söylence biçemleriyle yeni şiirin öncülüğünü gözler önüne serer..." (s.2627) Şiirlerinde ironi, erotizm, aşk, cinsellik, gerçeküstü anlatımlar, alkol, ölüm, zaman, yaşama sevinci, mitolojik olaylar öne çıkıyor. "Uçaklar" şiiri ne güzeldir: "Uçaklar O BÜTÜNCÜL BİR ŞİİR Melisa Gürpınar’ın şiirini değerlendirirken: "Melisa ilk kitabından itibaren bütüncül bir şiiri yeğler. Bu uzun soluklu düzyazı şiirlerinde ise öykünün tuzaklarından şiiri uzak tutmayı başarır... Ses öğesi ve şiir kaygısı ön plandadır..." (s.236) diyor. Şiirlerinde ölüm imgesinin sık geçtiğini, doğayla dost olduğunu, ironiyle birlikte, mistisizme de yer verdiğini belirtiyor. "Her Harf Bir Melek" adlı şiirinin son bölümü şöyle: "...Gençtim/ Bir ömür boyu koşabilirdim/ Yere düşen bir yaprağın içindeki/ Saklı harflerin peşinden." (s.231) Arife Kalender, Ataol Behramoğlu’nu "Aşkın ve hüznün şairi" olarak nitelendiriyor ve tüm hücreleriyle yaşama tutunan bir ozan olduğunu vurguluyor. "Toplumcu gerçekçi şiir anlayışıyla" yazdığını, konuşma dilinden yararlandığını, anlatıya yaslanıp betimlemeye yöneldiğini vb. belirtiyor. "Ölümdür yaşanan tek başına/ Aşk iki kişiliktir" diyen ozanımızı, "Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm" şiirinin ilk bölümüyle anımsıyoruz: "Ben ölürsem akşamüstü ölürüm/ Şehre simsiyah bir kar yağar/ Yollar kalbimle örtülür/ Parmaklarımın arasından/ Gecenin geldiğini görürüm..." (s.258) Ozan, yazar Arife Kalender, "Şiir Irmakları"na tüm içtenliğiyle yönelerek incelemelerde bulunuyor. Sistemli bir çalışmayla, ele aldığı ozanların şiirini, anaduygularıyla, öne çıkan izlekleriyle, biçemleriyle değerlendiriyor. En güzel şiirlerinden ikişer örnek sunduğu gibi en güzel dizelerini de anımsatıyor. Bu "Şiir Irmakları"ndan şiir denizine ulaşmak için yola çıkanlara el sallamak düşüyor bize. ? (*) Şiir Irmakları Arife Kalender, Phoenix Yayınevi, Ekim 2005 KİTAP SAYI 840 ELİMİZDEN KAYAN HAYAT Özdemir Asaf’ın şiirlerine değinen ozan, doğumölüm, varlıkyokluk felsefesiyle yoğunlaşarak şiirlerini yazdığını vurguluyor. Toplum, doğa, insan, aşk, ironi, yalnızlık, ölüm, zaman vb izleklerin şiirlerinde ağırlıklı bir yer tuttuğunu söylüyor: Asaf şiirine topluca baktığımızda; ölümle yaşam arasındaki süreç içinde; insanın çıkmazları, iletişimsizliği amaç haline getirerek birçok şeyi ararken hayatın elimizden hızla kayıp gidişi, hırslarımızın, öfkelerimizin, özlem ve sevinçlerimizin, benlerimizdeki onumu, yüzlerimizdeki maskeler, aşkların ve tutkuların değiştirdiği bireyler; bazen ironiyle bazen de özdeyişler halinde düşündürerek verilir..."(s.88) Asaf’ın kendine özgü bir söylemi ve farklı bir şiir anlayışı olduğu biliniyor. "Lavinia" şiirinin ilk bölümüyle ozanımızı anıyoruz:"Sana gitme demeyeceğim/Üşüyorsun ceketimi al./ Günün en güzel saatleri bunlar./ Yanımda kal..." (s.80) Ozan Arif Damar, "Suyun Sesi"yle niteleniyor. Şiirlerinde doğanın sıkça yer aldığı, dostlukları, insan sevgisini önemsediği, şiiri kavga aracı olarak gördüğü, toplumcu şiirin yanında, sanatta estetik yapıyı da göz ardı etmediği vb belirtiliyor: "...Toplumcu şiir anlayışıyla SAYFA 18 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle