Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? İ ki ekip nasıl buluştu? Bir ekip İstanbul’da, bir ekip Ankara’da dolayısıyla koordinasyonu nasıl sağladınız? Nebil Özgentürk Tüm bu çalışma benzer duyguları taşıyan, benzer hikâyeleri seven iki insanın ve iki ekibin sinerjisinden keyifle çıktı. Çok mutlu olduk bu işin sonunda. Can ile birbirimize inancımız var. Büyük bir rekabet, kıskançlık olmaz aramızda. Ama şunu sormak gerekiyor bütün belgeseller iki kişi tarafından yapılmalı mıdır? Hayır. Bu da insanın biraz özgüvenini kısıtlayan bir şey açıkçası. Sonuçta iki ayrı insanız, iki ayrı kalemiz. O yüzden her sefer olabilecek bir şey değil ama ben her zaman Can Dündar ile çalışmanın keyfini söylerim. Onunla ortak bir çalışma yapmak bana onur verdi. Ayrıca ortak belgesel diye bir akım başlamak zorunda da değil. Can Dündar – Aslına bakarsanız bizim bir dostluğumuz var nicedir ama birlikte bir şey yapmak imkanımız olamamıştı. Birçok şeyde paslaşırız, haberleşiriz, belgeselciler arasında öyle bir hukuk vardır. Herkes yaptığını haber verir, bir güç birliği vardır. Bu sefer İETT özellikle böyle bir şey talep edince bizim de hoşumuza gitti. Hem birlikte çalışma imkanı hem de böyle güzel bir proje söz konusu olunca hadi kuvvetleri birleştirelim dedik ve kolları sıvadık. DUYGULAR ARASINDA Keşfe çıkılan dünyalar karşısında çoğu zaman şaşkınlığa düşmek belgeselcilerin aşina olduğu bir duygu kuşkusuz. İETT ile ilgili çalışmada ne gibi sürprizlerle karşılaştınız? Özgentürk – Geçmişe, tarihe dayalı bir belgesel yapıyorsanız her defasında bir doktora öğrencisi gibi ders çalışıyorsunuz, araştırma yapıyorsunuz. Duyguların arasında dolaşıyorsunuz. Yaşar Kemal’in onlarca kitabını okumuş, en sevdiği dost gruplarında yer almış bir adamım, onu iyi tanıdığımı düşünürdüm. Oysa ona kitap, bu belgesel için mikrofon uzattığımızda da bilmediğim birçok şey öğrendik hem Yaşar Kemal’e dair, hem İstanbul’a dair. Belgeselin en mutluluk veren tarafı dağarcığınıza, belleğinize olağanüstü keyifli bilgiler sunmasıdır. Yepyeni dünyaların kapılarını açmasıdır. O insanların içindeki, o kalbindeki madenden cevherler çıkmasına vesile olmak olağanüstü bir duygu. Can Dündar Nebil Özgentürk Şimdi Tuncel Kurtiz hayatında kimseye anlatmamıştır burada anlattığı ayrıntıları, çünkü gerek duymamıştır ama belgesel ona bu imkanı sağladı. 20 yaşındayken İETT’de çalışırken, üniversite öğrencisiyken ne oldu diye sorduk. O da bugüne kadar kendisine tiyatro sorulmuş, sinema sorulmuş, Avrupa sorulmuş ilk defa böyle bir soru sorulduğu için muhteşem bir İstanbul portresi çıkarıyor. Yollarda sokak lambalarını kontrol ederken hangi şiirleri okurmuş onu anlatıyor. Onu oraya yerleştiren, İETT’nin genel müdürlüğünü, genel danışmanlığını yapmış hem de felsefe sözlüğü yazan biri olarak da olağanüstü değerli bir kişilik olan Orhan Hançerlioğlu ile ilgili yepyeni anılar anlatıyor, ona ilişkin müthiş bilgiler veriyor sana. Birdenbire bir labirentin içinde dolaşıyorsun, domino taşları gibi herkes birbirine değiyor, anılar, genç portreler çizilmeye başlıyor. Tuncel Kurtiz’den Memduh Ün’e oradan Necdet Mahfi Ayral’a geçiyorsun. Oradan hareket ediyorsun Recep Tayyip Erdoğan’a da geçiyorsun. Ondaki şimdi Başbakan olmasının belirtilerini görüyorsun, girişkenliğini filan. Burada Nâzım’ın karısı çalışmış, Hıfzı Topuz çalışmış. Münevver’in beş yıllık çevirmenlik yıllarından Nâzım’a ulaşabiliriz, oradan Peride Celal’in genç bir kadın edebiyatçı olarak illa da İstanbul’u nasıl gözlemlediğinden bir anektod anlatabiliriz dedik. Dündar – İşin kendisi çok şaşırtıcıydı. Bu kadar ismi bir arada görmek.. Açıkçası her şey benim için sürprizdi. Yola koyulduğumuzda hiçbirini bilmiyordum ben bunların. Tanıdığımız insanların ilk gençlik yıllarıydı, bilmediğimiz çağlarıydı onun için hepsi sürpriz oldu. Bu arada bir kurum içinde doğru dürüst bir arşivi bulmak da apayrı bir sürprizdi. Özgentürk – Kaldı ki İETT arşivi daha da olağanüstü olabilirdi. İETT arşivi tabii ki çok derbeder olur bu ülkenin pek çok kurumunun arşivi gibi, 840 ? SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI