Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? bizim 80’lere 90’lara kadar bu konuda bir refleksimiz oluşmamış. Türkiye tarihi arşiviyle ilgili pek çok dokümanları, fotoğrafları hala BBC’den alıyoruz. Yine de şanslıydık gerçekten 137 yıllık kurumun arşivinde Nâzım’ın eşi Münevver’in dilekçesi duruyor. Yaşar Kemal ile ilgili bir fotoğraf, Tuncel Kurtiz ile ilgili bir işe başvuru dilekçesi, 60’lı yılardaki kadın biletçilerin fotoğrafları duruyor. Bu daha çok olabilirdi, yine tarumar edilmiş, yağmalanmış, atılmış. TRT’deki 70’li yıllardaki Orhan Kemal görüntüleri üzerine Yurttan Sesler Korosu kaydedildiğini çok kimse bilmez. Dramdır bu. Belgeselcilere bunları söylediğinizde bin ah işitirsiniz. KÜLTÜREL GETTO... Dündar – Üçüncüsü öyle korunan bir arşivden bir belgesel yaptırmak isteyen bir kurum başlı başına bir sürpriz. Bütün o korunan arşivin içinde bu kadar tanınan, bu kadar önemli ismi bulmak da öyle. Dolayısıyla bütün bunlardan çok etkilendim. İETT birçok insanın gençliğine damgasını vurmuş. Burası bir tür kültürel getto olmuş yani bir dönem insanlar için bir sığınak olmuş, bir şekilde orada saklanmışlar. Çünkü para kazanmaları lazım ama hepsi de yaratıcı insanlar ve öyle disipline gelecek insanlar değiller. Sıkılmamışlar İETT’de.. Dündar – Hiç sıkılmamışlar. Sonuçta öğrenci işi bir şey yapılıyor orada, günün belli bir saatinde, mesai olmadan gidip oralarda bir işi bitirmek zorundasın. Masabaşı işi değil. İşte gezerek sokak lambalarını kontrol ediyorsun ya da sayaçları yazıyorsun. Hem gezi, hem de insan tanıma var. Yaşar Kemal ev ev dolaşıyor… Dündar – Bütün bu mazi kaç tiyatro eserinin içine sığmıştır, kaç romanın içine sığmıştır. Oradaki bir portreyi biz belki bir film kahramanı olarak bugün izliyoruz, bir roman kahramanı olarak okuyoruz. Belki Yaşar Kemal’in bile haberi yok bundan ama bilinçaltında izdüşümleri duruyor ve bugün edebiyatta, tiyatroda, politikada karşımıza çıkıyor belki de bütün bunlar. Özgentürk 25 minik portre yaptık aslında, bu insanların öykülerini anlattık. Çalıştıkları dönemdeki İstanbul’u, edebiyat ya da bilim âlemini, ya da sabah akşam oradaki gaz ayarına bakmakla görevli Hıfzı Topuz’un boş zamanlarında ne yaptığını, böylece 21 yaşındaki bir Hıfzı Topuz’un sonraki yıllarda çıkar Her şey, dönemin İETT Genel Müdürü Rıdvan Aslan’ın bir sabah uyanıp da Nebil Özgentürk ve Can Dündar’a İETT’nin Şöhretler Karması’nı içeren bir belgesel hazırlatacağı kitapların habercisi olup malarını önermesiyle başlamış. olmadığını anlamaya çalıştık. tada. İkincisi birbirlerine de tahammüllüler yoruz ki tesadüfen böyle. Çünkü diyordu ki "10 saat boyunca tembel da yürümüşler. Dolayısıyla o ilk durak esprisi ortada kan revan bir kavga dövüş de görmü Neden? tembel oturuyordum sadece işim düğmeyi inoradan çıkıyor. O ilk duraktan bindiği otobüs yoruz. Dolayısıyla bugünle kıyasladığımda en Özgentürk – Yok çünkü. İETT’den sonraki dirip çıkartmaktı. Ben de ne yapacağım önüşimdi son durağa gelmiş belki ama bindiği yeri büyük farklılığını burada gördüm yani bugün yıllarda karşımıza öykülerini anlatabileceğime gelen bütün kitapları da okuyordum." Bu unutmuyor onun için belki tekrardan ilk duraböyle bir kurumumuz yok, İETT gibi bir yer miz, öne çıkan bir isim çıkmıyor. Yani Hıfzı kısacık cümle bile gencecik bir insana bak kiğa döndüler bu belgeselle ve büyük heyecan yok. Topuz gibi bir isim çıkmıyor. Murathan Muntap oku duygusu verebiliyorsa, biz de bunu yaşadılar, biz de öyle. gan diyelim 87’de İETT’ye girmiş olsa anlatıranlatabiliyorsak ne güzel. Bu adam Eski Dost Geçmişlerinden bu ipuçları bugünlerini ne GÜNÜMÜZDEKİ İETT... dık. Bizim için baz oydu, edebiyatçı olması, lar’ı ya da Osmanlı kitapları yazabiliyorsa bu kadar karşılıyor sizce bir sağlama yaparsak? O bilim insanı olması, biraz siyasetçi olması. kitapları boşuna yazmadı, o İETT yıllarında, zamanlar hayat henüz o kadar kuşatamamış. Bugün İETT öyle mi? Böyle insanlar yok. Recep Tayyip Erdoğan en gençlik yıllarında okuduğu kitapların sonucuÖzgentürk – Tuncel Kurtiz’in dediği gibi o Dündar Hayır değil. Türkiye çok renklerison 12 Eylül’de çalışmış. Mustafa Sarıgül bidur demek istiyoruz. Yaşar Abi insanlar üzeriâşıklara izin verme hali, ancak bir aktör sıcaklıni kaybetti. Bunu görmek aslında çok yeni bir raz ona yakın. Biz zaten 30 ile 80 arasında ne bu kadar iyi gözlemler yapabiliyorsa, dediğıdır, ancak insani bir sıcaklıktır. 80 yaşına değil aslında ama bu kurum bazında özellikle İETT’nin entelektüel kimliğini öne çıkarmaya ğimiz gibi bir insan yüzünü romanında altı merdiven dayayan Tuncel Kurtiz yine böyle Türkiye bir daha böyle bir kadroyu bir arada çalıştık. sayfa anlatabiliyorsa, belki İETT’deki görevi görkemli bir yüreğe sahiptir bana göre. Yaşar görür mü yani o zamanda bunların öyle insan O insanların hatta dönemin İETT aracılıgereği onlarca kapıyı çalmasındandır diyoruz, Kemal kolsuz bacaksız bir adamı şimdi görse lar olacağı belli değildi ama şey o kadar belli ğıyla tarihe düştüğü bir not belki de.. demeye çalışıyoruz. Buna çalıştık biz. Her şeyyine üzülür. İnsanın yüreği belli oluyor. Recep ki öyle bir kurumun içinde, bu kadar hoşgöDündar – Bu çok açık evet. Yetiştiren, büden önce bu çalışmada kurumsal bir tarihi anTayyip Erdoğan hakkında Can kitapta ve belrüyle böyle bir ortam yarattıktan sonra bir yüten, yetenekleri ortaya çıkaran bir dönem o. latmadık. O koridorlarda neler yaşanmış, o sageselde çok güzel benzetmeler yaptı. Orada şeyler yeşeriyor demek ki ya da insanlar ışığa Bugün acaba benzer bir ortam üniversite rı yaprakların, dosyaların arasında neler var, mesela Erdoğan’ın şu anda da çok konuşulan, gelir gibi orada toplanıyorlar. Bugün böyle bir gençlerine dense ki bakın geleceksiniz ve günbunlara odaklandık. Çok şaşırtan dilekçelere, bilinen ve biraz fütursuz halleri, burnundan kıl şeye çok ihtiyaç var bence. Burada kötü bir de üç saat dolaşacaksınız ev ev ve karşılığında bilgilere ulaştık. Nâzım’ın hayat arkadaşı Müaldırmaz halleri o zaman da varmış. Necdet duygu almadık hiçbirinden. Hepsi gayet birsiz karnınızı doyuracak ve ev kiranızı ödeyenevver’in 1940’larda yaşanmış duygularına Mahfi Ayral’ın o hep böyle bitirim, o hep tiyatbirinden hoşnut, bir arada olmanın keyfini çıcek bir para edineceksiniz. Belki gene öyle bir uzandık. Her insan diğerine değdikçe türlü rocu haline, ruhuna ölümünden bir hafta öncekarır durumdalardı. Bir de şey yok yani değişey olur. Yani bugün o kültürel çeşitlilik, o türlü insan hikâyelerine ulaştık. Bizim heyesine kadar ben de tanığım. Nasıl ki 20 yaşınşim deyince şimdi hiçbir kamu kuruluşunun renklilik, bu fırsat verilse belki gene yeşerir. can duyduğumuz şey de o. Bu bir insan kitabı. dayken İETT koridorlarını tiradlarıyla çınlatıodasından bir tirad sesi duyamazsınız. Top Günahlarıyla sevaplarıyla.. O yüzden İETT adı yok burada, tanıklıklar yorsa, 96 yaşındayken de evine gelenlere birlumsal değişimi de burada gözlüyoruz. BaktıSAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI diyoruz. İETT çatısında dinciler, sağcılar, solcular, köylüsü, kentlisi bir potada.. Dündar – Şaşırtıcı değil mi? Birbirlerini, farklılıklarını birer zenginlik olarak görüyorlar. Birkaçı beni çok cezbetti. Bir tanesi kültürel bir gökkuşağının kuyruğuna takılmış gibiydik. Bir kurumun içinde, isterseniz onu bir şehrin içinde diye düşünün gerçekten çok farklı kültürlerden, çok farklı renklerden insanlar bir aradaydı. Bugün dönüp baktığımızda bu renkleri görmüyoruz. Tuvalimiz müthiş bir şekilde renklerini kaybetmiş durumda. Giderek de kaybediyor yani siyah beyaza gider gibiyiz. Bir baktığınızda Yaşar Kemal’den Recep Tayyip Erdoğan’a kadar ki bütün o faydaki renklere bütün o insanlar, birincisi kendi görüşleriyle varlar yani taviz vererek ya da kendini gizleyerek değil. İşte birisi orada çekmecesindeki komünist manifestoyu okuyor öbürü namazını kılıp geliyor filan yani bütün bunları hazmeden bir kurum, bir yapı var or ğınız zaman tek tek bireylerin hikayesi değil. Ermeni, Rum taklidi yapıyor mesela şimdi Kürt taklidi yapılıyor mesela. Biz burada toplumun da nasıl dönüştüğünü tartma olanağını buluyoruz. Siyasal anlamda bakarsak bu "gençler" görüş ve duruşlarına İETT dönemlerinde varmaya başlıyorlar diyebilir miyiz? Özgentürk – İETT bunlara siyasi yön veriyor diyemeyiz. Ama özgür olma imkanı sağlıyor kurum. İETT’de çalışan bir adam bir siyasi eğilim gösteriyorsa İETT buna engel olmuyor. Ama kurum "sonraki yıllarda" yavaş yavaş partizanlaşıyor. 70’lerde partizanca atamalar, kadrolaşma yaşanıyor, kadrolar şişiyor. Dündar Orada artık İETT’nin biraz büyüsü bozuluyor. Özgentürk Türkiye’de en çok çatışmanın, ayrık dünyaların başladığı yıllardır 70’ler. Dikkat ederseniz kitapta 80 sonrası dönem, öyküsü, kişisi yok. Biz 80’e kadarki İETT’yi anlatı Dündar – Aynen öyle. Kavgası, dövüşü, edebiyatı, sanatıyla ama bal almayı bilen arılar onu oradan almışlar ve bize çok güzel petekler bırakmışlar. Onlarca söyleşi vermiş, konuşma yapmış, ödüller almış, yapıtlar üretmiş, başarılar kazanmış bu insanlarla geçmişi konuşmak nasıldı? Özgentürk Gittiğimiz kime İETT dediysek kapıyı hemen açtılar ve büyük bir heyecanla anlatmaya başladılar. Belki sonraki romancılık ya da politika yıllarını anlatsalar o kadar heyecanla anlatmayacaklar. İETT çoğu için maratonun başlangıcı. SON DURAK... Bir anlamda rüştlerini ilk ispatladıkları yer de öyle değil mi? Dündar – Tabii tabii. İnsanlar nasıl ilk kazandığı parayı çerçeveletip asarsa burada da öyle bir durum var. Burası onlara en güzel lafı siz söylediniz burs vermiş. Bir şekilde hadi oğlum yürü ayaklarının üzerinde demiş ve onlar ? 840