Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ali Püsküllüoğlu bu dosyasıyla 2005 Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü kazanmıştı Bir ozanın ‘Zamansız’ şiirleri Ali Püsküllüoğlu dilci olmanın yanı sıra şiirleriyle de öne çıkan bir isim. 2005 Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü alan dosyası 'Zamansız' adıyla kitaplaştı. ? Mehmet YALÇIN renimini sürdüremedi, ancak "yaşam okulu"nda kendi kendini yetiştirme yolunu seçti. Başlangıçta çiftçilik olmak üzere gazete satıcılığı, sinema biletçiliği, yayımcılık, vb. gibi işlerde çalıştı. 1959’da İstanbul’da Çevre Yayınevi’ni kurdu; 29 Temmuz 1960’ta Kadirli’de Karacaoğlan adlı haftalık bir gazete çıkardı (12 sayı). 1960 – 1983 yılları arasında Türk Dil Kurumu’nda Yayın ve Tanıtma Kolu uzmanı olarak görev yaptı. Türk Dili dergisinin Yayın Kurulu’nda yer aldı. Ayrıca, 1962 – 1963 yıllarında Ankara Radyosu’nda "Kitap Saati"ni, 1963 – 1966 yıllarında, TDK adına Türkiye Radyoları’nda "Arı Dile Doğru", "Ana Dilimiz" ve "Öz dilimiz" izlencelerini hazırladı. Yine Türkiye Radyoları’nda Atatürk’ün Söylevi’ni ilk kez günümüz diline aktararak sunanlar arasında yer aldı. 1971 – 1973 yılları arasında sırasıyla Ulus ve Halkçı gazetelerinin sanat sayfalarını yönetti. Ocak 1979 – Aralık 1980 yıllarında Yusufçuk adlı aylık şiir dergisini çıkardı (2 yıl, 24 sayı). Çağdaş Türk Dili dergisinin kurulmasına öncülük etti ve bir süre Genel Yayın Yönetmenliği’ni yürüttü. Hürgün gazetesinde yazılar yazdı. Dil Derneği ve Edebiyatçılar Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Türkçenin özleştirilmesinde ve sözlük çalışmalarında önemli yer tutan Öz Türkçe Sözlük 12 Mart döneminde toplatıldı, bir buçuk yıl süreyle yargılandı ve aklandı. 12 Eylül’de de, çocuklar için hazırlamış olduğu ve Kültür Bakanlığı’nca yayımlanmış olan Türk şiiri seçkisi Kırlangıcın Kanat Vuruşu adlı kitabı nedeniyle savcılıkça kovuşturuldu, ancak yargılanmasına gerek görülmedi… Ali Püsküllüoğlu 1983’te Türk Dil Kurumu’na, kendi deyişiyle "tüze dışı olarak el konulması üzerine", oradan istifa etti. Dil ve yazın çalışmalarını Ankara’da (evinde) sürdürüyor. Yapıtları: İlk şiiri 1950’de Kadirli’de Oba dergisinde yayımlanan Ali Püsküllüoğlu o gün bugündür 70’in üzerinde değişik gazete ve dergilerde şiirler, yazılar ve çok sayıda kitap yayımladı. Değişik yerlerde (özellikle de Çağdaş Türk Dili Dergisi’nin Mayıs 2004 sayısında) çıkan özgeçmiş ve kaynakçalarda Püsküllüoğlu’nun kitapları (türlerine göre) şöyle sınıflandırılmış: 1. Şiir2, 2. Dil – Sözlük (24), 3. Seçki (4), 4. Anlatı (2), 5.Çocuk kitabı, 6. Çeviri (1) Aldığı ödüller: Nasrettin Hoca adlı çocuk kitabıyla 1981 Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü, Gül, Sevgili Yurdum adlı (şiir) dosyasıyla 1983 Toprak Şiir Ödülü ve 2005’te Yunus Nadi Şiir Ödülü. BENİM GÖZÜMDE ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU Tam anlamıyla bir emek insanıdır Ali Püsküllüoğlu. Ankara yıllarımda kendisini hep ya Türk Dili için gelen yazıları Yazı Kurulu’na götürmek için inceliyor, ya bir sonraki sayısının sayfa düzenini ölçüp biçiyor, ya genç bir ozana yeni bir şiir denemesi konusunda gözlemlerini açıklıyor, ya konuklarıyla "dil ve yazın" sorunlarını tartışıyor… ya da okuyordur… Kısacası "Emekçi" sözcüğünün içerebildiği bütün anlamlara uyan bir insandır o. En boş göründüğü anlarda bile hep işbaşında görmüşümdür onu. Koltuğuna yaslanmış ya da bir yerlere uzanmış yatarken de boş durmuyordur. O durumda bile ne denli üretken bir "işçilik" yaptığına bir örnek vereyim: Bir gün kendisini, Türk Dil Kurumu’nun yapısı önündeki çimlerin üstünde, ak böğrü kırmızı harflerle GREV yazılı bir kuzuyu otlatırken görmüştüm. Bir ozana "Bu şiirinizde ne demek istiyorsunuz?" diye sormak ne denli anlamsızsa, orada Ali Püsküllüoğlu’ya "Böyle uzanmış ne yapıyorsunuz?" diye sormak da o denli anlamsızdı. Her şey ortadaydı: Bir grev eylemini bir tür davranış şiiri (figürlü şiir) olarak sunuyordu. Şiir gibi çağrışımlarla dolu, unutulmaz bir gösteriydi bu. Alışılmış grev yöntemleriyse, her gün hepimizin kullandığı iletişim diline denk düşen bir uygulamadır. Şimdi de öyle: Bütün emeğini daha yeni, daha nitelikli, daha özgün, daha "güzel" bir oluşum, bir düzenleme ve bir sunum için harcıyor: Değişik edimleri arasında gerçek işlevinin ozanlık, temel etkinliğinin de şiir olduğunu söylemiştir hep. Yazdığı onlarca kitaba ve ciltlerce sözlüğe yansıyan da bu ozan duyarlılığıdır. Bütün edimlerine bu gözle baktığımdan olacak belki, bende hep şu izlenimi uyandırmıştır: Şiirsel söz düzenlemesine gösterdiği özeni; tanım ve açıklama yordamına, öz Türkçe anlatıma ve de elinden çıkan somut (plastik) nesnelerin görünümüne de yansıtmaktadır. A li Püsküllüoğlu’nun yeni bir şiir kitabı çıktı. Adı: Zamansız. 27 şiir içeriyor. 2005 Yunus Nadi şiir ödülü kazanmış. Bu "zamansız" sözcüğü olumsuz bir anlam mı içeriyor? Büyük emekler ve ürünlerle belirli bir yaşa gelmiş bir insanın alçakgönüllülüğüne bakarsanız, belki. Ama bir ozanın dilinde sözcükler, kim bilir daha nice değişik anlamlara gelebilir. Biz sıradan insanların ilk algıladıkları kullanım değerlerlerinden düzenli olarak kaçınan "ters" insanlardır ozanlar. Şiir kitaplarına verdikleri adlar da genellikle şiirin kurucu öğelerindendir, o nedenle çok da "masum" sayılmazlar. Ali Püsküllüoğlu 12 Eylül hışmında kapatılan Türk Dil Kurumu’nun en etkin emekçilerinden; otuz yılı aşkın süredir epeyce yakından tanıdığımı sandığım bir insan. O nedenle "Zamansız"ı fırsat bilerek, kendisinden daha kapsamlı bir biçimde söz etmenin tam "zamanıdır" diye düşünüyorum. ÖZGEÇMİŞİNDE ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU "Şair, dilci" Ali Püsküllüoğlu 1 Ocak 1935’te Adana’nın (şimdi Osmaniye’nin) Kadirli ilçesinde doğdu. Kadirli Cumhuriyet İlkokulu, Kadirli Ortaokulu ve Mersin Lisesi’nde öğrenim gördü. 1952’den başlayarak, sağlık durumu nedeniyle öğ Ayşen Baloğlu ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU’NUN ŞİİRİ İlke olarak şiir olgusunu değerlendirirken, bir ozanın şiiri konusunda genel bir yargıda bulunmaktan kaçınmışımdır. Kimileri, örneğin "Ali Püsküllüoğlu’nun poetikası" türünden bir başlık atarak bunu yapabilir. Buna benzer kapsamlı yaklaşımlarla doktora tezleri bile yapanlar oluyor. Bunun tersini yapanlar da var. Örneğin Nicolas Ruwet adlı bir dil kuramcısı Charles Baudelaire’in bir şiirinin yalnızca bir dizesi üstüne 10 sayfalık bir inceleme yapmış, sonucunda da o dizenin sunduğu anlam’a (şiirsel oluşum’a) ilişkin her şeyin ortaya konulamadığını söylemiştir.. Bizde genellikle ürün’den çok üreten’den (yani kişi’den) yola çıkılıyor. Oysa her şiir başlı başına bir yapıttır ve aynı SAYFA 8 ozanın öteki şiirlerinden bağımsız bir nitelik taşıyabilir; daha doğrusu, taşıması gerekir. Bu durumda birinin ötekini açıklaması gerekmez. Her şiirin özgün niteliği saklı kalmak üzere, genellikle kullandığı şiir öğelerinden, şiirsel söz dağarcığından, başka hangi ozanlarla benzeştiğinden ya da, hangi akıma girdiğinden ya da girmediğinden, vb. söz edilebilir. Bu tür çalışmalar bir ozanın şiir yazarken kullandığı dil edimini aydınlatmakta yarar sağlayabilir, ama şiiri için geçerli bir değer ölçüsü sunmaz. Ali Püsküllüoğlu’nun şiir sanatına ilişkin olarak özgeçmişinde şöyle deniyor: "İlk şiirlerinde halk şiirinin düşünce ve duyarlığından yararlandı; 1960’dan itibaren şiirlerinde İkinci Yeni ve toplumcu şiir anlayışının olanaklarını kullanarak açık ve yalın bir anlatımla kendi şiirini kurdu. Bir söyleşisinde "Benim şiirim, benim kuşağımın şiiri, herkesi ilgilendirmeyen şiirdir. Benim şiirim sessizliğin, usun ve karanlığın tadının şiiridir" dedi. Şiirinin özelliği "yalın bir Türkçeyle yazılmış, çok yalın, iç uyaklı, tartımlı dizelerden oluşan, yapısı sağlam, şiirimizdeki yenilikleri dikkatle izleyerek kendi şiirinin potasında eriten, toplumsal tarihi de kapsayan, zamana dayanıklı, söyleşi edası taşıyan şiirler." olarak özetlenebilir. Şiiri için Cemal Süreya şöyle der: "İlk şiirleriyle halk şiirine yakındır. Daha sonra İkinci Yeni’nin imge anlayışına katılmış, sonra da, toplumcu bir şiire uzanmak istemiştir. Ama her şiirinde Anadolu duyarlığının merkezde olduğu görülür." Birkaç kez Ali Püsküllüoğlu’nun şiirinden örnekler alıp incelediğim oldu, ama birinde bulduğumu ötekinde bulamadım, bulmam da gerekmezdi. Ama her birinde KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 839