23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B U L M A C A 1 B 1 H 2 H 3 D 4 A 5 J 6 F 7 H 8 İLKER MUMCUOĞLU F 9 A 10 I 11 D 12 H 10 D 13 G 14 E 15 C 16 D 17 H 18 F 19 J 17 N 20 H 21 G 22 D 23 H 24 D 23 I 25 G 26 H 27 H 28 I 29 G 30 I 28 E 31 F 32 D 33 E 34 B 32 I 35 A 36 C 37 E 38 F 39 A 38 E 40 I 41 G Feyza HEPÇİLİNGİRLER 25 Şubat Cumartesi Türkçe Günlükleri sak işimizi iyi yapamıyoruz demektir. Şiirde öykülemeden (tahkiye) de yararlanmaktan çekinmemek gerekir. Yalnız burada bıçak sırtı bir durum söz konusudur. Şiirin öyküye sınır tecavüzünü engellemek gerekir” diyor Hüseyin Yurttaş. Hidayet Karakuş da Türkçe konusunda duruşunu şöyle anlatıyor: “Arı duru bir Türkçeden yanayım elbette. Türkçenin anlatım olanaklarını geliştirmek, genişletmek Türkçe yazan ozanın, yazarın görevidir. (…) Dergilerde yabancı dilden dizelerden oluşturulmuş şiirler görüyoruz. Bu bilgiçlik değilse aymazlıktır. Bilgiçlik sanatçının çoktan aşması gereken bir duygu olmalı. Aymazlıksa bağışlanmaz.” Karakuş’un şiiri, bu söylediklerini doğruluyor: “adı aşk olmasın / aşınıyor durmadan sözcükler / içi boşalmış peteklerin / dudaklarda bıraktığı / umutsuz tat”. Hidayet Karakuş’un şiiri, beğenilmek için çaba gerektirmeyen şiirlerden. 42 J 43 I 44 C 43 A 45 G 46 C 47 F 48 H 49 D 49 A 50 D 51 G 52 H 53 H 54 B 54 N 55 A 56 C 57 I 58 B 59 A 60 D 61 I 62 H 63 H 64 G 65 G 66 I 65 I 67 A 68 A 69 H 70 H 71 G 72 J 73 B G 72 I 74 C 75 H 76 C 77 H 78 H 78 C 79 B 80 D 81 C 82 F 81 I Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Orhan Tüleylioğlu’nun “Her Karşılaşma Bir Veda” adlı şiir kitabındaki bir şiirin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiirden bir alıntı ve yayınevinin adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “... ... Düğünü” (Charles Bukowski’nin bir yapıtı). 35 4 67 68 55 B. Mahzun etme. 54 79 34 58 73 C. Selam ya da teşekkür için eğilerek ya da dizleri kırarak yapılan hareket. 81 46 15 36 44 56 76 74 D. “Rahikler sunulur cevherin ...” (Tevfik Fikret). 22 16 32 11 50 60 80 24 3 49 E. William Faulkner’ın bir yapıtı. 14 37 33 F. Demirtaş Ceyhun’un bir öykü kitabı. 18 38 8 31 6 82 47 G. “Yılkı Atı” romanının yazarı. 39 9 59 41 45 25 64 71 21 51 13 29 65 H. “Yaşa Karacaoğlan yaşa/ Ben söylerim coşa coşa/ İş düşünce garip başa/ ... ... ...” (Karacaoğlan). 48 2 17 70 52 75 27 7 62 53 23 77 78 12 1 20 63 26 69 I. İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti. 66 57 40 30 43 10 61 28 J. Anlam, kavram, mefhum. 5 72 19 42 aziantep’ten az önce döndüm. Özel Sanko Okulları’nda konuşmak için gitmiştim. Konuştum, gezdim, bakırlar aldım, yedim, içtim; bakırların yanı sıra iki günde en az iki kilo da alıp döndüm. Antep yemeklerinin ünlü lezzeti, Anteplilerin konukseverliğiyle birleşince sonuç böyle oluyor. Okulun edebiyat ve Türkçe öğretmenleri tarafından ağırlandım. O kadar can insanlardı ki onlarla tanışmak, bütün yorgunluğuma değdi. Kendi kentlerini gündeme getirdiği için Gazianteplilerin “Yabancı Damat” dizisini sevdiklerini sanırdım. Sevmiyorlarmış. Zaten orada çekilmiyormuş dizi. Arada, Gaziantep Kalesi’nin ve aslında otel olan evin sabit görüntüleri kullanılıyormuş. Kibar, nazik, görgülü Yunanlıların karşısında Anteplileri şaşkın, cahil, yemek yemesini bile bilmeyen, ağzını şapırdatarak, döke saça yemek yiyen, görgüsüz kişiler olarak göstermelerine sinirleniyorlarmış hatta. Bunu havaalanında uçağı beklerken öğrendim. 2 Mart Perşembe 27 Şubat Pazartesi K üçüğü noktalıdır; ama büyüğü noktasız yazılır: J ve j. Büyüğüne nokta koymak yanlış. T ürk Silahlı Kuvvetleri, benimsediği ve koruyup kollamakla kendini görevli saydığı Atatürk ilkeleri gibi, Türkçeyi de gözetmiş; daima Türkçeden yana tavır almıştır. “Miralay”ları albay, “mülazımı evvel, mülazım, mülazımı sani”leri asteğmen, teğmen, üsteğmen yapan anlayıştır bu. Her zaman pırıl pırıl bir Türkçeden yana olan anlayıştır. Peki, ne oldu da bu anlayış değişti? Orduevlerindeki dil, niye bu kadar yabancılaştı? Düne kadar “tek kişilik oda, çift kişilik oda” deniyorken bugün niye “single room, double room” denmeye başlandı? Askerler ve aileleri dışında sivillerin giremediği orduevleri turistik amaçlara mı hizmet ediyor artık? Amerikalı subayların kendilerini evlerinde hissetmeleri için mi bu kadar çok İngilizce var? “Fast food”la her yerde karşılaşıyoruz; biliyorum; ama orduevlerindeki kocaman FAST FOOD yazısı başka yerdekilerden daha çok, içini acıtmıyor mu insanın? Niye “roof bar”, niye “loby”? İşte bir uyarı: “Saygıdeğer Konuğumuz, Yanınızda nakit para ve değerli eşyalarınızı resepsiyona başvurarak ‘Safe Box’larımızda gönül rahatlığıyla muhafaza edebilirsiniz.” Türk Silahlı Kuvvetleri’nin orduevlerine yakışmıyor bu dil, hiç yakışmıyor. 5 Mart Pazar emir Özlü, roman ve öykülerinde kendisini gizlemeye çalışmayan bir yazar. İmge Kitabevi Yayınları’ndan çıkan “Dalgalar” adlı romanında da kuzeydeki soğuk kent Stockholm’de yaşayan roman kahramanı, beyaz saçlı, güler yüzlü adam, “Benim ben! Tanımadınız mı?” diye sanki el sallıyor okura. Stockholm’den başka İstanbul var, Burdur var, bir ara New York, daha çok Güneydoğu Asya: Krabi, Phuket, Bangkok… “Dalgalar” gezi kitabı gibi. D 6 Mart Pazartesi Ç 1 Mart Çarşamba üseyin Yurttaş’la Hidayet Karakuş (ikiz değilse de) kardeş gibiydi. İzmir’den hep öyle anımsıyorum onları. Umarım o sıcak dostlukları hâlâ sürüyordur. Hidayet Karakuş’un “Sesini Bana Bırak” (Bilgi Yayınevi) adlı şiir kitabının sonunda, birbirleriyle şiir üzerine yaptıkları bir konuşma yer almış. Çok ilginç değinileri var ikisinin de. “Şiirde anlatımı, senin deyiminle ‘düzayak’ kılan, ‘sıfatlar, betimlemeler’ değil, fiillerdir, fiilimsilerdir. Bunun yanında devrik cümle kurmanın da düzyazıdan kaçmakta yeterli olmadığı ortadadır. Şiirde sözcükleri imge düzlemine taşıyamıyor H 837. sayının çözümü A. Oğuz Atay, B. Rd, C. Hokka, D. Alabama, E. Nermi Uygur, F. Vaaz, G. Eris, H. Loş, I. İmmoralizm, J. Kabacalı, K. Aday, L. Nadi, M. Işın, N. Kral Lear. Metin: “O serin akşamlarda koşarız deli gibi Mahvoluruz ağlamaktan, Bulamayız o yeri.Yarıda Kalan Macar” ok güzel Türkçe kitapları yayımlanıyor. Kerim Evren’in “Güncel Örneklerle Medyada Dil Yanlışları” (Alfa Yayınları), İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde vermekte olduğu “Yazılı Medyada Söylem ve İçerik Çözümlemesi” dersinin notlarından oluşmaktaymış. Özellikle iletişim öğrencileri için çok kullanışlı bir kitap; çünkü yanlışlar, konunun içeriğine göre sınıflandırılmış. Raşit Keskin’in “Türkçe Dil Bilgisi ve Kompozisyon Bilgileri” (Çizgi Kitabevi Yayınları) liseler ve üniversiteler için ders kitabı, Türkçe konuşan herkes için temel bir başvuru kitabı niteliğinde. “Dil bilgisi” diye, iki ayrı sözcük olarak almış sözcüğü sayın Keskin. Çünkü Türk Dil Kurumu böyle yazılmasını öneriyor. Yalnızca TDK böyle öneriyor ama. Genel eğilim “dilbilgisi” diye yazılmasından yana. Batı dillerinde “gramer” diye ifade edilen tek kavramın karşılığı olduğu gibi, “dil bilme, birkaç dil bilme, yabancı dil bilme” gibi kullanımlarla anlam farkını vurgulamak için de böyle yazılmalı. ? feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İstanbul SAYFA 39 CUMHURİYET KİTAP SAYI 839
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle