02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? İstanbul’da katıldığım çeşitli sempozyum ve konferanslarda hem kitaplarının Türkiye’de yayımlanması, hem en önemli yazınsal, sosyopolitik sorunlara ilişkin yazılarındaki ilkeli ve ölçülü duruşu sayesinde Türk dünyasında Anar’a gösterilen saygıyı görmek beni mutlu ediyor. Anar iki dili (Türkçe, Rusça) ‘‘Da’’ (Diyalog Avrasya) dergisinin öncüsüydü, dört yıl boyunca İstanbul’daki uluslararası ‘‘Avrasya Platformu’’ organizasyonuna başkanlık etti ve şimdi bu organizasyonun onursal başkanıdır. HER ZAMAN EDEBİYAT... Ama beni asıl mutlu eden şey, Anar’ın artık azalan yıllarına karşın, yöneticilik çalışmalarını etkin olarak sürdürmesidir. Kendi deneyimlerimden de bilirim ki yöneticilik zaman zaman çok nankör bir iştir. Anar 18 yıldır Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin başında, ülkesinin meclisinde milletvekili ve Kültür Komisyonu Başkanı. Diğer sorumluluk ve toplumsal yükümlülüklerinden bahsetmeye ise gerek yok, fakat ne yaparsa yapsın temeldeki asıl uğraşısı her zaman edebiyat olarak kalacaktır. Anar’ın son ürünlerini ilgiyle okudum. ‘‘Bir Otel Odası’’ adlı öyküsü Türkiye izlenimlerinden esinlenilerek yazılmış. Onun bu ülkeyi ne kadar çok sevdiğini, tarihini ve kültürünü yakından tanıdığını biliyorum. Bununla birlikte bu öyküsünde Anar kendisi için kabul edilemez olan eksiklikleri de yazmaktan kaçınmamış. Öykünün başkişisi, Türkiye’de yaşayan Azeri bilim adamının, trajik kaderi bir anlamda yıkılan birçok hayalin simgesidir. Anar’ın kendine özgü, oylumlu son çalışması ‘‘Ak Koç, Kara Koç’’ adlı yapıtıdır. Bu yapıt, ‘Ak koça binersen aydınlık bir dünyaya çıkarsın; kara olanına binersen kasvetli ve karanlık bir dünyaya düşersin’ folklorik imgesine dayanıyor. Yapıtının her iki bölümünde de yazar, vatanı Azerbaycan’ın gelecekteki iki farklı modelini canlandırmakta. CUMHURİYET KİTAP SAYI Birinci bölümde, bölgesel, ulusal, toplumsal ve ruhsal tüm sorunları çözümlenmiş, mutlu, ferah, özgür ve demokratik bir ülkeyle karşılaşırken; ikinci bölümde bunun tam tersi, oldukça ürkütücü bir tabloyla karşılaşmaktayız: Ülke bölünmüş, fiilen işgal altında üç bölgeye ayrılmış. Birinci bölgede aile ilişkilerine varıncaya dek kuralları saptanmış ucube bir dinsel fanatizm; ötekinde, bireyselliğin manen en kötü biçimde ezildiği, iki yüzlülük ve dogmatizmin yaşandığı bir komünist sistem; üçüncü bölgede ise ülkede tüm manevi ve kültürel değerlerin yok olduğu, Altın Boğa’ya tapınılan vahşi bir kapitalizm egemendir. Yapıtın birinci bölümünün bir derece kırılgan idili bize gerçeklikten uzak, ütopya gibi gelmekte ise de antiütopyanın oluşturduğu ikinci bölümdeki dehşet, Sovyet dönemi sonrası gerçekliğini tam olarak çağrıştırmaktadır. Ne yazık ki, yalnızca Azerbaycan’da yaşananlara özgü bir durum değil bu. Bu tehditlerin ilk izleri tüm eski cumhuriyetlerde mevcuttur ve bazılarında çoktan yaşamın gerçeği oldular bile. Dilerim ki Anar’ın memleketi Azerbaycan, yazarın düşlediği ideale ulaşır. Onun önceden sezdiği tehlikeler hiçbir zaman gerçekleşmez! Anar bana, içinde benim (Kazak yazar M. Şahanov ile birlikte) kendisine 60. yaş günü dolayısıyla selamlarımın da yer aldığı bir fotoğraf albümü armağan etmişti. Bu yazımı oradaki selamlamadan bir alıntıyla bitiriyorum: ‘‘Sevgili Anar. Azerbaycan halkının seçkin evlatlarından biri olarak sizi ve mensubu olduğunuz edebiyatçı aileyi tanıyoruz... Çok karmaşık bir süreçte 60 yaşına bastınız ve bu süreç, özgün yeteneğinizin yeni ruhsal olguları algılayışında yansımaktadır.’’ Anar bugün altmışını çoktan devirse de, burada bu sözleri bir kez daha yinelemek istedim. Tanrı ona uzun ömürler versin! ? Türkçesi: Korhan Korbek 839 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle