05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zihniyet, Siyaset ve Tarih yerlerini aldılar. “Hocaların hocası” olarak bilinen Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın yanında yetişmiş bir isim olan ve Tunaya’nın kurduğu İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde uzun yıllar ders veren Hanioğlu’nun üniversiteden kopması, önemli bir kayıp olmuştu. Neyse ki Hanioğlu akademiden ve Türkiye’den kopmadı, araştırmalarını, konferanslarını, yazılarını sürdürüyor. Bu satırların yazarının da hocası olan Hanioğlu, kısa süre önce Bağlam Yayınları’ndan çıkan “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zihniyet, Siyaset ve Tarih” adlı kitabıyla bir kez daha tarih, toplum ve siyaset meraklılarına yeni pencereler açıyor. Hanioğlu, yıllardır düzensiz aralıklarda da olsa çeşitli gazete ve dergilerde yazan bir akademisyen. Son kitabında da Milliyet ve Zaman gazetelerinde çıkan yazılarını bir araya toplamış. Kimi eski dostları Zaman’da yazmasını eleştirse de, kimi meslektaşları, “Bir bilim insanı, gazetelerde yazdığı yazıları kitapta toplamaz. Daha özgün, uzun ve bilimsel çalışmaları kitaplaştırır. Kaldı ki isteyen, artık sanal ortamda istediği gazetedeki, istediği yazıya ulaşıyor” diye sitem etse de, Hanioğlu, bilimsel çizgisi ve bilim adamı namusundan sapmadan yazdığı yazıları kitaplaştırmakla iyi etmiş. Kitap dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde din, bilim, bilimcilik, modernlik ve çağdaşlaşma konuları ele alınıyor. İkinci bölüm, zihniyet, aydınlar, seçkincilik, entelektüeller, basın ve üniversiteye ayrılmış. Üçüncü bölümde siyaset, demokrasi, kimlik, Cumhuriyet, dış siyaset yapımı konularındaki yazılar toplanmış. Dördüncü bölümde ise tarih, Ermeni meselesi, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyet’e gelişmeler üzerinde durulmuş. BİLİMDEN UZAKLAŞMADAN... yaştakilerin toplumsallaştırılmasındaki önemine dikkat çekmiş. Üniversitelerin ülke çıkarlarıyla bağını kurarken, ABD üniversitelerinde Ortadoğu üzerine yapılan çalışmalardan, araştırmalardan, toplanan bilgilerden, bu ülkedeki uzmanların, politikacıların, dış siyaset yapıcılarının, diplomatların nasıl yararlandığını ortaya koymuş. Türkiye’deki rejim tartışmalarına değinirken, siyasetin sadece siyasetçilere bırakılamayacağını, “baskıcı iktidarkomplocu muhalefet” sarmalından kurtulmak gerektiğini ifade etmiş. İTTİHAT VE TERAKKİ UZMANLARINDAN... ? Barış DOSTER T arihe ilginin artmasına koşut olarak, tarihe ilişkin kitaplarda da gerek sayı, gerek nitelik yönünden önemli sıçramalar görülüyor. Özellikle Fuat Köprülü, Halil İnalcık, İlber Ortaylı gibi bu alanın yetkin isimlerinin kitaplarına olan talebin yanında, tarihe meraklı araştırmacıların eserlerinde de çeşitlilik ve derinlik artıyor. Halen ABD’de Princeton Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan ve aynı kurumda Ortadoğu Araştırmaları Bölümü’nün başkanlığını da yürüten Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, tarih meraklılarının yakından tanıdığı bir bilim insanı. “Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi” ile “Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük, 18891902” adlı çalışmaları, kendi alanlarında ülkemizin en seçkin eserleri arasında çoktan Hanioğlu’nun akıcı, kolay okunan bir üslubu var. Yazı konularını, güncele göndermeler yaparak, ama bunu yaparken de güncele fazla saplanmadan, bilimden uzaklaşmadan seçmiş. Max Weber ve İslami Calvinistler de, Osmanlı’daki popüler materyalizm de, uygarlık ve din tartışmaları da, İkinci Meşrutiyet de, Türk toplumu ve Batılılaşma da, çağdaşlaşmaBatılılaşma farkı da üzerinde kalem oynattığı konular. Günü anlamanın ve yarını kurmanın en iyi yolunun, dünü bilmekten geçtiğini bilen bir öğretim üyesi olarak, bilimsel yöntemden sapmamış, kitabı dipnotlara ve atıflara da hiç boğmamış. Ayrıca, hem gözlem yaparak hem de Türkiye gündemini yakından izleyerek, örneğin kamusal alan, ABD ve Türkiye’deki laikliğin birbirinden farkı, aydındevlet ilişkileri, toplumun aydına bakışı, seçkincilik ve seçkinler, Türk basını, üniversite ve ideoloji gibi konularda da yazmış. Bu konularda önemli saptamalar da yapmış Hanioğlu. Çok kısa birkaç örnek vermek gerekirse, basının siyasi toplumsallaşmadaki işlevine, ileri Cüneyt AYRAL Kimlik, üst kimlik, Türklük, Türkiyelilik, Türk milliyetçiliği, vatanseverlik, Kurtuluş Savaşı, CHP’nin tarihi ideolojisi, ulusdevlet, Osmanlılık, kimlik çatışması, azınlıklar, azınlık hakları gibi konular Hanioğlu’nun özenle ve özellikle üzerinde durduğu başlıklar olarak öne çıkmış kitapta. Cumhuriyet’in kazanımları ve getirdikleri konusunda çok net bir duruşu olan Hanioğlu, yukarıda sıraladığımız kavramlar çerçevesinde ortaya çıkan sorunların çözümünü, liberal ve demokrat yaklaşımlarda arıyor. Bu nedenle katı ve merkezi bir Cumhuriyetçilik, ulusalcılık, Jakobenlik, devletçilik uzak durduğu düşünceler. Hocamızın bu yaklaşımına katılmıyor, farklı düşünüyoruz. Öte yandan onun, ülkemizin en yetkin İttihat ve Terakki uzmanlarından biri oluşu, yani üzerinde en çok çalıştığı konunun, Türk modernleşmesinin en önemli kurumlarından biri olarak tarihe geçen, merkezi yönetimi, Jakobenliği, Türkçülüğü ile öne çıkan bir örgüt olması, onun bu kavramlara ilişkin düşüncelerini daha da anlamlı kılıyor. Hanioğlu’nun kitabını, diğer katkılarının yanında, özellikle bu bağlamda yeni, düzeyli ve verimli bir tartışmanın başlamasına katkıda bulunacak bir çalışma olarak ele almakta yarar var. ? Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zihniyet, Siyaset ve Tarih/ Şükrü Hanioğlu/ Bağlam Yayıncılık/ 286 s. işadamı. İşte o karşılaşmadan çarpıcı betimlemeler: “Müjgân’la ilk kez İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında yürüyüş yaparken karşılaştık. Her an denize düşmekten korkarak yürüdüğüm, o dar Boğaziçi kaldırımlarında, sabah yürüyüşümü yapıyordum. Biraz uzaktan, şarkılar mırıldanarak gelen kadın bir hoştu doğrusu.” Şimdi gelelim bu “bir hoş” kadının dış görünüşüne: “O tahammül edilemez, omuzdan askılı plastik çantası, hangi çiçeğin deseni olduğu anlaşılmayan uzun, çiçekli elbisesi ve elbisenin uzunluğuyla ters orantılı açık yakasından fışkıran dolgun memeleri, beyaz ayakkabıları ve yıkansa da temizlenmeyecekmiş gibi görünen az yağlı saçları ile neşeyle yaklaşan bir kadına takıldı gözlerim.” GİZEMLİ KADIN Müjgân ? Gültekin EMRE H emen söyleyelim, Müjgân bir aşk romanı. Öyle entrikalara falan başvurmadan, işin içine lafı uzatmak için başka öyküler falan serpiştirmeden su katılmamış bir aşk öyküsüyle çıkıyor karşımıza Cüneyt Ayral. Şiirlerinin yanı sıra Sütyen (ilk basım, 1993, genişletilmiş 2. basım 2006), Yolculuk (2004), Paris Notları (2005)... gibi kitaplarıyla ve şimdi de Müjgân (Ağustos 2006) romanıyla Paris’ten Türkiye’ye uzanıyor Cüneyt Ayral. Roman, romanın erkek kahramanı nın sabah yürüyüşü yaparken denize düşmek üzere olan, yani kurtardığı kadına duyduğu ilgiyle başlıyor: Kadınla erkek ilkin göz göze gelirler, sonra da olan olur, erkek, ömrünün geri kalanını adadığı, aradığı Müjgân’la geçirir adı hiç geçmeyen ve duş boneleri üreten küçük çaplı Kadınla erkek yan yana geldiklerinde birbirlerine bakakalırlar. Duraksarlar. Sonra erkek kahraman kadının arkasından bakmak için hafif geri döKİTAP SAYI ? SAYFA 22 CUMHURİYET 878
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle