Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yalçın Pekşen’le "İnsanlık Tarihinden Gayriciddi Notlar" üzerine konuştuk… “Mizah ciddiyetten daha fazla ciddiye alınıyor” Yalçın Pekşen, hukuk eğitimi aldığı halde basın sektöründe çalışmayı seçmiş bir gazeteci. Mesleğe Cumhuriyet’te spor muhabirliği ile başlamış, sonra gazetenin diğer servislerinde muhabir, köşe yazarı olarak çalışmış. Cumhuriyet’ten sonra sırasıyla Milliyet, Güneş, Hürriyet ve Akşam gazetelerinde köşe yazarlığı, NOKTA dergisinde genel yayın yönetmenliği yapmış. Bugüne kadar yayımlanmış sekiz kitabı ve meslek başarı yarışmalarında kazandığı sekiz ödül alan Pekşen, geçen yıl yayımlanan The Türkler* adlı kitabıyla farklı kesimlerin dikkatini çekti. Kitabı ilgi ve beğeniyle karşılanırken bazı kesimler kitabın yalnızca arka kapak yazısına, adına ve kapakta yer alan çizime bakarak kitabı yargıladılar. Pekşen’le yeni kitabı İnsanlık Tarihinden Gayriciddi Notlar** üzerine konuşacaktık, ama söze The Türkler’den başladık. ? Nurgül ATEŞ ir mizah yazarı olarak kendi mizah anlayışınızı nasıl açıklarsınız? Mizahın pek çok tanımı var. Benim mizah anlayışım, çelişkilere güldürücü yanından yaklaşmak… Bu çok kullanılan bir yöntemdir. Mesela Nasreddin Hoca mizahı da budur aslında. İnsanlar bazı kavramlara doğrudan karşı çıkamıyorlar. Osmanlı döneminde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, hatta bu, günümüzde de geçerli… Bir şeyi ciddi ciddi eleştirdiğiniz zaman büyük tepkilerle karşılaşabiliyordunuz. O zaman mizah yoluyla olay biraz yumuşatılıyor. Yani güçsüz insanların silahı mizah. Türklere has özelliklerin mizah malzemesi yapılmasının hoşnutsuzluğunu nasıl karşıladınız? Biz Türkler olarak maalesef 21. yüzyılda çağın biraz da gerisinde kalmış bir durumdayız; ama gene de bize kimse bir laf B etmesin isteniyor toplumda. Bir milletin çağdaş uygarlıkta nerede olduğunu ortaya koyan kıstaslar vardır. Nedir bunlar: Bilim, sanat, edebiyat, ekonomi, teknoloji ve bunun gibi üçbeş kalem. Bu kalemlerin çoğunda biz aşağılarda bulunuyoruz. Edebiyatta aldığımız Nobel var, bugüne kadar kazandığımız uluslararası en büyük başarı aşağı yukarı. Onu da neredeyse reddetme yolundayız toplum olarak. Öte yandan biz kendimizi överken şu kavramları sıralıyoruz: İşte misafirperverizdir, kahraman bir ulusuzdur, insanlara iyilik yaparız, zor durumda biriyle karşılaştığımız zaman ona yardım ederiz, açsa yemek veririz vs… Bunların hiçbiri uluslararası ölçüler değil. Dünyada kahramanlık kıstası diye bir kıstas yok. Misafirseverlik de bir ölçü değil... Acıma duygusu da çok önemli kabul edilmiyor. Bir ulusu tarif ederken Türkler Fransızlardan daha kahramandır, diye bir şey yok. Ama teknolojide ya da bilimde Fransızlar Türklerden daha ilerdedir diye bir kıstas var. Ekonomide, bilimde AmeriKİTAP SAYI ? SAYFA 12 CUMHURİYET 878