Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? alaycı tavrıyla sürüyor. Kralların yaptıkları zulmü, Tanrı’nın adaletsiz oluşuna dayandırıyor ve Tanrı’ya dokundurmadan da edemiyor: "Eğer biz insanlar, kelebek, pervane ve benzeri kanatlı böcekler kadar gözü pek ve yürekli olabilseydik, bir araya gelip kendimizi ateşe atardık ve kim bilir, o zaman belki alevler coşup göğe yükselir ve çevreyi öyle bir aydınlatırdı ki, Tanrı uyanıp gözlerini aralar, bizi fark etmekte geç kalsa da, dumanlar eşliğinde hiçliğe karışmamıza şahit olurdu." İÇSEL YOLCULUK Jose Saramago hiç korkmadan özgürce Tanrı’yı eleştirirken, İsa’nın içsel yolculuğunu da başlatır. Babasından miras kalan kâbusları sorgulamaya başlamıştır İsa. Annesinden öğrendiği gerçek karşısında doğduğu yeri ve yaşam sebebini bulmak için evi terk eder. Bu yolculuk olgunlaşmasına, yaşamı öğrenmesine, çoban olmasına ve şeytanı tanımasına kadar gidecek bir yolculuktur. Şeytan’la koyun gütmeyi öğrenir; şeytanın inançsızlığına tanık olur ve şeytan, İsa’yı şüpheye düşürmek için, Tanrı’nın varlığını, yaptıklarının geçerliliğini düşünmeye yönlendirir. Şeytanın ağzından öyle bir cümleyle karşımıza çıkar ki bizler bile ona hak verecek duruma geliriz: " Tanrı varsa şüphesiz bir olmalı, ama iki Tanrı olsa daha iyi olurdu, o zaman biri kurdun biri kuzunun tanrısı olurdu, (…) ben katilin elindeki hançere keseceği boğazı gösteren bir tanrı olmak istemezdim." İsa’ya Göre İncil, İsa’nın Şeytan’ın yanından kovulması, Mecdelli Meryem’le karşılaşması, erkekliğinin farkına varmasıyla sürüyor. İsa kendindeki değişimi fark ediyor, mucizeler ardından geliyor ve Tanrı’ya yaklaşıyor. Tüm bu olaylar zinciri Saramago’nun kendine has roman kurgusu içinde bize sunuluyor. Kitabın en unutulmaz bölümü ise İsa’nın Tanrı ve Şeytan’la bir araya geldikleri gölde kırk gün geçirdikleri zaman aralığı. Edebiyatta daha önce 17.yy’da John Milton’nun Paradise Lost’ta (Yitik Cennet) yaptığı gibi Saramago da Tanrı’yla İsa’yı karşı karşıya getiriyor. Bu bölümde İsa’nın Tanrı’yla konuşması çok ilginç ve anlamlı: "Ben buraya kim olduğumu ve ahde göre bundan sonra neler yapmam gerektiğini öğrenmeye geldim" ve Tanrı da neyi neden yaptığını, İsa’yı neden oğlu olarak seçtiğini ve onu nelerin beklediğini anlatıyor. İsa da Tanrı’ya boyun eğip tam bir teslimiyet içinde her şeyi kabul ediyor. Şeytan bu konuşmalara tanık oluyor, zaman zaman da katılıyor. En çarpıcı konuşmalardan birinde de Tanrı Şeytan’ı susturuyor ve İsa’yla diyaloga giriyor: "Kapa çeneni diye azarladı onu (Şeytan’ı) Tanrı, günah ve şeytan bir ve aynı şeydir. Peki o nedir, diye sordu İsa. Benim yokluğumdur. Kendi yokluğunu nasıl açıklarsın, sen mi bir köşeye çekilirsin yoksa insan mı seni terk eder. Ben asla çekilmem, asla. Demek insanın seni terk etmesine göz yumuyorsun. Beni terk edenler sonunda beni aramaya gelir. Seni bulamadıkları zaman da bunun sorumlusu şeytan oluyor, öyle mi. Tanrı sanki bir an için gücünün sınırlı olduğunun farkına varmış gibi beklenmedik bir umutsuzlukla dedi ki, Hayır, onun suçu yok, suçlu benim, çünkü beni arayanların karşısına çıkamıyorum." Bu aşamada yazarın sesini duyuyor, onun açıklamalarını okuyoruz. Yazar kendince Tanrı’yla olan hesaplaşmasını sakin ama kararlı bir şekilde İsa’nın ağzından CUMHURİYET KİTAP SAYI yapıyor. Bu konuşmayı okurken yazarın, bizim de duygularımızı yansıttığını hissediyoruz, çünkü biz de herkes gibi zaman zaman Tanrı’nın bizi yalnız bıraktığını, acı çekmemize ve adaletsizliklere izin verdiğini düşünüyoruz. Yazar hepimizin sormak istediği soruları İsa’nın ağzından Tanrı’ya soruyor. Ve kendince cevapları da veriyor. Bunlar bazen bizim de cevaplarımız oluyor bazen de olamıyor, olamadığı anda Saramago alaycı bir bakış açısı sergiliyor: "Tanrı’nın herkesin imdadına yetişecek hali yoktu."; "Tanrı, sonunda, yeni bir tapınak karşılığında salgını geri çevirmeye karar verdi, ama ölen ölmüştü" Bazen yargılayıcı, bazen de isyankâr, çoğu zamanda Tanrı’ya göndermeler yapmadan duramıyor. İçimizden geçen, hissettiğimiz ama ifade edemediğimiz veya etmeye cesaret edemediğimiz birçok kavramı önümüze getiriyor. Okur, için için seviniyor, çünkü değil düşünmeye, dile bile getiremediğimiz birçok şeyi bizim yerimize söylüyor yazar. Kitabın en önemli özelliği TanrıŞeytanİnsan (İsa) üçgeninde büyük bir açıkkalplilikle, insani eksikliklerimizi dile getirmesi. Tanrı’nın bunları neden böyle yaptığını çocuksu bir merakla sorması. Saramago'nun başarısı okuyucusunu isyan ettirmeden, onun paralelinde muzip bir tarzda 2000 yıllık acılarla dolu olaylar zincirini irdelemesi. Dahası birçok tarihi ve dini geleneğe karşı koyarak kendi yorumunu özgürce ortaya koymuş olması. BASİT VE YALIN ANLATIM İsa’ya Göre İncil’in sayfalarını ilk karıştırdığınızda konuşma çizgilerinin olmadığı göze çarpıyor. Bu da kitabın sadece anlatıcını ağzından anlatıldığı hissini veriyor. Oysa durum hiç de böyle değil. Son derece akıcı, çabuk okunan, sürükleyici bir tarzı var. Saramago uzun cümleler ve paragraflar kullanıyor, bunun yanı sıra noktalama işaretlerini en aza indirmiş. En önemlisi ise konuşmaları belirtmek için tırnak işaretini kullanmaması, ancak bunu da şöyle çözümlemiş, konuşan kişi değişince ilk kelimeyi büyük harfle başlatıyor. Bütün bunlar romanı daha da akıcı ve okunur kılıyor. Bir kere okumaya başlayınca kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz. Yazım tekniğinin farklılığı sizi aldatmasın, hiç de sıkıcı değil. Kendinizi romanı okuyormuş gibi değil de dinliyormuş gibi hissediyorsunuz. Romanın içinde acılar, ölümler, haksızlıklar olmasına karşın bu duyguları yıkıcı olarak yaşamıyor, sebepsonuç ilişkisi içinde anlamaya çalışıyorsunuz. Basit ve yalın anlatımı sayesinde şiddetin irkiltici tarafından uzak, abartmadan olayları akışı içinde sunulduğunu görüyorsunuz. İmgeleri etkileyici, çevirideki sözcük seçimleri de çok yerinde. Kötümserliğe ve umutsuzluğa yer vermeden farklı bir anlayışla yazıldığına tanık oluyorsunuz romanın. Saramago kuşkusuz büyük bir yazar. Ama bence asıl onu büyük ve okunabilir yapan olayları alış biçimi, işleyişi ve sunuşu. Son derece insancıl bir gözle bakmış dini olaylara; karmaşık ve acılarla dolu bir konuyu usul usul irdelemiş, konuya değişik bir pencereden bakmaya çalışmış, dönemin Portekiz Hükümeti’nin sansürleme çabalarına boyun eğmeden karşı koymuş, cesur bir romancı olarak tam bir başyapıt yaratmış. ? İsa’ya Göre İncil/ Jose Saramago/ Çev:E. Efe Çakmak/ Merkez Kitaplar/ 376 s. 875 SAYFA 9