Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? zamandışı tarihini… Tarihöncesi avcı toplumlarından başlayarak mitin var oluş nedenlerini, geçirdiği evreleri ve Büyük Batı Dönüşümü olarak adlandırdığı son beş yüz yılı kapsayan ve küreselleşmeyle son bulan dönemle, insanoğlunun günlük hayatından çekilip gitmesini anlatıyor. Armstrong’a göre mit yalnızca bir anlatı değildir. Ayinleri, zamanlaması, toplum içindeki yeri ile bir davranış ve yaklaşımlar bütünüdür. Kısacası yalnızca mitsel bir hikâyeyi okuyarak bir miti anlayamayız. Mitleri ayinlerinden, günlük yaşamdaki davranış kodlarından ve geleneklerinden bağımsız algılamak mümkün değildir. Bir Yunan tragedyasını oturup okumak başka bir şeydir, sahnede izlemek hele kendi mekânlarında, kendi tarihsel kavramları içerisinde başka… EN GİZLİ KORKULAR, ÖZLEMLER... Freud, Jung gibi psikologların mitolojiden faydalanmasına şaşmamalı. Mit aynı zamanda insanoğlunun en gizli korkularını, özlemlerini dile getirir. Yunan mitolojisi olmadan edebiyat tarihi herhalde çok daha fakir olurdu. Çağlar boyunca bu hikâyeler başka kurgularla, başka kahramanlarla tekrar tekrar insanoğlunun bilincini tırmalamış ve yolculuklarına devam etmişlerdir. Peki, bugünün küresel köyünde bu mitlere ne oldu? Çağlar boyu insanları birleştirmiş, onlara esin kaynağı olmuş bu hikâyeler gerçekten silindi gitti mi? Peki, yerini ne aldı? İşte kitabın son ve en uzun bölümünde Armstrong bu can alıcı sorulara yanıt arıyor. Yirminci yüzyılın büyük sanat yapıtlarında bilinçaltımızda ve imgelemimizde mitlerin süregiden yolculuklarına dikkat çekmenin yanı sıra onların yerini alan, uygarlığın simgesi olarak tanıtılan teknoloji ve bilimsel bakış açısının, onu destekleyen ahlaki ve insani ideallerin yokluğunda, yol açtığı kıyımlara, soykırımlara dikkat çekiyor. Ünlü İngiliz yazar ve düşünürü Chesterton’un bir lafı geliyor akıllara: “Sapkın, aklını kaybetmiş insan değildir, aklından başka her şeyini kaybetmiş insandır.” ENDİŞE VERİCİ BOŞLUK... Picasso’nun, Alman uçaklarının bombardımanı ile yerle bir edilen İspanyol kasabası için yaptığı Guernica adlı tablosunda, at ve boğa figürlerini kullanması herhalde bir rastlantı değildi. Thomas Mann’ın unutulmaz Büyülü Dağ’ı, modern zamanların bir Kutsal Kâse mitosu CUMHURİYET KİTAP Karen ARMSTRONG yorumu değil de nedir? Bundan başka Conrad, Joyce, Malcolm Lowry gibi yazarların yapıtlarında da bu zamansız öykülerin izini bulabilir, onlara ve kendi yaşamlarımıza bambaşka gözlerle bakabiliriz. Zaten Armstrong, bize eskiye dönelim, yeniden o ayinleri canlandıralım gibi basit bir çözüm sunmuyor. Bugünün dünyasında, mitlerinin ve onların temsil ettiği ideallerin yokluğunun yarattığı endişe verici boşluğa dikkat çekiyor. Ve o boşluğu sanat yapıtları ile doldurabileceğimizi söylüyor. Başka dünyalara açılmak, kendi korku, kaygı ve özlemlerimize ışık tutmak, belki de romanın görevlerinden bir tanesidir. Roman ya da bir sanat yapıtı bize merhameti, başkalarının acısın paylaşma yeteneğini de öğretir. Son sözü ünlü İngiliz eleştirmen George Steiner’a veriyor: “Belli dinler ve metafizik deneyimler gibi sanat da insanın yaşadığı içe işleyen, dönüşümcü bir çağrıdır. Varoluşumuzun gizli kalmış son kırıntılarını araştıran dayatmacı, istilacı bir patavatsızlık; sakıngan varlığımızın küçük evine tecavüz eden bir bildiridir, dolayısıyla, artık eskisi gibi içinde yaşamaya elverişli bir yer olmaktan çıkar. Bize etkili bir dille ‘Yaşantınızı değiştirin’ diyen deneyüstü bir karşılaşmadır.” ? Mitlerin Kısa Tarihi/ Karen Armstrong/ Çeviren: Dilek Şendil/ Merkez Kitaplar/ 108 s. 875 SAYFA 25 SAYI