24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yüksel Pazarkaya ile son şiir kitabı "Yol Dolayları"nı konuştuk. Yüksel Pazarkaya’nın şiir kitabı "Yol Dolayları" Cem Yayınları tarafından yayımlandı. "Yol Dolayları", Pazarkaya’nın "Mutluluk Şiirleri" kitabından sonra oluşan şiirlerinin toplamı. 1969 yılında "Umut Dolayları" ile başlayan, "Sevgi Dolayları", "Sen Dolayları", "Dost Dolayları" ile süren dizinin son halkası. Özgün bir dil ve deyişin, çağına kulak veren bir sesin, bireyi ve toplumu şiirin gövdesinde yansıtan çeşitlemeleri "Yol Dolayları". Uzun yıllardır yaşamını Almanya’da sürdüren Yüksel Pazarkaya ile "Yol Dolayları"nı konuştuk. Ve Behçet Necatigil’i… Ve dilimize kazandırdığı Alman şair Rainer Maria Rilke çevirilerini… Türk ve Alman yazını üzerine değerlendirmelerini aldık. "Şiir nereye" dedik. Yirminci yüzyıl Türk şiirinin, bir spor deyimiyle takım olarak diğer dillere bunca az çevrilmesine karşın dünya birincisi olduğunu söyledi Yüksel Pazarkaya. Siyasi ve toplumsal bir sanat yapmaya çalışırken, anonim değil, benliği olan, kişiliği olan insanın o sanatın efendisi olması inancını dillendirdi, kırk yıldır buna çabaladığını anlattı. ? Gamze AKDEMİR mut Dolayları, Sevgi Dolayları, Sen Dolayları, Dost Dolayları ve şimdilik son halka Yol Dolayları... Neden dolayları... Bu sözcük olaya içerden olduğu kadar dışarıdan da bakan bir göze mi gönderme? Yaşamımdaki temel kavramlardan bazıları bunlar. Duygu ve düşünce dünyamın enlem ve boylamlarından. Bu kavramları şiir Ben'inde yansıtarak, Sen'leştirmek tasarımını SAYFA 18 ‘Cumhuriyet şiiri doruklar şiiridir’ rışmazsa, sezgi ve duyumsama doymaz, şiiri de doyurmaz, diye düşünüyorum. Farkım yok sersem kuştan / Yolumu bilene dek. Ama yol, amaç ve hedef değil. Amaç ve hedef, Sen'e, ötekine varmak, onda çözülüp var olmak. Yani birlikte var olmak. Birliktelik elbette bitki ve yaratık örtüsünü içeren doğayla, havayla, suyla, daha öteye evrenle (kozmoz ile). Bu birlikteliğin doruğunda yer alan, sonsuzca çokluk içindeki insanla birlik ve bütünlük, ancak işte sizin de sözünü ettiğiniz, tarihsel miras tahriplerinin sona ermesiyle mümkün... Gerçekten teşekkür ediyorum. Havayla suyla toprakla barışık olmadan, insanla nasıl barışık olacağız? Bu da ancak, bencilliği aşıp, benimizle barışık olursak, mümkün. Kısaca gönül sesine ve us sesine birlikte kulak vererek. GERÇEKLERİN TARİHİ Bu noktada yazında nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz? Bunu kaleminizde gelişen açılar, yöneliş ve elbet eğilime de değinerek anlatır mısınız? Thukidides'in Herodot karşısında bir tavrı vardır. Herodot, masal ve söylenceye dönüştürmüştür tarihi, der. Bense, gerçeklerin tarihini yazıyorum, yani yarın için yazıyorum, der. Bu iki kutupluluk, söz ve yazı olduğundan beri vardı ve söz ve yazı oldukça da, en azından bu iki kutup var olacaktır. Bu kutupları, biraz kendime göre, ifade ettim. Bu bağlamda yıldan yıla gözlemleyebildiğim değişim, dönem dönem masal ve söylence boyutunun öne çıktığı, dönem dönem de tarihsel gerçeklik boyutunun. Kanımca, Soğuk Savaş'ın ardından (her ne kadar yeni bir çelişki gibi görünse de kanlı ve acımasız Soğuk Savaş dönemi başladıysa da), tarihin, yazının ve sözün masal ve söylence boyutu öne çıkmış görünüyor. Bir elektronik, bilişimci ve iletişimci küresel ortaçağa girmiş görünüyoruz bu yüzden, haber, bilgi, medya çığları ve selleri altında kalırken, Soğuk Savaş öncesine göre, neyin doğru, neyin gerçek olduğunu çok daha az biliyoruz. Ben oldum olası, sanat deneylerimin en uçlarında bile (örneğin daha altmışlı yıllarda birçok uluslararası antolojide yer alan görsel/somut metinleri yazarken), sanatın gerçi ince bir iş olduğunu, ama sanatı da ancak insanın yaptığını, insan dışında hiçbir yaratığın böyle bir yeteneği olmadığı gerçeğini kendime yol haritası yapmaya çalıştım. Bir yandan, sa ? KİTAP SAYI 875 U izliyorum. Ancak o zaman sizin de sözünü ettiğiniz karşılıklı bakış, karşılıklı iletişim gerçekleşme sürecine girebilir. Bu iletişimin bir amacı da, süreç içinde, Ben'in bakışını, Sen'in bakış açısına oturtarak, Ben ile Sen'i olabildiğince örtüştürmek. Elbette şiir deyişiyle ve kurgusuyla. Son halka "Yol Dolayları"ndaki şiirlerinizde bilge seziş daha bir önde. İnsan doğasının yaşama karşı tarihsel miras çuvallamaları, karşılığında felsefi açıdan daha bir dağlanmış yürek ve bir şiirinizin son dizesindeki gibi ‘gönül sesi us sesi’ bir titreşim daha hâkim. Şiir, her okuyanın dağarına, dünyasına, yaşam deneyimine göre çeşitlenebiliyorsa, sanat olma yoluna girer. Ama siz, yazarı olarak benim tasarımımla örtüşen bir algılamayı dillendiriyorsunuz. Bu beni ayrıca sevindiriyor. Gönül ve us, dokuz boyutlu biçimde insan varlığının örgüsü olmalıdır, diye düşünüyorum. Şiiri de yalnızca bir duygu ve gönül işi olarak hiç görmedim. Anlak, bellek, bilinç, kısaca usun işlevleri, şiire ka CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle