07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'KasımpatlarT, bir hikâye başyapıtı bence. Ruhsal durumların sadece diyaloglarla ve hareketlerle verildiği, işlevsel olmayan tek konuşmanın, tek hareketin bulunmadığı, böylesine ustaca kurulmuş çok az hikâye anımsıyorum. Kasımpatlarr, edebiyat derslerinde üzerinde çalışılacak örnek bir hikâye. Hikâye Eleştirileri KASIMPATLARI Fethi Naci'den John Steinbeck Kasımpatları kendini: "Çömeldiği yerden adamın yağlı pantolonuna, bacaklarına doğru uzandı. Parmaklan kumaşa doğru değdi değecek. Birden eli toprağa düştü. Bir yavru köpek gibi büzüldü." Elisa, Salinas Vadisi'ndeki çiftliklerinde, kocasıyla birlikte yaşıyor. Tekdüze bir yasam. Elisa çiçeklerle uğraşıyor, kocası çiftlik işleriyle: "...ekin toplanmış, ambarlara doldurulmuş, beklenen yağmurlar iyice işlesin diye, meyvelikler sürülmüştü. Yamaçların yukarılarında dolaşan hayvanlar tüylenmeye başlamıştı." ELİSA VE TAMİRCI Bir gün, "garip hayvanların çektiği, garip bir araba" çıkagelir. "Sakalları uzamış iriyarı bir adam arabasının önüne oturmuş, hayvanları sürmekteydi." Bir de "çadır bezine" yazılmış bir yazı: "Çanak, çömlek, bıçak, makas, çimen makineleri, tamir edilir." Elisa'nın gözünden: "...kapı gibi bir adam. Saçı sakalı beyazlaşmaya başlamışsa da yaşlı görünmüyordu." Adamın bütün derdi, bir 'tamır' işi yapmak, ekmek parasını çıkarmaktır. Gerçekçidir. Bir 'tamir' işi için (yoksa aç yatacaktır) yalan söylemeye hazırdır. Steinbeck ne güzel belirtir bunu: Adamın bir işi koparabilmek için dört girişimi olmuş, Elisa dördünü de reddetmiştir: "1. Hayır, hayır. Yok, hiçbir şey yok." 2. "Yok. Benim makaslarımın hepsi keskindir." 3. "Söyledim ya, bende tamir edilecek, bilenecek hiçbir şey yok." 4. "Ne yapayım. Bende tamir edilecek hiçbir şey yok." Ama adam kasımpatlarıyla ilgilenmeye başlayınca, ayaküstü bir hikâye uyduraverince, Elisa tcslim olur: Hem kasımpatı fılizlerini hazırlar, hem de sonunda "Evin arkasında, üst üste yığılmış maden kapların arasında, iki tane eski, delik deşik alüminyıım tencerc buldu. Onları getirip adama vcrdi. "Işte, belki bunlarıtamir edebilirsin' ". Adam ayrılırkcn, Elisanın aklı hep kasımpatı filizlerinde dir: "Eğer oraya (Adamın kasımpatı filizlerini götüreceği yere) varman uzun sürersc, kumu ıslatmayı unutma" der; adamın cevabı Elisa'nın her şeyi anlamasına yeter: "Kumu mu? Hangi kumur1 Ha, öyle ya! Kasımpatlarının kumunu demek istiyorsun. Elbette, elbette." Kasımpatları da umurunda değildir adamın, kum da; her çeşit çiçeği olup da yalnızca kasımpatı olmayan bahçeyi de, bahçe sahibi kadını da, Elisa'yı yumuşatarak iş koparabilmek için uydurmuştur. (Elisa'nın da bu oyunun farkında ve içinde olduğunu iki sayfa sonra açıklar Steinbeck: "Kendi kendine üzüntüyle fısıldadı: 'OnJarı pekâlâ yolun kıyısına atabilirdi. Bir zorluğu yoktu bu işin, hiç zorluğu yoktu, ama atmadı. Atamazdı o saksıyı. Başka hiçbir nedeni yok, atamayacağı için atamadı.' ") BİR HİKÂYE BAŞYAPITI Tamircinin gelmesi, kasımpatlarına gösterdiği ilgi, arabasmda sürdüğü yaşam; Elisa'nın kocasına evlilikleri boyunca söyleyemediği şeyleri bu yabancıya söyleyebilmesi, bu yabancıya duyduğu yakınlık, sonunda bir tamir işi uydurarak elli sent vennesi ve adamın arkasından söylediklcri: "Işıklı bir yol bu. Bir parıltı var orada." ...Bütün bunlar kadınlıgını anımsatır Elisa'ya: "...Kurulanınca, yatak odasuıda aynanın önüne geçti, vücuduna baktı. Karnını içeri çekti, göğsünü ileri çıkardı. Döndü, omzunun üzerinden arkasma baktı." Kocası, Elisa'yı görüncc, "Vay, vay, vay, Elisa, çok hoşsun " demek gereğini duyar. Bir erkek ilgisinin, özlenen bir yaşamın, çabalarının beğenilmesinin (kasımpatları) şavkı vurmuştur Elisa'nın yüzüne. (Kocasının boks maçlarına gitme önerisini reddeden Elisa'nın, tamirciyi kapı gibi adam gördükten sonra boks maçı sözü etmesi ilginç degil mi?) Elisa, "ırmak boyunca uzanan yola" bakınca, "söğüt ağaçları(nı), ıslak, sarı, yapraklanyla, kaJın, külrengi sisin altında, güneş ışığından yapılmış ince bir kuşak gibi" gören bir kadındır. Kocası ise, "Elisa, çok hoşsun" deyince, Elisa'nın "Hoş mu? Hoş muyum? Ne demek istiyorsun?" sonısuna ancak "Dizinin üzerinde bir danayı ikiye bölecek kadar güçlü, sonra da oturup onu karpuz niyetine yiyecek kadar canlı görünüyorsun" diye cevap verebilen bir...bir... bir ayıdır! Hikâye, Elisa'nrn, kocası görmesin diye, paltosunun yakasını kaldırarak sessiz sessiz ağlamasıyla sona erer. 'Kasımpatları', bir hikâye başyapıtı bence. Ruhsal durumların sadece diyaloglarla ve hareketlerle verildiği, işlevsel olmayan tek konuşmanın, tek hareketin bulunmadığı, böylesine ustaca kurulmuş çok az hikâye anımsıyorum. Steinbeck düz, sade bir anlatımla 'yazınsal dil'e örnek gösterilebilecek bir hikâye yazmış: Söylemek istediklcrini açıkça söylemiyor, söylenenlerden siz çıkarıyorsunuz bunları. 'Kasımpatları', edebiyat derslerinde üzerinde çalışılacak örnek bir hikâye." K İ T A P SAYI 7 3 5 G ençlik yıllarımızda ne çok okurduk John Steinbcck'i! Rasih Güran'ın çevirdiği Bitmeyen Kavga'yla Cazap Üzümleri'ni okumamış olmayı bağışlanmaz bir eksildik sayardık. Ne var ki Victnam Savaşı'ndaki tutumu soğutmuştu bizi Steinbeck'ten... "Biz" deıken, ilk iki cümlede 1940'ların 'solcu gençler'ini düşünüyorum; bu 'solcu gençler', üçüncü cümlede artık 'orta yaşlı solcular' olmuşlardı. Doğrusu, Steiııbeck'in romanlarını okumayı düşünmüyorum artık; ama iki hikâyesi var ki zaman zaman özlüyorum onları, yeniden okuma isteği duyuyorum. Okuyorum da. Stcinbeck'in 'Kahvaltı'sı ile Çehov'ıın 'Giizeller'i arasında bir ilişki kurdum zamanla: 'Kahvaltı'daki hikâye kahramanı da o sabah kahvaltısını anımsadıkça içinde garip, ılık, tadına doyulmaz bir şeyler duyar. Neden bu iki hikâyeyi hep birlikte anımsıyorum diye düşünürken Nâzım'ın o ünlii oyunundaki birkaç sözcük için gerekli açıklamayı getirdi: 'Ferhad Usta! Ferhad Usta! Bu güzellik niçin mahzun eder senü' Evet, hep hüzün... Steinbeck'in çok sevdiğim, zaman zaman yeniden okuma isteği duyacak kadar çok sevdiğim öteki hikâyesi 'Kasımpatları 'dır. r.üT r'rr 'Kasımpatları' da, 'Sabah Kahvaltısı' gibi, Çehov'un 'Güzeller' adlı hikâyesi gibi, Nâzım'ın "Bu güzellik niçin mahzun edcr senü " cümlesini anımsatan bir hikâye. Hikâyede yaratılan hava sarıp sarmalıyor sizi; Elisa'yı anlıyorsunuz: Ruhsal durumunu, özleyişlerini, dahası, kocasından bıkmışlığını, kocasına hiçbir zaman söyleyemeyeceği sözleri bir yabancıya söyleyebilmesini, o yabancıyla aynı duygularda buluşmak istediğini: "Gece, karanlıkta, yıldızların uçları sivri sivri, sessizlik. Yükseliyor, yükseliyorsun. Yıldızlar bütün içine doluyor. Tıpkı öyle, değil mi:> Ilık, canlı, güzel." Elisa, bir an, tutamaz SAYFA 8 rr«w John Steinbeck, 1962 yılı Nobel Edebıyat Odulu nu alıp New York'a dönüşünde esiyle birlikte. Üstte John steinbeck gençlik yıllarında... C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle