07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

debiyat dili işleme, bir üst dil oluşturma hüneri. Sözcüklere yeni anlam yükleri kazandırma coşkusu. Melih Cevdet Anday'ın şiir için söylediği gibi; "Bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yaratma becerisi". Bilim mantığına göre yazılırsa sözün büyiilü gücü yitip gidiyor, Bir üst dil çabası içinde yanlışlara düşülüyor. Türkçe düzencesi sağlam olan yazarlar bile yanlıştan kurtulamıyor. Kimi edebiyat dergilerinde, gazetelerin kitap eklerinde özellikle dil sorunları üzerinde duran yazarlar var. Bunların kimi dilci, kimi edebiyatçı. Dil bilinci olan daha nice yazar, Türkçe'nin daha sağlam temellere oturması için çalışıyor. E Mustafa Şerif Onaran Dergilerde "Nahif" Üe "Naif" Kimi edebiyat dergilerinde, gazetelerin kitap eklerinde özellikle dil sorunları üzerinde duran yazarlar var. Bunların kimi dilci, kimi edebiyatçı. Dil bilinci olan daha nice yazar, Türkçe'nin daha sağlam temellere oturması için çalışıyor. KUM DERCİSI Bunlardan biri, Attila Aşut, "Kum" dergisinde bir köşe oluşturmuş (Kum, "Dilin Ketniği Var", OcakŞubat 2004). Dergilerde, gazetelerde gördiiğü dil yanhşlarını ele alıyor, doğrusunun ne olması gerektiğini anlatıyor. Attila Aşut ilkelerinden ödün vermeyen bir yazar. "Dilde keyfiliği savunan birçok yazarla bu yüzden aram açıldı" diyecek kadar ilkelerine bağlı. Attila Aşut, Semih Giimüş'ün eski bir yazısını ele alarak, kimi dil yanlışları üzerinde duruyor. Eylül 2002 tarihli Adam Sanat'ta, Perihan Mağden'in dilini eleştiren Semih Gümüş de dil yanlışlarına düşmüş. Attila Aşut şunu da söylüyor: "Yine aynı yazınm bir yerinde 'naiP yerine 'nahiP demiş Semih Gümüş. Böyle bir sözcük var mı dilimizde?" Dilimizde bu iki sözcük de var. Osmanlıcadan geçen; "cılız", "zayıf" anlamına gelen "nahif" sözcüğüne sözlüklerde daha çok rastlanır. Fransızcadan geçen "naif", daha çok resim eğitimi almayan ressamların sanatı için kullanılır. "Naİf"in "saf, temiz ince" anlamları da var. Kimi yazarlar bu iki sözcük arasında değişmeceli bir anlam örtüşmesi sezebilir. Ferit Devellioğlu'ya bir sözcüğün anlammı sorduğumuz zaman, ünlü Arap sözünü anımsatarak, "La şecae fıl lüga" derdi. "Sözcük işinde yiğidik taslamaya gelmez" anlamına bir söz. Attila Aşut, " 'Nahif' sözcüğü dilimizde var mı?" diye "tecahülü arifane"den gelirken, Jacque Rigauld gibi düşünüyor: "Kesin de söylesem gene sormaktayım" demeye getiriyor. Sait Faik'in dili biraz çapaklıdır. Ne var ki, dil kurallarının düzenecesine soktuğunuz zaman, o dilin şiirli inceliği yiter gider. Yunus Emre'ye C U M H U R İ Y E T K İ T A P yazar var. Talat Sait Halman gibi, arkadaşlanna değışık kalemler armağan etnıeyi alışkanlık edinen bir göniıl insanı da var. Eskilerin "kalem sahibi", "kuvvei kalemiyesi var" sözleri, yazarla kalem arasındaki gizli bağı anımsatıyor. Artık mektup yazmak, özlemini duyduğumuz bir anı mı olacak? "Posta Kutusu"nun ilk sayısında, "Posta Kutusu'nu Açarken" Turgut Çeviker diyor kı: "Mektup'un altın çağı bıtti; artık "email" zamanı! Mektup yazmak, radyolu günlerin vazgeçilmez iletişim aracı olarak hayatımızı zenginleştiriyordu. Önce televizyon, sonra yaygmlaşan telefon, faks, ve bilgisayarla merdik bozuldu! Televizyonla okumalardan, internet vc cep telefonlarıyla mektup yazmalardan bütünüyle uzaklaştık." POSTA KUTUSUNUN AMACLARI Turgut Çeviker bu önyazıda "Posta Kutusu"nun amaçlarını da sıraliyor. Hazır yeri gelmişken Tiirk Dili dergisinin "Mektup Özel Sayısı"yla ilgili bir anımı da anlatayım. "Türk Dili"nin Temmuz 1974'te çıkan "Mektup Ozel Sayısı" 600 sayfayı aşan kapsamlı bir belge özelliğı gösteriyordu. Bu özel sayıyı okurların ilgisine sunmak için bir yıla yakın bir hazırlık dönemi geçirmiştik. Gene de unuttuğumuz konular, bir başka özel sayıda giderileceğini umduğunuz eksikler vardı. Rahmetli tbrahim Olgun eski edebiyatla ilgili mektupların uzmanıydı. Onu unuttuğumuz için bana sitem etmişti. Sanırım o zamanlar bir ılki gerçekleştiriyor, önyazıda şöyle diyorduk: "Bu tür yazılann dağmıklığı, daha önce yayımlanmamış bulunması ve kişiselliği çalışmaları güçleştirdiği gibi, eksiksiz bir derlemeye de olanak vermemektedir." Aradan otuz yıl geçip "Posta Kutusu" bağımsız bir mektup dergisi olarak yayımlanmaya başlayınca bu eksikleri tamamlayacak, nice güçlüklerin üstesinden gelecektir. Dergi çıkarmanın ustası olan Enis Batur'u, böyle bir derginin çıkmasma Turgut Çeviker'i özendirdiği için kutlamak gerekir. "Posta Kutusu", kimi yazarların özel dünyalannı tanıtan mektuplarla edebiyatımızın gizli yönlerini de aydınlatmış olacaktır. Zamanın akışı kimine göre yavaştır, kimine göre hızlı. Mektup bekleyen için zaman yavaş geçiyor. "Posta Kutusu"nun üçüncü sayısına kavuşmak için bir mevsim daha zor bekleyeceğiz..." SAYFA 21 mal edilmek istenen bir şiir var: "Derviş Yunus, bu sözü Eğri büğrü söyleme. Seni sığgaya çeker Bir Molla Kasım gelir." Olabildiğince Türkçe yazmaya özensem de, dilde "Molla Kasım" tavrı takınmaktan çekinirim. Köken olarak Türkçe değil ama, dilimizde "nahif" de var, "naif'de. Attila Aşut gibi dile özen göstermemizi isteyen yazarlan ilgiyle okuyorum. Ne var ki dil dediğimiz o büyülü düzenin gizlerini dilbilimciler bile kimi zaman çözemiyor. Bu nedenle, bildiklerımizin gerisinde durmakta yarar var. Ne diyordu Şeyhülislam Yahya Efendi? "Bahr isen de katrei naçîz göster kendini." MEKTUP VAR "Belgegeçer" ile "ePosta" çağına girince "zarf" içinde "mektup" dönemi gerilerde kaldı. Oysa postacının yolunu gözlemek, beklediğimiz mektubun zarfını özenle açmak, el yazısıyla yazılmış bir mektubu içimize sindirerek okumak; özlemin tadını çıkarmak anlamına gelir. Artık postacı kapımızı çalmıyor bile, kapıdaki posta kutusuna bırakıyor mektubu. Ama "Posta Kutusu" adında bir dergi var: Mevsimlik bir dergi, üç ayda bir çıkıyor. Her sayı "Ek Kitap" da veriyor. Derginin yayın yönetmeni Turgut Çeviker daha önce "Güldikeni" adıyla bir "Mizah Kültürü Dergisi" çıkarırdı. "Güldikeni", gülmecenin edebiyat işi sayüması gerektiğini düşündüren bir dergiydi. "Posta Kutusu", edebiyatın geniş alanında, mektup türünün ne denli önemli olduğunu anımsatıyor. Dergiyi açınca önce kalem reklamlarıyla karışlaşıyorsunuz. Pelikan, Seriks, Cross kalemleriyle, ele mektup yazmak, insana sevinç veren bir duygu. El yazısına alışkın olanlar beyinle el arasında gizemli bir akım olduğuna, sözcüklerin çağrışım gücüyle kalemin daha işlek çalıştığına inanır. Doğan Hızlan gibi kalem birıktirme merakında olan, kalemdeki gizil güce inanan bir SAYI 735
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle