Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
uşten TARİHİN ve MİTOLyit jerçeğe KİTAPYAYIMlltfsanec" ^ omaııa Karlı Dağlardan» Yıldızsız Gecelerden Server Tanllll. Cumhuriyet eğltlmlnln felsefesini derinden kavramış ve amacı lyl bellrlemlştir Amaç, ülkeyi bayındır kılmanın yanında. toplumu "uluslaştırma'dır egemcnliğin bağsız ve koşulsuz halkta olabilmesi, ancak, halkın egemenliği kullanabilme yeteneğine bağlıdır. Hcr halkın, egemcnliği elinde bulundurabilmesi için, egemenlik bilincinc sahip olması gerekir. üsmanlı devletinin ümmet toplumu, egemenlik hakkının ne olduğunu bile bilmiyordu. Atatürk devrimi, böyle bir toplumda gerçekleştirilmiştir. Server Tanilli, özellikle bu durumu vurguluyor. Egemenlik hakkının kullanılabilmesi için, öncelikle, bireyin kulluktan kurtarılması gerekir. "laik hukuk devleti", egemenlik hakkını bağsız ve koşulsuz kullanamayan bir toplumda geçerli olamaz. ORTAK SORUMLULUKLAR Cumhuriyeti kuranlar, yeni bir toplum tasarımına sahiptiler. Kuşkusuz, kim ne derse desin, bu tasarımın tek sahibi Atatürk'tür. Atatürk, her şeyden önce, kadın ve erkek tüm yurttaşlarımızın iilke yönetiminde ortak sorumlulukları olduğuna inanıyordu. Devriminin kökeninde bu felsefe vardır. Server Tanilli dostumuzun üzerinde durduğu "Köy Enstitüsü felsefesi", Atatürk'ün tüm yaşamı boyunca yerleştirmek için savaşım verdiği "bağsız ve koşulsuz halk egemenliği"ni, toplumun yaşam biçimi durumuna getirmek için yaratılmıştır. Köy Enstitüsü felsefesi, özellikle, Anadolu halkının sömürülen ve ezilen kitlesine nüfusun yüzde seksen yedisiydi o zaman fırsat eşitliği sağlamayı öne çıkarıyordu. Toplumun büyük kitlesine çağdaş yaşamın olanaklarını öğretmek amacı öne alınmiştır. Böyle bir yaşamı kurmak için, altyapıyı güçlendirmek gerckirdi. Köy Enstitüleri, köylünün çağdışı üretim geleneklerini değiştirmeyi ereklemiştir. 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile 4274 sayılı Köy Enstitüleri ve Köy Okulları Teşkilat Kanunu incelendiğinde, eğitim kurumuna, yeni toplumsal işlevler verildiğini görürüz. Köy Enstitüleri kuruluş yasası, salt okııl kurma olarak görülmüyor. Bu yasalarla, "köy eğitimi dizgesi" yaratılıyordu. Eğitim yönetimi diye bir kavram yerleştirÜiyordu Türk eğitim sözlüğüne. Yeni eğitim yönetimi, önceliklc, eğitilen kitlenin gelenekscl üretim biçimini değiştirmeyi amaçlayan bir eğitim izlencesi düzenlemeliydi. Ikinci ereği, köylünün düşünme ufkunu genişlctmekti. Köylüyü, inaklardan kurtaracak "bilimsel düşünce"yi öğretmeliydi. Köylünün bilimden yararlanmasım sağlayarak sağlanabilirdi dönüşüm. Bu da, Köy Enstitülerı'nin bi limsel yöntemle üretim yapması ile olanaklıydı. Tarımda ve el sanatlarında gelişmiş insan yetiştirme yoluyla, enstitüler, köylüye yardım edeceklerdi. Bunu başardılar da. Ancak, inakları (dogma) kırmak, yılları alır. Yeni toplumun kurulabilmesi bir anda olabilseydi, insanlık, binlerce yıllık acının tutsağı olmazdı. Yapılması gereken, köylünün kendi ekininin (kültür) bilincine varmasını sağlamaktı. Bu da, yaparak ve gelişerek sağlanabilirdi. Köy Enstitüleri, köyü pazara bağlamak görevini de üstlendi. Yasa, bunu istiyordu genç kuşaklardan. Köylü, kent yaşamıyla yüz yüze gelmediğinden, gelişen ekinsel yaşamdan habersiz kalmıştı. Köy Enstitüleri, köyün kent yaşamıyla tanışmasını kolaylaştırdı. ENSTİTÜLERİN İŞLEVİ Köy Enstituleri'nin en büyük işlevi, köyün yönetimini değiştirme savaşımı olmuştur. Osmanlı feodalizmi, kırsal kesimin yönetimini, tümüyle derebeylerine, voyvodalara ve bunların buyruğundaki ağalara bırakmıştır. Bu yüzden, ağalar, köylünün tüm gereksinimlerini, devletle olan ilişkilerini yönetmeyi üstlenmişlerdir. Devlet görevlileri, köylünün sorunlarını, köylüyle değil, köyün ağası ile çözümlemeye çalışırlardı. Bu ilişki, ağa ile devlet memuru arasında bir "al gülüm, ver gülüm" yöntemiyle açıklanabilir. Ağa, köylünün işini gören bir güç olarak onu sömürür, devlet de, bu sömürüden payını alır. Böyle bir yönetim zincirinin nalkaları, ancak egemenliğin doğrudan halka geçmesiyle kırılabilir. Köy Enstitüleri, ağadevlet zincirini halka halka koparmaya başlayınca, kıyamet koptu. Çünkü, böyle bir gelişme, toprağın gerçek sahibini de belirliyordu. Kamu topraklarını kendi adına işleten ağanın ekonomik gücü, toprak reformu ile sona erecekti. Köy Enstitüleri Yasası'nın köylüyü geleneksel üretim biçiminden kuıK İ T A P SAYl 767 DARiUS R KITAPYAYtN K PERSKRALI SKRAL YURT A \\ V..Vİirlkli JjVCO Dağılım : Dosf(0.312) 432 48 68 Pazarlama: Bilüi (0.312) 229 18 66 SAYFA 8 C U M H U R İ Y E T