13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa şerif Onaran Dergilerde "100 Eser" arasında kîmi yazarların yadırganması, başka yazarlara neden yer verilmediğinin tartışılması hep sürecektir. Seçilen "100 Eser'den daha önemli olduğu öne sürülen bir başka "100 Eser" daha söz konusu olabilir. SORUŞTURMA "lOOTemelEser" incelenecek, öğrencilerin yetenekleri geliştirilecek, Türkçenin güzel, doğru, etkili kullanılma becerisi kazanılacaktır. Bakanlık bu kitapları "kaynak eserler" olara niteliyor. VARL1K dergisi "100 Temel Eser Gerçekten 'Temel' Eserler mi?" başhğı altında bir soruşturma açarak, edebiyata, dile yakrnlığı olan 14 kültür insanının görüşünü alıyor (VARLIK, Ekim 2004). VARLIK dergisinin soruşturmasında; bu seçilmiş kitapların Türk edebiyatını, düşünce tarihini yansıtan bir kesit oluşturmadığr, yaşayan yazarlara yer verilmeyişinin eksiklik sayıldığı; edebiyatımızın yerleşik yapıtlarını yansıtmadığı; eleştirel okumaya özen gösterilmezse, öğrencilerin yetişmesine yaramayacağı görüşlerinde birleşildiği anlaşılıyor. Soruşturmayı hazırlayanlar değişik görüşteki kişilerin düşüncelerini yansıtarak tek yönlü bir sonuca varmak istememiş. Gene de gerek kitapların seçimi, gerek uygulama yöntemleri bakımından uygun olmadığı, aceleye getirildiği görüşlerinde birleşiyorlar. Bu "100 Eser" genelge amaçlarına uygun ölçüdere göre mi düzenlenmiştir? Kurultay üyeleri ve yurtdışından gelen blllm adamlan 1936'daki dll kurultayında... Anadolu Türkçesinin edebiyat diline yansıyan gelişmesini gösteriyor mu? Edebiyatın dili işlcme becerisi olduğu, dilin, düşünceyi aynntılanyla göstermesi gerektiği anlayışına bakılırsa; konuyu dil açısından yorumlamak yararlı olacak. Kaynak kitap olarak önerilen "100 Eser" bu gelişmeyi göstermiyor. ESKİ DİLESKİ DÜŞÜNCE Seçilmiş kaynak kıtaplar arasında Nihat Sami Banarh'nın "Türkçe'nin Sırlan" kitabına yer verilmesini yadırgayan Emin Özdemir; öğrencilerın iyi yetişemeyeceğini, "eleştirel bir yaklaşımla okumadıklan için bir kez okudukları bir kitapla sağlıklı bir iletişime giremeyeceğini, davranış ve yargılarında tutarlılık olamayacağını, bölmelı bir kafa yapısının etkisiyle neden sonuç ilişkisi kuramayacaklarını" anlatıyor; "Nihat Sami Banarlı'nm 'Türkçe'nin Sırlan" adlı yapıtını okuyarak, dil devriminin getirdiği yeni söz değerlerini kullanan yazarlara kuşkuyla bakacaklar" demek gereğini duyuyor. " 100 Eser" arasında kimi yazarların yadırganması, başka yazarlara neden yer verilmediğinin tartışılması hep sürecektir. Seçilen "100 Eser"den dana önemli olduğu öne sürülen bir başka "100 Eser" daha söz konusu olabilir. Füsun Akatlı bu kitaplann hangi gerekçeyle seçildiğini merak ediyor: "Ahmet Hikrnet Müftüoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Nihat Sami Banarlı, Samiha AyverdL Ali Fuat Başgil, Naki Tezel, Bahattin Ozkişi gibi yazarların ve anılan eserlerinin 'klasik' veya 'temel eser' sayılması ve böyle bir listede yer alması için herhangi bir gerekçe düşünemiyorum." Bahattin Özkişi 47 yaşında ölen bir yazar. Sözlüklerde şöyle tanıtılıyor: "Hikâye ve roman yazarı (D. 1928 Fatih/lstanbulÖ. 15 Kaşım 1975). Babası Fatih desiâmlarından Ömer Lütfi Efendı, dedesi, Demirci/Manisa) ilçesinin büyük nakşi şeyhlerinden Hacı Halit Efendi ve onun babası Ömer Efendi Bağdat'tan büyük mutasavvıf Mevlâna Halid'e bağlı idi. Ilk eğitiminı babasından aldı, özelliide gördüğü tasavvuf terbiyesi kişiliği üzerinde önemli etkiler bıraktı" (Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, thsan Işık, 2. cilt, Elvan Yayınları, 2004 Ankara). Sultanahmet Sanat Enstitüsü'nü bitiren Bahattin Özkişi'nin soyu ayrıntılı olarak anlatıldıktan sonra, "Kaynak Öğretmen Okulu'nu bitirdiği Almanya'dan manevi kökleri derinleşmiş olarak döndü" denerek onun ruh yeteneği de belirtilmiş oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Genelge"siyle bildirilen "100 Eser" üzerine söylenecek çok şey var. Dil gericiliğini anışımın altında öğrencileri yazgıya hazırlayan bir anlayış da mı var? Sorgulayan, araştıran, çağdaş düşünceyi aydınlanmaya açan anİayış; yazgıya boyun eğen, yetinmesini bilen, içe dönük bir eğitim özlemi içinde midir? Dilin değişimini görmezden gelen, iç gerçeklerdeki gizemli edebiyatı öne çıkanrken gerçekçi anlayışı küçümseyen bir çalışma; Adalet Ağaoğlu'nun "Rabia'nın Dönüşü" övküsünü anımsatıyor, bizi biraz düşündürüyor... • Bu sayfayla lletişlm kurabitmenlz lcln dergllerinlzi ve kitaplannızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnun oluruz. Heklmköv Sltesl 20. Sok. No 8 06800 UmltköyAnkara Tel.: (0312) 235 9111 236 23 46 CENELCE "Genelge" 1739 saydı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 10. maddesine göre düzenlenmiş. Yasanın 10. maddesi şöyle: "Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleştirilmesine çalışılır ve bu maksatla 'Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksck Kurumu' ile işbirliği yapılarak Milli Eğitim Bakanhğı'nca gerekli tedbirleralınır." "Dilde aşırılığa kaçmak" sözü, dil devrimine karşı olanlann istediği gibi yorumlayabileceği, ucu açık bir sözdür. Bir yandan bilim dili, eğitim dili olarak Türkçenin zenginleştirilmesi isteniyor, öte yandan aşırılığa gidilmemesi öne sürülüyor. Yeni bir kavrama karşılık bulmak, eski sözcüklere abşanların tepkisine yol açacak, bu çalışmalar aşırılıkla suçlanacak, dil devrimiyle gelişen dilin yetkinliği görmezden gelinecektir. Dolayısıyla gelişen Türkçenin edebiyata yansıması nep eksik kalacaktır. Doç. Dr. Hüseyin Çelik kişisel olarak özleşen dilin gelişmesini yadırgayabilir. Milli Eğitim Bakanı olarak dil devriminin yanında yer almak zorundadır. Anayasal bir kuruluş haline getirilen Türk Dil Kurumu "Eski sözcükler de bizimdir" anlayışını benimsediği için dilin özleşmesine yeterli özeni göstermiyor. Giderek bu durum, hükümetin dil siyasetine uyan bir Kurum'la karşılaştığımızı düşündürüyor. M illi Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırmak, dilin gelişmesini sağlamak amacıyla bir "Genelge" yayımlamıştır. Bu "Genelge"yle belirlenen "100 Eser" öğretmenlerin kılıavuzluğunda okunup BERFIN YAYINLARI TÜYAPKUap Fuan'ndayız... Işığın kaynağı Doğu'da, Doğu'nun kaynağı Berfin Yayıntan'nda... M. SIRAÇ BİLGİN ZARATHUŞTRA BİR ANI Dil Bayramı'nı 26 Eylül 2003 'te, Cumhuriyetin 80. yılında Dolmabahçe Sarayı'nda kutlayan Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün katılmasıyla ilk Dil Kurultayı'nın yapıldığı o görkemli salonda geçmişte kalan bir anıyı da yaşatmak istedi. Ön konuşmacılardan biri, Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik'ti. Kişisel görüşlerini açıklarken özleşen dilin karşısında oluşu, Atatürk'ün ruhunu incitmiştir. Türk Dil Kurumu'nun şimdiki başkant Şükrü Haluk Akalın incelikli bir insandır. Ona demiştim ki: "Türk Dil Kurumu'nun neden özerk bir kuruluş olması gerektiğini anlamış olmanız gerekir." Atatürk kalıtını, dilimizin özbenliğini kazanması için savaşım veren özerk bir Kurum'a bırakmıştı. Hükümetlerin dil siyasetine bağlı kalmasını istememişti. "Eski sözcükler de bizimdir" anlayışı, Türk Dil Kurumu'nun savaşımcı kimliğini gölgeliyor. Dolmabahçe'deki Dil Bayramı'nda "Ozleşme Dilinin Edebiyata Yansıması" üzerine bir bildiri sunmuştum. Dil devriminin edebiyatımıza nasıl bir ivme kazandırdığını anlatmak istemiştim. İSMETNADİR ATASOY İ >k ı .. Rübaiyatı Ömer Havvam HYPAIIA .2 13 D. J. u. s Q S c Mustafa $erif ONARAN SAYFA 30 C U M H U R İ Y E T KİTAP S AY I 7 6 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle