25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Capote'un Benim Anlatışım adlı öyküsü yer alıyor. On altı yaşında kendisi gibi küçük bir kızla evlenen bir erkeğin hikâycsi kcndi ağzından anlatılmakta bıı öyküde. Erkek evlendikten sonra kızın kadınlardan oluşan aüesinin yanına yerleşir ve buradaki kadınların dünyasını hastalıklı olarak anlatır. Ancak öykü ilcrlcdikçe okuyucu, asıl hasta ruhlu olanın erkek olduğunu anlar. Tuhaf davranışlar içinde bulunan erkek, asalak gibi yaşamakta ve gerekli ^gördüğünde şiddete başvurabilmektedir. Ö/kü boyıınca dikkati çeken konulardan biri de, kadınların kendi aralarında kurdukları dünya düzcninin, bir erkeğin hayatlarına katılmasıyla önce tehdit sonra da altüst edilmesidir. Erkek hükmetmeye çalıştığı bu düzende ne söz geçirebilmekte ne de boyun eğmcktedir. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir bu öyküde ve öykü varamadığı sonuçla son bulur. ÇELİŞKİÜ ERKEKLER... Charles Bukowski'nin Buluşma adlı öyküsü birinci grupta incelediğimiz karakter tiplemelerine tipik bir örnek teşkil etmekte. Kaba erkek, sadistçe yaşadığı aşkında sevgilisine küfrediyor, onu aşağılayıp dövüyor. Ancak aynı zamanda kadına kaçınılmaz bir gereksinim de duyuyor ve onunla birlikteliğinde ınutluluğa ulaşıyor. Kadın isc, dıırumunddn rahatsı/lık duyup bunu itade etse de, adamla beraberliğini kayırsı/.ca kabullenmiş gözükuyor. Paııl Bowles taralından yazıknış olan Laçen'le Hıdır'ın Oyküsü, bir yandan Doğu kültüründeki kadınerkck ilişkısini irdelerken diğer bir yandan da hükmedici erkeğin yaklaşımı ve beklentileri karşısında kadının dunımunu gözler önünc seriyor. Kadının öyküdeki pozisyonu diğer öykülerdeki kadınlara benzerliği açısından bir evrensellik sergiliyor, çünkü diğer öykülerde olduğu gibi burada da kadına hükmediliyor ve kadın durumıınu sorgulamadan kabulleniyor. tki arkadas, arasında gidip gelen kadın, öykünün sonunda biıisi tarafından sahipleniliyor, tabii kendisine söz hakkı tanınmadan. Oykü tamamıyla birinci gruba giriyor. [. L. Borges'in Araya Giren adlı öyküsü iki erkek arasında hoyratça paylaşılan kadını konu etmesi açısından Bowles'ın öyküsüyle benzerlik göstermckte. Aynı kadına âşık olup onu paylaşan iki kardeş, kadını arzuladıkları şekilde kullanıyor, satıyor, geri alıyor ve en sonunda öldürüp gömüyorlar. Öykü, erkeklerin birbirlcrine duydukları gereksinimi kadına duydukları gereksinimden üstün tutmaları açısından oldukça dikkat çckici. Bu öyküyü de hiç düşünmeden birinci grupta sınıflandırabuiriz. Milan Kundera'nın yazdığı Otostop Oyunu, bir seyahate çıkan sevgililerin oynamaya başladıkları otostop oyunuyla birlikte bir kurgu dünyasının içine girmelerini ve bu dünyada kendilerinin ve birbirlerinin o ana kadar farkına varmadıkları özclliklcrini kes,fedip hissetnıelerini konu ediyor. Kadın, bu oyunun başlangıcında bastırdığı duygularını keşfedip bunları özgürce yaşamaktan mutluluk duyarken erkek, daha önce ortaya koymadığı buyurgan, bencil, kaba tavırlaruıı sergiliyor. Öykü ilerledikçe yeni rolleri kadını hayal lurıklığına uğratırken erkekte bir daha değişmeyecek hisler uyan dırıyor. Her ne kadar öykünün sonunda her ikisi de eski hallerine dönmüş görünseler de okuyucu, erkekteki değişimin kalıcı olduğunu hissedebiliyor. Başlangıçta ikinci gruba ait oldıığunu düşündüğümüz öykü, birinci gruba ait olarak son buluyor. Bernhard Schlink tarafından yazılmış olan Benzin Istasyonundaki Kadın, yıllarını beraber geçirmiş olan bir çiftin alışkanlık halini alan evliliklerini canlandırma çabasında, hep hayal ettikleri seyahati gerçekleştirmeleri ile erkeğin, daha önceden farkına varıp isimlcndiremediği ancak seyahat esnasında hep hayalini kurmuş olduğu rüyayla karşılaşınca kendisine ve kansına itiraf edebüdiği evliliğini artık istemediği gerçeğiyle yüzleşmesini anlatıyor. Erkek, rüyasını gercekleştirme ihtimali uğnına hiç tanımadıkları bir ycrde kansını terk edip kcndisinin de bilmediği yeni bir hayata adım atar. Bu öyküde de, bir yandan erkeğin bencil doğası gözler önüne serilirken diğer bir yandan kadının değişmez yazgısı yineJeniyor. JAPON KÜLTÜRÜ Kazuo Ishiguro'nun öyküsü olan Bir Aile Yemcği, okuyucuyu Japon kültürüne götürüyor ve bu kültürde erkeğin toplumdaki yerini sergiliyor. Öykü, Japon bir kadının zchirli balık yiyerek ölmesinin ardından ailesinin bir araya gelmesini ve bu buluşmada yaşananları anlatıyor. Baba, Anıerika'dan gelen oğluna, onurlu bir arkadaşının iflas etmesi sonucu intihar ettiğini ancak öliime ailesini de beraberinde götürdüğünü anlatıyor. Okuyucu, pisirdiği balığı ailesine akşam yemeği olarak yediren babanın da arkadaşının intiharını farklı bir yolla uyguladığını hissediyor. Ancak okuyucu, babanın bu ölümü kansına kavuşmak için gerçekleştirmeye çalıştığını da anlıyor. Öykü, erkeğin mutlak hâkimiyeti ve otoritesi açısından birinci grupta değerlendirilirken, açıkça ifade edilmese de, kadına duyulan gereksinim ve aşk yüzünden erkeğin, kendisini ve ailesini ölüme götürmeyi göze alması öyküyü ikinci gruba sokabiliyor. Seçki, Ernest Hemingway'in Aydınlık ve Temiz Bir Yer adlı öyküsüyle son buluyor. Bu öyküde okuyucuya, yaşlı ve genç erkeklerin hayata bakışlan ve hayattan beklentileri anlatdırken, en çok, erkeğin yalnızlığı ve bununla baş etme çabalan dile getiriliyor. Erkeğin yalnızlığını anlatan bu öykü ile Murathan Mungan'ın son noktayı koyduğu Erkeklerin Hikâyeleri özetle, insan doğasının belirlediği duyguları kendine göre duyumsayan erkeğin bu hisleri olumlu ya da olumsuz yönleriyle kadınlarla yaşadığı ilişkilere nasıl yansıttığını anlatıyor. Erkeğin kadına hislerini yansıtma şekli ne olursa olsun aslında kitap, bu konudaki tek bir evrensel gerçeği farklı yollarla dilc getiriyor: Nc onlarla ne de onlarsız...* (*) htanbul Üniversıtesı Edebiyat Pakültcsı Amertkan Kültürü ve Edebıyatı Anabılım Dalı Araftırma Görevlısı Erkekleren Hikâyeleri/ Murathan Mungfiıı /Metis Yayınlan/1 lJ6 s. Erkeklerin Hikâyeleri, Murathan Mungan'ın ortak yönlerini yakaladığı onaltı öyküden oluşturduğu bir seçki. REFİK ERDURAN Idam talebiyle Istiklal Mahkemesi'nde yargılanan kocası Zekeriya Sertel'e bir dostu, yemeğe davet ettiği yargıçlardan haber getirdi: Adamlarla bol bol yiyip içtik, hoşça vakit geçirdik. Senin dunımunu sordum arada. Evet? Kararlannı sana söylemeye geldim. Söyle! Sakın üzülme. Seni asacaklar kardeşiml... Ömrü baştan sona böyle trajikomik olaylarla geçen, dopdolu siyasal yaşamı Nâzım Hikmet'le tanışınca daha da ivme kazanan Sabiha Sertel'in yaşamöyküsünü anlatan Refik Erduran, tüm önemli kişileriyle dönemin çarpıcı bir panoramasını da çiziyor. REMZİ KİTABEVİ SAYFA 19 C U M H U R İ Y E T KİTAP S AY I 7 67
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle