06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KOYDE PAZAR GUNU Meyhanenin çıplak döşeme tahtasında tepiniyor gençlik terütaze gümbür gıimbür, oğlanın eli, nasırdan kaskatı olmıış da, vapışjmış sarısın kızın eline özgür; bira esriği çalgıcılar çalmakta "Satılmış Gelin"den parçayı bi tür. Raincr Maria Rilkc / Şiirler / Çeviren: Yüksel Pazarkaya Rilke'nin genplik şiirleri Şiirin işlevi ve niteliği bugünlerde Türkiye'de yeniden sorgulanıyor. Yazılan şiirde bir yenifik, bir özgünlük yoksa, bu tür iraeleme ve tartışmalar, denize su taşımaktan öteye geçmez. Şiire şair ya da okur olarak yönclen gençler, bu tartışmalarda ancak bıkkınlık bulacaklardır. Genç şaire en özlü sözleri, bundan yüz yıl önce Rainer Maria Rilke yazdı. Kâmuran Şipal'in Türkçeye çevirdiği "Genç Bir Şaire Mektuplar" (Cem Yayınevi) bugün de eksiksiz geçerli, bir genç şaire söylenebilecek en alçakgönüllü ve en can alıcı sözlerdir. Rainer Maria Rilke, 17 Şubat 1903 tarihli mektubunda özellikle şiire giden yolu şöyle öğütlüyor: "Aşk şiirleri yazmaya özenmeyin, herkesin pek aşinası olduğu, pek alışılmış biçimlerden kaçının, hepsinden zordur bunlar çünkü, geçmişten eli yüzü düzgün, hatta kimi nefis denecek yığınla şiirin elde bulunduğu bir alanda özgün eserler yaratabilmek büyük bir gücü, olgun bir beceriyi gerektirir. Dolayısıyla, genel temalardan kurtulup kendi günlük yaşamınızın temalarına sığınınız; hüzünlerinizi, isteklerinizi, geçici düşüncelerinizi, herhangi bir güzelliğe ıtarşı duyduğunuz inancı anlatın; içten, çiğırtkanlıktan uzak, alçakgönüllü bir yüreklilikle anlatın bütün bunları; ruhunuzaakileri dışa vurabilmek için çevrenizdeki nesnelerden, düşlerinizdeki imgelerden, anımsamalarınızdaki görüntülerden yararlanın." (s. 11) Genç Rilke kendisi de aynını uygulamış, dana ilk şiirlerinde önemli bir şairi muştulamış. 1895 yılında yayımladığı "Larenopfer" (Larlara Adak) kitabından birkaç örnek. (Kitabın bütünü Cem Yayınları arasında çıkacak.) YAPI (1) Modern yapı şablonıı hiç bana göre değil. Oysa şıı eski cvc dahil zengin, geniş teraslar, asil kiiçuk, gizli balkonu. Ve geniş kemerli tavanlar, öylesine uygun ses için, gömme raflar, dııvara içkin, kollannı ıızatır oradan sakin Alaca karanlık sana bu anlar. Dııvarlar daha geniş, daha kuvvetli ve kesme taş, gobeklerden;tiiylerim olıır diken diken, bakınca kira kışlalarına ben bu küçük, sakin cumbadan dertli. BEYEVİ Geniş ranıpasıyla beyevi: giizel göriinmek ister bo/ parlaklığı. Bozuk taşlarıyla kaldınmları ve orada köşede donıık yağ feneri. Pencere kenarında baş tıklıyor bir güvercin, bakmak istiyor sanki perdeden içeriye; yııva yapmış kırlangıçlar loş girişe: buna havalı dcnir, cvet, buna bcn büyülü derinı. BARBARLAR Bir park biliyorum koskoca kcntin yitmeye ba^ladığı yerde; şimdı gıriyor sınırından balta, diyorlar: Parsellenccck ijjte. Burası prens parkı ClatnGallas, toplu konutlara baş eğecek sonu, sanki bir koruydu Pallas kehanet fısıltılarıyla dolu. Şimdi hayırsızlar üstüne çııllanıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 696 "Haydi için! Bugün içkiler benden." Papaz Efendi. Keyften hoşlanan biri. Danstan sonra coşanlan nc^cdcn çaöırınca masasına gönlii diri, çekiliyor dışarda akşam, altın renginden gülüyor pervasız pencereden içeri. DOĞDUĞUM EV Çocuklıığumun sevgili evi bellekten gitmedi uçup, dizi resimlere bakardım mavi ipekJi salonda oturup. Bir bebe giysisi, kâkülü gumüş şeritten zengin, mutluluktu; dık yaşlı gözümü durmadan sıkaraı "hesap" dcrsim. Orda, bilinmez bir çağrıya uyarak, şürlere uzanırdım, ve bir pencere kenarında tramvay ya da vapur oynardım. Bir kız bana hep el sallardı karşıki kont konağında... Köşk o zaman pırıl pırıldı, bugün miskin uykuda. Ve o sanşın çocuk, gülerdi, oğlan ona öpücükler gönderince, o yok artık; uzakta yatıyor sakin hiç gülmeyeceği o yerde. ORTA BOHEMYA MANZARASI Uzakta ağarıyor dalgalı ormanların g^ölgeli etekleri. Sonra kesiyor tek tük ağaç petekleri kula rengi alanuu yüksek ba^akiı tarlaların. lin parlalc ışıkta çimlenıyor patates; sonra niraz ötede arpa ve sınıra çam dayanıyor resimde. Yeni ormanın tâ iıstünde parlıyor kilise kulesinden kızıl altın renkli haç, lâdınlerin arasından yükseliyor korııcıı evi;ve hepsinin üstünde bir taç gibi gökkubbe, duru ve mavi. MEMLEKET TÜRKUSU Tarladan yankıyor bir ezgi; bilmem, ne oluyor bana böyle... "Gel yanıma, Çek kızı, bana bir memleket türküsü söyle. Hiçbir faninin görmediği mekânın: çağın gürültüsü bastırıyor tannlar sözünü Pythia'nın. HALK DEYtŞt ()yle dokunaklıdır Bolıemya halk deyiiji, kalbe usııldan girdi mi, kılar onu ağır mı ağır. Çınlar sana türküsü hâlâ, bir çocuk inceden söylerse patates soyarken, gecenin geç düşünde tâ. Gitmiş olsan bile buradan çok uzaklara, düşer yıllar sonra aklına ille. Kız bırakıyor orağı, kaşja göz arası butda uy,oturup tarla kenarına soylüyor: "Kde domoj nıuj"... Şimdi duruyor sessiz. Yaij dolu gözlerle bana bakarak, alıp benden bakır meteligi elimi öpüyor susarak. SONBAHAR DUYGUSU Hava ılık, ölüm odası gibi, ki sessiz bekler ölüm kapı altı; sönmek üzre bir mum sanki, ıslak damlarda soluk bi pırıltı. Yağmur suyu oluklarda hnıldar, bitkın rüzgâr gezer yaprak morgunu;ve ürkmüs bir çulluk sürüsü kadar geçiyor urak bulutlar boz yorgunu. SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle