06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Panof sky'nin ikonografı ve ikonoloji yöntemi karşısında imgelerin tanıklığı sonınıına değindiği bölümuür. Cıomb rıch'inbukonudaki elcştirile rinden de yola <,ıkarak,2(). yiiz yılın başlarında geliştirilen bu yöntemi, bazı açılardan fazla "kaü" ve "belirsiz" bularak elestirmektcdir Burke de. tmgelerin "çeşitliliği", sorıına bu yöntemle bakmayı zorlaştırmaktadır. Bu dıırumda "imgenin imgesi" olan manzara resmi, ikonografik yaklaşım konuşunda zorluldar yaratır (s. 46). Öte yandan iktidar kavramıyla portre resimler arasında da, sanatçının bu kavranıla örtüştüğü ya da örtüşmediği dıı rumlarda, bu tür imgelere tanıklık bazında yaklaşan tarihçıleri, çelişkili sonucjarla karşılasma tehlikesi bcklemektedir. "Siyaseten doğru olan" şey, irnge baglamında "doğru" olmayabilir, ya da sanatçı özeJlikle tarihscl olayları ve olguJarı tuvaline taşıdığı yerlerde, bulunduğu konum nedeniyle yalan söyleyebilir. Lewis Hine, fotografların yalan söylemeyeceğini, ama yalanuların fotoğraf çekebileceklerini söylememiş miydir' Aynı şey, resim için de söz konusu olamaz mı? Hele başka kültürlere kendi gözlüklerinin arkasın dan baktıklan inn, o kültürler hakkında ürettikleri rıkirler de kendi bakışlarına paraJel olacaktır doğal olarak. lşte bu aşamada, "ötekiler" için "kalıp yargılar" sorunugündemegelmektedir (s. 137) Batılı baluşı, sömiirgeci bakış gıbi yakın dönemlerin üriinıi sayabilece^imiz yaklaşımlar, başta Edward Said olmak üzere, "şarkiyatçı" (oryantalist) görüşün arkasına gizlenmiş olan "öteki" (Aııtre) kavramına bir de bu doğrultuda bakmaya zor layacaktır bizi. Burke'e göre bu kavram, çok daha geniş bir olguyu, bir kulturün bir diğeri tarafından ya d;i bir kültiire mensup bireylerin, bir başka kültiırden kişiler tarafından "klişeleşmiş algılanışı"nı yansıtan özel duruınlardan biridir (s. 147). Bunun yanı sıra "içerideki ötekiler" devardırkuşkusuz. SözgelişiHrueghelin resimlerinde tanık ulduğumuz köylü dünvası, içerdeki ötekinin Dİr yansımasıdırCs. 154). Peter Burke, bıı noktada yapısalcı ve postyapısalcı yaklasunları, tarine tanık Iık yapacak imge okumalarında çözum olarak göriiyor, bu vaklaşımlann "yön tem" olarak adlandırılmayı en fa/la hak edenlerolduguna inanıyor (s. 194). CJör sel anlatıları vapısalcılık bağlamında <;ozümlemenin, özellikle "aydınlatıcı" olaca ğı aörüîjündedir. Tıpkı metinler gibi, imgelenn algılanışınııi tarihi tle gostermek tedü ki, yanlış anlama her zaıııan söz konusu olabilmiştir. Aynı nesne, hatta aynı olay üzerindeki farklı yorumlar, "hatadan ziyade normal" olgulardır (s. 204). Peter Burke, kitabmın sonunda, bu çalıijiTiayı kaleme alırken, inıgelerin ne top lımısal gerçekligin bir yansıması, ne de toplumsal gerçeklikten kopuk birgoster geler sisteıni olmayıp, bu "iki ııy nokta nınarasındamuhtelifkonumlardayeral dıklan" baküjinı benımsediğıni belirtiyor ve Panofsky'nın ünlü deyişiyle bağlıyor görü^lerüıi: "!jeytan ayrıntıdagizlidir." Başarılı bir çeviriyle dilimize aktarılan ve konuya ilgi dııyanlara, özellikle de sanat tarihi ve tarih eğitimi görenlere, sanat ve tarih kavramlanna ilişkin eleştirel bir utuk açacağına inandıgun kitap, seçilmi^ kaynakca ve dizin bolümleriyle, kendi lurunde bir biitünlük oluşturuyor. • "Tarihiıı Gürgii Tanıkları"/ Pctcr Burge /Çev. Zeynep Yelçc/ Kitap Yaytnevı 2 i, larih ve Coğrafya Dızısi X, Nısan 2003, tstanhul den. Ancak romanın sonlanna doj^nı gereksiz bir öge eklenmiij, o da aşk.'(îerek siz'liği iseşuradangeliyor; romanın enolmavacak yerine, en olmayacak biçimtle yerlcştirilmiş. tstanbııl'daki evini dep remzedelere acan gazeteci Yazgülü ile Si nan Lalorge, felaketortamında 'ilkgöriış re aşk'ı yaşıvorlar. Aşk, her zaman, heı verde olası, ama böyle de "roman cok mıı bo^ucu oldıı acaba, bu kadar felaket an lattık sıktık mı okııyucuyu" denmişçesine 'sonradan' eklenmez romana. Okur zaten deprem sonrasının o karanhk, ic karartıcı, acı yanını, en kötu felaket senar yosunu bilmek istiyor. (Mabileceklerin en kötüsü neymiş, oiıu görmek istiyor, çiin kü romanın gidısatında oiddia var. Usielik Kıııkkanat lelaket orramının rasvirin deoldukça başarılı. Mine Kırıkkanat'ın biri ucıız iki ayrı baskısı yapılan yeni romanını, 'Bir Ciün, Gece'yi alın, okuyun. Depremi yaşama dan önce bir kez daha ilikıerinizde hissedin. Ama romanda anlatılan pavlaşım he saplarına birkaç adım mesateden bakın. Tiirkiye'nin depremden önce, o dehşe tengiz duruma duşmeden önce 'küllerinden dofima' ıhtiıııalinin ne oldugunu dü şünün bir. Ayaklannızı nereye bastığınıza bakın. Bu romanda yakın geleceğimizden çok şey bulacaksınız. AiTia yazarının ıımutsuzluğunu size aktarmasına izin vcrmeyin. Bu romanın gcrçege donıışmesıne de. • [email protected] Bir Gün, Gece/ Mıne C Kmkkanat! OmYaymları/2001 Yalan, bir tatlı zehir gibi katılır hayatımıza. YALANCI Sinsice sokulur ÖYKÜLER yanımıza, sonra içimize; 9 YAZAR, 9 ÖYKÜ ufak ufak belli eder varlığını; rahatsız etmeden. Gerçi bir huzursuzluk duyarız başlangıçta, bir yabancının tedirgin edici varhğını, fazlahğmı. 'Buradayım,' der fısıltıyla, 'buradayım bana ihtiyactn olduğunda, sakın unutma, sana hayatı kolaylaştırmak için varım ben. Hem bir şey de istemiyorum senden, yardımımı iste yeter.' Temkinle yaklaşınz ona önce, hafifçe uzatıp elimizi dokunuruz tenine. Yumuşaktır, sıcaktır, dokunulasıdır. Sonra parmaklarımızı açıp kavranz onu, hemen gelir, istediğimiz gibi eğip bükeriz, biçimden biçime sokarız, hükmederiz ona. Öyle sanırız. Her birimizin hayatına çıkmamak üzere girmiştir oysa. Kimliğimizin bir parçası olmuşrur, vazgeçemeyiz, kurtulamayız kollarından kolayca. Yalan, gerçeğin bir parçası olur sonunda, gerçekten bile gerçek olur. Ve bizi inandınr kendine. f IMlt M \ I M I II MI1I1 III k l l> l l k v l K ı ı / I I K I I K U S.MKK VS| ASK\tt S MM IS k\( VN MI H M 4.1 I MI . CEMİL KAVLIKÇU / HAİİİB BF.KTAŞ / İKKNUR ÖZDEMÎR M. SAüIK ASI.ANKARA / ME1İN KAÇAN / MURAT GÜ15OY NAZI.I ERAY/TAHSİN YÜCEL/YEKTA KOPAN cağını da biliyoruz üstelik. Peki o halde, insanların korkularuıı canlandıracak bir roınan yazarken, neden umııtlarını da canlancıırmıyoru/f' Umudu bir yanılsama olarak bırakmamak, elimizde değil mir1 1 lazır bunun henıız gerçek değil de bir roman oldtığunu hatırlatmışken, bunun dabirele^tirisinegıri.şelim. 'BirGün.Cîece' her şeyden önce okuyanın tiıylerini ürpertecek, depremle ılgili korkularını daha fazla canlandıracak bir roman. Ama okudukça yazanlann ne kadar 'gerçek' ve aslında ne kadar 'yakın bir gelecek' ol duğunun rarkına varıyor ve istanbul'a 'bir gün haritadan silinecek' gozıiyle ba kıyorsunuz. Sade, akıcı bir dille yazılmış olan bu kitap, bir solukta okunacak türC U M H U R İ Y E T K İ T A P 2000'li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin doğusunda, şair ve öğretim üyesi Sean Farrell'in evinde ilginç kişiler bir araya gelmiştir. Aralarında şairler, yazarlar, öğretmenler, bir avukat, bir fırıncı, bir boyacı, karanhk bir geçmişi olan bir genç kadın ve bir bebeğin de bulunduğu bu topluluk Şükran Günü yemeğini birlikte yiyeceklerdir. Onlan gözleyen, içlerini okuyan, gelecekleri hakkında hüküm veren biri vardır ki o, romanın hem anlatıcısı, hem de yaratıcısıdır: Tanrt. Nancy Huston AĞIR ÖLÜM L Kanadah yazar Nancy Huston'dan 20. yüzyıla dair bir roman. Ağır Ölüm, yazgıya dair bir alegorinin, bir Son Akşam Yemeği'nin romanı. hnp /wwwcnnyuyınları tunı • postj yavıncvıCfj'canyuyınlıırı f YAY1NLARI S A Y I 69 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle