06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kardınız sanki... Sonradan Denizli'yetaşındığımızda da yaşadım bu gerçekliği... Kocaman, uçsuz bucaksız avlular içinde tek tek evlerdi, kapıları, pencereleri birbirine açık... Kimse kimseye küs değildi, kimsenin kimseden gizlediği bir yani yoktu. Çocukluğumda girip çikmadığım ev, gezinmediğin avlu kalmadı... Gizlilikleri yoktu benim için, her yanlarını, her hallerini gördüm evlerin, insanların... Özellikle de benden büyük kadınların... Ev içlerinin yaşamlarına öyle çok tanıklık yaptım ki, zaman zaman yazdıklarıma sızdığmda bu, açık söyleyeyim utanıyorum. Hiç kimseler tanımasa da ben biliyorum ya onların kimi gizlerini kırıntılar biçiminde serpiştirdiğimi... Kızıyorum kendime, ihanet ettiğimi düşünüyorum onlara... Böyle yapmaya hakkım olmadığını... Sanki onların yaşamlarını çalmışım gibi bir eziklik duyuyorum içimde. Şimdi düşünüyorum da, ne çok şey borçluyum aslında ben o kadınlara. Yazarlığımın gerçek ebesi belki de onlar... Uykusu Sakız, bir açıdan bu kadınlara, o ev içlerine sunulmuş bir minnet borcu belki de... Uykusu Sakız'la ilgili olarak "aile içi ilişkiler toplamı" saptamanıza bakarak söylüyorum bunları. Öykülerimi EsendaTın öyükleriyle ilintilendirmiş olmanızdan ise onur duyuyorum yalnızca... Uykusu Sakız'daki öykü evreni de, öykü kişileri de bire bir örtüşme içinde. Dikkat edilirse tıklım tıkış bir yoğunluk göze çarpmaz bu öykülerde. lnsan azdır, mekânlarsa geniş. Böyle olunca, ne denli rekabet içinde olsa da o genişlikte başa çıkabilmek için dayanışmak zorundadır insanlar. Bu yüzden acdarda bunu paylaşıp dayanışırlar, mutluluklarda isebunu üleşip sevinirler... Öyküleri "sıcak, duyarlı ve bol ışıklı ortamlar"la ilintilendirmeniz de onların bu özelüğinden kaynaklanıyor herhalde. Bir de yaydıkları iyimserlikten... Yazarın iyimser dünya görüşünün dışında öykü kahramanlarının yaşama bakışlarından kaynaklanıvor bu. Bakıyorsunuz, hepsi yoksul, acılar içinde yaşıyor; ama onca çözümsüzlük, sorunların birikmişliği karşısında küsüp bir köşeye çekilmiyor, yaşamdan el etek çekip kendi içinekapanmıyor. Yaşadığı mutsuzluk, olumsuzluk nedeniyle diğerinden utanmıyor, çünkü öteki de bunu yaşıyor, birbirleri arasında bir uçurum yok bu anlamda. Saklısız, gizlisiz bir ev içi yaşamı bu! Her şey, herkesin gözü önünde olup bitiyor çünkü. Gizleri olan tek varlık belki kadınlar yine... Güçlü olanlar da... Çocuğun dünyasını belirleyen yalnız toplumsal ilişkiler değil, aynı zamanda Sarayköy'ün doğast ve geçmişi... "Vçurlmalar Âğlar" başlıkh öyküdeki deyisle "haritaya yerleştirilmiş bir yeşil küfe", "kayalaşmtş denizyıldızlart"nın bile yüzeyde görüntüğü bir toprak parçası... Sarayköy'den söz açarken evlerin bu yüzleriyle yapı olarak görünmekle birlikte gerçekte avlularla, sonuçta ovayla bütünleştiğmi söyledim. Uykusuz Sakız daki öykülerin doğayla bütünleşmeleri de bunun olağan sonucu olmalı. Çünkü insanlar yapay bir evren içine çekilmemişler henüz. Çocuklar işte bunun verimini sürdürüyorlar buradaki öykülerde. Adım attıkları yer doğanın bağrı, geçmişin izleriyle örülü kalıntdar. Her çocuk, deyiş yerindeyse eğer, kendini doğayla sınıyor. Aileler denli önemli bir belirleyen bu, sizin de çok yerinde bir vurguyla belirlediğiniz gibi... Doğa karşısında bu sınamadan geçmeyen, başarılı sınav veremeyen kim varsa, özellikle çocuklar arasında bir tür aşağılanmayla karşılaşıyor... Bu, bugün yalnızca kırsal alan çocuklarında kalmış olabilir, kimbilir bu da kalmamıştır belki... Oysa bu yan çok önemli! Yalnız insan CUMHURİYET KİTAP SAYI 651 Ev id yaşam değil, hayvan da böyle bir stnamayla dene bir anatomi dersinin canlı modelleri niyor kendini, oyunlar kuruyor; çünkü gibi gösterdikleri yönünde bir kuruntudoğa karşıstnda bu yönde sınavı kazanamu aa açayım bu arada. Bilmem doğru mayanlar, kendilerini besleyip var edemudur bu gözlemim, ama kadınların, ercek bir değerler dizgesi de oluşturamıkek çocuklarının cinsel organlarıyla şayorlar! Günümüz insanı, plastik bir evkalaştıklarını, çırılçıplak Dedenleriyle renle kuşatılmasına karşılık beklenilen onları kucakladıklarını, bu arada memetepkiyi vermiyor, bu nedenle olmalı, yalerini, karınlarını (ama kasıklarını asla pılan edebiyatı anlamakta da güçlük çedeğil!), sonra bacaklarını gösterdiklerikiyor. Öyle ya bu kişinin edebiyatı da ni biliyorum. Yaşdaşlarımın da bunu plastik olacaktır. Ancak buradan yola çıçokça yaşadıldarını... Kimbilir, belki olakarak kıra, doğaya dayalı bir edebiyatın, naksızlıkların, yan yana yaşama zorunlubunlar karşısında üstün olacağı sonucuğunun getirdiği bir dayatmaydı bul na gidilmemeli! Ama şu da var: insanı Ama oir kez daha altını çizeyim; kabütünleyen ilişkiler yumağı içinde dodınların bu oyunu, erkek çocuklarına ğayı, onu var eden katmanları göz ardı cinsel kimlik kazandırma amacı taşıyorettiğinizde, kim ne derse desin, sonuçta du herhalde, belleğimi onca zorlamama eksıîdi bir edebiyat ürünü çıkar karşınıkarşın, hiçbir sapkınlık boy vermiyor bu za. görüntülerde! Burada şunu da söyleme Kitabın adt, anlatıcı konumdaki çocume izin verin lütfen; sanatsal açıdan ola9un algılartnt, dünyasını çok iyı iletiyor ğanüstü bir zenginlik sunabilecek böyle bize. Bunun içinde, dünyayla, bedensel bir izleğin ve konunun, yukanda dile gehazlar araaltğıyla kurulan ilişkiler de var. tirdiğim bayağılıktan da kendini kurtarÖzellikle annesiyle, büyükannesiyle, teyması gerekir. Yani bu ilişki herhangi bizesiyle kucak kucağa yasarken... Günüçimde sapkın bir cinsellik için gereç yamüz yaşam biçiminin eksilttiği bir sevgi pılmamalı. Bizde, alaturka bir kafayla, ağınt mt batırlatmak istediniz okurlannıbunun anneoğul arasında yaşanan bir za? cinselliğe kayclırılabileceğini düşündü Uykusu Sakız'daki öykülerde yer ğümden, bu yönde daha en başta uyarıalan "bedensel haz"ların erosal anlatılar da bulunmayı görev sayıyorum! biçiminde alımlanmasını istemem doğGünümüzde, artık böyle bir yaşama rusu. Çünkü bunları birer var oluş öğebiçiminin izlerine rastlanmıyor! Erkek si olarak serpiştirmeye çocuklar, kendilerini çaüştım ben. Doğa karsevgiyle kuşatan anne"Uykusu Sakız'da, şısında insanın kendisidoğrudan tiyatronun, kadın ellerinden öylesini sınamasının bir parne uzak, öylesine yokçası ya da... Öyle ya, ya sinemanın konu edildiği sun ki, onlara cinsel şamımızın en önemli kimlik kazandıran anöyküler de var; ama yönlendiricisi değil mi yazarlığımda tiyatronun, nekadınlar öylesine çıyaşamı sürdürme dürkıp gitmiş ki yaşamfasinemanın etkisi tüsü? îşte bedensel hazrından, öykülerin DU yaların keşfi, yaşamı sürbunlarmış gibi ni çok ilgi çekti, epeyce dürme isteğinin keşfi duruldu üzerinde... Saalınmamalı; çünkü aynı zamanda... Bunu nırım biraz da inanılbunlar konu, izlek kim yapacak? Anneler, mazlıkla bakılıp olup kadınlar yani... Annele bağlamında her yazarın bitenlere... rin ya da onlarm konuIşin gerçeği şu: o kaöyküsünde de mundaki kadınların, bu yani o görülebilir. Tiyatronun, dınlar,yok artık,annekaöykülerde çocukların dınlar onların belgesel sinemanın cinsel anlamda da ebesevgileri de! Şimdiki zaliklerine soyunduklan benim yazarlığımdaki man dilimine böyle angörülür... O yıllarda, o etkisi bu türlerin kendi nekadınlarla erkek çoyaş erkek çocuklarına, cuklar yerleştirmenin kadınlann sanki beden iç dinamiklerinde gizli olanaksız olduğunu dülerini gizlemeden, terisyanılmiyorsam... " şünüyorum bugün. Öykülerinizde kadınlar başat durumunaa. Kocastmn "Ruhum," dedig'i büyükanne, anne, cumhunyet öğretment Sara Hanım, sosyalist Zehra Hanım, ut çalan yenge, komşu Esin Hanım ve dig~erleri... Öykü kişisinin en çok besaplaşlığt da onlar. Neden? Bütün bunların ardından Uykusu Sakız'da kadınların başat konumda bulunması olağan artık. Bu çerçevede, kocası tarafından "Ruhum," aiye sevilen büyükanne, gizleri olsa da çocuğuna sevgisinde kusursuz davranın anne, cumhuriyetin ilk öğretmenliğini yapan, yaşamını cumhuriyetle özdeşleştiren Sara, tüm sıkıntıları göğüsleyip sosyalist kalmayı beceren Zenra, aşktaki kırgınlığını uduyla dengeleyen Nezihe Yenge, yaşadığı onca kıstırılmışlığa karşın erdenliğini koruyan Esin, birl>aşka erkeğe beslediği aşkta direnen N4ine, sonra öteki kadınlar, öteki anneler... Hepsi de birer çığlık bu kadınların. Yaşadıklarını birer "ilk" gibi yaşıyor çünkü bu kadınlar, bu yüzden de kahramanlar. Baştan bu yana anlattığım nedenlerle her biri birer öncü kendi çevrelerinde; yol açıcı, kaba deyişle öykülerdeki erkeklerin yaratıcıları, biçimlendiricileri... Yani hepsi birer ana tanrıça kısaca! Bu nedenle öykü kişilerinin bunlarla hesaplaşmaya girişmesi ;ok doğal! Öyle ya, öykülerdeki erkeker, kendilerine en yakın olan bu ana tanrıçalarla tartışmaya, onlarla kıyasıya çatışmaya girmeyip ne yapacak? Kendini var edebilmek için, var edici bu bağlardan kurtulup özgürleşmeye yönelecek... Ne var ki, öykülerdeki erkekler kendilerini var eden bağlardan, bunların yaratıcısı kadınlardan ne denli kurtulmaya çalışırsa çalışsın bunu başaramıyor... Başaramayınca da kadınları kutsayan metinlere dönüşüyor öykülerin her Dİri. Sonuçta Uykusu Sakız'ın imge anlamındaki karşılığı için, "erkeklerin ana tanrıça kucağı" denebilir belki de... Î Öykülerin toplamı bir dönem panoraması çiziyor. Ağtrlıklı olarak 1950'li, 60'It ytllar... O yıllann Anadolu kentlerinde çok önemli bir yer tutan sinemalar ve sonraki yıllarda peş peşe kapanan kitapçılar... bu açıdan "Ğiaenler Öyküler başltklı son öykü, okuru, yeniden önceki öykülere gönderiyor. ..Bunu özellikle mi istediniz? Uykusu Sakız'ın son öyküsü, "Gidenler Öyküler","... Benim öykümü kim yazacak?" diye sona erer. Bu tümcenin hemen ardından ilk öyküye dönmek olası. Onun ilk tümcesi de nitekim şöyle: "Biz buraya dışarıdan gelmişiz..." Sizin saptamanıza öteki okurlar da katılır mı bilmiyorum, ama tam da sizin saptadığınız gibi düşündüm ben. Istedim ki, son öykünün ardından önceki öyküleregidebilsin yeniden okur... "Uykusu Sakız" hali sürdüğüne göre... Ama Uykusu Sakız'daki bu öyküler üzerine açımlayıcı yazılar yazılmadı pek. Kimilerinin yazılı iletilerine, yüz vüze geldiğimizde bana söylediklerine baîulacak olursa, benim öyküler üzerine yazıyor olmam engellemiş bunu, yani yazmaya çekiniyorlarmış. Canları sağolsun. Bu kendilerinin bileceği iş. Ama ben kendi payıma, öykü yazmayı da, bunun yanında öyküler ve öykü sanatı üzerine yazmayı da sürdüreceğim elbette. Bu da benim seçimim! Bunu şunun için dile getirme gereği duydum. Nursel Duruel gibi çok usta bir öykücünün bırakalım Denimle söyleşi yapmaya gönül indirmesini, öykülerime dönük soru tümceleri bile, Uykusu Sakız için olağanüstü yararlandığım bir degerlendirme olarak çıktı karşıma... Sevgili Nursel Duruel, nem beni onurlandırdığınız, hem de düşüncelerinizden beni yararlandırdığınız için size çok teşekkür ediyorum. • Uykusu Sakız/ M. Sadık Aslankara/ Can Yaytnları/ 166 s. SAYFA 13 "Ghton öyküler" "Uykusu Sakız'ın imge aniamındakl karşılığı lcin, erkeklerln ana tanrıça kucağı' denebllir belki de... dlyor Sadık Aslankara
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle