28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

defa normal bir edimle elmadalci bilince geçiş mümkünleşir. Tersine dönüş, duyuların irreele gidışidir. Alışkanlığın tuzaklarından çıkış için olanakların çeşitliliğine sıĞınılmıştır. Şair sıradan bir şeyi bile anlatmaya kalktıöında garip bir kıpırdanma bizi nesnelerin içine çeker. Varlıklar dünyası; 'alüminyum dıikkân' başlığı altında toplanır. Su, nehir, rüzgâr, bilinen, bilinmeyen, giyilmiş ayakkabdar, ekmeğin sürülüşü, duymak, düşünmek hepsi art arda getirilir. Günlük yapısından çözülerek bizdeki anlamla yeni bir bütünlük kazanır. Çok sık kullanılmayan bir eşya, pek geçilmeyen bir sokak gibi, yeni bir yere geçtiğimizi biliriz. Kavramların iç içe geçmişliğinde başka bir dil kendini kurar. Ki bazı durumlara söz yoktur./ Hem neden olsun/ Her durumun dili başka başka durumlardır. Şairde dilin kullantmındaki oyunlar çoğu kez şaşırtıcı niteliklerdedir. Sık sık ses tekrarlarına başvurulur. Bir kadında bir çocuk hayaletı mı/ Bir çocukta bir kadın hayaletı mi dizelerinde olduğu türden. Buralarda şür, anlamsal bakımdan genişleme yaşar. Çünkü anlam dediğimiz şey bir yönüyle gerçekliğin kendisini bozan değiştiren bir eylemdir de, oysa onu olduğu gibi korumak gereklidir. Bu ise onları anlammış gibi saran örtüleri soymakla mümkündür. Varlığı algılayacak olan insan, değişik hareketlenimler göstererek onları üzerlerindeki kabuk kimliklerinden ayrı düşünmek ister. Mor deriz, mor bilinir çünkü... orkideler satılan bir dükkânın/ Önündeki çiçek artıklanna.../ Yaztsız bir kâSıda günlerce baktı&ım olurdu ./ Giderek bakmanın tam kendtsi olurdum. Yani ben Bakmanın düzlülü ve hiçliği ve sonrasızlıg'ındakişey... Bakma'lar aracıhğındakendini çizme, kendini ters yüz etme, eksik gedik yanlarını kıstırma arzusu sezilir. Görülmeyenin aktarımındaki bu incelik onu bozmamaya yönelik dilsel bir çabanın sonucu olarak düşünülmelidir. Sıkıntıyı buruşuk bir ıç çamaşırı gibi sak~ layanl Bu kımıltısız gövde/ Görülmemıştir ki hiç görülsün şimdil Görülmedigi gibi gün aofumundan havalanan kuşların... görülmedig'igıbi... Sıkıntı; insandaki hareket, zaman ve akışın izlenişinin bıraktığı yorgunluktur. Çünkü yaşayışı takip etmenin durdurulumazlığı zinni yorar. Burada bardağa, masaya ya da çiçe&e uzanış içinde olan başka ya dikkat çekme, bize şürin biçim ve içerik olarak yenilik arayışında olduğunu gösterir. Kalıcılık, insanın bakan, konuşan görüntüleriyle olmaz. Bekleyen, aldatan, kaçan, üzülen ve çeşitli içsel durumlar içinde verilen insanlar gerçekte, genel insan dramını vermeyi sağlayan araçlar olarak onun dünyasında dururlar. Sonra pek kımse bilmez santrım/ günlük yaşamamn tammadıg'ımız yerleri vardır.I Ve insanlar benım dünyamdaki çizgilertyle/ Duruyordular ki/ Ve sokakların ıslanmıs taşlannda o kadar duruyordular ki/ hıç dağtlmadan . Eski Bir Takvim İçin Şiirlerde de yine varlığa bu türlü bakma olsa da bir yanıyla, kendinden geçme, yaşamın akışına kanşma isteği Dİr tür esriklik olarak görülebilir. Yağar kı sokaklarda bir uzun yafmurj lüanınm ıslanırım anlamam.. Sanki nedtr biryağmurun güzel olması/ Sahi bir yag"murun güzel olmast.J Yag"arken kendine severek basmastndan. Edip Cansever'de susmak, yorulmak, yalnızlık gibi kavramlar aynı temayı çoğaltmaya yarayan sözcüklerin farklı söylenişleri gibi ae görülebilir. Susarak katlantyoruz her mutsuzlugu/ Yorulduğun zaman söyle/Susaltm hic konuşmayalım istersen..de olan haliyle./ Sanki ben upuzun bir hikâye/ En okunmadık yerlenmle/ Yok artık sıkıltyorum. Cansever'ln şllrlne yene$en nesneletie kurulan lll$kl aracısız, onlara sayısız yakla$ımın arayışiarı olarak görülebilir. Bu elbette onun aktardığı konusal bütünlüğünün küçük ayrıntılarıdır. Eski Bir Takvim İçin Şiirlerde ise Ve içimde gezerim ucu sivri bir bıçakla/ Söylesem size söylerim ey ipini kendi gerenler/ kedere kederle, ağnya ag"nyla karşı çıkanm diyen şairin Kafka'yı anımsatan türden, insanın kendisiyle olan çok amaçü oyununu buluruz. Yaprak olsun, yalnızlık olsun tüm 'salon'da olanların dili var dır. Şair susmayı da, konusmayı da t>ildiği tek şey olan yine dilin oıanakları çinde anlatır. Zaten şair için gnrmedig'imiz biryanı da yaşamın/ onun dıle geçme lutkusudur Ama bunlar kendi olanaklarıyla hareket ederler. Uyumsuz bir dünyada konuşan insan yine kendinden destek alarak 'anlama işçileri' adıyla evreni kendisi için bir kez daha dille kurar. İnsanın kendine kattığı en temel şey de budur. Genel anlamda Edip Cansever'in şiirlerinde hem şürin yapısallığındaki hem de konuların kendindeki devinimlilik, yani şiirsel imgelerin çok anlamlı boyııtları açık bir bilinci gerektirir. Olay örgülerinin yanında verilen fonlar konu geçişleri, ses birliktelikleri gibi pek çok incelikli ayrıntı şiire özenle girer. Elbette Cansever'deki şiirsel yapı; yeniliği, yaratıcı düşünceyi ilke edinen zihin için daha belirleyicidir. Çünkü şaire eöre; kendimizi giyime, sıgaraya, yemek yemeye, eğlenmeye hazır tuttugumuz gibi şürin tadına varmaya da hazır tutmamız gerekir. Işte o zaman üstümüze şiirin ağırlığı çöker. Şiire yapılabüecek her yorum; hangi biçimde oıursa olsun onu değerlendirenin anlama ilişkin onlarca çağrışım öbeğinden bir tanesini seçişidir. Bu anlamda her şiir çözümlemesi, şiirsel yanlüığın biçimlendirdiği bir heykel gibi şiiri görünür kılar. Şiirde saklanılanlar, yazıyla ele geçirilmek istenir. Işte çağdaş şiirimizin en önemli şairlerinden olan Edip Cansever'in şiirselliğini somutlaştınnayı deneyen bu yazı, onda saklı olanları bir ölçüde açmayı amaçladı. Sonsöz elbette şairin insanı tanımlaması ile olmalıdır. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka..* Ben Ruhi Bey Nasılım/ Edip Cansever/ Adam Yaytnları/ 69 s. Hakan Güııday CUMHURİYET KİTAP SAYI 646 SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle