24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T E M M U Z 0 0 2 • Didem özdemir'den Edip Cansever'in şiirine bir yaklaşım H. sayfada ü Mustafa Alagöz, Metin Kaçan'ın öykülerini değerlendirdi w. sayfaJa • Dr. Alev Coşkun, Devrim Tarihi kitaplarının toplu bir değerlendirmesini gerçekleştiriyor 12. sayfada • Yücel Kayıran, VValter Kaufmann'ın yapıtını irdeliyor 14. sayfada Cumhuriyet A S I Z E K Sait Maden Sait Maden insanoğlunun beş bin yıllık şiir birikiminden çevirdiği "Yeryüzü Şiiri" ve "Yeryüzü Destanları" ile bir şiir müzesi oluşturdu ülkemizde. Maden ile bu şiirleri konuştuk, Adnan Binyazar bu şiirleri değerlendirdi, biz de Maden'in bu şiirler üzerine görüşlerinden bir derleme oluşturduk. FERİDUN ANDAÇ /""* izinle bu soluklu, sabırlı yolculug'unuzu konuşV mak isterim. insanoğlunun şiir serüveninin bin"\^J lerce yıllık birikimine dönüp bakmanmn, bunlarla başka dillerde karsılasmanızın, lanıyıp okumantzın, sonra da Türkçe'ye çevirmenizin uzun yolculuğu nasıl basladı? Yeryüzü Şiiri insanoğlunun beş bin yıllık şiir serüvenini, bir yerde onun var olma savaşının sözeı ürünlerini ana çizgileriyle vermeyi amaçlayan oylurnlu bir yapıtın ilk cildi. Ikincisi Yeryüzü Destanları. Üçüncüsü bugünlerde baskı aşamasına gelmiş olan Gılgamış Destanı. Altı yedi ciltte tamamlanacak yapıtın öteki ciltleri de hazır. Ama şimdilik adlarını vermiyorum. Neydi beni kırkyılı aşkın süredir böylebir çalışmaya iten? Şu: Şiire erken başladım. On üç on dört yaşlarındaydım. Şiirimi geliştirmek için çıkış yolları arıyordum. Bir taşra kentinin olanaksızlıkfarı içinde, bir yandan belli başlı halk ozanlarını, bir yandan da aruz ve Osmanlıca öğrenip Divan şiirini okumaya başlamıştım. Tercüme dergisinin bir sayısında Ahmet Muhip Dıranas'ın birkaç Baudelaire çevirisini gördüm. O güne kadarki görgülerimi altüst eden çok özgün şiirlerdi bunlar. Acele bir Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri) edinip başladım kendi kendime Fransızca çalışmaya. Ortaokulda bu dili okumaya başlamıştık ama öğrendiklerimiz "avoir", "etre" fiillerinin birkaç çekimiyle beş on sözcük ve beş on kuraldı. Hızlı bir çalışmayla iki üç yıl içinde Baudelaire'i ve ondan sonraki belli başlı Fransız şairlerini iyi kötü kavrayacak bir düzeye gelmiştim. O kadar ki Baudelaire'den yaptığım bir çeviri o günlerde Varlık Yayınevi'nin açtığı "çeviri şiir" yarışmasında birincilik ödülüne değer görüldü. 1949 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdim. Şiir tutkusuyla eşzamanlı olarak gelişen resim tutkumu profesyonel anlamda geliştirmek istiyordum. Yazın ve sanat çevrelerinden güncel befienileri, güncel akımları, güncel şiiri tanımaya başlauım. Bu arada Baudelaire başka dillerin, başka şiir dünyalarının kapılarını aralamıştı bana. Neydi sızı o kıyılara götüriip gezindiren, buluşturup ağrıslıran duygu? Yavaş yavaş Lautreamont, Rimbaud, Perse, Rilke, Poe, Lorca gibi şairleri tanıdıkça, bizde yazılagelen şi "Yepyüzü Şiiri" ve "Yeryüzü Destanları" ile bir şiir müzesi yaratan şair KITAP irin yalınkat, süslemeci, sulugöz bir şiir olduğunu gördüm. Sarsmaya karar verdim okuru da, şairi de. Bir yandan kendi şiirimi özgünleştirme arayışlarımı sürdürürken, bir yandan da çeviri yapmaya başladım. Kimlerden mi? Yukarıdaki adların aışında Apollinaire, Blaise Cendrars, SaintJohn Perse, Henri Michaux, Aragon, Paul Eluard, Fransız gerçeküstücüleri, Pablo Neruda, Mayakovski... O sıralarda, 5556 yılları, yanılmıyorsam Mercure de France dergisinin kimi sayılarında Kızılderili, Eskimo, Zenci halk şiirlerinden örnekler gördüm. Bu ilk karşılasmanın izlenimlerini, sizde uyandırdıklartnı dile getirebilir mısiniz? Yalınlıklan, içtenlikleri çok ilgimi çekti bu şiirlerin. Başka örnekler aramaya koyuldum. Hint, Çin, Japon halk şiirlerini, Orta Asya Tiirk şiirini, Sümer Asur Babil şiirini, eski Mısır şiirini, Inka, Aztek, Maya şiirini, Viking şiirini buldum. Yıllar sürdü bu arayış. Veyıllar sürmesinin çok büyük bir yararı oldu bana: Zaman içinde, "ilkel" diye tanıyageldiğimiz insanın dile bakışını, dilden ne beklediğini, dilihangi amaçlarla kullan dığını gördüm. Onun elinde bugün bizim her türlü yaşamsal etkinliğimize uyguladığımız gerederden hiçbiri olmadığı için, elindeki tek aracı, "söz' ü kullanıyordu. Avlanmayı kolaylaştırmak, yağmur yağdırmak, doğa güçlerinin öfkesini yatıştırmak, sevdi&ini elde etmek, ölcîükten sonraki yaşamını düzenlemek gibi her türlü durumu yalnız "söz"le sağlayabiliyordu. Avına ok atarken söylediği şiirle okunun ucuna sürdüğü zehir onun için aynı işlevdeydi. Bugerçeğe ulaşmak benim için büyük bir uyanış oldu: Günümüzde soyut bir çağrışımlar, anlamlar, anımsatmalar öbeği olan dil şimdi karşımda"somutbirgüç" olupçıkmıştı. 1960'larda,onbeş yıllık şiir birikimimin topunu birden yırtıp bu gücü kullanmanın yollarını aramaya başladım. Işte "İnsanoğlunun beş bin yıllık şiir serüveni' altbaşlığıyla hazırladığım Yeryüzü Şiiri ve Yeryüzü Destanları adlı yapıtlarım da bu anlayışla oluştu. Bu arada kendi şiirlerimi; şimdilik üç cildini Açıl, Ey Gizem!, Yol Yazıları ve Hiçlemeler adıyla yayımladığım şiirleri bu bakış altında yazdım. Şiirin işlevi insanın iç dünyasını geleceğe taşımakDevamı 4. sayfada. CUMHURİYET KİTAPSAV/ 646
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle