05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DIDEM OZDEMIR "Şiirin konusu çok zaman sanıldıgU gibi düşler, imgeler ya da fikirler deg'ildır Şıırin konusu kutsal gerçekliktir, bir kere verilnıiş olan, tam ortasına yerlestirdı&imız kutsal gerçekliktir, o gfirünmcz seylcrin evrenidir. Bu şeyler bize bakarlar ve bız btı şeylere bakarız." Paul Claudel. Ş iir bir uzantı gcrçeklikten insana vuran... Yaşamın kavranışındaki kopııkluğıın yani onu bütünleyememenin kaygılı uzanışı... Zihnin anlamsızlık içindeki varlığı görünür kılma arayışı... r ler bir sözcük öbeği, bu arayışja o girilmemesi gereken son odayı ister. Orada büşluklar ycni anlamlar giyinirler. Gerçeklikten iizerimize yansıyanlarsa, ya susuşun o sinsi bakışı olıır ya da dilin acemi hoyratlıgı. Gerçckliğin yetmezliği aklın kalıplarını eritirken sözcükler acelece boşanır. Bunalım başka bir şeyi ittirir. Ve orada şiirin efsanesi doğar. Elbette şiir kurgusuyla nesnellik ortadan kalkar. Ne de olsa ner anlam kişiye özeldir. Şiirin muhremiyeti de bundandır. Bu ancak aynı duruştaki öznelerle kurulacak olan habersiz ortaklıktır. O dünyada 'trenler çikolata yer', 'mendiller kanar'... Şüphesiz uzamsallıktan özgürlüğii vaat eden irreele geçiş, gerçeğin bizce tutulabilirliğinin imkânını yaratır. Edip Cansever'de gerceklik, yerleşik, alışılagelmiş yaşamlarından sürülüp dağıtılmaktadır. Sonra da yeniden, 'Masa da Masaymış' şiirinde bardakların, anahtarlıklann durduğu masayı aşarak birçok şeye katlanan, yakınmayan irreel bir masaya geçtiği gibi... Edip Cansever şiirinde anlam arayışları Çağdaş şiirimizin en önemli şairlerinden olan Edip Cansever'in şiirselliöini somutlaştırmayı deneyen bu yazı, onda saklı olanları bir ölçüde açmayı amaçlıyor. Sonsöz elbette şairin insanı tanımlaması ile olmalıdır. Ne gclir elimizden insan olmaktan başka.. Cansever, şiirleri ve şiirlerinden yapılan oyunlarla hep aramızda Şiirsel anlam, oldukça seçici bir birikimle toplanır. Dizelerdeki bu dallanışa gecikmiş bir onaylayışla katılırız. Tema; acizliği, kurtarılmayı beklemesi, diişüşü, şaşkınlığı ve yalnızhğı içinde teairginleşen, bocalayan yüzlerdir. Bunlar korkan, giden, gidemeyen, beldeyen, kaçan, bıınalan insan tipleridir. Her bir insan arkasında tuttuğu öyküsü ile oradan orava savrulurken, tüm zaman dilimleri de birbirleriyle hesaplaşır. Ölüler ki bir gün gömülür/lçimizdeki ölüler/Dışımızdakı ölüler. Öyle ki insan geçmişine dokunmadan kendini varlayamaz. Hatırlayışlar vardıren çok. Konaklar, dolaşmalar, tanıdıklar, Ruhi Bey, limonluKİar, odalar.. pek çok şey tek tek geçilir. Karışık, bulanık sulardır silinmesi gereken. Sanki iizerimize sinmis çizgiler içimizde sakladığımız, hatta varlığını bile unuttuğumuz bir 'kara kutu' gibi aranır. Bu noktada insanın kendisiyle olan bağının daha da sağlamlaşacağına inanç, şiiri psikanalize yaklaştırır. Ansızın bir rüzgâr çıktt detnin/ Çölde yanıt arayan alaya bu rüzgâr... l'oplayıp getınyor anılarımı bir bir./ (Kaç türlü girilirdıanılardanıçeri?)... Bırakıp gıdiyor anılarımı rüzgâr/ Denize bırakırmış çöplergibı/ Yolkenarlannda binknıiş gereksiz eşyalar gıbt/ (Serı veriyor ve çekıp gidiyor usulca. Bu yanıyla rüzgâr insanın kaçan yanlarını anlatmada kullanılan önemli bir metafor olarak şiire girer. Sanki kilitli bir kutuyu istemeden açmış gibidir. Gizlenilenler ise gürültüyle ortalığa dökülmüştür. Artık rüzgâr, geçmişi soran yanıtlara ara ara geri dönen, bazen de vazgeçen, insanı hareketlendiren, şiirin önemli imgelcrinden biridir. Rüzgârın getirip kıyımıza bıraktıgı, bizi saran en yakıcı duygu ise yine 'hüzün'dür. Şairin dilegetirdiöi gibi; hüzün baş duygumnzdu. Yaz günleri sahici denizler, sahıcikıyılarolurdu. Ama bizimstğınağımız sonbahardt, canı önleriydi, sokaga bakan . Nasılsa yaşamın karşısında duyulan böylesi bir eksiklenme, kişiyi şiire çıkartır. Işte hüznü sevmek, tüm SAYFA 8 Seçicl bir birlkim şutluğu içinde kurmayı dener. Her ne kadar insan, yaşam ve ölüm karşısındaki duruşu, umudu, inanış ve isyanlarıyla karmaşık bir yapıda görünse de bir yanıyla bu öğeler, varlıksal işleyişin insanca etkilenimleri oluşuyla çözüme hep açıktır. Burada tek çare yazı, ille de şiir, insan ve varlıktaki uyumsuzluğu bir ölçüde yamar. Birbirinden uzak parçalar bu yolla, birbirine tuturulur. Bazen sıkıntı ona Kım ne derse desin ben bugünü yakıyorum, yeniden dog'mak. ıcın çıkardığtm yangından diyerek, yeniden kendini var etmek şansı verir. Çünkü gün umutsuzca yakılsa bile devamı her şeyi düzeltebilir. Saklamışım anlasılan/ üdasında yapayanlız doguran bir kadının/ Dısa vurmak istemediğj/ Ya da pek gereksinmedig'i/ O iniltiyi andtran/ Duyurulmayan her seyt.. Korkmuyorum artık solmaktan/ Solmaktan ve solgunluktan/ Gelmisim nerelerden böyle/ Kurumus bir dere yatağt gibi/ ya da pek kurumanns ta/ baygın, hasta ya da can çekisen/ Çırparaktan yüzgeçlertmi dıp sularında/ Ya da yer tahtaları, musamba, örtük perdelerin kasvetını/ Yorgun düşerek tasımaktan dizeleri, umudun insanın yaşamsal yönünü ne denli hareketlendirdiğini anımsatır. Her baslangıçlayeni bir anlam vardır Nedensiz bir çocuk ağlaması bile/ Çok sonrakı bir gülüsün baslangıcıdır Genellikle kalabalık yerleri sevdiğini söyleyen şair, caddeler, sokaklar, içki evleri.garlarveiskelelerin... şiirlerinin önsözü olduğundan söz eder. Şairin sahnede olan çiçek sergicisi, meyhaneci, kürk tamircisi, otel kâtibi olan insanların durumları evrensel insanı işlemek için toplanan değişik renklerdeki örneklerdir. Ancak insanı vermek kolay olmaz. Çünkü insan, özünde kör noktaları olan ve bu açmazları ve suskunluklarıyla yaşama katılanbirvarlıktır. Tümsaklanılan.kirli, tutuk, zavallı duyguların dışavurumu ise insanın özgürleştiği yazı ve yaşam birlikteliği içinde mümkündür. Öte yandan Cansever'in şiirine yerleşen nesnelerle kurulan ilişki aracısız, onlara savısız yaklaşımın arayışları olarak görülebilir. Nesneleri algılamaya, bilmeye çalışan öznenin, nail yalnız çıkışlarıdır bunlar. Alışılagelen bildik haykırıslar, söylemler yoktur şairde, tüm parlaklık.dış dünyayı aydınlatan sahte lambalarkapatdmıştır. Oyunun paylaşımındaki samimiyet arttıkça anlama açılan bir görme istemi haşkayî da yaklaşır tekilden çıkarak. Anlama uğraşı pek çok çatışmayı söker. Bu çalkanışların acısı bazen duyulmaz. Pek çok duygu yer değiştirir ortalıkta hatta bazıları yolculanır uzaklara. Sahneler aranır, değiştirilir, empati kurulur şeylerle.. Odada bir el, el de bir elma gibi. Nesneler bizimle eşitlenmiş ve anlamları belirginlesmiş halde dizilir. Şair için nesneler değerlidir. Çünkü hepsi birer seçimin sonucudur. Dışımızdaki bu şeylerin hepsi de bizim havatımızın içinaedir. ÖyJeyse rastJantısaJlıklarından arınmalıdır. Ayaksız iskemleler, uzayan eller, balıkla deniz tutmak onun nesnelerle kurduğu sayısız yaratıcı anlatım olanaklarından bazılarıdır. Mekân ters yüz edilirken zihinsel işle yişte iyiden iyiye kurcalanır. Parmatını sürsen elmaya, rengini anlarsın. Renklerin görülmesi dokunuşla gerçekJeşir. Ciözünle görsen eltnayı sesini auyarsın Bu C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 646 Nesnelenle kurulan ilişkl bu karartılarla bir arada olmak, gizemli tarafta kalmayı, yani şiiri seçiştir.... Veherdize, ner şiir bir hayat kurtanr. Çünkü ner serseri şiir dizesi içsel boğuntuların öliim karşısında üstün gelmesidir yani her yazış ölümü erteleyiş, onu bir nevi umutla geriye atıştır. Şair, her insan ölümünü daima içinde taşır diyen Rilke gibi yaşam ve ölümün birbirine yakınlığını irdelerken özgürlüğün sınırlarını da bu iki kavramla ilişkili olarak ele alır. Özgürlüğün yaşamın kendindeki olanaklar bütünlüğü oluşu, insan ya$ıyorkcn özgürdür sözleriyle hareketlenir. Çünkü insan özgürlüğün olanağını an cak yaşama düzleminde gerçekleştirebilir. Totolojik bir ifade gibi de görülebilir insan ve yaşam dengesi varlığın her iki yanda oluşu ile değişerek tekrarlanır. Biz ki bir bütünün parçalarıyız, bilıriz/ Her insan bıraz ölüdür Ancak ölümün parçaları ve ölülerimiz her an yanımızdadır. Olüm; benliğimizin derinlerinde yaşama tııtunarak köklerini korur. Hır ölü nedır ki, hır ölüm nedır/ Acıyla kirlcnmt'ktır, actya sevtnmektir Şüphesiz bu hiçliğe giden açık uçlu yaşamsal gerçekliğin açıklanışı kolay olmaz. Şiir kanramanı Ruhi Bey'le, adeta bir tiyatro sahnesi kurgulanır. Ruhi Bey: însan yaşıyorken özgürdür/ Yaklaşttm iyice, gcliyorum Koro cevaplar: / ler insan biraz ölüdür Biz de biraz ölüyüz Sonra Ruhi Bey: Ölüler kı bir gün gömülür/ lcimızdeki ölüler, dışımızdakiölüler/ insan yastyorken özgürdür./ İnsan yaşıyorken özgürdür. Bu ikilikler bize savaş her şeyin içinde bulunan belirleyici güçtiir, diyen ilkçağın ünlü filozofu Herakleitos'u çağırır. Her şeyin her an değiştiği bu evrende iyi ya da kötü, güçlü ya da zayıf gibi her bir öğebir diğerinin geçici üstünlüğüne bağlıdır. O halde ne iyinin ne de güçlünün üstünlüğü, değişimin karşısında işlemez. Baudleaire'in de söyledıği gibi 'içinde kötülüğün olmadıfiı bir güzellik anlayışı eksiktir'. insan denilen varlık da içinde hem yaşamı hem ölümü taşır. Yaşamak bu Şekliyle her an ölüme karşı gelmektir. Şiir, Doffrusu anlamıyoruz Ruhi Bey/ Her insan biraz ölüdür/ sözleriyle diyalog biçimiyle tamamlanır. Bu çoksesli şiir örneğiyle şiirin baş kahramanı Runi Bev çevresinde, bugün ya da geçmişle ÇOK geçişli insanların durumu ustaca işlenir. Ben Ruhi Bey, nasılolan Ruhi Bey/ nasıl olan Ruhi Bey/ Nasılım/ Bir yaz ikindisınden çık/ım geldım/ Diyelim birpazartesıydı, bıraz da şöyle geldim/ Kapıyı iyice kapadım/ Kapadım mı, evel, kapadımO halde yaşam ve ölüm gibi iki temel olguyu bir arada algılayan insan için, ıımut ve umutsuzluk ikiliği de eşzamanlı yaşanmaktadır. Elbette umutsuzluga düşertnı bazen/ Elbette umutluyum her zaman/ Neden yazıltr bir şiir/ Neden okunur bunca yazı/ Çünkü nasıl asuabilir haskaca/ İnsanın karmaşıklı<h. Ancak şair, burada konuyu belirtmekten öte bir çözüm denemesi de verir. Bu iki varoluşsal duygunun bağlarını insan ve yazı ko
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle