28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

" liyor ve ondan hoşlanıyor olsun"(s. 133) Çünkü " derin olan her şey maskeyi sever" ve derin ruhlular kendilerini dünyadan maskelemeye çalışırlar. Türkiye'deki felsefe ortamında değil ama, edebi ve fikir ortamında, 9O'lı yılıarın başından bu yana, felsefi temelleri oldukça bulanık olan bir Heidegger hayranhğının yaygınlığı söz konusu. Bu hayranlığın, filozofun ana metinlerinden kaynaklandığı ileri sürmek pek olanaklı değil. Çünkü, Heidegger'in başyapıtları sayılan, ne Varlık ve Zaman ile Nietzsche Fürkçe'ye tercüme edilmiş, ne de Heidegger ile ilgili olan hayranlık yargıları bu MartlnBuber metinlere dayanmaktadır. Bununla birKaufmann'a göre, anlığın keşfine katlikte, Türkiye'deki felsefe okııru, Heidegkıda bulunan bir diğer filozof ise, Martin ger konusunda hayranlık oluşturucu geBuber'dir. Diyalog Felsefesinin önemli fi, niş verilere sahip. Filozofun metafizik, lozoflarından olan Martin Buber, Türkiteknik, zaman, mantık, felsefenin neliği ile ye'deki fikir okuru tarafından pek biliilgili, daha çok bildiri nitelinde olan, yanen bir filozof değil. Türkçe'ye tercüme ni zor metinleri tercüme edilmiş durumedilmiş tek kitabı, batı felsefeside, 17. yüzda. Daha önemlisi, filozofla ilgili onun yıldan 20. yüzyıla kadar gelen süreçte üzerinde ikinciel metnin tercüme edilmiş Descartes, Nietzsche, Sartre, Heidegger olması. Evlilik yaşantısı ile ilgili değilse gibi filozofların genellikle ortaçağ felsefede yasakaşk yaşantısı ile ilgili üç ayrı kisinin kavram ve argümanlarını sorgulatabı Türkçe okumak mümkün. Bir filomalarının sonucunda oluşan tanrı kavrazofla ilgili, neliği bulanık bir hayranlık ormı ile din olgusu hakkındaki tanım ve antamının oluşturulması, genellikle söz kolayışlarla hesaplaştığı makaleler toplamı nusu filozofun temel yapıtlarıyla değil, olan Tanrı Tutulması'dır (Çev. Abdüllaama onunla ilgili ikinciel metinler aracıtif Tüzer). lığı ile yapılmaktadır. Buber'in başyapıtı sayılan Ben ve Sen Bu arada, Heidegger'in temel yapıtı sade Türkçe'ye henüz tercüme edilmiş deyılan Varlık ve Zaman'ın gerek anlaşılağil. Tanrı Tutulmasını saymazsak, Kaufbilirliğinin, gerekse tercümesinin zor olmann'ın Buber yorumu, filozofla ilgili, duğunun sürekli vurgulanması, HeidegTürkçe'deki, fikir verici tek metin. ger heyulasının bir başka boyutunu oluşKaufmann'a göre, Buber'in anlığın keşturmaktadır. Anlaşılmazlık ve tercüme fine katkısı, bensen ile beno arasındaki zorluğu, Hegel söz konusu olduğunda bölünmeyi sorunsallaştırmasında görüolumsuz bir öğe iken, Heidegger söz kolür. Buber'e göre, insan varoluşunu ancak nusu olduğunda nedense olumlu bir öğe bensen diyalogunda gerçekleştirebilir. olarak değer görmektedir. Kaufmann, Ancak, ona göre bu diyalog mutlak bir diHeidegger'in Fransa ve Amerika'da, Alyalog değilaîr. Bir kişinin, başka bir kişiymanya dan daha çok "tutulduğuna" dikle gerçek ilişkisi kısa karşılaşmalarda ola"kat çekiyor. Heidegger'in, Türkiye'deki naklıaır. Çünkü, öteki kişinin saçının renbir moda olarak popülaritesinin oluşugini ve bu türden özelliklerinin farkına munda bu iki ülke üzerinden tercüme vardığımda, öteki, sen konumundan o yoluyla gelen referansın belirleyici oldukonumuna iner. Kendi sözleriyle ifade ğunu ileri sürmek pek yanlış olmaz sanıedilir ise, "bana kendini ilkin etkileşimin rım. Kaufmann'a göre, Heidegger'in geç gizinde açmış olan doğal varlık şimdi yidönem çalışması olarak görülen iki ciltlik ne betimleneDİlir, çözümlenebilir, sınıfNietzsche adlı yapıtı onun anlığını ve kalandırılabilir olmuştur." Bu durumda, fa yapısını anlamak için göz ardı edilmeSen nesneler arasında bir nesne olur. Bumesi gereken bir yapıttır. Ona göre, Heber'e göre, "dünyamızda her bir Senin idegger'in Nietzsche okuması fUolojik ve bir O olması yazgımızın en yüksek melanyöntembilimsel açıdan bir skandaldır. kolisidir." Çünkü, ilkin, Heidegger'in Nietzsche inKaufmann'a göre, Buber'in BenSen ile celemesi, Nietzsche'nin sağlığında yaBenO arasında yaptığı bu ayrım anlığın yımlamadığı, yayımlamak niyetiyle kalekeşfine önemli bir katkıdır. • me almadığı ve ölümünden sonra yayımlanan metinlere dayanır. îkınci olarak, Heidegger, bu notları düşünsel bütünlükleri içinde değil, sanki düşünsel bütünlükler bağlamında yazılmamış rrotlar olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla, Kaufmann, Heideg"ger'in Nietzsche okumasınının arka planında, Nietzsche'nin kitaplarının değerini düşürmeye ve göz ardı etmeye yönelik bir ilkenin olduğunu ileri sürer. Kaufmann'a göre, Heidegger'in varoluşsal ontolojisi, dogmatik nitelikli bir kuşkulu felsefi antropolojidir. Kaufmann, "dogmatik" nitelemesiyle kast ettiği, Heidegger'in olumsuz kanıtı ya da almaşıkları irdelemeksizin, gösterişli ama kafa karıştı'rıcı bir jargona bürünmüş basmakalıp şeyleri apodiktik (yani, zorunlu olarak doğru olan önerme) olarak ortaya sürmesidir.(s. 164) Ona göre, Heidegger, sürekli olarak dikkatimizi fenomenlere ve kanıta değil ama sözcüklere yöneltir. Sözcüklerle uğt raşırken fenomenleri ve kanıtla'rı unuturuz.(s. 175) Kuşkusuz Hegel, hem kendl ülkeslnde, hem de başka ülkelerde nebu biçemle ilgili bir sorundur. gatlf bir imgeye sahlp olagelml$tlr. SAYFA 16 Heldiegger Heyulası Ama zaten Kaufman'ın kitabın başından beri ileri sürdüğü tez, biçemin anlığın aynası olduğu yönündedir. Bu bakımdan, Kaufmann'a göre, Heidegger'in 1933'te yayımladığı, Alman Üniversitesinin Kendini Doğrulaması adlı denemesi incelemeye değerdir. Çünkü, Kaufmann'a göre, bu metin, üniversitenin özü ile buimin özünü eşdeğer görmekle birlikte, genellikle Naziler tarafından kullanılan führer, önderlik, izleyicüer, öğrenci kitlesi, ulusal topluluk gibi sözcüklerle doludur. Yani, biçem üe anlık, burada bir aynıdır. Dolayısıyla ona göre, Heidegger, anlığın keşfine katkıdan çok bir engel oluşturur. Kadınlara ve erkekiere dair NİLGUN CERRAHOGLU ız benim kadın olduğu mu bilmiyor rmısıınuz? Düşündüğüm zaman, konuşmalıyım!" ("Do you not know I am a woman? When 1 think, 1 must speak...") Alın size Shakespeare'den bir kadın değerlendirmesi. "As you like it" isimü piyesinden. Bir iltifat yani yok değil hani. "Doğruculuk" fena mı? Ama Shakespeare'in niyeti bu değil. Tersine. "Söylenecek şey var... söylenmeyecek şey var. Kadın değil mi? Çocuk gibi. Aklına geleni söyler" cîemek istiyor. "Kadındır ne derse yeridir!" kontenianından. Bu kontenjanı kullanarak, erkek yazarların "kadın", "aşk" yazılanndan, fena halde sıkıldığımı söylemek istiyorum önce. Sıkılmaktan öte "daral geldi" aslında. Aklına esen bilgisayann önüne çökün "kadın", "aşk" yazısı döktürüyor. Bu bir yanşa dönüştü artık. Bir erkeklik, reyting ve sığlık yarışı... Nedir bu beyleri "hayat", "kadın", "aşk" ıızmanı yapan belli değil. Bir "kadın" için hayatlarında hangi önceliklerden vazgeçmişlerdir? Hangi yol ayrımında kadınlar için "farklı kararlar" almış, "farklı adım" atmışlardır? Hangi gizemli kadın gerçekten "kafalarını karıştırmıştır"? Hangi kadını "sonuna kadar tanımışlar", hangisi üzerinde "insan" olarak düşünmüşTer, tanımlamışlardır? Bu ve bu gibi sorulması gereken bir yoğun sorunun karşılığı yok niçbir biçimde. Bildiğim, tanıdığun başka hiçbir ülkede bu kadar çok erkck yazar, "kadın" üzerinc bu kadar çok ahkâm kesmiyor. Dışardan biri basınımızda çıkan "kadın", "aşk" yazılarını toplasa, I ürkiye'nin dünyada kadın, aşk ve hayata en değer veren ülke olduğunu sanır. C îerçek tam tersi olsa da... ne gam! Hesap soran yok nasıl olsa. Laf olsun, torba cfolsun iste. Oral Çalışlar'ın "Kadınlara Dair" kitabı ile karşdaşır karşılaşmaz ilk düşüncem bu oldu: "Eyvah! Gene kadın yazıları mı!" "Cîendaş" Yayınevi'ne Oral'la birlikte uğramıştık. Baskıdan çıkan ilk kitabı bana verdi. Yeni doğan bir çocuğu kucağa alan ilk insan olnıak gibi bir duygu bu. 1 lem çok hoşuma gitti, hem panikledim. "Kapak çok hoş olmuş" dedim. Ama açamadım bir türlü. Bu "erkek yazarkadınmeselesi" öylebirnoktaya gelip dayanmış ki içimde "Oral Çalışlar iarklıdır! "ı dÜMİnemedim. Oral Çalışlar farklı hakikaten. "Kadınaşk" konusunda haddini bilmeden kalem oynatanlardan biri değil o. Bir yeryüzü durusu var her şeyden önce. Oral'ın yazılarını bilen, okuyan herkesin ayırdında olduğu bir duruşu var. Kadın konusunda yaptığı her yorum, her vurgıı, söylediği her söz, her yazı o "duruş'la örtüşüyor. Kendiyle barışık, hayatın içinden geçen, "gerçek", "samimi" bir dııruş bu. Kadınla reyting alan kadın düşmanı (kadını reyting malzcmesine indirgemek başka nasıl tanımlanır?) yazarlardan biri değil o. Kadınla gerçekten ilgilenen, kadını sahiden merak eden, önemseyen; kadınları seven biri. Bir erkeğin ancak kendisine eşit hatta kendisini aşan bir kadınla "erkek " ve dolayısıyla da "birey" olabüeceğinin farkında. Bunun bilincini taşıyor. Bunu görmek bile "Kadınlara Dair"in "S bir kadın gazeteci/okur olarak içimi ısıtmasına yetiyor. En önemlisi de tabii kalemini "kadın da benden sorulur!" edasıyla kullanmıyor Oral Çalışlar. "Şarabın da kadının da iyisini ben bilirim. Bcn ki sağlıklı bir erkeğim. Ben ki zaten gizli bir romantiğim. Ben ki şu... Ben ki bu..." türünden desteksiz dayatmaların izi yok yazılarında. Kendini değil kadınlan anlatıyor Çalışlar. Kadınlarm üzerinden erkeklerimizi anlatıyor. Bir "gazeteci "nin asla yitirmemesi gereken "gözlemci bakışı" aşmadan. Kendinden mcnkul bir "bilgelik" konumuna soyıınmuyor. Kendine bir "hayat sarraflığı, hayat müteffekirliği" biçmiyor. İsimü, isimsiz "kadın kahramanlar", kadın kurbanlar" var "Kadınlara Dair" de: Hamide, Nermin, Şirin, Sevda, Oznur, Semiha... Hiçbir güvenceleri, hiçbir dayanaklan olmaksızın yürelderinin söylediği yere gitmişler. Olmadık riskler, tehlikeler seçmişler. Erkek egemen bir toplumun tanımladığı ilkel bir "namus anlayışı" yüzünden intinaretmişkimi, kimi töreyekurban gitmiş, yaşamları sönmüş ya da söndürülmüş, telet olmuş, heba edilmişler. En ilerici kadınların bile cesaret edemeyeceği "özgürlük yollarını" aramış, seçmişler bazen. " Kadınlara Dair'in en ilginç bölümleri onların öyküleri. Bu kitabın gerçek kahramanları onlar. Küçücük gazete haberleri arasında sıkışıp kalan isimsiz kadın öyküleri... Kâhoküçüköykülerarkasındaki sıradan/sıradışı kadınlan; kâh şartlandıkları erkek bakış açılarıyla hemcinslerini anlatan kadın gazeteciler ve kadın yazarların çıkmazlarını anlatmış Oral. Çalışlar'ın kitabı bir "kadın, aşk, hayat kılavuzu" değil. Ama Türkiye'yi "gazeteci" olarak yaşayan bir yazarın gözüyle kadın da var, hayat da var, aşk da var içinde. Kadın ve aşk, kadın ve özgürlük, kadın ve siyaset, kadın ve îslam... nac, peygamber, şeriat, türban.. kadın ve yasalar, kadın ve devrim, kadın ve şiddet, kadm ve töre, kadın ve Batı... Tükiye'de kadının durumunu tanımlayan ne varsa üzerinde düşünmüş Çalışlar... Hülya Avşar, Tansu Çiller. Giilay Aslıtürk, Deniz Pulaş, Yıldız Tilbe, Işılay Saygın gibi "adı olan "kadınlan da ayrıca Çalışlar'ın bakışıyla tanımak isterseniz "Kadınlara Dair"i okuyun. • Kadınlara Dair / OralÇaltşlar / (jendaş Yaytııları Acele tarih nive!... HANDAN KOÇ yv yv larda Jürkiye'deFeminizm,bir v J I I derleme. İki feminist kadın taraS \J fından hazırlanmış. Feminist hareketin tarihine kayıt düşmeyi, aynı zamanda hareket içindeki kadınların kendileri ve birbirleri hakkında düşünmelerini, bu düşünceleri paylaşmalarını hedeflcmiş. On yıl geriye dönük bir dcrlemenin kolay bir yani var. Bir iki talihsiz kayıp dışında herkes yaşıyor. Düşüncelerini ve tecrübelerini anlatabilirler. Kitapta bunun yapıldığı değerlendimıeler var. Saü Atakul'un bir feminist olarak Kadın Çalışmalan C^ğrenciliğini, AyşeCiül Altınay'm Boğaziçi Üniversitesi Kadın Grubıı'nu, Nebahat Akkoç'un Diyarbakır KaMer'in kuruluş hikâyesini , beş kadın'ın Antalya'da doksan sonrası Kadın Hareketinin tarihine ilişkin değerlendirmelerini aktardığı yazılar gibi. K İ T A P S A YI 6 4 6 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle