07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nın insan olması haysiyetiyle yurdu ve düşmanı hakkında vardığı kanaatlerin neticcsidir. I Ier şeyden önce bir fikir adamı olması haysiyetiyle yurdu ve düşmanı hakkında vardığı kanaatlcrin neticesidir. \ îer şeyden önce bir fikir adamı olması lazım gelen sanatçı, sosyal endişelerini sanat yoluyla belirten insandır. Demek oluyor ki, peşin sosyal endişe. Fakat bu, sanatın ikinci plana itilmesi demek değildir. Yukanda da söylediğim gibi, bu ikisi birbirinden ayrılmazbir bütündür." 1954 "Kısaca sanatkâr, istediği anda, istediklerini insanlara sanat yoluyla duyurabilen insandır, sadece duyan, hisseden değil. Sanat da, bir duyurma aracı.." 1954 "Rahat yazarım. Kendi kendimle barışıksam, yani moralim düzgünse, çalışırkcn yanımda top atsalar vızgelir. Çoğu sefer kahvede, bir masaya otuıur, başlarım yazmaya... tnsanlarla beraber, onlann gürültülü havası içinde yazmak ne güzeldir!" 1954 "Siz, sosyal konularla uğraşan bir yazarsanız ve yazdığınız hikâye yahut romanda bir çeşit röportaj demek olan usul'e çalışıyorsanız... Biraz daha açayım izahımı: Yani, tiplerinizin rııh tahlillerini siz değil, bizzat kendilerine yaptırmak istiyor, bunun için de konuşmanın diyalektiğine başvuruyorsanız, şive farklannı muharazaya mecbursunuzdur. Ben şahsen, tiplerimehacim verdiğim, yani bir çeşit kabartma sinema tekniği kullandığım için, böyle hareket ediyorum. Yani yazar ofarak kendimi aradan çekip, okuyucumu anlattığım şeylerle başbaşa bırakıyorum. Görüyorum ki, okuyucum zekidir. Basbaşa kaldığım şeylerden, anlaşüması gereken şeyleri benim şerhü izahım olmaksızın da anlayabilmektedir. Ama bu türlü yazmak hayli yorucudur, zordıır da. Dozu kaçınlır yahut iyi tayin edilmezse, muvaffakiyet ümidi azdır. Sonra, konuşturduğun insanlan gayet iyi bilmek, biraz da onlardan, onlar gibi olmak lâzımdır. Yani hayatı onlar gibi yaşamış, ısrıraplarını onlar gibi çekmiş olmak gerekir. Bir kelimeyle, onları çok iyi tanımış olmak!" 1954 "Halk elbettc yazarın bitmez tükenmez konusudur. Bir yazar kötü yaşadığıru gördüğii halkına yalnız kötü yaşadığını gösrermekle kaimamalı, bunun nedenlerini de göstermelidir. Derinlik denen şey de bir parça bu galiba. Bir doktor önce hastasını muayene eder, hastalığın ne olduğunu ortaya kor, sonra reçete yazar." 1963 "Yazar da halktan oldıığuna görehalkın içinde eğitim görmüş birisi demektir. Aradaki fark çoğunlukla, kalabalıkJarın kendi çıkarlarının nerede olduğunu görememeferidir. Yazarsa halkın gören gözü, duyan duyusu ve elbettc söyleyen ağzı olmalı." 1963 "Bir sanatçı, dürüst, namuslu bir sanatçı, inanmış bir sanatçı, inandığı yolda zikzak yapmadan yürür, söyleyeceği kadarını söyler. Çünkü, söyleyeceği kadarını söylemekten başka yeteneği yoktur. Toplumun bu "üzenlik" savaşında sanatçı kadar başkaları da bu savaşa katılmak zorunluğundadır. Tabii bunu kendisi için bir zorunluluk sayıyorsa." 1964 "Sanat öncüliiğii, bence öncü sanatçının içinde yaşadığı toplumun sosyal, ekonomik itmesiyle meydana gelen bir çeşit görevdir. Oncü sanatçı da, ner bakımdanbu niteliğe salıip kişidir. Oncü sanatçı, çıkarcı politikanın önündedir; hatta kendi toplum düzen ya da düzensizliğinin. Sindirim problemine gelince.. Toplumun çıkarına bir öncülükse bu, toplum ister istemez bunu idrak edecek, öncü sanatın fikir planını benimsedikten başka, tadına da varacaktır. Varacaktır ama, bu, ha deyince olamıyor. Öncü sanat meydan savaşlarında yılmadan dövüşmesini bilecek, savaşı kazanacak nitelikte olacaktır. Bu bizde de, dünyada da böyle. Öncü sanatçı, hak belledıği yoldan kolay kolay dönmeyen, hele kişisel çıkarlan ardında koşmayı aklının kıyısından geçirmeycn, bileği bükülmez kişi olmalidır." 1965 "Sanat eserinin bildirisi değil de, bence, sanatçının bizzat kendisi önemli. Toplumcu bir yazarım. Bireyin gerçek mutsuzluk ya da mutluluğunun, içinde yaşadığı topCUMHURİYET KİTAP SAYI 642 Halkın göron gözü Oyle ya, öz belirgin. Biçim? Çünkü daha önce çeşitli biçimlerde bir şeyler yazmışsınızdır. Daha önce yazdıklarınızdakullandığınız biçimlerden ayrı, başka, çok başka olmalıdır. Işte gezip dolaşırken beni düşündüren noktalar bunlardır: 1) ÖzNicin yazıyorum bu konuyu? Ne demek istiyorum? 2) BiçimNasıl söylemeliyim? Yukarıdaki öz ve biçim çözümlenmişse, hele bir de nasıl başlayacağım kafamda satırlaşıvermişse Orfıan Kemal ve allesl. değme keyfime. Bir kol çengi, sırasına göre canımın o an lum düzeninden gelebileceğine inanıyoçektiği lstanbul'un artık hangi lokanta, ya rum. Hikâye, roman, tiyatro oyunlanmın da meyhanesiyse, atarım kapağı. Fazla içda bu inançtan hız alacağı doğal. mem. Neşemi sürdürmek, daha iyi düşünÇağımızın pek çok toplumları gibi, içinmek için pek pek iki duble. Bu iki duble de yaşadığım kendi toplum düzenimizin içilirken, konu kendi kendini yazar da yade insanlarımızı mutlu kJmaktan uzak olzar. Size bir örnek: Bereketli Topraklar duğu su götürmez. Ben, hikâye, roman, tiÜzerinde'nin ilk yazılışında Adana'dayyatro oyunlarımla bozuk düzenimizin nedım. Kafamda bu. Öz ve biçimini tespit etdenlerini insanlanmıza göstermek, onları mişim de romanı yaşıyorum. Köse Hauyarmak, gösterip uyarmalda da kalmayıp san'ın ölüm sahnesine takılmıştım. O sırabu bozuk düzeni düzeltmeye çaba gösterda tam Seyhan kıyısındaydım. Kendi kenmelerini, bu çabayı elbirliğiyle göstermedime mırıldanarak, Hasan'ın hemşerisine miz gerekliliğini yanıtlarım; yanıtlamaya vasiyetini en iyi biçimde vermek için nasıl çalışırım." 1966 dedirtmeliyim diye, bir, beş, on, tekrarlar "Hangi türden olursa olsun, sanat eseriyapıyorum. Birden istediğim klişe düştü nin, onu yaratan sanatçınınfikriaşamasınkafama. ' Kardaşlar, beraber tuz ekmek dan gelen bir 'Propaganda' aracı olmamayidik. Ola ki, benim size hakkım geçmiştir. sına imkân var mı? Toplumcu bir yazanm Benim iflâhım kesik...' falan der ya? Orademiştim. Toplumcu bir yazar da, düzensizliğini yerdiği bir toplumun düzene girmesini istemekle o toplumu teşkil edenlerden 'I Ierbirinin' ekonomik hürlüğünü istiyor demektir. Bu istem, bu isteme karşın olan 'Çıkarcılar'a, yani mutsuz insanlar mahşeri içinde yalnız kendi mutlulııklarını düşünen, ellerine geçirmişlerse bunu kaçırmak, başkalarıyla paylaşmak istemeyenfere karşın olacağından, davranış elbettc politiktir ve şüphesiz tiyatro yazan, eseriyIe fikirlerini savunuyordur. Ama bu savunu bir ekonomi, bir sosyoloji bir bilmem hangi bilim kitabı kuruluğunun bilimsel kesinliğiyle değil, söz sanatının sahneye uygulanmış ve estetik yönü ön plana alınmış, artistik bir savunusu olabilir. Yani sanatçının tutumu 'Eğlendirici' olmaktan çok 'Düşündürücü' olmalıdır. Ya da bir başka deyimle, gerekiyorsa, 'Güldürüp ağlatarak düşündürmeli'dir." 1966 "Genel olarak dil, söz sanatlarının baş aracıdır. Bir anlaşma aracı. Bizim gibi, yüzyıllar boyu çeşitli kültürlcrin etkisinde kalmış, bu etki hâlâ sürüp giden bir ülkenin yabancı kelimeler ve kurallarla paçal olmuş dilini antıp durultmak görevi elbette ilkin sanatçının ödevi. Bu bakimdan, dilimizin arınıp durulması gereği üzerinde oyun yazarlarının da ciddi ciddi durmaları kaçınılmaz. Ben, hikâye ve romanlarımda olduğunca, tiyatro oyunlarımda da 'Rahatça anlaşılma'dan yanayım. Kökü Türkçe olan ve halk tarafından kolaylıkla anlaşılan kelimelerden üremiş yeni kelime ve deyimleri kullanmakta hiçbir sakınca duymam." 1966 "Gerçekten de, okurlar meraklıdır. Haksız da sayılmazlar. Ben, masa başmtfençok, fazlaca gezer dolaşırım. Yani iş, masa başına geçip yazmaya kaldığı zaman, mesele çoktan nallolmuştur. (îezer dolaşırım. Gezip dolaşırken kafam boyuna çalışır. Ya, yıllarca önce beni şiddetle ilgilendirmiş bir konuyu düşünmekteyimdir, ya da hemen o gün kafama bir şey takılmıştır. Ama daha çok, yıllarca önce kafama takılan, beni zaman zaman şu ya da bu vesileylc kendisi üzerinde düşündüren bir konudur da, nasıl yazsam diye, biçimi üzerinde dururum. lara gelince bir an Köse Hasan oldum sanki. Elimde kızım için satın aldığım saç tokası. Hemşerilerime bunu kızıma götürmelerini vasiyet ediyorıım. Oyle dokundu ki, başladım ağlamaya. Çevremde insanlar. Görmelerinden de çekiniyorum. Açtım adımlanmı ama, hemen kâğıda kalcmc sanlıp o pasajı notladım." 1968 "Gerçekten de, konulanmın genel kaynağı ne? Halk diyeceğim, ama bu tam bir karşılık olmayacak. Zaman zaman 'Halk'la hiç ilintisi olmayan konuları belki fantezi olarak işlemişimdir. O halde konularımın kaynağı ne? Bunu şövle mi belirtsem acaba? Sanatçı olarak, herkes gibi yaşadım, herkes gibi, herkes kadar düşündüm yurdumu, evreni. Herkes gibi bazı genellemelere vardım. Daha doğrusu, birtakım 'doğru'lara demek daha yerinde. Bir açım oldu. Bu açıdan çevreme baktım, konularımı seçtim. Hvet evet, bu 'seçtim' sözcüğii yerinde. Sanatçı her önüne çıkan konuyu alıp işlemez, bir seçme yapar. Bu konuyu neden aldım? Niçin işleyeceğim? tşlemektcn amacım ne? Daha açık bir deyimle, yurttaşlanmla, insanlığa ne demek istiyorum? Ne demek isteyeceğim, diye sorar. Bunu her sefer sormaz şüphesiz. Onda bu bir huy haline gelmiştir. Konusunu alır, işler. Yani sanatçı, konusunu ister halktan ister fantezilerden alsın, insanlara güldürü, ya da düşündürü yoluyla bir şey, ya da bir şeyler söylemek amacıyla hareket eder. Yukarıdakiler göz önünde tutulmak şartıyla diyebilirim ki, konularımıngenel kaynağı 'insan'dır." 1970 "Sanatımın amacı... Şöyle özetlemekte bir sakınca var mı acaba? I lalkımızın, genel olarak da insan soyunun müsbet bilimler doğrultusundaki en bağımsız koşullar içinde, en mutlu olmasını isteme çabası. Ünlü Lincoln'ün demokrasi tarifi gibi: Halkın, halk için, halk tarafından yönetimi der o. Biz de neden şöyle demeyelim? 'Insanhğın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme çabası adına sanat." 1970 • Konulann kaynağı Sanatçımn ödevl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle