07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Orhan Kemal, toplum yapımızdaki aksaklıkları ve çelişkileri ortaya koyan yapıtlartyla toplumcu gerçekçi edebiyatımızın temel taşlanndan biri olmus yazarlarımızdan. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü'ydü ve 1914 doğumluydu. îsçilik, dokumacılık, kâtiplik, ambar memurluğu gibi işlerde çalıstı. 1938 de tutuklandt, 1939 yılında bes ytl hapse mahkum oldu. Cezaevinde Nâzım Hikmet'le tanısması, yaşamının dönüm noktası oldu. Hapisten çıktıktan sonra Istanbul'a yerleşti ve sadece yazarlıkîa yaşamım sürdürdü. Edebiyata ilk adımlannı şiirle atmıstı. Nâzım'ın etkisiyle düzyazıya yöneîdi. Öyküleri, dönemin önde gelen dergilerinde yayımlandı, romanları ise çesitli gazetelerde tefrika edildi. 1958 ve 1969 yıllartnda iki kez Sait Faik Hikâye Armaiam'nı, yine 1969 yılında Türk Dil Kurumu Öykü ödülü'nü kazandı. Orhan Kemal7 2 Haziran 1970 yılında sağlık nedenleriyle gittiği Sofya'da yitirdik. 1971 yılında aiîesi tarafından her ytl ölüm yıldönümünde verilen Orhan Kemal Roman Ödülü ülkemizin en saygın edebiyat ödüllerinden biri oldu. Ölümünden otuz iki ytl sonra Adnan Özyalçtner ve Osman Şahin'in iki yazısı, Fethi Naci'nin "Bereketli Topraklar Üzerinde" üzerine 1970 yılında yazdığı bir eleştiriyi ve oğlu Işık öğütçü'nün bir derlemesini sunuyoruz. Bol kitaplı günler!... TURHAN GÜNAY Sülevmanive Stefanos Yerasimos, 'Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri' adlı kitaDinın devamı olan bu incelemesinde, Süleymaniye Camii'nin Osmanlı mimarisi içinde tuttuğu yerden yola çıkarak kültür ve mimari tarihi açısından önemli bir yapıt sunuyor bize. GULER EMEKTARFILIZ KARAATA Stefanos Yerasimos, Sinan'ın ihtişam simgesi yapısına bakıyor manlaşmış olan Ermeniler ise daha azınlıktadır. Bu ustaların yüzde 56 sının memleketleri de belinilir. Ustaların 1018'iIstanbul'da,49riimparatorluğun Avrupa eyaletlerinde 464ü Anadolu eyaletlerinde yaşar. Yani, Osmanlı kültürünün etnik zenginliği, inşaat işlerine de yansır, böylece çok çeşitli bir işçi ordusıı ortaya çıkar. İnşaatın yapımında günde ortalama 1674 işçi çalışır. Çalışanlara verilen ücret, günde 1 ile 12 akçe arasında değişir. Odenen günlük ortalama ücret ise 8 akçenin üstündedır. "...Alım gücü açısından bakarsak, 1 akçe ile 1 kg. buğday unu, 2.5 kg. ekmek 1 kg. koyun eti, on yumurta, 500 gr. peynir ya da 2 kg. süt alınabiliyordu... Diyebiliriz ki ödenen ücretler, o zamana göre rahat bir yaşam sürmeye yeterliydi..." Süleymaniye Camii'nin yapımında kullanılacak taş ve mermer arayışı tüm imparatorluğa yayılır. 1 Ocak 1553 tarihindelznikkadısınabir fermanla , Iznik'te 1378 yılında yaptırılan ve günümüzde Yeşil Cami adıyla bilinen Hayrettin Paşa Mescidi'ndeki 'güneş biçimli' porfir yer döşemesinin Süleymaniye de kullanılmak üzere alınıp, yerine adi mermerden bir döşeme konulması emri verilir. 21 Haziran tarihinde kaleme alınmış başka bir fermanda ise lznik'teki Sultan Ornan Camii'nde bulunan "günes biçimli" bir döşeme taşının aynıamaçla îstanbul a gönderilmesi istenir. Bu iki yuvarlak porfir, caminin avlusunda giriş kapısıyla onun karşısındaki kapının önlerine yerleştirilir. Ana sahın çevresindeki dört sütunun arayışında bu durum doruk noktasına ulaşır. Yoğun bir araştırma döneminden sonra, Süleymaniye'nin ihtişamına yaraşan sütunlar bulunur. Biri Iskenderiye'de, biri Lübnan'daki, Baalbek Mabedi'nde diğer ikisi ise Istanbul'da bulunan bu sütunlar, insanüstü bir çaba sarfedilerek inşaat alanına getirilir. Bununla birlikte inşaat çalışmalan da nız kazanır. Sütunları ayakta tutan kemerlerin tamamlanması, kubbenin kapatılması, minarelerin yapılmasının ardından geriye sadece caminin iç tasarımıyla ilgili el işleri ka"Sonunda caminin güzel kubbesi kapatıldı ve diğer köşelerin inşaatı da tamamlandı... Allah'ın rahmet ve bağışına kavuşmuş olan padişah, büyük bir eda ile bu değersiz kuldan inşaatın durumunu sordu: '...Bu bina ne kadar zamanda tamam olıır, tez haber ver. Yoksa sen bilirsin!'... Yüzüne bakmadan, Allah'ın gücü ile dilime şu sözlergeldi: Saadetli Padişahımın devletinin gücüyle, iki ayda inşaallah tamam olur' dedim... Merhum, hazır olan ağalan şahit tutup, 'Mimar, hele iki ay olunca tamam olmasın, seninle görüşürüz' aiyerek saraya doğru yola koyuldıuar." Verdiği yanıtla padişahtan, "Mimann deliliği açığa çıktı. Hiç iki ayda birkaç yıllık iş biter mi? Herif başının korkusundan aklını oynattı..." şeklinde tepki alan Miman Sinan, böylesine gergin bir ortamda geçen inşaatın son aşamalannı özyaşam öyküsünde bu cümlelerle dile getirir. "Böylece, ne kadar yapı ustası, işsiz taş yontucusu ve halktan başıboş kimseler varsa, hepsini sıkı biçimde düzene koydum... Gece ve gündüz bir an ve bir saat durmadan, demirli asa ile işleri denetleyerek dolanıp durdum... Böylece Allah'ın yardımı ve padisahın himmeti ile iki ay dolunca, hiçbir köşesinde eksiklik kalmayıp, caminin inşaatı tamamlandı ve kapısı kapanır hale geldi... " Yedi yıl süren bu yapım serüveni 15 Ekim 1557 tarihinde noktalanır. Görkemli bir biçimde açılan Süleymaniye Camii, imparatorluk başkentinin görünümüne nihayet damgasınıvurur. "Süleymaniye, imparatorluk başkentinin göğünde ikinci kez, hem bir saygı duruşu hem de bir meydan okuma gibi yükselen kubbesinin kusursuz biçimiyle, tarihte yaşanan değişikliklerin ötesinde bir sonrasızlığın peşine düştüğünü vurgular gibidir.' • Süleymaniye / Stefamıs Ycrastmos/Çevircn Alp lümertekin/Fotoğrajlar. Ara ilüler, Samib Rıfat/ YKY/ 143 s. SAYFA 3 O smanlı Imparatorluğu ve Türkiye üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan ünlü tarihçi Stefanos Yerasimos, 'Süleymaniye' başlıklı yapıtında, Osmanlı Imparatorluğu'nun en ihtişamlı döneminde bu ihtişamın simgelerinden biri olarak inşa edilen Süleymaniye Camii'ni bütün boyutlarıyla ele alıyor. Alp Tümertekin'in çevirisiyle Türkçeye kazandırılan kitaba, Ara Güler ve Samih Rifat da fotoğraflarıyla eşlik ediyor. Yerasimos, 'Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri' adlı kitabının devamı niteliğindeki bu incelemesinde, tarihsel bağlamdan ve Süleymaniye Camii'nin Osmanlı mimarisi içinde tuttuğu yerden yola çıkarak kullanılan malzemeden çafışanlara, şantiye organizasvonundan inşaatın kronolojisine kadar geniş bir yelpazede ufak avrıntılara inerek kültür ve mimari tarihi açısından önemli bir toplam sunuyor bize. Osmanlı'nın küçük bir beylikten imparatorluk haline gelişiyle birlikte mimarisi de adim adım evrim geçirir. Osmanlı mimarlığı üç ayrı kaynaktan esinlenir: Genel cami yapısını doğuran Arap dünyası, külliyelerin vazgeçilmez parçalan olan medrese, imaret ve türbelerin doğup geliştiği Iran toprakları, son olarak da Osmanh 'ya imparatorfuk düşüncesini aşılayan Bizans dünyası. Uzun bir süre, Ayasofya'nın gölgesinde kalan Osmanlı mimarlığının kendi saygın yerini kazanması için de XX. yüzyıla gelinmesi ve Mimar Sinan'ın yapıtlannın keşredilmesi gerekir. Yazar Yerasimos, Süleymaniye'nin ne denli özgün ya da Ayasofya'ya ne denli bağımlı olduğunun doğru anlaşılması için öncelikle Ayasofya'nın Bizans mimarlığındaki yerine, doğu imparatorluğundaki simgesel rolüne ve Osmanlılara bıraktığı mirasa bakmak gerektiğini belirtiyor: "...Ne var ki Osmanlılar Bizans'tan bizi ilgilendiren konuda iki şeyi miras almışlardır. Bunlardan ilki, Ayasofya'nın Tann iradesinin kendini ortaya koyuşu düşüncesi ve bu yapıyı gerçek din olan Müslümanhk adına ele geçirme tutkusuydu. Devraldıkları ikinci düşünceyse Evrensel İmparatorluk kurma düşüncesiydi; söz konusu Evrensel împaratorluk ise gene Ayasofya örneği ile ortaya konulmaktaydı..." Ayasofya, tmparator lustinianos'un, Hıristiyanfarın tek tanrısı adına Roma tmparatorluğu'nuyeniden birleştirerek kurmayı düşlediği evrensel imparatorluk düşüncesinin somutlaşmasıydı. Gerek tasarımı, gerek biçimi gerekse boyutları açısından Bizans mimary ç llığı içinde benzersiz bir yere sahip iid b i bi hi olan DU siyasal yapıt, simgesel olarak Süleyman'ın Tapınağı'm kendine örnek alır ve cşsiz olmayı amaçlar. Muhteşem kubbesiyle birçoK efsanenin ve sonu gelmcz kıskançlıkların kaynağı olan Ayasofya, Konstantinopolis'in 1453 yılında Türkler tarafından alınmasına kadar geçen dokuz yüzyıl boyunca ayakta kalır. "Devraldıkları nıirasm bilüıcinde olan Osmanlı padişahları, lustinianos'la aynı imparatorluk tasarısını gerçekleştirmeye çalışırlar ve Batılı giiçler karsısında, onlar da biricik Lmparatorluğun kendilerinki 642 Evrensel imparatorluk olduğunu ileri sürerler." Konstantinopolis'in fethinden sonra, kentin yeni sahipleri zaman kaybetmeden Ayasofya'yi camiye dönüştürürler. Bir yandan da ellerindeki bütün olanaklan kullanarak bu J'anrısal yapıtla boy ölçüşmeye girişirler. Basit bir taklitle yetinmeyen, Ayasofya yı aşmayı hedefleyen bu girişimlerin ilk örneği Fatin Sultan Mehmet Camii'dir. Fatih Sultan Mehmet, kentin fethinden on yı] sonra imparatorluk kurma tasarısını benimsemeye ve Ayasofya'ya meydan okumaya karar verir. Tutsak düşmüş Bizanslı bir mimari azat edip, Ayasofya'dan daha görkemli bir cami yapmaşını ister. Ülkedeki insan gücü ve tüm mali kaynakların sonuna kadar Kullanılmasına rağmen Ayasofya'ya meydan okumak bir yana, zamana bile karşı koyamayan oturaksız bir yapı ortaya çıkar. Düşleri yıkılan hükümdar da hırsını mimardan çıkarır. Mimann öldürülme gerekçeleri karanlıkta kalsa da Ayasofya'yı aşamamış olması, öldürülmesinin asıl nedeni varsayılır. II.Mehmet'ten sonra 'en büyük kubbe' yapma yanşına ara verilir. Ta ki Kanuni Sultan Süleyman devrine kadar... Osmanlı Imparatorluğu, Muhteşem Süleyman Çağı'nda lustinianos'un imparatorluğu ile karşılaştırılabilecek boyutlara eriştiğinde bu yanş tekrar hız kazanır: "...Sultan Süleyman da lustinianos'un bayındırlık vapıtıyla boy ölçüşmeye girişir, ne var ki bu çabaya girişirken lustinianos'a kölece öykünmez, hem ona beslediği saygıyı dile getiımeyi hem de kendi gücünü kutsamayı amaçlar." Istanbul'un üçüncü tepesi üzerinde bulunan inşaat alanı eski sarayın arazisinden alınır. Ve Süleymaniye'nin ilk taşı 13 Haziran 1550 tarihinde konulur. "...Süleymaniye Camii'nde, bir yandan Bizans'taki imparatorluk tasarısını devralıp aynı mimarlık dilini benimseven bir hükümdar, öbür yandan da tasanyı gerçeKİeştirmek yolunda elindeki araçlara güvenen bir teknik kadro aracılığıyla Ayasofya örneği, ilk kez ağırlığını açıkça duyurmuş oldu." Kitapta, 1553 ile 1559tarihleriarasındatutulan munasebe defterleri kaynak alınarak, Süleymaniye Camii'nin on yıl sürecek yapılış serüveni, işgücü sağlanmasından, verilen ücretlere, malzemenin toplanmasından çalışma koşullarına, işçilerin din ve memleketlerine göre dağılımından çalışma gruplannın oluşturulmasına kadar en küçük aynntılara inilerek anlatılıyor. Caminin yapımında çalışacak işgücünün sağlanması için Anadolu ve Rumeli'deki tüm kacîılara gönderilen fetmanlarla, isimleri ve oturduklan semtleri belirtilen kişilerin gönderilmesi, yeni kişilerin tespit edilmesi ve bunlann göreve uygunluğunun doğru belirlenmesi istenir. Aksi taîcdirde kadıların "kaydı hayat şartıyla" görevden alınacakları bildirilir. 165 muhasebe defterinin kapsadığı dönemde, inşaatta çalışan başbca sekiz sanat erbabındaki 3523 ustanın yüzde 51'i rîıristiyan, yüzde 49'u Müslümandır. Hıristiyan ustaların çoğu Rumlardan oluşur. Temel kazma ve taşçılıkta uz Yapm serüveni KITAP Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama Gazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AŞ yi temsilen Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk o Yayın Danışmani: Turhan Günay Sorumlu Müdür Fikret llkiz : Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Baski: Sabah Yayincılık AŞ Idare Merkezi: Türkocağı Cad. NO: 3941 cağaloğlu, 34 334 IstanbUİ Tel: (212) 512 05 05 Reklam: Publl Media C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle