23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYNUR TAŞTAN O rhan Veli, Oktay Riiat ve Melih Cevdet Anday ın Şevket Rado'ya Mektuplar'ından*, elbette başka başka okumalara varmak da mümkün ama Mektuplar'ı bitirdiğimde bende uyanan ilk ızlenim bu oldu; hani, "onca yoksulluk varken"... Mektuplar'dan, sonunda derlediğimin yoksulluk olması ya da üç şairin mektuplarınin da gide gele para meselelerinde odaklanmasında Şevket Rado'nun Aile, Resimli Hayat ve Doğan Kardeş dergilerinde yönetici olmasının payı elbette büyük ama üç şair, sadece, telif ya da çeviri yazıları karşılığında ikide bir para'dan söz açtıkları için değil (mesela Oktay Rifat'ın melctuplannda, hem Radyoevi'ndeki görevi, hem de Istanbul'da bastırmayı düşündüğü kitaplar nedeniyle tersine bir para akışı söz konusu), bu meselenin arka planında kalan yaşayışlarıyla da dizboyu yoksulluk içindeler: İlk alıntılar Orhan Veli'den: "Bir de telif hakkı olarak ne istemeliyim? Bana süratle cevap verirsen memnun olurum. Çünkü paraya olan ihtiyacımı tasavvur edemezsin. Mutabık kaldığımız takdirde hemen tercümeye başlarım." (s. 31) "Teklifinizi esas itibarıyla kabul ediyorum. Fakat siz böyle bir kitaba ne verebilirsiniz? Çünkü bu şiir tercürnelerinin her birini muhtelif mecmualara ayrı ayrı zamanlarda satsam ve her biri için, on, on beş lira para alsam yirmi tanesi üç yüz lira eder." (s. 33) "Sana, acil olan ihtiyacıma bi naen birkaç tane daha La Fontaine tercümesi gönderi yorum. Sen de bana elli lira gönderebilirsen memnun olurum. Böylelikle alacağım paranın üçte birini almış olacağım." (s. 35) "Fransızca gazetelerden öğrendiğime göre Marcel Ayme'nin çocııklar İÇİn yeni bir kitabı çıkmış. Getirtmek istiyorum. Çok güzelmiş. Doğan Kardeş için tercüme etsem işinize yaraı mı?"(s. 47) Oktay Rirat'tan ilk alıniı, "bir miktar dünyalık" için bir teklif: "Sana yakında bazı havadisler vereceğim. Merak etmeni istediğim için malumat vermek istemiyorum. Cahit'i görürsen söyle muhakkak konuşma göndersin. Sen de tekrar bir şeyler hazırla! Eğer işine gelirse Radyofonik piyesler de gönderebilirsin. Ister adapte eder, ister kendin yazarsın. Bir miktar da dünyalık edinirsin." (s. 69) "Derhâl o zâtı muhteremle görüş ve neticeyi bana bildir. Şiir kitabım da beş altı formayı geçmez. Ahmet kaç basüır? Sana derhal kaç para göndermem lazım? Şiir kitabı kaça çıkar?" (s. 71) "Evi sattım. Fakat henüz parasını alamadım. Alır almaz 390 lirayı göndereceğim." (s. 77) "Gelelim senin Radyo konuşmasına: Konuşma, dediğin gün yapılacak. Parasını ancak bir ay sonra alabilirsin. O da 15 lira olarak. On lira da Radyo mecmuasından alacağım söylüyorsun. Ben sana her ikisini de bir ay sonra gönderirim. Bir aydan evvel konuşmanın parasını almaya imkân olmadığını bilmelisin." (s. 79) "Şimdi gittim. Feridun Fâzıl ile görüştüm. Birinci yazına para veremiyorlar. Zira onun telif hakkı Umum Müdürlük'çe satın alınmış. Ayrıca bir ücret tahakkuk ettiremiyorlar. Otekinin makbuzunu öğleden sonra alacağım. Galiba senin imza etmen lazımmış. Oteki on lirayı da bugün hemen alacağım. Yirmi lirayı derhal postaya veririm." (s. 83) "Gel gelelim bugünlerde çorak bir diyardameteliksizdolaşmaktayım. 15 li Üç yoksul şair ra bir hayli işime yarayabilir. Birçok yaralara merhem olabilir. Anlayacağın bekliyorum. Bu on beş lirayı hemen gönder şekerim, üzme beni." (s. 95) Melih Cevdet Anday, paradan çok rakı'dan söz ediyor açıkçası ve en tafsilath mektuplar onunki ama para, kaçınılmaz olarak var: "Sen bu Ankara'nın ev belasını kabil değil tasavvur edemezsin. Biz de galiba hernangi biri mahalledeki herhangi bir eve razı olamıyoruz. Istediğimiz bir yerde, istediğimiz büyüklükte olsun istiyoruz. Gönlümüzce bir ev bulmak ne güç. Sonra rakiplerle mücadele etmek de çok güç. Herifin bir mesela bin lira hava parası veriyor. Gel de başa çık." (s. 129) "Aile'ye şiir yollamak istiyorum. Bilmem hoşunuza gider mi? Sonra Şevket, gönderdiğim gün dünyalığı hemen yolfamanı rica edeceğim. Bu ay biraz açığım var. Ancak yazı yazmak suretiyle kapatabileceğim." (s. 145) "Eee... birader, o halde ne oldu? Allahını seversen şu mütebaki elli lirayı (masrafı içinden olmak üzere) telefon havalesi ile yollayıver. Hem eve yollama. Çünkü bizim postacı öğleden sonraları gelir. Efendi münasebetiyle yazılmış ve 'şairane'den bahsediyor. Bu yazıların benim kadar gazete için de faydah olacağını tahmin ediyorum. Çünkü hepsi aktüel meselelere temas ediyor ve edebiyatla az çok alakalı insanlar için Sensationnel bir nususiyet taşıyor. Yalnız bunları yollayabilmem için söylediğim gibi senden cevap almam lazımdır. Kırk yılda bir olsun bu zahmetten kaçınmayacağını tahmin ederim." (s. 25) "Galiba yakında Varlık mecmuasında şiir hakkında makaleler neşredeceğim. Onlardan münasip parçalar alıp gazetende mevzubahis edebifirsen memnun olurum. Oktay'la temas halinde olduğunuzu Nurullan Atâ'dan duydum. Kendisine selam ederim. Senin de gözlerinden öperim aziz dostum Şevketçiğim." (s. 29) "Gönderdiğin kitapları afdım. Çok teşekkür ederim. Baskı da çok hoşuma gitti. Belki Yaprak'ta bu şiirlerden bahsedeceğiz. Sen bizim Yaprak'la hiç alakadar olmuyorsun. Halbuki herkesten evvel senden ve Vâlâ Nurettin Bey'den bir alaka bekliyorduk. Ayrıca Istanbul'daki teşkilatımız biraz zayıf. Siz birer vesile bulup bahsederse nız ben şiir kitabının herhangi bir kitap gibi, daha doğrusu Avrupa'da basılan şiir kitapları gibi düz bir kapak içinde çıkmasını istiyorum." (s.75) "Kitabımınkapağına Ailah rızası için klişe yaptırmasın ne olur. Hiç olmazsa bu sözümü dinlesin. Muharrirkendi kitabını tashih etmesin! Dünyanın bir yerinde görülmemiş şeydir bu. Şevketçiğim bütiin kuvvetinle mâni olmaya çalış. Sana da yalvarıyorum. Kapağa klişe, herhangi bir kompozisyon istemiyorum." (s. 83) "Kitabı niç beğenmedim. Kusurlarını Nebioğlu'na yazdım ve değişiklik yapmasını istedim. Bu değişiklikler yapılmazsa kitabın piyasaya sürülmesine katiyen razı olmayacağım ve zararı tabii sineye çekeceğim." (s. 89) Melih Cevdet Anday'da bol bol rakı var işte; ve kavga var, küslük var: "Sana buraya ait ne havadis vereyim. mübalağasız her akşam mutlaka içiyorum. Necip Fazıl'a benzeyen bir emir emrim var. Terhis bekliyorum ve fasılasız sıkılıyorum. Iştebukadar..." (s. 113) "Gelir gelmez tabii Oktay'la buluştuk. Bermu'tad rakıdan yakayı kurtaramıyoruz. Sana Ankara'dan verilecek hiçbir havadisim yok. Dün gece bir hayli uykusuz kaldığımız için şimdi Oktay'la yatıp uyumaya karar verdik. Ben bu arada sana bu kısamektubuyazdım." (s. 115) "Ben yeniden asker oldum. Maamafih Ankara'da kaldım. Akşamları yine dairede çalışıyorum. Cîeceleri mutlaka nişanlımın evindeyim. Annesine babasına fena tesir etmesin dive, rakıyı azalttım. Maamafih ara sıra kendimi tutamayıp kafayı tütsüledikten sonra da evlerine damladığım oluyor. Böyle zamanlarda onlar belki bir şeyin larkına varmıyorlar ama sen gel bir de ne çektiğimi bana sor. Gözlerimi şaşı rarz ediyorum. Sesim ve kelimeler ağzımdan başka türlü çıkıyor, gibi geliyor bana." (s. 117) "Nihayet iş meydana çıktı. Emniyet müdürüyle konııştuk. Vckil de Emniyet'e telefon etmiş. Takibatı durdurıın demiş. Bu iş de böyle. Yani diyeceğim, insan senede bir iki pot kırıyor, bir iki skandal yapıyor. İş fena adam olmamakta, kim seye fenalık etmemekte. Gerisi unutulur." (s. 123) "O vakit memur Müeyyet bizi geri çevirdi. Oktay da izin almak üzere Hasan Refik Bey'e telefon etti. Fakat bu sırada telefonu eline alan Müeyyet 'Bunlar bulut gibi sarhoş, burada rezalet çıkaracaklar. Yukarı alamam.' deyince, umum müdür muavini de onun fikrini tasvib etti. Bunun üzerine Oktay'la Müeyyet münakaşaya başladılar. Ben de her iki tarafı yatıştırmak maksadıyla araya girdim ve memur Müeyyet'e 'Bu yaptığın hareket arkadaşıma mertçe bir hareket değil. Bir arkadaşını amirinin gözünden düşürmek sana yakışır mı?' şeklinde nasihat yollu bazı sözler söyledim. Müeyyet bu sözlerimi ters anlayarak 'Vay.. ben namert değilim, namussuz değilim' diyerek gözüme bir yumruk vurdu." (s. 125) "Oktay'la dargınlığımın o mahkeme işi yüzünden olduğunu nereden çıkardın? Hiç böyle şeyler olur mu? Oktay'la başka sebeplerden darıldık. tnsan bir başkası hakkında sekiz on senede yandabiliyormuş demek. Biz, tabiatları başka başka aaamlarmışız." (s. 137) Bu üç yoksul şair, aynı zamanda Türk şiirinin yenileşmesinde ilk köklü değişimi başlatmış üç şair ve Şevket Rado'ya Mektuplar, söz konusu şairlerin yaşayışı, ilgi ve yaklaşımlarından hareketle onların bu yanına da ışık tutuyor; merakhsı için, satır aralarında. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 635 Rakı, kavga, küsliik... Orhan Veli, şinasl. Oktay Rtfat. Melih Cevdet Andav (Soldan. sağa). Bu üç yoksul şalr, avnı zamanda Türk sllrlnln yenllesmeslnde İlk köklu değislmi baslatmıstır. Halbuki öğleden sonra Sabahat mektepte, ben işteyim. Yani evde kimse yok. Daire adresime yolla." (s. 153) "Siz de beğenirseniz telif hakkı imdadıma yetişecek demektir. Eğer uygun bulmazsanız nikâyeyi, gene taanhütlü olarak bana iade etmeni bilhassa rica edeceğim. Başka bir yere, mesela bir gazeteye falan veririm." (s. 155) Yoksulluk ya da para meseleleri dışında üç şairin mektubunda öne çıkan konular, kişilikleri hakkında belli ipuçlarına ulaşmamızı sağladığı kadar, Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday'ın söz konusu dönem için nelerdenerelerde odaklandığının da göstergeleri. Mektuplar'ı bu gözle okuduğumuzda, Garip ya da şiirde yenileşme hareketiyle ilgifi meselelerin sadece Orhan Veli tarafından dile getirildiğini, dahası Orhan Veli'nin gerçekten de "sözcülük" rolünü üstlendığini görüyoruz: " Akşam gazetesinde senin yazdığın bir Kitabiyat sütunu var. Bu gönderdiğim yazıyı orada neşretmeni istiyorum. Eğer orada neşretmen doğru olmazsa başka tarafa koydur. Bir de şiir hakkında bazı yazılar yazdım. Fıkra buyüklüğünde yazılar. Onları neşretmen mümkün mü? Bunu bana bildirirsen o yazıları da gönderirim. Bir tanesi Nasır ve Süleyman Öne çıkan komılar niz gazetenin duyulmasına ve yayılmasına yardım edebiîir." (s. 47) Söz konusu dönemde Oktay Rifat, özellikle başındaki sevdayla sarhoş: "Ben hiç değişmedim; eski hamam, eski tas. Yalnız ueli gibi âşıkım ve hanımın emri vechile erken yatıp erken kalkıyorum. Sigarayı azaltmaya çalışıyorum. Bir de içkili lokantalara uğramıyorum. Hepsi bu kadar. Arkadaşlara vaziyeti bildir, sonra bir an evvel befediyenin yani nikâh dairesinin yolunu tut. Cahit Sıtkı evlenmek üzeredir. Melih Cevdet kezâ." (s. 67) Ve yayımlatmayı düşündüğü kitapları konusunda gösterdiği titizlik, hem pek duygulandırıcı, hem de Oktay Rifat şiiri hakkında belli ipuçları veriyor: "Kardeşim; ben tekrar işe başladım. Dört beş gündür devam ediyorum. Ahmet'in encâmını çok merak ediyorum. Nasıl, Nebioğlu'na kendini beğendirebildi mi? Aman Şevketçiğim Ahmet'i göriicü dolaştır ve muhakkak başgöz et." (s. 69) "Benim yüzümden giriştiğin zahmetlerden dolayı binlerce teşekkür. Nebioğlu'nun teklifini kabul ediyorum. Azami on güne kadar parasını postaya tevdi edeceğim. Yalnız bu hususta benim de bazı düşüncelerim var: I Kapağın klişe olmasını katiyen istemiyorum. Âtatürk hakkında çıkan şiir kitabını görmedim. Bir kere gözden geçiririm. Yal SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle