05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

I^MiSUMANKAFAOĞLUIÜKE B UL MA C A Once aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir). Bulmaca tamamlanınca, sorulantanımların karşıhğı olan sözcüklerin ilk harfleri yukandan aşağıya doğru Lewis Carroll'ın bir romanının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, bu romandaki aynada okunan şiirden bir alıntı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: 70 A. Ingilizce "dövme" (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 78 3 33 66 43 37 55 39 72 23 54 13 İKBtMUMCUOâLU Yabancılasma S uçluluk duygusu ile diğer insanlar tarafından bir davranış yüzünden suçlanma, çok farklı şeylerdir. Çoğu zaman diğerlerinin bizi sııçladığı davranışlanmız oizde hiç suçluluk duygusu uyandırmaz, oysa hiç kimsenin ayırdına bile varmadığı bazı düşüncelerimiz suçluluk duygusu yaratabilir. Ahlaki doğru davranış olarak adlandırdığımız şey ne kadar toplumsal doğrular üzerine Kuruludur? Bu soru Soren Kierkegaard, Friedrich Nietzsche ve TeanPaul Sartre gibi düşünürlerin ahlak felsefelerinin temelinde yatar. Ozgür isteme sahip bir bireyin, tarihsel ve kültürel ahlak değerlerinin ötesinde, kendi ahlakını kurması ve kurduğu bu ahlak temelinde davranışlarda bulunması beklenir. Ahlaksal olarak hangi davranışın doğru, hangisinin yanlış olduğuna karar verecek bir yetiye doğuştan sahip midir insan? Diyelim ki insan zihni inanılmaz şekilde iyi donatılmış ve doğuştan sahip olduğu düşünce yetileri onun doğru ile yanlış arasındaki farkı anlamasını sağlıyor, fakat bu durumda bile yani neyin doğru olduğunu bildiğinde onu doğru davranmaya zorlayan (hatta doğal olarak yönlendiren) biyolojik bir mekanizma olmadığı kesin. Ruhsal ve zihinsel olarak en gelişmiş halinde insanoğlunun temel doğruları kendiliğinden bulduğu varsayılır. Bulamayan diğer insanların ise atalarından kalma ahlaki gelenekleri sürdürmekten yakınmadıkları görülür. Kendı uhlakını kurmak ve buna uygun yaşamak, bu ahlakın getirdiği tüm sorumlulukları da yüklenmeyi beraberinde getirir. Bir yanlış yaptığında af dileyeceği, günah çıkaracağı, tövbe edeceği kendi dışında bir başka varlık kalmamıştır. Hesap soran ile hesap veren aynı kişidir. Iki dünya savaşı yaşamış 1940ların gençliği için bu felsefi sorular yaşamsal önem taşıyordu. Her türlü siyasal eylemi ahlaksal doğrularla temellendirme gereği duyuluyordu, aksi takdirde doğru ile yanlış savaş ortamında birbirine kolayca karışabilirdi. Albert Camus babasını Birinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında savaşta kaybetmişti, îspanyol asıllı annesi, kardeşi, anneannesi ve felçli dayısıyla Cezayir'in Mondovi şehrinde çok zor bir yaşam sürüyordu. Âvrupa'da Ikinci Dünya Savaşı sürerken Paris'e yerleşti. Yaşadığı dönem, aynı dönemde yaşayan bütün genç nesil gibi geleceğe umutla bakmasını neredeyse olanaksız kılmıştı. Uk romanı "Yabancı"yı 1942'de böyle bir ortamda kaleme aldı. "Yabancı" bir Arabı öldüren ama bu suçtan çok yalnızca kendisinden beklenen davranışları göstermediği ve toplumun kalıplarına uymadığı için cezalandırılan bir gencin yabancılaşmasını anlatır. "Yabancı"nın toplum dışına itilmesinin nedeni, taşıdığı umutsuzluğu bir duyarsızlık olarak göstermesinden kaynaklanır. Duyarsızlık, iki anlamda ele alınır "Yabancı"da. Birincisi, doğanın insana karşı duyarsızlığıdır. Ne denli acı olsa da, ölümle yüz yüzedir insan; besleyeceği hiçbir duygu doğayı değiştirmeye yetmez. Buna bağlı olarak da duyarsız doğaya karşı, duyarsızlaşan bir insan modeli çıkar. Ölüme, aşka, geleceğe karşı ancak duyarsız olarak hayatta kalabilir. Yabancıda gozlemlenen en başlıca özellik kendini tamamen kadere bırakarak yaşamasıdır. Aşk yerine cinsel arzu, hırs yerine sadece zorunlu olanla yetinme vardır. Romanda yabancımn geçmişi hakktnda neredeyse hiçbir şeyden söz edilmez, daha önce tanıdığı insanlar yok denecek kadar azdır, annesinin ölümüyle tek aile üyesini de kaybeder, sık sık yemek yediği restoranın sahibi ve birkaç komşusundan başka hiçbir tanıdığı yok gibidır, ayrıca bu kişileri de daha çok yeni tanımıştır. Aynı şekilde kız arkadaşıyla tanışmalarına da tanık oluruz, bu ilişkiyi yönlendiren de sevgi değildir. Yabancımn bir başka özelliği de algılamalarında hep bir yandsama yaşamasıdır. Kızgın Arrika güneşi sanki yoğun bir sis bulutu oluşturarak onun dünyayı algılamasına engel olur. Böylesi bir yanılsama nep yabancıyı kendi içine daha çok kilitler, dış dünya ile bağlantısı net değildir ve a bu yüzden herkesten daha yalu nızdır. Camus özellikle yabancı karakterini oluştururken hiçbir fiziksel özelfikten söz etmez, bu da okuyucunun onu bir kültür, bir ırk ya da bir cinsle bağlantılı olarak düşünmesini engeller. Anlatüan neredeyse en soyut halinde insandır ve insan böyle anlatıldığında bahsedilen birinci tekil şahıstaki "ben", okuyucu tarafından "biz" olarak algılanır. Işte tam da bu yüzden nesillerdir "Yabancı" genç okurları etkilemeyi sürdürür. • www.yazinsanati.cjb.net Yabancı/ Albert Camus/ Çeviren. Vedat Günynl/ Can Yayınlart/19% CUMHURİYET KİTAP SAYI 635 tırmakta kulJanılan macun. 35 56 25 26 48 H. Ilık bir biçimde, ılık olarak. 19 5 29 7 73 62 17 61 I. "...mek" (öylekabul edilmek, öylesayılmak). 65 32 J. "Edirne pehlivanlar..." (Büyük Larousse'da, "yurt" maddesine verilen örnek). 51 41 76 Yabancımn geçmlşl B. "Gideceksin... çalkantısında/Balıklar çıkacak yoluna karşıcı" (Orhan Ve H). 84 K. Bir şeyin iyisini kötüsünden ayıran. 53 9 15 22 26 28 30 U 8 69 4 10 21 57 Ahlak ve sorumluluk C. Alkollü bir içki. 12 47 27 24 71 L. "Ferdi ..." (Korsan Yayınları'nın ve Sombahar Şiir dergisinin sahipliğini de uzunca bir süre yürüten, bugün heykel çahşmalarına ağırhk veren sanatçı). 14 20 75 16 80 83 D. "Nahit " ("Kıskanmak" ve "Sultan Haıııid Düşerken" adlı romanları da yaratan yazar). 74 52 82 2 40 45 68 18 31 633. sayımn çözümfl Çözüm: A. Sıddık, B. Ezop, C. Resneli Niyazi, D. Düyunu, E. Amma, F. Rşym, G. Kadının Adı Yok, H. Om, I. Çızıktırmak, J. Abov, K. Kürşat Başar. Şiir: "Bir kadının peşine düştüm kırmızı saçlı soba vardı ayakta roman yazıyordum kuşkonmaz yedik" E. ANAP'h bir politikacı. 6 46 38 63 34 79 44 50 42 60 F. "... Cantabile" (Marguerite Duras'ın bir romanı). 59 1 49 58 81 77 64 67 G. Kireç, yumurta akı, pamuk ve zeytinyağının karıştırdmasıyla elde edilen, kırümış çanak çömlekleri, künkleri yapış SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle