02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1r Temel'in yanıtı; "Haçan ne zamandan beri burdasın diye sorarlarsa; dedemden beri burdayım diyeceğim" olur. Fıkrayı dinlediğimde bu hüzünlü nüktenin romanlara konu olabilecek sosyal çatışma örneği olduğunu düşünmüştüm. Nitekim Kıbns'taki Türk yazınından okuyup ve okuttuğum yazar ve şairlerden olan Özker Yaşın bu gerçeğı 74'ün sonrasında yazdığı bir romanında dolayü biçimde de olsa yansıtmış. îşte Selenge'nin ikinci rotnanı, Kıbns'ın (KKTC) son yıllarda yaşadığı toplumsal çelişkisini dağıtmadan, gerçekçi gözlemler ışığında betimlemekte. Roman frkradakı beklenen iletişim çaüşması üstüne kurgulanmıs. Karakterler ise öncekiler ve sonra gelenler bir başka deyişle yerliler ve yabancılar içinden alınmış. Öğretmen Lale, Zehra Teyze öncekilerden. Her ikisi de iyi niyetli, insanlar arasında ayrım yapmıyorlar; sevgileri bol. Cennet, sonra gelenlerden Benusen dedenin torunu; Balım ve Cebrail'in kızları. Roman boyunca adaya akın eden işsiz, umutsuz kann tokluğuna iş arayan Anavatanlı göçerleri taruyoruz. Öncekiler ise azalmakta. Bir bakıma onlar da başka dünyaların beklenmeyen göçerleri durumundalar. Ancak bu konu kurgunun içinde yok. Kurgunun odak noktası Cennet. Yan olaylar bu sevilen kücük kızın çevresinde gelişmekte. Lale öğretmen Cennet; Cennet Zehra Teyze arasındaki ilişki sevgj üstüne kurulmuş. Cennet ve ailesini en iyi anlayan ise Lale. Zehra Hanım daha çok Cennet ve annesinin yani Balım'ın koruyucusu konumunda. Aynı hoşgörüyü erkeklere göstermiyor. O halde çatışma nerede? Çatısma toplumsal konumda saklı. Bu saklılık genellikle Cennet'in yaşadığı yerde yalnızlık çeken fotoğrann itirağının edebi dildeyeri nastl olmalıdır? Yerel ağız özelliklerinin ve söz dağarcığının yeri hep tartışılıyor, yazdıyor.Bence bir öyküroman ya da şiir içinde dilin yürek atısmın ritmini bozmayacak biçimde kullanılırsa, insanına o sözcükleri anımsatmanın hazzını tadar bir yazar. Bunu ben kendim için söyleyebilirim en azından. Seygili dostum Mehmet Yaşın'ın şiirlerinde de yerel sözcüklere rastladığımda bana şu tadı verir: Bir resimde altın veya gümüş yaldızı tüm yüzeyde kullanamazsınız da küçük bir yerine bir noktacık attığınızda şenlenir sanki resim. Yerel sözcükler dilimizde yaşamıştır. Zamanla da yitmişlerdir. Ya daha an duru sözcükler kullanılır ya da yabancı sözler girer yerlerine. Şöyle örnekleyelim: Ayakça sözü Kıbrıs Türkçesinin sözüdür. Bunu bıraktık, pedal diyoruz. Yolak sözcüğünü bırakıp patika diyoruz. Büküm yerine virajı kulfanır olduk. Örnekler çoğaltılabilir... Rumlarla birlikte kullandığımız ortak sözlerimiz de vardır ki onlar da tümüyle adaya aittir. Bunlan da zaman zaman abartmadan kullanabiliriz. Kısacası dört yüz sayfalık bir romanda yirmi otuz yerel söz dilin edebiliğine renk katar kanısındayım. Elbette ki Türkçeyi en çok an duru haliyle seviyorum. Lale'nin beyaz yüregi Kıbrıs'a dönme sözü veren Ferhat için mi? Diğerleri için mutlak çözüm, geri dönüş mü; ne dersiniz? Lale'nin beyaz yüreği Kıbns'a dönme sözü veren Ferhat içindir, ama aynı zamanda Cennet'ler, Bafımlar hatta îsrafil ve Mikail'ler içindir. İnsan içindir. Bu fıyla betimlenmiş. "Zaten Kıbrıs'a geleli, kendi adından, babasının, kardeşlerinin adlanndan utanıyordu. Adlannı duydukça gülen arkadaşlanna bozuluyor, bir yandan da ezilip bir avuççuk oluyordu. Babasına daha bir içerliyordu, bu adlan ona koyduğu için. Sözde ona bir ermiş görünüp: "Senden doğacaklara Cennet, Mikail, îsrafil, Ramazan, Yasin adlarını ver, çok hayırlı olur demiş. iyi ki annesi Bayram'da durmuş... değil sınıf arkadaşlan bütün Lefkoşa insanı gülmekten ölürdü ke^djlejineJs : 30 1 3j 1 32)". Cennet'in yaşadığı kâbusu Türkiyeli okuru ilk kez okumuyor kuşkusuz. Köyden kente göç gerçeği ve Almanya a a vatan olgusu öykü ve romanlarımızda çok işlendi. Özellikle Bekir Yüdız'ın Demir Bebek öyküsü Cennet'in yaşadığı çelişkileri daha acı biçimde yansıtmıstı. Ancak Kıbns roman ve öyküsüne bu tema, Türkiye'den kendiliğinden gelip yerlesenlerin iletişim çatışmalan necfeniyle ilk kez yansıaı. Yazar bu ilk olma özelliğini evrensel değerler ışığında biçimlendirmiş. Ferhat ve Lale dostluğu dahası aşkı yerliyabancı aşkının abartısız sıcak örneklerinden. Kıbns için cesur bir kurgulama diyebiliriz. (TürkiyeliKıbnsbevliliklerinin çok olduğunu belirtmek isterim.) Çünkü Ferhat, Lale gibi okumuş yazmış değil, yerli hiç değil. Bu ilişkınin kavnaö ne? Kaynak Benusen Dede'de saklı. Ferhat'ı, Balım'ı, Cennet'i bilge kişiliği ile o yetiştirmiş; şiirin, türkünün, sazın taşıyıcısı olmuş bir kişilik. Kültürel donanımı olan bir insan dünyanın en yabancı yerinde de olsa ilkellikle iç içe olan bir uyumsuzluk sorunu yaşamaz. Olumlu tiplemeler Anadolu ve Kıbns kültürünün ortak paydalanndan çizilmiş. Cennet gibi temiz yürekli bir çocuk da Can'dır. Hatta Cennet, Can'ı yaşından beklenmeyen bir güzellikle nu romanın bütününe yedirdim zaten. Diğerleri için derken, Türkiye'nin değişik yörelerinden gelip yerleşenleri diyorsunuz sanınm? Işsizliğin kol gezdiği, okumuş gençlerin göç ettiği çıkmazlann günbegün arttığı, üretimin nemen hemen olmadığı savaş sonrası bir toplumun ada insanının açmazlan uç vermekte. Kimlikle giriş yapan bu insanlar da bizim her an kopacak uclanmıza asılarak yaşıyorlar. Düzensizlik üstünde daha bir düzensizlikle var olmaya çalışıyorlar. Geniş ovalan, tarlalan, toprağı bırakıp daha iyi bir yaşam adına daracık mekânlara sıkış tıkıs doluşuyor insanlar. Var olan insanlarla hiçbir şeyi uyuşmuyor. Şoklar, depremler yaşıyorlar. Bir kısmı sömürülüyor önceleri. Sonra kendileri de sömürmeyi, kandırmayı deniyorlar. Tutunmanın var olman ın çabası içine gi riyor kimi. Bunu başaranlar oluyor arada. Eğer para kazanıp memlekette bir ev yaptırmak başarıysa... Çocuklarının kimlik bunalımı sapmalan, bedensel ve ruhsal sağlıksızlığı da bedeli oluyor bu başarının. Çok karamsar bu tabloyu aydınlatan birkaç pınltılı renk de yok değil arada... Mutlak çözümden önce mutlak nedenler aranır. Ben sanatçıyım, çözümler öneremem bu toplumsal yaraya. Bir Istanbullu dostum şöyle demişti: "Romanınızdaki aile Kıbns'a değil de Ankara'ya gitse aynı sorunlan yine yaşar." Istanbullu dostum gibi düşütıenlere de birkaç söz edeyim: Ankara veya büyük şehir sorunlanyla Kıbns'ın sorunları siyahla beyaz denli karşıttır. Httşfcn çauşmalın sevmektedir. Benusen Dede gibi donanımlı kişi de Lale'nin dedesi Vamık Efendi'cür. Ferhat'ın Dilşad ile yaşadığı ilk tensel deneyim tutkusu; Lale'nin Ferhat'a duyduğu önlenemez aşkı romanın kurgusundaki düğümleri oluşturmakta. Çünkü, kabul görmemiş, reddedilmiş bir kimlik evrensel bir değerle onurlandınlmaktadır. Bunu yazann filmatik bir romantizmi diye eleştirebilirsiniz. Doğrusu bu aşkı ben son derece gerçekçi buluyorum. Aşk, toplumsal farklılıklara gerçekçi bakılmasını sağlayan sosyal bir duygudur aynı zamanda. Romandaki aşkın toplumsal yerine değinmisken, ikıli kültür ortamlarında yaşayan bireylerin kendilerinden önce karşılanndakıni yargılama duygusallığına kapddıklannı anımsamakta yarar var. lletişimsel çatışmaların kaynağı da budur genellikle. Yazar bireysel yargdamaların tarafi olmadan insan boyutunu her kimliğin kendini ifade edişiyle yansıtıyor. Bunlardan Türkiye'ye dönme karan alan Benusen Dede'nin konuk olduğu toplumu değerlendirişi Kıbns'ın toplumsal gerçeklerine dolaylı bir bakıştır aynı zamanda: "Bu memlekette aynı cüli konuşsa da kendi köylükyerindekilere hiç benzemiyorlardı... En, şehirli insan bunlar. Bizim şehirlilerimiz de böyle ya... Anlaürlar ki medeniyetin iyisi hası tngiliz'deymiş. Kır atın yanında yatan ya huyundan ya tüyünden. Öyle uzaktan uzağa tanımam kolay değil. Içlerine girmek de kolay değil. Okumuş bilmiş insanlar. Esnanbilebilmis... (s.141). Romanın sonu mu? Belki okuyucuyu şaşırtan beklenmedik bir bitiriş yok; ama yine Kıbns gerçeği açısından önemli bir dilek, istek, belki de bir uyan var. Almanya'daki Türk işçilerinden beklenene ne çok benziyor.. Peki aynı şey Ferhat'tan niçin beklenmiyor da Kıbns'a dönüş sözü verişine seviniliSorunuz roman kahramanlanm içinse: Çözüm geri dönüştür. Bunu yazarken de söylerken de yüreğim sızım sızım... Kıbrıslt okurunuzun romammzda en çok sorguladığı kesitleri bizimle de paylaştr mısmız? Kıbnslı okurumla ilk önce yaz döneminin insanlan birbirinden koparması nedeniyle çok yoğun biçimde buluşamadım. Konuşabildiğim okurlanm da bu içerikte daha çok roman yazmam gerektiğini belirttiler. Bu sözler yazdıklanm icin değil yazmadıklanm içindir. Romanaa konu edindiğinı ailenin biraz sıradışı olduğunu ama çok sıcak tipler olduklannı vurguladılar. Balım, Cennet, Benusen Dede, Ferhat'lar gelsin hoş eelsin. Eski Lefkosalı tiplemelerimi öyle dipdiri, canlı buldular ki Zehra Teyze, Vamık Dede... gibi karakterlerle eski Lefkoşa'yı anlatmam onlara çok haz verdi. En cok Cennet'e yazıkfandılar. Onun böyle bir sonu hak etmediği inancındalar. "Bu trajik sonuç bizi içten yaraladı ama insanhğımızı da kamçıladı. Yani bizi dürttünüz, rahatsız olmamızı sağladınız" dediler. Sormadınız ama söyleyeyim, Lale Yüreğin Beyaz adlı romanım Türkiyeli okurlarımla daha yoğun buluşmalar içinde... Yüreğinizin gerçekten beyaz olduğunu sanatçı kifnliğinizin de önüne geçen öğretmen yüreğinizden biliyoruz Bu yüreğe gerçekten tesekkür ediyoruz. • Lâle Yüreğin Beyaz / Özden Selenge / Isık Kitabevi Yayınlan /321 s. yor? Yanıt bulmakta zorlanmıyorsunuz... Yazar olay anlatımını karakterlerin "ben" diliyle kurgularken, "o" öznesine de gerek duydukça yer vermiştir. Yeni bir roman örgüsü yok belki; ama içi şiir dolu adacık olan Kıbns'ta romanı ön plana çıkarabilecek akıcılıkta bir yapıt. Adada yaşayanlann günlük Türkçesi abartılmadan yanna örnekler bırakacak sekilde ustalıkla kullanılmış. (Bazıyerel öykülerde, Kıbnslılığı ön plana çıkarmak için Kıbns ağzının kenailerinin bile anlayamayacağı biçimde kullanılması edebi tadı bozmaktaydı.) Özden Selenge, yerel ağzı ve söz dağarcığını çok dengeli kullanmış. Konuyla ilgili arkaya hazırladığı sözlükse okuru önemseyen bir çalışma. Aynı zamanda kadın kimliği anadilleri Türkçeyi kullanışına sıcak bir şekilde yansımış. Halkbilimsel moufleri karşılaştırmalı biçimde sunuşu Anadolu ve Kıbns'taki kültürel ortaklıklan vurgulamak ve yaşatmak için iyi düşünülmüş imgeler bence. Kıbns'ta Yüreği Beyaz Laleler'in çoğalması için adadaki üniversitelerin edebiyat bölümlerinde, liselerin edebiyat derslerinde zaman geçirmeden okutulması, okunması sadece hoşgörüyü gelistirmekle kalmayıp toplumsal sorunlara da empatik bir bakış açısı oluşturacaktır. Bu arada Isık Kitabevi'nin yayımladığı kitaplan Türkiye'nin merkezi yerlerinden edinmemizi sağlamak için dağıtım çalısmalannın içinde olmalannı diliyor ve bekliyorum. • Unsatıı Uns'ııoepçaktarf Anevatane göçertop MEŞHUR DAĞITIM'DAN HERKESE 2000 YILI HEDİYESİ Bütün dünya İsa Mesih'in 2000. Doğum yıldönümünü kutlamaktadır. Biz de bu kutlamaya, İsa Mesih'in sözünü, yani jtojjpbCSi isteyen herkese hediye ederek katıhyoruz. Özel 2000 baskıh ÜCRETSİZ to(jptc için bizi arayınız: Yerel «izciiklar ırajlksonuç Mutlak nederter Tel.:(0212)259 63 26 (Hafta içi hergiin saat I().OOI8.(K) arası) Eposta: [email protected] ANKARA: C.C. 700 Küçükcsat, 0666006 Eposta: [email protected] ANTALYA: P. K. 840, 07005 Eposta: [email protected] İZMİR: P.K. 400, Pasaport Eposta: [email protected] MERSİN: P.K. 724 Eposta: [email protected] SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 5S4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle