02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

lkülerin kapladığı alan sonsuzdur. Istekler birer hayalet, iktidar sonsuz bir zevktir. Bütün bunlann miman insanın kendi tabiatıdır. "Istek nedir?" diye öğrencinin biri hocasına sordu. Onun cevabı: "Bu dünyada çektiklerimizin kaynağı isteklerimizdir. Tatmin edilmeyen bir istek insanda yoksunluk duygusunu yaratıyor, tatmin edilen istek ise düşünceyi tüketir. Zevkin peşinden koşmak insanı yozlaştırır, küçültür. Gelişmesini engeller." Öğrenci tekrar sorar: "Öyle ise isteksiz nasd yaşayabiliriz?" Hocası da cevap verir: "Isteğimizin ne olduğunu tam bir şeküde bilmekle. Isteklerimizin kendi kendimizi aldatmanın renkleriyle süslenmiş bir hayalet olduğunu bilmekle... Biz duygularımızı doyurmaya çalışıyoruz, onlar da habire yeni zevklerin peşinden koşuyorlar, o zaman da hayaÛerimizin oyununa geliyorlar." Bir zamanlar büyük liderler ihtiraslarını tatmin için harplere başvururlardı. Tabüdir ki her zaman onlan bu yola sevkeden nedenler kutsal değildi, büyük harplerin sonu ise yenilmiş uluslar için hiç hos değildi. Büyük Iskender hariç, Yunanlılar hiçbir zaman diğer uluslara saldırmamışlardır. Ancak kendilerini savunmak için başkalarına saldınrlardı. Aksine kendilerini savunma durumunda bulunanların hiddeti daima kutsal sayılmıştır, Tanrılar da bu hiddeti korurdu, çünkü temel amaç özgürlüğün devamı idi. Makedonyalı kral, fethettiği memleketlerde ne halka zulüm etmiştir ne de örf ve adetlerine dokunmuştur. Aksine birçok hususta o halkların özgürlüklerini tanımıştır. Aynı zamanda eşitlik ve özgürlük gibi en yüce ve kutsal kurallan benimsetmekle klasik Yunan dininin temel prensiplerini ve Platon ile Aristoteles in mistik felsefesini yaymıştır. O günden bugüne kimse bu vüce komutan gibi davranmamıştır. O kadar cefaya maruz kalmış bu zavalh yeryüzümüzün üstünden eeçmiş olan bütün meşhur fatihler kendi gelip geçici isteklerini, nam kazanma, yeni yeni U Nedim Gürsel'in kitapları Türkiye'de yayımlanır yayımlanmaz ilk çevrildiği dillerden biri de Yunanca. Gürselin "Boğazkesen"i de Yunancaya çevrilir çevrilmez beğeni ile karşılandı. Atina'da yayımlanan Akropolis gazetesinde bu romanla ilgili olarak yayımlanan yazıyı sunuyoruz. •• Boğazkesen ya da Fatih'in Romanı liderlerin hal çaresi idi memleketlere sahip olma ve iktidar hırslarını, etraflarındaki nisanların kanını feda etmek pahasına ve bir Tanrı veya Isa veya Allah uğruna tatmin etmislerdir. Sonunda tek başarılan tarih kitaplarını sayısı sonsuz elem ve şiddet sayfaları ile doldurmak ve yeryüzünde yaygın sulha zarar vermekti. Bugün sizlere sunduğumuz kitap takriben 550 yıl evvel tarin sahnesinde bulunmuş ve 400 yıllık bir müddet için o zaman bilinen dünya alanı üstünde gelişmeleri etkilemiş ve yön değiştirmelerine sebep olmuş gayet önemB tarihi bir şahsiyettir. Türkiyeli yazar Nedim Gürsel Mehmet II veya ekseriyetin Muhammet olarak bildiği bu şahsiyetle meşgul oluyor. Gürsel, gayet basit bazı olaylardan, Türkiye'de 1980'li yılların politik kargaşalıklarından ve Boğaziçi'nde Boğazkesen kalesinin hangi şartlar altında inşa edildiğini belirten elyazmalarındaki bilgilerden ilham alarak lstanbul fatihinin portresini gayet realist bir şekilde çizmektedir. Bildiğimiz Istanbul fethi olayına değişik bir yönden bakmaktadır. Yunanlılar için büyük Iskender ne ise Türkler için de Menmet aşağı yukarı aynı şeydir. Ülküleri ile askerlerini mestedip Istanbul'u fethetmek için seferber etmiştir ve "gâvur" Bizanslıları mahvetmeyi başarmış yüce padişahtır. Nedim Gürsel dünyadaki tarihi gelişmeleri etkilemiş olan îstanbul fethi olayını kendi yönünden araştırırken gayet objektif davranmakta ve bu hengâmenin içinde harbin, şiddetin, bayağılığın ve insanları harbe sürükleyen nedenlerin ne olduğunu gayet belirgin bir şekilde izlemektedir. Aynı zamanda Fatih'in gayet orijinal kişiliğinin hayranıdır. Padisah tahtına nasıl yükseldiğini betimlerken: En kudretli, en zeki, en kurnaz, en entrikacı kardeş, "geleneği", tahtı kazanmak için süt Kardeşlerinin katlini en iyi şekilde planlama yeteneği ile karşı karşıya geliyor. Bundan böyle, kitabı okuyan Mehmet Il'nın her şeyi göze alabilen bir sultan olabileceğine emindir. "Nasıl unutulabilirdi, o zaman Edirne sarayında Büyük Vezir Halil Paşa'nın gölgesinde yaşayan küçük bir çocuktu daha. Doğrusu, yaşı çok küçüktü amma üstün bir zekâya sahipti ve hayaller kurmakta idi. Amma şimdi genç bir padişahtır, kaftanında mavi çiçekler açmış ve dülbentine kavakların arasından gelen rüzgâr esmektedir. Bembeyaz atının üs tünde sahil boyunca dörtnala koşmakta ve şahane geçmiş günleri düşünmekte dir. Kim bilır neden, o anlarda, Iran'dan yeni gelmiş hurufî bir dervişin ak sakalı aklına gelmekte ve ne kadar büyük bir kesinlikle alınyazısında Istanbul'u fethetmenin yazılı olduğunu hatırlamaktadır!" Gürsel, tarihi öyküler yazarken gayet romantik bir usta olduğunu ispat ediyor, kalemini harp meydanlan ve yürüyüslerin üstünde gezdirirken yazısından, barut, ter, silah şakırtılan ve kan akmaktadır. Aynı anda hem olaylan betimlemekte hem de amansız bir şekilde incelemektedir, kabulü imkânsız istekler uğruna dökülmüş her kan damlasına sebeb olanlan eleştirmektedir, yazıları ile bizleri lstanbul surları içinde ve dışında bir "<Mirium"un içine batırmaktadır. Fatih bir liderdir, kitabın devamında davranışları ve yaptıkları galiplerden ve yenilenlerden ayn, gayet değişik bir şekilde değerlendirilmektedir. Hıristiyanlar için, Mehmet başka bir dindendir, katil bir Müslüman, nam, altın, egemenlik ve fetihlere susamıştır. Amma ayni değerlendirme kelleleri kılıçtan geçiren, Bizanslı kasaplar için de yapılabilir... Nam ve para kazanmak büyük amacı, iktidar hırsı, zor, şiddet, insanlık dışı davranışlar ve kuvvet ile alçakhk, terazinin aynı kefesinde bulunmakta. Bizans Osmanhların eline düşmeye hazır olgun bir elma idi... Kuşatmanın tarihçesine varmadan eyvel (5 Nisan 1453) Gürsel, Mehmet'in kişiliğine "ölçülü bir şekilde" yanaşmakta ve objektif bir metotla üstüne "değinmeden" sonuçlarını kaydetmektedir. Mehmet, bazı davranışlarında, bazı olaylarda, kararlannda, metafizik konular üzerinde Mevlevi dervişlerle yaptığı Bir zamanlar savaş, Cürsel, tarihi Oyküler yazarken gayet romantik bir usta okJuuunu İspat ediyor Ptmlama yatenağl görüşmelerinde, öbür taraftan lstanbul surlarına karşı yapmış olduğu yüruyuşlerde uğramış olauğu ilk başansızlıklannda gayet kuvvetli Dİr kimliğe sahip olduğunu, hem pozitif hem de negatıf taraflan ile, ispat etmiştir. Azaplar içın liderleri, seçkın yeniçeriler için Peygamberin temsilcisi ve Paşalar için urukta beürmeye başlayan büyük Osmanlı devleti idealini gerçekleştirendir. Yazarın seçmiş olduğu gözlemci rolü, kendisine, yanık kömürleri çıplak ellerle kanştırmama imkânı veriyor.. okuyucunun da o devirde her iki tarafta, Hıristiyanlarda ve Müslümanlarda egemen olan şartlan kavramasını sağlıyor. Hıristiyanlarda, ister katolik olsunlar ister ortodoks, kendini beğenmişlik, herkesi kuçümseme duygusu egemenlik hırsı Frenkler, Venedikliler ve Bizanslılar tarafından "büyıık bir comertlikle" boşuna israf edilmiştıı. Müslümanlar ise, bir taraftan Allah'a karşı gösterdikleri kayıtsız şartsız sadakatle, öbür taraftan sorumsuz, barbar ve gayet sert davranışları ile Osmanlı împaratorluğu nu "uygar" uluslar için büyük ve gayet önemli bir tehdit haline getirdilei". Kelleler "seri kararlar'Ta bedenlerden kopanlıyordu, iğrenç ye öldürücu, kazığa vurma işkencelerinden Batılılar'ın saçları diken diken oluyordu. Boylece "Boğazkesen "in yazarı Fatih Sultan Mehmet H'yi değerlendirmevi, kalitesi hakkında karar vermeyi okuyucuya bırakıyor. Haşin askeri reiim tarafından kötü muameleye maruz kalan bir kadına karşı beslediği aşk ve çok sevdiği yurdunda yaptığı akşam gezilen şehrin tarihteki geçmişi ile bugünü arasında bir çeşit bağlantı kurmaktadır.. Komanın Türkçe'den Yunanca ya çevirisi yeter derecede iyidir. Kitabın sonunda okuyucuyu aydınlatan bir sozcük ve bazı notlar var. N. Gürsel 1951'de Güneydoğu Anadolu'da doğdu. Çok erkenden edebî dergilerde öykülerini yayımladı. 1971'de öğrenimine devam ctmek üzere Paris'e gitti ve orada Aragon hakkında bir doiktora hazırladı, 1979 da tse ikinci doktorasının konusu Nâzım Hikmet'ti. ilk romanı: "Istanbul'da Uzun Sürmüş Bir Yaz"dır, 1976'da Turk Dil Kurumu ödülünü kazandı ve birçok vabancı dile çevrildi. Ayrıca birçok deneme" yaymlamıştır. Bunların en or emlisi Nâzım Hikmet'in şiirleri hakkmdakidir. Devamlı olarak Paris'te kalmaktadır. Yunancaya çevrilen diğer escrlen arasında: "ilk Kadın" (1986) ve "Sevgilinı lstanbul" sayılabilir. • Akropolıs'ten çeviren: Stelya Roıdıs CUMHURİYET KİTAP SAYI 554 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle